Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/401 E. 2021/257 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/401
KARAR NO : 2021/257

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : ….
KATİP : … …

DAVACI : … .
VEKİLİ : Av. … .
DAVALI : .
VEKİLİ : Av. … .
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali İstemli
DAVA TARİHİ : 02/11/2016

MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞEN
BURSA 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2020/… ESAS SAYILI DOSYASI

DAVACI : … TC : …
VEKİLİ : Av. … .
DAVALILAR : ….
: ….
: ….
: ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVA : Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin İptali
DAVA TARİHİ : 23/06/2020
KARAR TARİHİ : 10/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında; davacının davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin daha önce Kayseride bulunan merkezinin Bursaya taşındığını, bu aşamada ortak sıfatını taşıyan Müdür …’ın şirket yönetimini ele geçirdiğini, davacının imzalarını taklit ederek usule aykırı genel kurul kararları aldığını, bunlardan birincisinin 10/05/1997 tarihli Sermaye Artırım Kararı olduğunu, şirket ortaklarından …’ın hisselerinin vekaletname ile davacı … ve diğer hissedarlar arasında hisse devir sözleşmesi yapıldığını, daha sonra 16/01/1998 tarihinde alınan 7 numaralı genel kurul kararı çerçevesinde toplam 20 hisse olan şirket sermayesinin 8’inin …’a, 4’ünün …’a, 4’ünün …’a ve 4’ünün de …’a aitolduğuna karar alındığını, ancak 2002 tarihli 21 numaralı karar ile pay oranlarının değiştirildiğini, davacının bu genel kurula davet edilmediğini, bu sebeple kararın yok hükmünde olduğunu ileri sürerek 10/05/1997 tarihli 4 numaralı genel kurul kararının, 11/12/2002 tarihli 21 numaralı genel kurul kararının, 18/09/2005 tarihli 26 numaralı genel kurul kararının, 10/05/2011 tarihli 32 numaralı genel kurul kararının yokluğunun tespitine, davacının şirkette %20 pay sahibi olduğunun tespitine, kuruluştan bu yana ortaklık payından kaynaklanan kar payına karşılık şimdilik 10.000,00 TL’nin tahakkuk tarihinden başlayacak reeskont faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili beyanlarında ; davanın reddi gerektiğini savunmuş, davacının dürüstlük ve iyiniyet kurallarına uygun hareket etmediğini, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, taleplerinin hukuka uygun olmadığını, dağıtılması gereken bir kar payı bulunmadığını, davacının yokluğunda karar alındığının doğru olmadığını, davacının verdiği vekalet ile işlemlerin … tarafından yürütüldüğünü, şirket işleyişi ile ilgili ilgilenmeyen davacının taleplerinin haksız olduğunu, tüm genel kurul toplantılarından davacının bilgi sahibi olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkememiz Dosyası ile Birleşen
Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/… Esas Sayılı Dosyası
Davacı vekili beyanlarında; Müvekkili …..San ve Tic. Ltd. Şti’nin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu …. San ve Tic. Ltd. Şti’nin Kayseri 5.Noterliğinin 06/02/1995 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile tasdiklenen şirket ana sözleşmesi ile müvekkili …, … ve … tarafından Kayseri ilinde kurulmuş olup, şirket sermayesi kuruluşu esnasında 200.000.000 TL.(eski para) olarak belirlendiğini, şirket ana sözleşmesi uyarınca şirket sermayesinin 1.000.000 TL.kıymetinde 200 hisseye ayrılmış olup, 67 hissenin …’a, 67 hissenin de müvekkili …’a, 66 hissenin de …’a ait olduğunu, davalı şirketin 30/05/1995 tarih ve 3 numaralı kararı ile şirkpet ana sözleşmesini tadil ederek Kayseri ilinde olan şirket merkezini Bursa iline taşıdığını, şirket merkezinin Bursa’ya taşınmasını müteakip şirket müdürü olan … şirket yönetimini tamamen ele geçirdiğini, müvekkilinin rızası ve bilgisi dışında TTK’nun ilgili hükümlerine aykırı şekilde hareket ederek şirket ana sözlemesinde bir kısım değişikler yapmak suretiyle sermaye artırımı yoluna gittiğini, bu süreçte de müvekkilinin hissesinin haksız bir şekilde azaltılmasına kasıtlı hareketleri ile sebep olduğunu, …. San ve Tic. Ltd. Şti isimli şirketin ilk olarak 10/05/1997 tarih ve 4 numaralı genel kurul kararı ile şirket sermayesinin artırılması yönünde karar aldığını, taraflar arasında akdedilen 16/01/1998 tarihli “LİMİTED ŞİRKET HİSSE DEVİR SÖZLEŞMESİ” sonrası davalı şirket hissedarlarının biraraya gelerek hisse devrine ilişkin 12/01/1998 tarih ve 7 numaralı genel kurul kararını aldığını, müvekkili …’ın 12/12/2002 tarihli sermaye arttırımına ilişkin genel kurul toplantısına usulüne uygun olarak davet edilmediğini ve müvekkili …’ın şirketteki hissesinin 1 hisseye düşürüldüğünü ve toplantıda rüçhan hakkının kullandırılmadığını ve yeni karar alındığını, akabinde 18/04/2005 tarih ve 26 numaralı genel kurul kararı ile 10/05/2011 tarih ve 32 numaralı genel kurul kararlarının alındığını, bahsi geçen kararların altındaki imzaların müvekkili …’a ait olmadığının Bursa 1.ATM’nin 2020/…. esas sayılı dosyası ile sabit olduğunu,
bu genel kurul toplantılarına da müvekkili …’ın davet edilmediğini, bu nedenle davalılarca sermaye arttırımının amacına aykırı bir şekilde müvekkilinin hisselerinin haksız olarak azaltılması söz konusu olduğunu ve diğer kurucu ortak olan …’ın hisseleri artırılmak ve müvekkilinin dışlanmak suretiyle adeta bir aile şirketi kurulduğunu ve davalıların bu eylemlerinin açıkça hakkın kötüye kullanılmasından ibaret olduğunu beyanla, davalıların uyuşmazlık konusu hisselerinin dava sonuçlanıncaya kadarki süreçte başka üçüncü kişilere devretmesi durumunda telafisi mümkün olmayan zararlar meydana gelebileceğinden HMK’nun 389.maddesi uyarınca dava konusu hisseler hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılamanın Bursa 1.ATM’nin 2017/…. esas sayılı dosyası üzerinden devamı ile davalılar …, … ve … adına kaydedilen ve müvekkiline ait %20 oranındaki hissenin her bir davalının haksız edindiği hisse oranının kendilerinden alınarak müvekkili … adına… San ve Tic. Ltd. Şti’ne pay defterine tesciline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili beyanlarında;Davalılar vekili uyap üzerinden göndermiş olduğu 13/08/2020 tarihli dilekçesinde özetle ve sonuç olarak:Bursa 1.ATM’nin 2017/…. E-2017/…. K.sayılı dosyasındaki vaki taleple aynı talebin işbu davada yeni bir talep gibi sunulmuş olmasının, ortada yeni bir delil ve talep yok iken sunulmasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, tespiti mümkün olmayan bir hukuki durumun tescilinin de mümkün olamayacağını, davanın bu sebeple Bursa 1.ATM’ndeki taleple aynı olduğundan hukuken dinlenebilir olmayıp derdestlik itirazında bulunduklarını, davanın zamanaşı itirazı yönünden de reddi gerektiğini, davacının sair talepleri yanında tedbir ve birleştirme taleplerinin de reddi gerektiğini beyanla, ileride açıklanabilecek diğer dayanaklardan ötürü mesnetsiz ve hukuki dayanağı olmayan davanın, ihtiyati tedbir ve birleştirme taleplerinin ayrı ayrı reddine, yargılama giderleri ile karşı vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına dair karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe ;
Ana dava limited şirket genel kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti davasıdır. Ancak davacı taraf dava dilekçesinde ilave taleplerde de bulunmuş, özellikle hissesinin %20 oranında olduğunun tespitini ve şirketin kuruluşundan bu yana adına tahakkuk edecek kâr payının tespiti ile şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı 2002 tarihli 21 numaralı karar ile pay oranlarının değiştirildiğini, davacının bu genel kurula davet edilmediğini, bu sebeple kararın yok hükmünde olduğunu ileri sürerek 10/05/1997 tarihli 4 numaralı genel kurul kararının, 11/12/2002 tarihli 21 numaralı genel kurul kararının, 18/09/2005 tarihli 26 numaralı genel kurul kararının, 10/05/2011 tarihli 32 numaralı genel kurul kararının yoklukla malul olduğu iddiasındadır. Yoklukla maluliyet iddiasının gerekçesi ise kararlardaki imzanın davacıya ait olmaması, genel kurula çağrı prosedürüne uyulmamış olması olarak ileri sürülmüştür.
Davalı şirketin sermayesi ilk olarak her bir hissesi 1,00 TL’den olmak üzere toplam 200,00 TL’dir. Şirketin toplam hissesi 200 adet olup; 67 hissesi …, 67 hissesi … ve 66 hissesi …’a aittir.
10/05/1997 tarihinde 4 no’lu ortaklar kurulu kararı ile sermaye değişikliğine gidilerek her bir hissesi 25,00 TL’den 500,00 TL’ye çıkarılmıştır. Buna göre; 7 hisse …, 7 hisse … ve 6 hissenin …’a ait olduğuna oybirliği ile karar verilmiştir.
Davacı bu karardaki imzayı kabul etmemektedir.
11/12/2002 tarih 21 no’lu ortaklar kurulu kararı ile de şirket sermayesi 25.000,00 TL’ye çıkarılarak beher hissesi 125 TL’den 79 hisse …, 60 hisse …, 60 hisse … ve 1 hisse …’a ait olduğuna oybirliği ile karar verilmiştir.
Davacının ismi açılarak imzasının alınmış olduğu görülmekle birlikte davacı bu imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmektedir.
18/04/2005 tarih 26 sayılı ortaklar kurulu kararı ile de …’ın yeniden on yıllığına şirket müdürlüğüne seçildiğine oy birliği ile karar verilmiştir.
Bu kararda davacının ismi açılarak imzası alındığı görülmekle birlikte davacı bu imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmektedir.
10/05/2011 tarih 32 sayılı ortaklar kurulu kararı ile şirket semayesi 250.000 TL’sine çıkarılarak beher hissesi 500,00 TL’den; 199 hisse …, 150 hisse …, 150 hisse … ve 1 hissesinin …’a ait olduğuna oy birliği ile karar verilmiştir.
Bu kararda davacının ismi açılarak imzası alındığı görülmekle birlikte davacı bu imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmektedir.
Genel kurul kararlarını yapıldıkları tarihte yürürlükte bulunan TTK hükümlerine göre değerlendirmek gerekmektedir.
Genel kurulun çağrı prosedürüne ve imzaya ilişkin İleri sürülen sebepler genel kurul kararlarının yoklukla malul olmasına neden olacak sebepler değildir. İddiaların kararların iptale tabi olup olmayacağı kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.
10/05/1997 tarihli, 11/12/2002 tarihli ve 18/04/2005 tarihli genel kurullar 6762 sayılı TTK nın yürürlükte olduğu dönemde icra edilmiştir. Dava her ne kadar 6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönemde açılmışsa da 11/12/2002 tarihli ve 18/04/2005 tarihli genel kurullar 6762 sayılı TTK hükümlerine tabi olacaktır. Bu nedenle bu genel kurullarda alınan kararlara ilişkin iddialar 6762 sayılı yasa çerçevesinde çözümlenmelidir.
6762 sayılı TTK Madde 536’ya göre; “Anonim şirketin umumi heyet toplantılarına ait hükümler, ortaklarının sayısı yirmiden fazla olan limitet şirketlerin umumi heyet toplantıları hakkında da tatbik olunur.
Ortak sayısı yirmi ve daha az olan şirketlerde kararlar, ortakların yazılı reyleriyle verilebilir.
Her iki halde ödenmiş esas sermayenin hiç olmazsa yarısından fazlasını temsil eden ortakların müzakere edilen husus lehine rey vermiş olması gerekir; aksi takdirde karar hükümsüzdür.
Anonim şirket umumi heyet kararlarının iptali hakkındaki hükümler burada dahi tatbik olunur.”
Bu sebeple 6762 sayılı TTK’nın Anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerini de değerlendirmek gerekmektedir. 6762 sayılı TTK Madde 368’e göre; “Umumi heyetin toplantıya daveti, esas mukavelede gösterilen şekil ve surette ve her halde 37 nci maddede anılan gazete ile ilan ve toplantı günleri dahi olmamak üzere, toplantı vaktinden en az iki hafta önce yapılmak lazımdır. Senetleri nama yazılı olan pay sahipleriyle önceden şirkete bir hisse senedi tevdi ederek ikametgahını bildiren pay sahiplerine, taahhütlü mektup gönderilmesi suretiyle de toplantı günü bildirilir.”
Madde 538’e göre; “Toplantıya ve yazılı olarak rey vermeye davet şirket mukavelesinde gösterilen şekilde ve eğer mukavelede bu hususta hüküm yoksa taahhütlü mektupla ve toplantıdan en az beş gün önce ve gündemi bildirmek suretiyle yapılır.”
6762 sayılı TTK Madde 372’e göre; “Umumi heyetler bu kanunda veya esas mukavelede aksine hüküm bulunan haller hariç olmak üzere şirket sermayesinin en az dörtte birini temsil eden pay sahiplerinin huzuriyle toplanırlar. İlk toplantıda bu nisap hasıl olmadığı takdirde tekrar toplantıya davet edilirler. İkinci toplantıda hazır bulunan pay sahipleri, temsil ettikleri sermayenin miktarı ne olursa olsun, müzakere yapmaya ve karar vermeye salahiyetlidirler.”
Toplantı ve Karar Nisabını düzenleyen Madde 388’e göre;
“Şirketin tabiyetini değiştirmek veya pay sahiplerinin taahhütlerini artırmak hususundaki kararlar için, bütün pay sahiplerinin ittifakı şarttır.
Şirketin mevzuu veya nev’inin değiştirilmesine taalluk eden umumi heyet toplantılarında şirket sermayesinin en az üçte ikisine malik olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda sermayenin üçte ikisi temsil edilmediği takdirde, idare meclisi, umumi heyeti usulüne uygun olarak ikinci defa toplantıya çağırabilir. İkinci toplantının yapılabilmesi için, esas sermayenin yarısına malik olan pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunması gerekir.
Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı hususlar dışındaki değişiklikler için yapılacak umumi heyet toplantılarında şirket sermayesinin en az yarısına malik olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları gerekir. İlk toplantıda bu nisap hasıl olmadığı takdirde, 368 inci maddeye uyulmak suretiyle en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabilir. İkinci toplantıda müzakere yapabilmek için, şirket sermayesinin en az üçte birine malik olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması yeterlidir.
İkinci ve üçüncü fıkralara göre toplanan umumi heyetin kararları mevcut reylerin ekseriyetiyle verilir.”
Kararların iptalini düzenleyen Madde 381’e göre; “Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa afaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal davası açabilirler:
1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salahiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;
2. İdare meclisi;
3. Kararların infazı idare meclisi azalariyle murakıpların şahsi mesuliyetlerini mucip olduğu takdirde bunların her biri.”
Yasanın 536.maddesinin son fıkrasında Anonim şirket umumi heyet kararlarının iptali hakkındaki hükümler burada dahi tatbik olunacağı belirtildiğinden davalı şirketin 10/05/1997 tarihli, 11/12/2002 tarihli ve 18/04/2005 tarihli genel kurul kararların iptali ile ilgili olarak madde 381 hükmü uygulanacaktır
Davalı şirketin ortak sayısı yirmiden daha azdır. Bu sebeple kararlar, ortakların yazılı reyleriyle verilebilir.
536.maddenin 1. ve 2. fıkrasındaki her iki halde de ödenmiş esas sermayenin hiç olmazsa yarısından fazlasını temsil eden ortakların müzakere edilen husus lehine rey vermiş olması gerekir; aksi takdirde karar hükümsüzdür. Yasanın bu hükümleri uyarınca davacının oyu dışında ki oylar karar nisabını sağlamaya yeterlidir.
Ayrıca iptal davasının 3 aylık yasal süre içerisinde açılması gerekmektedir.
Şirketin 10/05/1997 tarihli, 11/12/2002 tarihli ve 18/04/2005 tarihli ortaklar kurulu kararların yasanın öngördüğü çoğunlukla alındığı ve yoklukla malul olmadığı gibi dava 3 aylık yasal süre içerisinde açılmamıştır.
Reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salahiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri kararların iptalini talep edebilir. Davacının bu kapsamda imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile çağrı prosedürüne uyulmadığına ilişkin iddiaları kararın iptal edilebilir olup olmadığı kapsamında değerlendirilebilir. Bu iddiaları yokluk müeyyidesine tabi tutmak mümkün değildir.
Ayrıca 10/05/1997 tarihli ortaklar kurulu bakımından; Vekalet örneği incelendiğinde davacının tarafından Anvers Başkonsolosluğundan düzenlenmiş 25/11/1997 tarihli vekaletname verilmiştir. Bu vekaletnamede; davalı şirkete kurucu üye olarak iştirake, ana sözleşme, ek ve tadillerini imzaya, feshe, şirkette tam yetki ile temsile, evrak kayıt ve senetleri imzaya, sermaye koymaya, artırmaya, toplantılara katılmaya, oy kullanmaya, seçmeye ve seçilmeye….hususlarında …’a yetki verilmiştir.
10/05/1997 tarih 4 sayılı ortaklar kurulu kararında; davacının imzası bulunmakta ancak davacı bu imzayı kabul etmemektedir. Esasında taraflar arasında bu imzanın davacıya ait olmadığı konusunda ihtilaf yoktur, Davalı kararın … tarafından vakeleten imzalandığını ileri sürmektedir. Ancak bu tarihte …’a henüz vekalet verilmemeiştir.
Taraflar arasında imzaların davacıya ait olmadığı konusunda ihtilaf bulunmadığından imza incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Ortaklar kurulu kararında davacı adına atılan imzanın davacıya ait olmadığı kabul edildiğinde dahi davacı hariç diğer iki ortağın oy oranları karar nisabı için yeterlidir.
Ayrıca davacı dava dilekçesinde 16/01/1998 tarih … yevmiye no’lu hisse devir sözleşmesi ile davacının bir kısım ve dava dışı diğer ortağın hisselerinin tümünü devir ettiği ve davacının katılımı ile 12/01/1998 tarih 7 no’lu ortaklar kurulu kararı ile davacının 4/20 oranında hissedar olduğunun kararlaştırıldığını ve hisse oranında değişiklik olmadığı için usulsüzlük olmadığı belirtilmiştir. Davacının sermaye artışını sonraki ortaklar kurulu kararı ile kabul ederek hissesinin %20 oranında olduğunu ve değişmediğini kabul ettikten sonra daha önceki genel kurul kararının iptalini istemesi veya yok hükmünde olduğunu ileri sürmesi de MK.m.2’ye aykırıdır.

10/05/2011 tarihli ortaklar kurulu kararlarının yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6102 sayılı TTK hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nun 621/1-d-e bendine göre; “sermaye artırımı ve rüçhan hakların sınırlandırılması veya kaldırılmasının önemli karar olduğu ve oyların en az 2/3’nün ve oy hakkı bulunan esas sermayenin salt çoğunluğu ile karar altına alınacağı” belirlenmiştir.
6102 Sayılı Kanun’un 622 maddesine göre Anonim Şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümlerin Limited Şirketlere uygulanacağı düzenlenmiştir.
TTK 445 ve 446 maddelere göre ise; genel kurulun iptale tabi kararlarının karar tarihinden itibaren 3 aylık sürede dava açılarak iptalinin talep edilebileceği düzenlenmiştir.
447 maddede hangi kararların butlanla malul olacağı olduğu örnekleme yolu ile belirtilmiştir. Butlan davası için ise dava açma süresi öngörülmemiştir. İleri sürülen çağrı prosedürü ve imzaya ilişkin sebepler iptal edilebilirlik müeyyidesi kapsamında değerlendirilebilir.
Şirket ana sözleşmesinde sermaye artışı ile ilgili bir düzenleme yoktur. Bu nedenle TTK 621/1-d maddesi uygulanmalıdır. Buna göre sermaye artışının oyların 2/3 çoğunluğu ve oy hakkına sahip sermayenin salt çoğunluğu ile alınması gerekir. Bu nisaba uyulmadan alınan kararlar hukuken yok hükmendedir.
Ortaklar kurulu kararında davacı adına atılan imzanın davacıya ait olmadığı kabul edildiğinde dahi davacı hariç diğer iki ortağın oy oranları payların 2/3 oranını sermaye paylarının ise salt çoğunluğunu aşmaktadır. Bu nedenle sermaye artışı kanundaki nisaba uygun olarak yapılmıştır.
Davacıya usulüne uygun çağrı yapılmaması ve adına genel kurulda sahte oy kulanılması iddiaları ise TTK 445 ve 446 maddesine göre iptale tabi karar niteliğinde değerlendirilmesini gerektirmektedir. İptale tabi kararlara yönelik davanın ise TTK 445 maddeye 3 ay içerisinde açılması gerekir. Dava bu yasal süre içinde açılmamıştır.
Genel kurulda sermaye artışına karar verildiği gibi davacının hisse oranı azaltılarak dolaylı şekilde rüçhan hakkı da kısıtlanmıştır. Ancak davacının rüçhan hakıkın kısıtlanması yönündeki kararda davacının oyunun bulunmadığı kabul edilse dahi alınan karar 2/3 nisaba uygun olarak alınmıştır. Bu şekli ile karar kanundaki nisaba uygun olarak alınmış olduğundan, yok hükmünde değildir.
Davacının genel kurul kararlarına yönelik hukuken yokluklarının tesbiti talebi yerinde değildir. Davacı yerine oy kullanıldığı iddiası kararın iptale tabi kararlardan olmasını sağlamaktadır. Bunun için de davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir. Ancak davacı bu süreyi geçirmiştir. Bunun yanında davacının oyu red sayılsa dahi sonuç değişmemektedir
Davacı, sermeya artışlarının gereksiz olduğunu, hele 1000 katı gibi yüksek oranda yapılmasının davacının hisse oranının düşürülmesine yönelik olduğunu, bunun da iyi niyet ile bağdaşmadığını da ileri sürmektedir. 6102 sayılı TTK’nun 445 maddesine göre dürüstlük kuralına aykırı kararlar iptale tabi kararlardır. İptale tabi kararların ise üç aylık hak düşürücü sürede alınması gerekir. Bu iddia yönünden de dava hak düşürücü süre içinde açılmamıştır.
Davacı, kar payı ödenmediğini, ileri sürerek kar payının tahsilini talep etmektedir. Ana sözleşmenin 12.maddesine göre kar dağıtımı kararının sermayenin en az %51’ni temsil eden pay oranı ile alınması gerektiği belirtilmiştir. Kar payı dağıtımına ortaklar kurulu karar verebilecek olup bu münhasır yetkisi kapsamındadır. Şirketçe böyle bir karar alınmadan mahkeme tarafından kar payı ödenmesine yönelik doğrudan bir hüküm kurulması mümkün değildir.
Davacı; genel kurulda kendi imzasının sahte olarak atıldığını ileri sürerek suç duyurusunda bulunduğunu ve ceza soruşturmasının sonucunun beklenilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de davalı taraf genel kuruldaki imzaların davacıya ait olmadığını, vekaleten … tarafından atıldığı kabul etmiştir. Bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından ceza soruşturmasının sonuçlanmasının beklenilmesine de imza incelemesi yapılmasına da gerek yoktur. Ana davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı ana davada payının %20 oranında olduğunun tespitini talep etmiştir. Bu iddia şirketin diğer pay sahiplerinin haklarını da etkileyeceğinden bunlar aleyhine birleştirme talepli dava açılmış Bursa 3. Asliye Ticaret mahkemesince dava dosyamızla birleştirme kararı verilmiştir. Birleşen dava da ve ana davada davacının pay oranının %20 olarak kabulüne karar verilebilmesi ana davada ki ortaklar kurulunda alınan kararların iptal edilmesine bağlıdır. Bu kararlar geçerli kabul edildiği için davacının pay oranının %20 olduğuna yönelik istemini kabul etmek mümkün değildir. Birleşen davanın kabul edilmesi için ana davanın kabul edilmiş olması zorunludur. Bu sebeple birleşen davanın da reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
A-Mahkememizin 2020/…. esas sayılı ana davanın reddine,
1-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 59,30 TL harcın başlangıçta alınan 170,78 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 111,48 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
B-Birleşen Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/… esas sayılı davasının reddine,
1-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 59,30 TL harcın başlangıçta alınan 853,88 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 794,58 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 7.300,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde temyiz yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/03/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza