Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/139 E. 2021/1009 K. 06.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/139 Esas
KARAR NO : 2021/1009
HAKİM :….
KATİP : ….

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av…
DAVALI : ….
VEKİLİ : Av…..
DAVA : Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/03/2020
KARAR TARİHİ : 05/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde;Müvekkili şirketin, Türkiye İş Bankası Yalova Çiftlikköy Şubesinden kredi kullandığını, müvekkilinin kullandığı krediyi erken kapatmak istediğini, davalı banka erken kapatma sırasında müvekkilinden, 28.11.2019 tarihinde erken ödeme tazm+BSMV adı altında 26.050,67-TL, 03.02.2020 tarihinde erken ödeme tazm+BSMV adı altında 23.630,65-TL olmak üzere toplamda 49.681,32-TL haksız kesinti yaptığını, açmış oldukları işbu davanın, ticari kredi sözleşmesi sebebiyle komisyon vs gibi adlar altında tahsil edilen tutarların istirdadı istemine ilişkin olduğunu, sunmuş oldukları deliller ışığında sözleşmede yer alan komisyon ve tahsis ücreti alınacağına dair hükümleri davalı bankanın üstün konumunu kullanarak tek taraflı olarak ihdas ettiğini, müvekkilinin aleyhine düzenlemeler içeren ve dürüstlük kurallarına aykırı genel işlem koşulu niteliğinde hükümler olduğunu ve usulüne uygun olarak kapsam denetimi yapılmadığı anlaşılmakta olduğunu belirterek genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun erken kapatılması nedeniyle kesilen HMK 107 uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde;Davada davacının iş bu davayı dilekçesinde istirdat istemine ilişkin olarak nitelendirdiğini, bununla birlikte davacının rızaen kredilerini erken kapatma talebinde bulunmuş olduklarını ve rızaen erken kapama komisyonu ödediklerini, eş anlatımla ortada davacı aleyhine müvekkili Banka tarafından yöneltilmiş bir cebri icra tehdidinin bulunmadığını, istirdat davasının koşullarından birinin ödemenin cebri icra tehdidi altında yapılmış olması olduğunu, öte yandan somut olayda davacı şirketin ne bir icra takibine maruz kaldığını, ne de borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda bırakıldığını, davanın belirsiz alacak şeklinde açılamayacağını, davanın konusu gereği davacının davayı açarken hangi miktar için açabileceğini bilebilecek durumda olduğunu, zira müvekkili banka tarafından davacı müşterinin talep ve tercihleri doğrultusunda kapatılan kredilere ilişkin alınan erken kapama komisyonu tutarının belli olduğunu ve bu tutarın davacı tarafından bilindiğini, davacının imzaladığı/tarafı olduğu Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi/leri ve ayrı bir belge olarak imzaladığı taahhütname uyarınca kendi talep ve tercihleri doğrultusunda, erken kapatma talebinin müvekkil Banka tarafından kabul edilmesi üzerine erken kapama komisyonu ödemiş olduğunu dile getirerek davanın reddini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe; Dava, ticari kredi sözleşmesi sebebiyle komisyon ödeme tazminatı vs gibi adlar altında tahsil edilen tutarların istirdadı istemine ilişkindir. Dava HMK 107.maddesinde ifadesini bulan belirsiz alacak davası şeklinde açılmıştır. Davalı, davanın belirsiz alacak şeklinde ikame edilemeyeceğini savunmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “belirsiz alacak davası” ve “kısmi dava” ile ilgili açıklama yapılmasında yarar vardır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)’nın 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinde “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlığı ile yer alan ;
“1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir” şeklindeki hüküm ile düzenlenmiştir.
Daha sonra 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun (7251 sayılı Kanun) 7. maddesi ile başlığı ile ikinci ve üçüncü fıkralarında değişiklik yapılmıştır.
7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi “Belirsiz alacak davası” başlığı ile ; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklindedir.
Hükümet tasarısında yer almayan belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; “Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.
Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
i-Davacının kendisinden beklenememesi,
ii-Bunun olanaksız olması,
iii-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;
“Kısmi dava
MADDE 109- (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)
(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”.
Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000).
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K., sayılı kararında da benimsenmiştir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda açıkça kısmi dava düzenlenmediği hâlde, söz konusu Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde de kısmi dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü, alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktaydı.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda; davanın konusu gereği davacı davayı açarken hangi miktar için açabileceğini bilebilecek durumdadır. Zira davalı banka tarafından kapatılan kredilere ilişkin alınan erken kapama komisyonu tutarı bellidir ve bu tutar davacı tarafından bilinmektedir.
Her ne kadar davacı vekili, yasada erken kapama kesintisine ilişkin %2’ye kadar yapılacak olan kesintinin yasal olarak mümkün olduğu belirtildiğinden kendileri tarafından yapılan kesintinin ne kadarının yasal olduğunun belirlenemeyeceğini ve bunun tespitinin bilirkişi incelemesini gerektireceğini, talep konusu alacağın gerçekte belirlenebilir alacak mahiyetinde değerlendirilemeyeceğini ifade etse de; davacının bu yöndeki tereddütleri karşısında dava kısmi dava olarak eda edilebilecekken belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır.
Tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Talep konusu alacakların gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL harcın 341,55-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 282,25-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili lehine takdir edilen 4.080,00-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan muhkeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,

Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/11/2021

Katip ….
☪e-imzalı

Hakim …
☪e-imzalı