Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/331 E. 2021/127 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/331
KARAR NO : 2021/127

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE :….
KATİP : … …

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : ……
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 07/05/2014
KARAR TARİHİ : 10/02/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/03/2021
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında ; davalının, müvekkili şirketin eski ortağı ve şirket müdürü olduğunu, davalının şirket müdürlüğü yaptığı dönemde birçok usulsüz işlemler yaptığını, şirket hesaplarını usulsüz kullandığını ve haksız ve nedensiz şirket hesaplarında bulunan paraları kendi hesaplarına aktardığını, şirket müdürlüğü görevini ve şirket payını devir ettikten sonra yapılan incelemelerden anlaşıldığını, davalınını tespit edilebilen haksız ve usulsüz aldığı paraların bir kısmının tahsil edilebilmesi için Bursa 18.İcra Müdürlüğünün 2014/… esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, icra takibine yapılan itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili beyanlarında ; davaya konu tüm alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığından, öncelikle zaman aşımı itirazında bulunduklarını, esas yönden; açılan davanın haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olarak açıldığını, müvekkilinin şirketin ortağı ve müdürü olduğu dönemlerde herhangi bir usulsüz işleminin bulunmadığını, şirket adına yapılan bazı harcamaların ödemelerini kendi kredi kartı ve nakit olarak yaptıktan sonra belge ve faturalar ile şirkete teslim edilip muhasebeleştirildiğini, 2010 yılı içerisinde ortaklar arasında yapılan ortaklıktan çıkmaya ilişkin protokol gereğince davacı şirket tarafından müvekkiline borç paralarının ödendiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe ;
Dava Bursa 18.İcra Müdürlüğünün 2014/… esas sayılı dosyasında davalının ödeme emrine itirazının iptali davasıdır. Şirket müdürü olan davalının davacı şirket hesabından kendi şahsi hesabına para aktarması nedeniyle davalı şirket müdürünün yönetim sorumluluğu bulunduğu iddia edilmektedir. Takibe konu alacakta bu iddiadan kaynaklanmaktadır.
Davalının 2010 yılı öncesinde şirket ortağı ve şirket müdürü olduğu, şirket müdürü olduğu dönemde internet bankacılığı yolu ile şirket hesabından kendi hesabına para aktardığı, buna göre; 40.099,00 TL tutarında davacı şirketi zarara soktuğundan; bu miktar alacağın davalıdan tahsili için davalı hakkında Bursa 18.İcra Müdürlüğünün 2014/… Esas sayılı takip dosyasında; 40.099,00 TL asıl alacak, 20.963,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam; 61.062,86 TL alacağın tahsili için davalı hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmektedir.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda kanıt ve belgeler getirtilerek, banka kayıtları celp edilerek, ticaret sicil dosya örneği dosyaya eklenilerek; dosya ve şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, konusunda uzman bilirkişi kurulundan 11/01/2016 tarihli rapor alınmıştır.
Ticaret Sicil dosyasında göre; davalı …, 06/05/2010 tarihine kadar şirket ortağı olup; şirketi temsile yetkili müdür olarak görev yapmıştır.
Davalının 06/05/2010 tarihli ortaklar kararıyla şirket hissesini devrettiği anlaşılmıştır.
Davalının, 12/01/2007 – 23/11/2009 tarihleri arasında internet bankacılığı yoluyla şirket hesabından kendi kişisel hesabına para aktardığı belirlenmiş olduğundan; 23/11/2009 tarihinden 25/02/2014 takip tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi geçmediğinden; davalının davada zamanaşımı itirazı kabul edilmemiştir.
Daha önce davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar gerekçesinde ; “mahkememizce alınan 11/01/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre; davalı şirket müdürü …’ın şirket müdürlüğü yaptığı dönemde banka kayıtlarına göre, 12/01/2007 tarihi ile 23/11/2009 tarihleri arasında, davacı şirketin banka kayıtlarına göre; internet bankacılığı şifresi ile kendi kişisel hesabına 40.099,00 TL para aktardığı, bu ödemeler karşılığında şirket için yapılan harcama belgeleri dosyaya sunulmadığından; davalı tarafın savunması kanıtlanmadığı” gerekçesiyle davalının savunmalarına itibar edilmeyerek dava kabul edilmiştir.
