Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/289 E. 2020/751 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/289 Esas
KARAR NO : 2020/751

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :… – …….

VEKİLİ :Av. ….
DAVALI :…- …..

VEKİLİ :Av. …
DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/02/2016
KARAR TARİHİ : 24/11/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ; Bursa 4.İcra Dairesinin 2014/… esas sayılı dosyası ile takibe konulan 42.700 TL ve 12.000-TL bedelli bonoların kambiyo vasfını taşımadığını, bonolardan birinin teminat bonosu olduğunu, diğerinin de unsurlarında tahrifat yapıldığını, her iki bonoda da borç kısımlarının anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ancak icra tehdidi altında bono bedellerini ödemek zorunda kaldıklarını ileri sürerek 83.598,84-TL’nin ödeme tarihlerinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdatını talep etmektedir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddi gerektiğini savunmuş, takibe konu bonolardan birinin teminat vasfı konusunda icra hukuk mahkemesinde verilen kararın kesinleştiğini, davanın da bir yıllık hak düşümü süresinde açılmadığını, bonolardan birinde keşide ve vade tarihlerinde yapılan değişiklik yönünden davacının talepte hukuki yararının bulunmadığını, bononun teminat vasfının yazılı belge ile ispatı gerektiğini ileri sürmektedir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe: Dava, İİK’nun 72. Maddesine dayalı olarak açılan istirdat davasıdır.
Mahkememizin 21/11/2016 tarih 2016/228 esas 2016/1232 karar sayılı ilamında “…Davacı taraf eksik unsurların anlaşmaya aykırı biçimde doldurulduğunu yine yazılı bir belgeyle yahut kesin delille ispat etmelidir. Davada bonoların hangi sözleşmesel ilişki için teminat amacıyla verildiği ve hangi unsurların anlaşmaya aykırı biçimde doldurulduğunu belgeleyen yazılı bir sözleşme yahut belge sunulmamıştır. Yalnızca bonoların üzerindeki fiziksel duruma işaret eden iddialar ileri sürülmüştür. Dava konusu bonolardan birincisi 47.200-TL bedelli bonodur. Dava dilekçesinde yer verilen bononun eksik unsurlu halini gösteren kayıtta, düzenleme ve vade tarihlerinin eksik olduğu görülmektedir. Bononun daha sonra tamamlandığı ve takibe konu edildiği anlaşılmakla birlikte yukarıda açıkladığımız üzere eksik unsurların sonradan tamamlanması kambiyo senedinin vasfını etkileyecek bir durum değildir. Beyaza imza atan taraf sonuçlarına razı olmuş sayılmalıdır. Bu bononun teminat amacıyla verildiğini gösterir müstakil bir belge yoktur. Ancak davacı tarafın sunduğu senet fotokopisinin arkasında senedin teminat amacıyla verildiğine ilişkin bazı ibarelere yer verilmiştir. Bu ibareler senedin kambiyo vasfını ortadan kaldırmaya yeterli değildir. Davacı taraf açık ve net bir biçimde bu senedin neyin teminatı olduğunu ve hangi sebeple teminatın paraya çevrilmesinin hukuka aykırı olduğunu ispatlamalıdır. İcra dosyasındaki örnekte senetlerin arka kısımlarının fotokopisi yoktur. Ancak senetlerin asıllarının araştırılmasına da gerek görülmemiştir. Zira davacı taraf senedin arkasında yazdığını iddia ettiği hukuki ilişkiden kaynaklanan ve kendisine düşen edimleri tam olarak yerine getirdiğine dair hiçbir belge sunmamış, herhangi bir iddia da ileri sürmemiştir.
Bu bonoya ilişkin itirazlardan biri de senet bedeline ilişkindir. Senet bedeli rakamla yazılırken 42.700 meblağına yer verilmiş, buna karşılık senet metnindeki yazı ile gösterilen bedel kısmında “kırk iki yedi yüz” ibaresi ile yetinilmiştir. “Kırk iki yedi yüz” ibaresi gerçek bir meblağı gösteren ibare değildir. İbarenin açık biçimde eksik yazıldığı ortadadır. Bu eksiklik taraf iradelerini sakatlayacak yahut ortadan kaldıracak bir eksiklik değildir. İbarenin ilk kısmında yer alan “kırk iki” kelimelerinin ondalık sistemde hangi rakamı gösterdiği yazılmamış olsa da bu ibareden sonra gelen “yedi yüz” kelimesinden anlaşılacağı üzere “kırk iki bin” yazılması gerekirken maddi hata yapıldığı barizdir. Kaldı ki yazı ile yazılan bu ibare gerçek ve mümkün bir rakamı göstermediğine göre taraf iradelerini açıkça ortaya koyan ve rakamla yazılan “42.700” bedeline itibar edilmelidir.
Davaya konu edilen ikinci bono 12.000-TL meblağlıdır. Bu bononun bedeli konusunda anlaşmazlık olmadığı gibi imza konusunda da itiraz söz konusu değildir. Yalnızca bononun tanzim ve ödeme tarihlerinde tahrifat yapıldığı iddiası ileri sürülmüştür. Bononun düzenleme tarihi borcun varlığına yahut alacağın ferilerine ilişkin olumsuz bir etkiye sahip değildir. Davacı tarafın eksik unsurlu olarak verdiğini açıkça belirttiği bononun düzenleme tarihinin değiştirildiği kabul edilse bile bu durum davacının borçlu olmadığı anlamına gelmez. Düzeltme ve değişikliklerin kambiyo vasfını sakatladığı kabul edilse bile bu durum en fazla takip şeklini ilgilendiren bir değişikliktir. Senet bedeli ödendikten sonra istirdat talebini haklı kılacak nitelik taşımaz. Keza vade tarihindeki değişiklik de aslen borçlu lehine yapılmış gibi görünmektedir. Davacının iddia ettiği gibi vade tarihi 2012 yılı iken 2013 yılı olarak değiştirilmiş olsa bile bu değişiklik borçluya bir yıl vade kazandıran bir değişikliktir. Üstelik senetteki rakamla yazılan vade tarihi metindeki tarihin değiştirilmiş haliyle uyumludur. Davacı taraf bu senedin meblağ, imza ve bedeline itiraz etmemiş, borcu ne suretle ödediğini de gösterip ispat edememiştir.
Davacı taraf dava dilekçesi ekinde bir protokol örneğine yer vermişse de bu protokolün hangi amaçla düzenlendiği ve davada neyi ispat ettiği belirsizdir” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 21/11/2016 tarih 2016/228 esas 2016/1232 karar sayılı red kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 11/06/2020 tarih 2017/4800 esas 2020/1070 karar sayılı ilamı ile kaldırılmıştır.
Takibe konu her iki bonoda nakden kaydı mevcut olup davacı imza inkarında bulunmamıştır. Davacı, takip dayanağı olan 12.000TL bedelli bononun vade tarihinin 04 Temmuz 2012 olarak doldurulduğunu sonradan 2012’nin 2013 yapıldığını, 04.05.2012 olan düzenlenme tarihinin ise 04.07.2012 olarak düzeltildiğini belirterek tahrifat iddiasında bulunmuştur.
Davacının delil olarak dayandığı protokol; 23.07.2012 tarihli olup davalıya ve atfen isim ve imza mevcuttur. Protokol; “İş bu protokol yasemin Güllüm, mün …, dan hiç bir alacağının kamladıyı,nın protokolüdür. Bursa Demirci mah.sinde 2960 ada 1 parselde kayıtlı 400/43144 arsa paylı D blok no.12 asma katlı dükkan Taraflar arası başkaca bir hak ve alacak olmadığından bugüne kadar olan tüm ticari münasebetleri nedeni ile birbirlerinin zimmetini gayri kabil rücu külliyen ibra ettiyimi beyan kabul ve taahhüt ederim.” şeklindedir.
Davacı taraf; senet tarihlerinde tahrifat yapıldığını ve protokolün düzenlenme tarihinin senetten sonraki tarihli olduğunu iddia etmiş olmakla protokol aslı ibrazından sonra davalının; “protokolün kapsamı ve 12.000 TL bedelli bononun bu protokol kapsamında olup olmadığı ve takip dayanağı olan 12.000TL bedelli bononun vade tarihinin 04 Temmuz 2012 iken sonradan 2012’nin 2013 olarak düzeltilmesiyle protokol dışı bırakılıp bırakılmadığı” konularında isticvabına karar verilmiştir.
Davalı, protokol altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, davacının galericilik işiyle uğraştığını, ayrıca gayrimenkul alım satım işi ile de uğraştığını, eşinin davacıdan kar amacıyla bir araç satın aldığını, aracın davacıda durduğunu, bu arabanın satışı karşılığında kendilerine bir takım senetler verdiğini, bu senetlerden bir tanesinin de 12.000,00 TL lik senet olduğunu, yine Demirci de bir dükkan olduğunu , bunun satışının da karlı bir iş olacağını söyleyerek bu dükkan için de kendilerinin davacıya para verdiklerini, süreç uzayınca taraflar arasındaki güven ilişkisinin de sarsıldığını, alacaklarını alarak protokolü imzaladıklarını, 12.000,00 TL lik senedin araç ile ilgili olduğunu ve bu protokol kapsamında olmadığını, davacı da kendilerinden senedi talep etmediği için bonoyu davacıya teslim etmediklerini, davacının kendilerine bu bononun bedelini ödeyeceğini söylediğini, özellikle davacıya protokolün senedi kapsayıp kapsamadığını sorduklarında kendisinin de bononun protokolü kapsamadığını zaten protokol içeriğinde de sadece gayrimenkule ilişkin olduğunun yazdığını ifade ettiğini, bu protokolü sadece gayrimenkul için düzenlediklerini ifade etmiştir. Davalının isticvabıyla 12.000 TL bedelli bononun protokol kapsamında olmadığı anlaşılmaktadır.
42.700 TL’lik bononun teminatla verildiği iddiasına dair mahkememiz önceki kararı BAM kaldırma kararına konu edilmemiş ve teminat olarak verilen bir senedin protokol kapsamında olamayacağı da düşünüldüğünde bu senet yönünden mahkememiz kanaatinde bir değişiklik olmamıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL harçtan başlangıçta alınan 1.427,66 TL peşin harcın mahsubu ile artan 1.373,26 TL karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 11.667,84 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı asil ve vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/11/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza