Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/922 E. 2020/303 K. 03.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

.
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/922
KARAR NO : 2020/303

HAKİM : … …
KATİP : … …

ANA DAVA
DAVACILAR : 1- … -.
2- … .
3- …

VEKİLİ : Av. .

DAVALI : 1- ….
VEKİLİ : Av. … -.
2- …

DAVA : Menfi Tespit ve İpoteğin İptali
DAVA TARİHİ : 30/11/2016
KARAR TARİHİ : 03.02.2020

BİRLEŞEN DAVA
DAVACI : … -..
VEKİLİ : Av. …..
DAVALI : … ..
VEKİLİ : Av. … .
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 25/01/2017
KARAR TARİHİ : 03.02.2020

Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
ANA DAVADA DAVACININ TALEBİ: Davacı vekili dava dilekçesinde davalı şirkete ait aracın zorunlu Mali Mesuliyet sigortacısı olduklarını, Karayolları Genel Müdürlüğünden izin almadan trafiğe çıkmaması gereken aracın sebep olduğu trafik kazasında üçüncü kişinin vefat ettiğini, ölenin yakınlarına tazminat ödediklerini ileri sürerek 83.425.-TL nin davalıdan rücuen tahsilini talep etmektedir.
ANA DAVADA DAVALININ CEVABI: Davalı taraf ise, davanın reddini savunmakta, kazada kusurları bulunmadığını, kazanın şantiye sahası içinde meydana geldiğini, Karayollarından izin alınmamasının kusura etki etmeyeceğini, ödenen tazminatın fazla olduğunu ileri sürmektedir.

BİRLEŞEN DAVADA DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından Bursa 5.İcra Müdürlüğünün 2016/… sayılı takip dosyasında davalı … aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu ödeme emrine davalı tarafından yapılan boca itiraz nediniyle takibin durdurulduğunu, davacının dava dışı … Tekstil ve Hediyelik eşya San. A.Ş’nin, Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş Bursa Şubesinden kullandığı kerdiye kefil olduğunu, kredinin teminatı olarak davalı …’e ait Balıkesir ili, Edremit İlçesi, .. bağımsız bölüm üzerine banka lehine 62.757,00 TL miktarlı ipotek konulduğunu, borcun ödenmemesi üzerine davacının, davalıya ait 4 nolu bağımsız bölümde bulunan ipoteği temlik almak suretiyle 05/02/2009 tarihinde 62.757,00 TL’lik ödemeyi gerçekleştirdiğini, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından ödendikten sonra temlik alınarak tahsil edilmesi için önce davalıya ihtarname gönderildiğini, ardından icra takibi yapıldığını, davalının kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini ileri sürerek Bursa 5.İcra Müdürlüğünün 2016/… sayılı takip dosyasından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmayacak şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVALININ CEVABI : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1520 sayılı dosyasında konusu dava konusu ipotek olan menfi tespit davası açtığını, davanın derdest olduğunu, …nin üç ortağından birisinin davacı, diğerlerininde kardeşleri olduğunu, davalının gayrimenkulünü bankaya olan borcu ödeyip temlik hakkı kananan davacının aynı zamanda ortağı ve tek yetkilisi olduğu …nin o denemdeki tüm gelir ve aktiflerini bizzat kendi uhdesine kazandığını, taraflar arasında 21/01/20111 tarihli gayrimenkul devir ve kiralama taahhüt sözleşmesi imzalandığını, 2008 yılından itibaren … ve …’in kendi aile kayaklarından …nin borçlarının ödenmesi için 1.000.000,00 TL ödeme yaptıklarını, davalıların … Aş’nin bazı bankalara ve Türkiye Finans bankasına olan borçlarını 2008’den itibarne ödediklerini söz konusu ipotekle ilgili ödemeyi de 05/02/2009 tarihinde yaptıklarını, Bursa 5.Noterliğinin 08/05/2009 tarih ve 8084 nolu ihtarnamenin muhattabının davalı … olmadığını, bu ihtarnameninin müvekkiline yapılmadığını, usulsüz olduğunu belirterek taraflar arasında derdest dava varken iş bu davanın açılmasınnın gereksiz olduğunu, her iki davanın bireştirilmesini, davanın reddini, davacının kötü niyetli takibinden dolayı %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE: Yukarıda özetlenen dava sebebiyle mahkememizde yapılan yargılama sonucunda 22.05.2018 gün ve 2026/1520 E. 2018/718 K. sayılı ilamla davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak hüküm kurulması aşamasında bazı hatalar yapılmış olup bu karara karşı davalı-karşı davacı taraf istinaf yoluna başvurmuştur. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 07.11.2019 gün ve 2019/195-1077 E. K. sayılı kararıyla mahkememiz hükmünün gerekçesiyle çelişkili olduğunu gerekçe göstererek kararı kesin olarak kaldırmıştır.
Kaldırma kararı sonrasına mahkememizce yeniden değerlendirme yapılmış, delillerin daha önce yeterli biçimde toplandığı dikkate alınarak yapılan hatayı telafi edecek şekilde hüküm kurulmuştur. Daha önce de açıklandığı üzere önceki kararda unutulan iki ana husustan biri ipoteğin kaldırılması konusunda bir karar verilmemiş olması, diğeri de birleşen dava hakkında hüküm kurulmamış olmasıdır. Aşağıda hem önceki kararın gerekçesi tekrar edilecek hem de birleşen davanın reddine ilişkin gerekçe açıklanacaktır.
Hatırlatmak gerekir ki ana dava be birleşen dava temelde …’in Bursa 5. İcra Dairesinde başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takibe dayanmaktadır. … takibe itiraz ederek durmasını sağlamış, henüz itirazın iptali davası açılmadan … ve … A. Ş. ile birlikte menfi tespit ve ipoteğin kaldırılması davası açmıştır. Bu dava sanki takibe karşı açılmış ise de tarafları ve konusu itibariyle bağımsız bir dava gibidir. Sadece takibe karşı açılmış olsa tarafları da takip tarafları ile aynı olmalıdır. Halbuki takibin tarafı olmayan … ve … A. Ş. de davacı gösterilmiş, yine takibin tarafı olmayan … de hasım gösterilmiştir. Halbuki yapılması gereken ipotek alacaklısının açacağı itirazın iptali davasını beklemek ve sonucuna göre de ipoteğin kaldırılmasını istemek olmalıydı. Eldeki dava bir yandan takibe karşı açılmış gibi dursa da içeriği ve tarafları itibariyle sözleşme sebebiyle menfi tespit ve ipoteğin kaldırılması taleplidir.
Bu açıklamaların iki temel sebebi vardır. Eldeki dava takiple sıkı sıkıya bağlı kabul edilmezse taşınmazın aynına ilişkin olduğundan kesin yetki kuralı ile karşılaşacaktır. Ancak dava dilekçesinin netice ve talep kısmında açıkça takip dosyası zikredildiğinden ve takip üzerine açıldığından artık takibin bulunduğu yerde de dava açılabileceği kabul edilmelidir. İkinci sebep de alacaklı … tarafından açılan itirazın iptali davasındaki hukuki yarar tartışmasına işaret etmektir. Takipten sonra borçlu taraf menfi tespit davası açtığında artık alacaklı tarafın itirazın iptali davası açmasına gerek kalmaz. Hukuki yarar dava şartıdır. Ancak yukarıda açıklandığı üzere açılan menfi tespit davasının takiple sıkı sıkıya bağlı olmayan yönleri de bulunduğuna göre artık takip alacaklısının hukuki yararının ortadan kalktığını söylemek güçtür. Zira itirazın iptali davasının hem tarafları hem de dayandığı hukuki temel farklıdır. İtirazın iptali davası temlik sözleşmesine dayanmakta, menfi tespit davası ise 21.01.2011 tarihli “Gayrimenkul Devir ve Kiralama Taahhüt Sözleşmesine” dayalıdır.
Görüldüğü üzere davacı tarafın davanın açılışındaki tutumu gereksiz bir çok hukuki tartışmaya meydan vermeye açıktır. Ancak mahkememizce, tarafların temel irade ve istekleri nazara alınarak sorunu temelinden çözmeye yarayacak biçimde karar verilmesi amaçlanarak hareket edilmiştir.
Derdest dava ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipte ipotek yükümlüsünün borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Davalılardan … ipotek sözleşmesinin tarafı olmayıp dava dışı ipotek alacaklısı . .. Bankası A.Ş.’ye ödeme yaparak temlik alan kişi konumundadır. … Bursa 5. İcra Dairesinin 2016/… sayılı dosyasında alacaklı durumda olup davacılardan … aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatmıştır.
Eldeki davanın açılış biçimi çözümü zorlaştıracak bazı unsurlar içermektedir. Esasen davada ileri sürülen talep, ipotek takibi sebebiyle borçlu bulunulmadığının tespiti ve ipoteğin kaldırılması olduğuna göre davanın tarafları da ipotek yükümlüsü ile ipotek alacaklısından ibaret olmalıdır. Yani davacı …’in davalı … aleyhine dava açarak bu taleplerini ileri sürmesi yeterlidir. Ancak davanın daha karmaşık biçimde ileri sürülmesi bazı tartışmaları zorunlu kılmıştır. Bu sorunları sıralayacak olursak;
Davacı …Ş., ne sıfat ve sebeple davacı olarak gösterilmiştir?
Davacı … Ltd. Şti., ne sıfat ve sebeple davacı gösterilmiştir?
Davalı … ne sebep ve sıfatla davalı gösterilmiştir?
Davada Bursa 5. İcra Dairesinin 2016/… sayılı dosyası nedeniyle borç bulunmadığına dair menfi tespit talebinde bulunulmakla birlikte ipoteğin de kaldırılması istenmiştir. İpotek ise davacılardan …’nin Türkiye Finans Katılım Bankasından kullandığı kredinin teminatı olarak verilmiştir. Eldeki davada … de davacı olarak gösterilmiştir. Takibin tarafı olmayan …’nin taraf sıfatı bu yönüyle tartışmalıdır. Ancak davalı …’in ipotek dışında rücuen alacak iddiasıyla …’ye de başvurması mümkün ve muhtemel olduğundan bu şirketin davacı sıfatının bulunduğu kabul edilmiştir.
İpotek ve kredi sözleşmesinin tarafı olmayan …’nin taraf sıfatının da bu çerçevede ele alınmasında yarar vardır. Aile şirketlerinden biri olan …’nin bazı borçların tasfiyesi için taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmenin tarafı olması karşısında, …’nin de bazı ödemelerden sorumluluğunu tartışma konusu haline getirme potansiyeli taşımaktadır. Üstelik … 21/01/2011 tarihli sözleşme sebebiyle bir taşınmazın %60 hissesinin … tarafından …’ne devri gerektiği iddiaları da vardır. Ancak bu iddialar dava düzeyinde değildir. Hukuki yararı tartışmalı bir tespit talebinin bulunabileceği ve taraf sıfatını taşıyabileceği değerlendirilmiştir.
Aynı tartışma davalılardan … için de söz konusudur. Esasen ipotek temlikinin ve takibinin tarafı olmayan …’in taraf sıfatı da olmamalıdır. Ancak aşağıda açıklayacağımız üzere taraflar arasında düzenlenen 21/01/2011 tarihli sözleşmenin tarafı olan …’in bu sebeple davalı gösterildiği anlaşılmaktadır.
Elbette hem … hem de davalı …’in taraf sıfatına ilişkin bu kabuller zorlama yorumlar olarak düşünülebilir. Bu konudaki eleştirilerin haklı yönleri bulunması da mümkündür. Ancak davalı tarafın bu konularda sessiz kalması, temel ilişkinin 21/01/2011 tarihli sözleşme olması nazara alınarak, taraflar arasındaki tartışmaları sona erdirecek şekilde karar verilmesi yararlı görülmüştür.
Davanın anlaşılabilmesi açısından sürecin özetlenmesinde yarar vardır. Karı – koca olan … ve … kendi mal varlıklarından davacı …Ş.’nin bazı borçlarını ödemişlerdir. … aynı zamanda bu aile şirketinin ortağıdır. Şirkete verilen borçların tasfiyesi için 21/01/2011 tarihli bir sözleşme düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmede yer alan taşınmazların %40’lık hissesi karşılığında …’ye verilen borçlar tahsil edilmiş sayılacaktır. Davalı … adına alınan bir taşınmaz hissesinin borçları da … tarafından ödenecektir. Ödemeler bitince … taşınmazların %60’lık hissesini …’ne devredecektir. Nitekim bu %60’lık payın şirket adına tescili için bir dava açılmışsa da feragatle sonuçlanmıştır.
İpoteğin kaldırılması ve menfi tespit iddiasının çözümü, davalı …’in .. .. A.Ş.’ye yaptığı 62.757.TL tutarlı ödemenin 21/01/2011 tarihli sözleşme kapsamında olup olmadığının belirlenmesine bağlıdır. Mahkememizce yapılan değerlendirmede bu ödemenin 21/01/2011 tarihli sözleşme kapsamında kaldığı ve sözleşme çerçevesinde tasfiyesi gerektiği, ipotek temlikinin davalı … yönünden bir anlam ifade etmeyeceği sonucuna varılmıştır. Dikkat edilirse ipotek temlik sözleşmesi 12/09/2014 tarihli ise de temlike esas olan ödeme 05/02/2009 tarihlidir. … bu ödemeyi kefil sıfatıyla yapmıştır. O halde 21/01/2011 tarihinde yapılan ve o güne kadarki tüm ödemelerin tasfiyesini amaçlayan sözleşme kapsamında 62.757.TL’lik bu tutar da vardır. … 21/01/2011 tarihli sözleşmeye muvafakat vermiş, kefil olarak da imza atmıştır. O halde artık sözleşme kapsamında tasfiye edilmiş sayılacak bir alacağı mükerrer biçimde tahsil etmek için ipotek temlik sözleşmesine dayanması dürüstlük kuralına aykırıdır.
Davacı … yönünden verilen ve ipotek sözleşmesi sebebiyle borçlu olmadığına dair menfi tespit kararının doğal bir sonucu olarak ipoteğin de kaldırılması gerekir. Zaten davanın amaç ve taleplerinden biri de budur. İpotek kurulmasına sebep olan borç ortadan kalkmış veya ödenmişse artık ipoteğin devamında da yarar kalmamıştır. Taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması gerekir.
Öte yandan eldeki davayla birleşen Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/34 E. Sayılı dosyasında davalılardan … tarafından açılan itirazın iptali davasının da reddi gerekir. Bu davada hukuki yarar konusunu yukarıda irdelemiştik. Burada esasa ilişkin red sebeplerini açıklamakla yetineceğiz.
Birleşen davada davacı …’in … Ltd. Şti. ve … A. Ş. tarafından kullanılan bir krediye kefil olduğu ve …’e ait taşınmazın bu kredinin teminatı olmak üzere ipotek edildiği tartışmasızdır. … bu krediden kaynaklanan borcu Şubat 2009’da ödemiş ve alacaklının haklarını temlik almış, kefili olduğu kredinin alacaklısı konumuna geçmiştir. Bu yönüyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmasında hukuki engel yoktur. Buna karşılık kendisinin de imzaladığı 21.01.2011 tarihli “Gayrimenkul Devir ve Kiralama Taahhüt Sözleşmesi” kapsamında tüm borçların tasfiyesi amaçlanmıştır. Sözleşme kapsamında … ve …’in aile şirketleri için yaptıkları ödemelerin karşılanması kararlaştırılmıştır. Davacının temlik aldığı Türkiye Finans Katılım Bankasının alacak haklarının kapsam dışında kaldığına dair hiçbir hüküm yoktur. Sözleşmenin 2. maddesi o güne kadarki tüm borçların tasfiyesini öngördüğü, …’in de sözleşmeye kefil olduğu, sözleşme hükümlerini de kabul beyanı verdiği nazara alındığında, temlik alınan banka alacağının da sözleşme kapsamında tasfiye edildiği kanaatine varılmıştır. Öyleyse …’in alacağı mükerrer tahsil etmesi sonucunu doğuracak biçimde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapması doğru değildir. İpotekli taşınmaz sahibi …’in takibe itirazı haklıdır.
Davacının haksız takip tazminatına mahkum edilmesi için açıkça takipte kötü niyetli olduğunun belirlenmesi gerekir. Ancak …’in yukarıda zikredilen 21.01.2011 tarihli “Gayrimenkul Devir ve Kiralama Taahhüt Sözleşmesine” doğrudan taraf olmamıştır. Sözleşmede temlik konusu alacağın açıkça yazılmaması dikkate alındığında davacının sözleşmeden farklı bir hukuki ilişki olan temlik sebebiyle alacaklı olduğunu iddia etmesi yargılama gerektiren bir durum olduğundan davacının takipte kötü niyetli olduğu açıkça tespit edilmiş sayılamaz. Bu nedenle birleşen dava yönünden davacı … aleyhine haksız takip tazminatına hükmedilmemiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)
Ana davanın kabulü ile Bursa 5.İcra Müdürlüğünün 2016/… sayılı dosyasıyla başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi takip yoluyla davacı borçlu …’in ve takip dışı davacılar …ve … Ltd. Şti. ‘nin takip alacaklısı davalı …’e ve diğer davalı …’e borçlu olmadığının tespitine,
Şartlar oluşmadığından davalılar aleyhine haksız takip tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
Balıkesir İli Edremit ilçesi Ç.. parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkine,
Alınması gereken 4.286,93-TL harca peşin yatırılan 1.071,73-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.215,20-TL harcın davalıdan tahsiline,
Davacı vekili lehine takdir edilen 8.959-TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça karşılanan ve peşin harç dahil edilerek hesaplanan 1.405,24.TL muhakeme masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B)
Eldeki davayla birleşen Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/34 E. Sayılı davası yönünden davanın reddine,
Şartlar oluşmadığından davacı aleyhine haksız takip tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 54,40-TL maktu red harcının mahsubu ile fazla alınan 1.054,23-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı vekili lehine takdir edilen 12.085-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların ve iflas avansının yatıran tarafa iadesine dair tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İki haftalık süre içinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okundu, anlatıldı.19/09/2018
İş bu kararın gerekçesi 03/02/2020 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır