Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/406 E. 2020/846 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

…….
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR GEREKÇELİ KARAR
BAŞKANLIĞI

ESAS NO : 2020/406
KARAR NO : 2020/846

BAŞKAN : …….
ÜYE : …….
ÜYE :…….
KATİP : …….

DAVACILAR : …….
VEKİLİ : Av. …….
: …….
VEKİLİ : Av. …………….
DAVALILAR : …….
…….
VEKİL : Av. ………..
: …….
…….
VEKİLİ : Av. …………..
: …………..
VEKİLİ : Av. …….
İHBAR OLUNAN :…….
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014

MAHKEMEMİZİN BİRLEŞEN 2014/1369 ESAS SAYILI DOSYASI

DAVACI :…….
VEKİLİ : Av……..
DAVALILAR : …….
VEKİLİ : Av. ……….
:…….
VEKİLİ : Av…………
: …….
…….
VEKİLİ : Av………….
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 26/09/2014
KARAR TARİHİ : 09/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında ; dava dışı Bursa Büyükşehir Belediyesi Buski Genel Müdürlüğüne ait 2011/2 muhtelif su depoları ve pompa istasyonlarının inşaatının dava dışı … İnşaat A.Ş. tarafından müvekkili şirkete 15/09/2011-08/03/2013 dönemi için inşaat sigorta poliçesi ile sigorta ettirildiğini, sigorta edilen su depolarının Mudanya yol genişletme çalışmaları sırasında hafriyat dökülmesi nedeniyle hasar gördüğünü, sigorta ekspertiz raporuna göre hesaplanan 309.721,29 TL hasar bedelinin sigortalıya 17/04/2014 tarihinde ödenmiş olduğunu, yapılan ödemenin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili beyanlarında ; su deposunun heyelan bölgesine fen ve tekniğine uygun inşaatları yapılmadığını, su deposu inşaatında gerekli istinaf duvarı ve fore kazık sisteminin uygulanmadığını, yol inşaatın hafriyatının su deposuna etkisi olmayan uzak alana döküldüğünü, bu nedenle müvekkilim yönünden yasal şartları bulunmayan rücu davasının reddi ile davanın bizim sigorta edenimiz şirket olan … Genel Sigorta A.Ş’ye ihbarına ve dosyanın mahkememizde derdest 2014/422 esas sayılı dosya ile birleştirilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. Vekili beyanlarında ; davacının sigortalısı olan BUSKİ’nin zarar görmesine neden olan olayla müvekkili firmanın paydaş olduğunu, adi ortaklığın eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığını, meydana gelen zarar bakım devresinde meydana geldiğini ve müvekkilinin işyerinin … Genel Sigorta A.Ş’ye sigortalı bulunduğunu, davanın … Genel Sigorta A.Ş’ye ihbarını talep etmiştir.
Derdest dava tacirler arasında ortaya çıkan haksız fiil sebebiyle tazminat davasıdır. Davalılar … – … Ortak Girişimi diye adlandırılabilecek adi ortaklığın Karayolları Genel Müdürlüğünce açılan bir ihale sebebiyle yol yapım faaliyeti sürdürdüğü, bu esnada ortaya çıkan hafriyatın da belirli noktalara taşınarak depolandığı anlaşılmaktadır. Yol genişletme çalışmaları sırasında ortaya çıkan hafriyatın bir kısmının Seçtepe mevkinde bulunan ve aslında döküm sahası olmayan eğimli bir araziye depolandığı konusunda da uyuşmazlık yoktur. Bu döküm sahasına belli bir uzaklıkta bulunan ve davacı Buski tarafından yapılıp işletilen … Su Deposu zaman içerisinde oluşan zemin hareketleri sebebiyle zarar görmüş ve depoya su taşıyan boru hatları da kullanılamaz hale gelmiştir. Temel iddia ve uyuşmazlık zemindeki hareketliliğin davalı ortak girişim tarafından kontrolsüz biçimde depolanan yüksek hacimli hafriyattan kaynaklandığı, heyelan diye tabir edilen zemin hareketliliğin sonuçta su deposu ve bağlantı borularına zarar verdiği noktasındadır. Davalı tarafın savunması esas olarak hafriyat dökümü ile heyelan arasında illiyet bağı bulunmadığı yönündedir.
Davacı kuruma ait su deposunun sigortalı olması sebebiyle ortaya çıkan zararın bir kısmı … Sigorta A.Ş. tarafından karşılanmıştır. Birleşen davada davacı … Sigorta A.Ş. yukarıda özetlendiği şekilde davalıların sebep olduğu zarar sebebiyle ödediği tazminatın rücuen tahsilini talep etmiştir.
Mahkememizce 22/11/2017 tarihli ilam ile ana davanın kısmen ve birleşen davanın tümden kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2018/3767 E, 2019/3639 K. sayılı ilamı ile birleşen dava yönünden kararın bozulmasına karar verilmiştir. Bozma gerekçesinde; “Birleşen dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olduğundan, zararın doğmasına neden olduğu iddia edilen davalılardan her biri, yalnızca kendi kusuruna isabet eden miktardan sorumludur. Davalıların mahkemece takdir edilen zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru değildir. Rücuda teselsül olmaz ilkesi uyarınca, her bir davalının somut olaydaki kusur ve sorumluluğuna göre tazminata karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya uygun olmadığından kararın bozulması” gerektiği vurgulanmıştır.
Ana dava yönünden bozma kararı bulunmadığından ve ana dava yönünden karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir
Birleşen 2014/1369 esas sayılı dava dosyası yönünden Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 27/06/2019 tarih 2018/3767 esas 2019/3639 karar sayılı bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine karar verilerek birleşen davada bozma ilamına konu hüküm yeniden kurulmuştur.
Mahkememizin Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 27/06/2019 tarih 2018/3767 esas 2019/3639 karar sayılı bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine karar verilmesinin gerekçesi;
Yargıtay bozma gerekçesinde; birleşen dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olduğundan, zararın doğmasına neden olduğu iddia edilen davalılardan her biri, yalnızca kendi kusuruna isabet eden miktardan sorumludur. Davalıların mahkemece takdir edilen zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru değildir. Rücuda teselsül olmaz ilkesi uyarınca, her bir davalının somut olaydaki kusur ve sorumluluğuna göre tazminata karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bilindiği üzere rücuen alacak isteminin temel dayanağı halefiyet prensibidir. Halefiyet kuralı çerçevesinde alacaklının alacaktan sorumlu olanlara karşı tüm hakları ödeme yapan kişiye geçmektedir. Halefiyet kuralının TBK daki yasal dayanağı m.62/2 ve 167 hükmüne dayanmaktadır.
TBK’nun müteselsil sorumluluk başlıklı 61 ve 62. Maddesi değerlendirildiğinde.
MADDE 61- Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.
MADDE 62- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.
Müteselsil borçluluğun doğumu madde 162’de düzenlenmiştir. Buna göre; Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar.
Somut uyuşmazlıkta müteselsil borçluluk kanundan doğmaktadır. Kanuni dayanağı ise TBK ve TTK hükümleridir.
TBK’nın 62. Maddenin 2. fıkrası, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olunacağını hükme bağlamıştır.
Madde 167’de ise; Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.(Rücuda teselsül olmaz kuralının yasal dayanağı)
Davacı sigorta şirketinin rücu alacağının dayanağı sigorta sözleşmesi olduğuna göre halefiyete ilişkin TBK da düzenlenen genel hükümlerinin dışında TTK da düzenlenen sigorta hukuku başlıklı 1401 ve devamı maddelerindeki özel hüküm niteliğindeki kuralları da dikkate almak gerekmektedir.
Zarar sigortalarına yönelik 1472. maddede halefiyet prensipleri düzenlenmiştir. Buradaki düzenleme daha özel ve ayrıntılı nitelikte bir hükümler içermektedir. Buna göre; Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sorumluluk sigortalarında halefiyette 1481. Maddede benzer şekilde düzenleme altına alınmıştır. Sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra hukuken sigortalı yerine geçer. Sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olur. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere sigortacı sigortalısına/zarar görene yaptığı ödeme nispetinde onun haklarına halef olacaktır. Zarar gören sigortalının sorumlulara karşı sahip olduğu tüm haklar ödeme ile birlikte sigortacıya geçmektedir. Halefiyet prensibini TTK da yasa koyucu ayrıntılı biçimde ortaya koymuştur. Öyle ki sorumlulara karşı sigortalı tarafından bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilme hakkına sahiptir. Sigortalının zarara neden olan sorumlulardan zarar tutarını müteselsilen tahsilini istediği bir davada yargılama devam ederken dava konusu edilen tüm zarar tutarı sigortacı tarafından sigortalıya ödendiğinde halefiyete ilişkin TTK hükümleri uyarınca sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilme hakkına sahip olacağından sigortalının davada yapmış olduğu müteselsil tahsilat istemi doğrudan sigortacıya geçecektir. Öyle ki bu hakların geçişi yasanın amir hükmü uyarınca mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin gerçekleşecektir. Davada ki müteselsilen tahsil isteminin bu geçişten sonra kendiliğinden sonlanarak kusur oranlarına göre sorumluluk prensibine dönüştüğünü kabul etmek yasanın açık hükmü uyarınca mümkün değildir. Zira yasa koyucu burada “dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir” hükmü uyarınca davanın kaldığı yerden mevcut haliyle bir bütün olarak devam edeceğini hüküm altına almıştır.
Örnegin sigortalı (A)’nın 1 milyon TL tutarında zarar gördüğü bir zararlandırıcı olayda bu zarara üç kişi (B)’nin %50, (C)’nin %30 ve (D)’nin %20 kusur oranlarıyla neden olduğunu ve zarar gören tarafından 1 milyon TL’nin bu kişilerden müteselsilen tahsili istemiyle dava açtığını varsayarsak. Yargılama devam ederken sigortacı zarar gören sigortalıya zarar tutarını tamamen ödediğinde sigortacı bu davayı kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Mahkemece zarar tutarının 1 milyon TL olduğunun belirlenmesi halinde TTK da düzenlenen halefiyet prensipleri dikkate alınarak davanın tam kabulüne ve 1 milyon TL’nin davalılardan müştereken ve müteselilen tahsiline karar verilmelidir. Bu durum sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir, şeklindeki yasal hükmün zorunlu bir sonucudur. Ancak aynı örnekte sigortacı ödeme yapmayıpta dava sonunda hükmedilen alacağın tamamını zarara neden olan sorumlulardan (B) ödese ve sorumluluğundan ( %50’den) fazla olan kısmı (C) ve (D)’ye rücu etse bu durumda (C) %30 (D) %20’lik kısmından sorumlu olacak (C) ve (D), (B)’ye karşı müteselsilen sorumlu olmayacaklardır. Bu durum TBK madde 62/2 ve 167’nin yasal sonucudur. Borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.(Rücuda teselsül olmaz kuralının yasal dayanağı)
Halefiyeti düzenleyen TBK’ya göre daha özel nitelikte olan TTK hükümlerinde yasa koyucunun iradesi müteselsil sorumluluğa ilişkin haklarında ödeme ile birlikte sigortacıya geçmesi gerektiği yönündedir. Kanun koyucu bu iradesini “dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir” diyerek açık biçimde ortaya koymuştur.
Burada zarara neden olan müteselsil sorumlular arasındaki TBK da düzenlenen halefiyet kurallarını (TBK madde 62/2 ve 167) özel hüküm varken genel hüküm uygulanmaz kuralı nedeniyle TTK da sigortacı için düzenlenen halefiyet kuralları bakımından uygulamak mümkün değildir.
Zarara neden olan müteselsil sorumlular arasındaki halefiyet, sigortacının sigortalıya halefiyetinden farklıdır. Zarara neden olan müteselsil sorumlular bakımından; Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 27/06/2019 tarih 2018/3767 esas 2019/3639 karar sayılı bozma ilamında kabul edildiği gibi, TBK 167. Maddesi uyarınca ödeme yapan borçlu , her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir(rücuda teselsül olmaz prensibi). Ancak TTK da sigorta sözleşmeleri için düzenlenen halefiyet kurallarına ilişkin özel hükümlere rağmen TTK m.167’deki genel düzenlemeyi uygulamak mümkün değildir. Bu sebeple sigortalının haklarına halef olan sigortacı sigortalının sorumlulara karşı sahip olduğu müteselsil tahsil isteme hakkının da sigortacıya geçtiğini kabul etmek gerekmektedir. Bu sebeple aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
A) Ana dava yönünden;
Bozma kararı bulunmadığından yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
B) 2014/1369 esas sayılı dava dosyası yönünden;
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 27/06/2019 tarih 2018/3767 esas 2019/3639 karar sayılı bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine,
1-Davanın kabulü ile 309.721,29 TL tazminat alacağının 17/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … İnşaat ve Taahhüt Madencilik Nakliye Petrol Enerji Turizm San. Tic. Ltd. Şti. , … Hafriyat San. Tic. Ltd. Şti. ile … İnşaat Hafriyat Nakliye Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’den müteselsilen alınarak davacı … Sigorta A.Ş (Yeni Ünvan … Sigorta A.Ş)’ye ödenmesine,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 21.157,06 TL harçtan başlangıçta alınan 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 21.161,86 TL harcın davalılar … İnşaat ve Taahhüt Madencilik Nakliye Petrol Enerji Turizm San. Tic. Ltd. Şti. , … Hafriyat San. Tic. Ltd. Şti. ile … İnşaat Hafriyat Nakliye Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’den müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 50,40 TL harç, 899,50 TL yargılama gideri toplam 949,90 TL’nin davalılar … İnşaat ve Taahhüt Madencilik Nakliye Petrol Enerji Turizm San. Tic. Ltd. Şti. , … Hafriyat San. Tic. Ltd. Şti. ile … İnşaat Hafriyat Nakliye Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 30.130,49 TL nispi vekalet ücretinin davalılar … İnşaat ve Taahhüt Madencilik Nakliye Petrol Enerji Turizm San. Tic. Ltd. Şti. , … Hafriyat San. Tic. Ltd. Şti. ile … İnşaat Hafriyat Nakliye Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların davacı tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı, kanun yolları gösterildi.09/12/2020

Başkan …….
e-imza
Üye …….
e-imza
Üye …….
e-imza
Katip ……..
e-imza