Mahkememizce verilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/11/2017 tarih 2016/…. E., 2017/… K sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Bozma gerekçesinde; ” Davalı ise, söz konusu miktarların şirket giderleri için harcandığını savunmuş, delil olarak davacının ticari defter ve kayıtlarına dayanmıştır. Ancak bilirkişi raporunda dosyadaki mevcut delillere göre değerlendirme yapılmış ve davacı yan ticari defter ve kayıtlarını sunmadığından davalı tarafça yapılan harcamaların şirket için yapılıp yapılamadığının tespit edilemediği hususu ifade edilmiştir. Mahkemece, HMK’nın 220’nci maddesi uyarınca, davacı şirkete ticari defter ve belgelerini sunması için kesin mehil verilmesi, davacının defterlerini ibraz etmemesinin davacı aleyhine sonuç doğurmayacağının gözetilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği gibi, ayrıca davacının sunduğu 30.07.2007 tarihli dekontta havale alıcısı davalı olmayıp 3. bir şahıs olduğu, bu hususta mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın ve hangi gerekçelerle davalının sorumlu tutulduğu açıklanmaksızın işbu dekontta yazılı tutar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın bozulması ” gerektiği belirtilmiştir.
Davalı ise, söz konusu miktarların şirket giderleri için harcandığını savunmuş, delil olarak davacının ticari defter ve kayıtlarına dayandığından savunmadaki bu iddiaların araştırılabilmesi bakımında davacının defterlerinin incelenmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda davacı tarafında hazır bulunduğu celsede, davacı tarafa davacıya ait ticari defter ve belgelerin inceleme günü olan 07/01/2021 günü saat 14:00 ‘te mahkememiz kaleminde hazır olmak üzere kesin süre verilmiş, kesin süreye rağmen diğer defter ve belgeler ibraz edilmediği taktirde davalının dava konusu edilen tutarların davacı şirket için harcandığına yönelik savunmalarını kabul etmiş sayılacaklarının ihtar edilmiştir.
Davacı taraf dosya arasında bulunan 2007 yılı yevmiye defteri dışındaki diğer defterleri verilen kesin süreye rağmen ibraz etmemiştir.
Davacı tarafça Yargıtay bozma ilamında ticari defter ve belgelrin ibraz edilmemesi halinde davacı aleyhine sonuç doğurmayacağının bildirilmesine rağmen mahkemece aleyhimize sonuç doğuracağı yönünde ara karar kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu, Yargıtay bozma ilamında “mahkemece, HMK 220’nci maddesi uyarınca, davacı şirkete ticari defter ve belgelerini sunması için kesin mehil verilmesi, davacının defterlerini ibraz etmemesinin davacı aleyhine sonuç doğurmayacağının gözetilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği gibi, ..” şeklinde belirtildiği gerekçesi ile ara karara itiraz etmiştir.
Ancak davacı tarafın bu iddiası mahkememizce yerinde görülmemiştir. Kanaatimizce Yargıtay bozma ilamında “davacının defterlerini ibraz etmemesinin “davacı” aleyhine sonuç doğurmayacağının gözetilmesi” kısmındaki “davacı” ibaresi olan yerde “davalı” yazılacakken maddi hata sonucu “davacı” yazılmıştır.
Zira davalı tarafın savunmaları kapsamında dayandığı ticari defter ve belgeler davacıya ait olup davalı savunmaları kapsamında delil araştırması yapılabilmesi için davacı defter ve belgelerinin incelenmesi gerekmektedir. Ticari defter ve belgeleri ibraz yükümlülüğü olan ancak yükümlülüğünü yerine getirmeyen taraf aleyhine sonuç doğurmayıp, buna delil olarak dayanan taraf aleyhine sonuç doğurması Anayasa ile güvence altına alınan adil yargılanma ve ispat hakkının ihlali niteliğinde olacaktır. Diğer yönden bozma ilamının davacı tarafın iddia ettiği şekilde yorumlanması halinde, böyle bir bozma ilamı karşısında davacı taraf elbetteki defterlerini ibraz etmeyecektir, bu durum kararın bu yönüyle bozulmasını da anlamsız kılacaktır.
Anayasa Madde 36; ” Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Adil yargılanma hakkı’nın ulusal ve uluslararası düzeyde genel kabul görmüş ölçütleri arasında önemli bir yer tutan ‘silahların eşitliği’ ilkesi, davanın tarafları arasında yargılama sırasında usul hükümleri yönünden eşit konumda bulunma taraflardan birine dezavantaj diğerine avantaj sağlayacak kurallara yer vermeme esasını içermekte, diğer bir deyişle davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığını gerekli kılmaktadır.
Tarafların belgeleri ibrazı zorunluluğu başlıklı HMK’nun 219.maddesine göre ” Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir. Ticari defterler gibi devamlı kullanılanbelgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir. “
220.maddeye göre ise; “İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu vebu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talepüzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğuresmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elindebulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına,özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkinyemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede,delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.”
Ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasını düzenleyen HMK’nun 222.maddesine göre ; “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazınakendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. “
222.maddesinin son fıkrasında açıkça taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılacağı kabul edilmiştir.
HMK’nun 222.maddesinin değişiklikten önceki hali ise ; “Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” şeklindedir.
Değişiklikten önceki maddeye ve halen yürürlükte bulunan maddeye göre de ibraz yükümlülüğüne aykırı davranan tarafın defter ve belgeleri ibraz etmemesi aleyhine sonuç doğuracaktır.
Belirtilen anayasal ve yasal düzenlemeler ışığında bir tacirin ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanılması halinde bu delile dayanan taraf tacir olmasa dahi ibraz yükümlülüğüne aykırı davranıldığında bu delile dayanan tarafın iddiası ispatlanmış sayılacaktır.
Davacı tarafın iddia ettiği şekliyle ibraz etmemenin davacı aleyhine sonuç doğurmayacağını kabul etmek meri hukuk ve yürürlükteki anayasa bakımından mümkün değildir.
Davalı tarafın savunmaları kapsamında bu belgeleri saklama ve dosyaya ibraz yükümlülüğü bakımından mahkememizin önceki kararında “bu ödemeler karşılığında şirket için yapılan harcama belgeleri dosyaya sunulmadığından” davalının savunmalarına itibar edilmeyeceği gerekçesi açıklanmalıdır. Davalı ilgili dönemde şirket yöneticiliği yapmıştır. Dava konusu edilen havalelere ilişkin yapılan harcamaların belgelerini davacı şirketin defter ve kayıtlarına işlemiş ve bu belgeleri eklemiş ise ayrıca birde belgeleri kendi uhdesinde saklama ve bekletme yükümlülüğüne tabi tutmak ve davalıyı bu kapsamda savunmaları bakımından kötü niyetli saymak mümkün değildir. Pek tabi ki bir şirket yöneticisinin yapılan masraf ve harcamaları kayıtlara işlemesi ve buna ilişkin belgeleri defter ve kayıtlara eklemesi olması gereken ve beklenebilir bir sonuçtur. Dolayısıyla davalının şirket için yaptığını iddia ettiği harcamaların belgelerini dosyaya ibraz edememiş olması ancak belgelerin davacı şirket kayıtlarında bulunduğu iddiası ile davacı defter ve belgelerine delil olarak dayanmasında hukuka ve MK madde 2’ye aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 59,30 TL harcın başlangıçta alınan 737,55 TL harçtan mahsubu ile artan 678,25 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 259,25 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 8.738,17 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların davacı tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/02/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza