Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/894 E. 2020/154 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

.
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/894
KARAR NO : 2020/154

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : ….
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. ….

DAVALILAR : 1-…
2- ….
3- ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 02/01/2004
KARAR TARİHİ : 12/02/2020

Mahkememizce verilen 03/05/2017 tarih ve 2004/9 Esas 2017/502 sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2019 tarih ve 2019/918 Esas 2019/1608 Karar sayılı ilamıyla bozularak, yargılamaya devam edildi;
DAVACININ TALEBİ: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı kooperatifin ortaklarına yasanın amacına uygun konut edindirmek gayesi ile kurulmuş hükmi şahsiyete sahip bir kooperatif olduğunu, davalı …’nin kooperatifin eski yönetim kurulu başkanı, davalı … …’ın yönetim kurulu başkan yardımcısı ve diğer davalı … …’ın ise yönetim kurulu üyesi olarak 27/01/2002 tarihine kadar Yönetim Kurulu olarak görev yaptıklarını, ancak davalıların görev yaptıkları dönemde kooperatif üyelerinin ödedikleri aidatları zimmetlerine geçirerek görevlerini kötüye kullandıklarını, 09/02/2003 tarihinde yapılan genel kurulda davalıların yöneticilik yaptıkları döneme ilişkin inceleme ve tetkik yapmak üzere hesap tetkik komisyonu oluşturulduğunu, davalıların bir çcok usulsüz harcama ve işlemleri tespit edilerek hazırlanan raporun genel kurulda görüşülerek davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına genel kurulca karar verildiğini, 2001 yılı itibariyle kooperatifteki tüm imalatların bitirilmiş olmasına karşın davalıların 4 ayrı fatura ile kooperatife inşaat malzemeleri aldıkları, ancak bu malzemelerin kooperatifte hiç kullanılmadığı, bu faturaların sahte olarak düzenlendiğini, alınan malzemelerin fatura bedellerin nakit olarak ödenmesine karşın … Gemi Acentalığı Ltd. Şti.nin ortaklarından … … adına kesilen 4 ayrı çek bedelinin de kooperatif tarafından ödendiğini, bu işlemin davalıların kendilerine şahsi çıkar sağlamak amacıyla yaptıklarını, yine eski yönetim kurulu başkanı …’nin kooperatiften alacaklı olduğuna ilişkin diğer davalılar tarafından düzenlenen bonoların bulunduğunu, bu bonoların düzenlenmesinin kooperatifin paralarını zimmetine geçirmekten başka birşey olmadığını, bu nedenle Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde 2002/214 esas sayılı menfi tespit davası açıldığını, davalıların tüm üyelerden elektrik ve su abonelikleri için topladıkları paraları üyelerin elektrik ve su aboneliklerini yaptırmayarak zimmetlerine geçirdiklerini, yine doğalgaz firmasıyla yapılan anlaşma gereğince doğalgaz saatlerinin firma tarafından takılması gerekirken daire başına tekrar makbuzsuz paralar toplandığını ve bu paraların da davalılar tarafından zimmetlerine geçirildiğini, ayrıca kooperatife ait taşınmazların kat irtifakı tapularını çıkartırken tapu rayiç bedellerini eksik göstererek daha sonra Yeşil Vergi Dairesi tarafından kooperatife oldukça yüklü cezalar kesilmesine sebebiyet vererek kooperatifi zarara uğrattıklarını, kooperatife ait olan dairelerden bir adetinin genel kuruldan alınan yetkiye aykırı olarak satılmak suretiyle kooperatifin bu yolla zarara uğratıldığını, 27/01/2002 tarihli genel kurulda kooperatif kasasında bulunduğu bildirilen paranın ne kooperatif hesabında ne de kasasında bulunmadığını, bu bedelin kooperatife teslim edilmediğini, açıklanan nedenler ile davalıların zimmetlerine geçirdikleri 60.000,00 TL zarar ve alacağın, zarara uğrattıkları ve zimmetlerine geçirdikleri her miktar için zararın başladığı tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kooepatife ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALILARIN CEVABI :Davalılar davanın reddini savunmuş, dava açılmasına ilişkin olarak genel kurulda usulüne uygun olarak alınmış bir karar bulunmadığını, kooperatifin dava açma hak ve yetkisi, taraf sıfatı bulunmadığını, ayrıca zamanaşımı itirazında bulunduklarını, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı …’nin kooperatifi bizzat kendisinin kurduğunu, kooperatifin amacının üyelerine konut edindirmek olduğuu için bunu en ucuz, kaliteli ve en kısa sürede gerçekleştirmeyi amaçladığından yapımını müteahhide tevdi etmeyip, yapılan tüm işlerin emanet usulü yapıldığını, işlerin … tarafından yürütülürken üyelerden toplanan paraların çoğu zaman yetersiz kaldığını veya üyelerin yeterli ödeme yapmadıklarını, işlerin aksamaması için …’nin cebinden para verdiğiin ve hatta çeşitli malvarlığını satmak suretiyle elde edilen paraları kooperatifin işlerinde kullandığını, bu nedenle kooperatiften alacaklı olduğunu, tüm davalıların işlerini büyük özen ve özveri ile yaptıklarını ve tüm zorluklara rağmen kooperatifi tamamlayıp üyelere daireleri teslim ettiklerini, davalıların yöneticilik yaptıkları dönemde lüks içinde yaşadıkları iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, alınan inşaat malzemeleri konusundaki sahte fatura düzenlenmesi ve ödemelere ilişkin beyanların doğru olmadığını, davalı …’nin zimmetine para geçirdiği yolundaki beyanların izahının yapılması gerektiğini, bu iddianın hayal ürünü olduğunu, üyelerden toplanan tüm paraların usulüne uygun ve makbuz karşılığı toplandığını, bunların muhasebe kayıtlarında mevcut olduğunu, kooperatife ait bir adet taşınmazın satışının usulüne uygun olarak yapıldığını, davalıların yönetimi devrettiği sırada kasada bulunduğu miktarın kasada olmadığı yönündeki iddiaların muhasebe bilgisi eksikliğinden kaynaklandığını, muhasebe ve banka kayıtları incelendiğinde bu durumun açıkça ortaya çıkacağını, bu nedenler ile davanın reddine karar verilmesini ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE: Yukarıda özetlenen dava sebebiyle mahkememizde yapılan yargılama sonucunda 3.05.2017 gün ve 2004/9 E. 2017/502 K. sayılı ilamla davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuş ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. hukuk dairesi 26.09.2019 günü ve 2019/918 esas 2019/1600 karar sayılı ilamı ile mahkememizin kararını kaldırmıştır. Kaldırma kararında “Sorumluluk davasında, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. madde yollaması ile dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK ‘nın 309 ve 341’inci madde hükümleri tatbik olunur. Anılan yasa maddesinin 341. maddede ise, şirket adına sorumluluğa dayalı dava açılabilmesi için, genel kurulun bu konuda karar alması gerektiği ve sorumluluk davasını denetçilerin açabileceği öngörülmüştür.Bu hususlar davanın görülebilmesi için usuli işlemlerden olup mahkemece bu hususların kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumda, dava tarihi itibarıyla kooperatif denetçilerinden en az birinin davayı açan vekile vekalet vermesine olanak tanınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu koşul yerine getirilmeden esasa girilerek hüküm tesisi doğru olmamıştır.” görüşüne yer verilmiştir.
Mahkememizce anılan istinaf Mahkemesi kararına uygun biçimde hareket edilerek eksiklikler giderilmiştir davacı taraf denetçiler tarafından verilmiş vekaletnameyi dosyaya sunmuştur. Bu durumda işin esasına girilmesi için engel kalmamıştır. Mahkememizce daha önce davanın esastan reddine karar verildiği malumdur. Bu kararda red gerekçeleri gösterilmiş olduğundan önceki kararın gerekçe kısmı aşağıda tekrar edilmiştir.
Derdest dava kooperatif yöneticisinin sorumluluğu nedeniyle tazminat davasıdır. Ticari şirketlerde olduğu gibi kooperatif şirketlerinin yönetim organları da görevlerini ifa sırasında kooperatifin zararına neden olurlarsa tazminat yükümlülüğü altında kalacaklardır. Ancak bunun için zararın ispat edilmesinin yanında yöneticinin eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağının da kurulması gerekir. Makul bir yönetim ve hareket tarzı içinde bulunulmasına rağmen yöneticilerin elinde olmayan sebeplerden kaynaklanan zararlardan ise sorumluluk doğmaz. Daha açık bir ifade ile bir kusur sorumluluğu söz konusu olduğundan öncelikle kusurlu bir hareketin mevcut olup olmadığı, akabinde zararın varlığı ile eylemle zarar arasındaki illiyet bağının mevcudiyeti araştırılmalıdır.
Somut olayda davacı kooperatif yetkililerinin eylemleri aynı zamanda suç teşkil eder mahiyette olduğundan davalı yöneticiler hakkında kamu davası açılmıştır. Dolayısıyla kusurlu hareketin varlığı ceza yargılaması sırasında araştırılacak hususlardandır. Dava dilekçesine yazılı hususlar çerçevesinde usulsüz ve zararsız işlemlerin bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili mercilerden getirtilen ve taraflarca sunulan kayıt ve belgeler çerçevesince bilirkişi raporu alınması uygun görülmüştür.
Derdest davada bir kısım faturaların sahteliğinden kimi çeklerin muvazaalı olarak düzenlenerek kooperatifin zarara uğratıldığından kooperatife borç verilmiş gibi gösterilerek haksız kazanç sağlandığı, bir kısım elektrik, su abonelikleri ücretlerinin zimmete geçirildiği, doğal gaz sayaçları sözleşme kapsamında olmasında olmasına rağmen üyelerden mükerrer olarak tahsil edildiği gibi usulsüz işlemlerle birlikte bir istinat duvarının hatalı yapılmasından dolayı tazminat ödemek zorunda kalan kooperatifin zarara uğradığından söz edilmektedir. Bilirkişi incelemeleri daha çok bu çerçevede ve genel yönetim ilkeleri nazara alınarak yapılmıştır.
Dosyamıza alınan ilk bilirkişi raporu 09/09/2009 tarihlidir. Bu raporda kooperatif kaba inşaatının 1996 yılında yapıldığı, 1997 yılında kapı kasaları ve çatı imalatlarına geçildiği, 1999 yılında bitirildiği belirtilmiştir. Bu sebeple inşaatta kullanılan malzemeler 1998 ve 1999 yılı fiyatlarıyla faturalandırılmıştır. İnşaatta kullanılan kereste ve ahşap miktarının faturalarla uyumlu olduğu ancak kooperatif aleyhine 213,14 TL’lik bir fark göründüğü açıklanmış, boya miktar ve fiyatlarının normal bulunduğu alınan tuğla miktarlarında da bir anormallik görülmediği, doğal gaz sayaç bedelinin üyelerin ödemesi gerektiği gibi hususlara yer verilerek yıllar itibariyle alınan malzemelere ilişkin faturaların dökümleri yapılmış, ancak kooperatifin vergi cezasına muhatap olduğu, kayıt ve defterlerin düzenli – günlük tutulmaması sebebiyle yönetim devri sırasında kasada bulunan nakitler hususunda yeterli inceleme yapılamadığı belirtilmiştir. Keza defterlerin kapanış tasdikleri zamanında yapılamamış, düzgün kayıt tutulmamıştır.
Yargılama safahatı sırasında ceza dosyasından alınacak raporlar ve toplanacak toplanacak delillerin eldeki davayı aydınlatmaya yararlı olacağı değerlendirilerek Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/265 E. 2007/104 K. sayılı dosyasının sonucu da beklenmiştir. Anılan kararda eldeki davanın davalıları olan …, … ve …’ın müteselsilen görevlerini kötüye kullandıkları kabul edilerek hapis ve para cezasına mahkum edilmişlerdir. Bu karar temyiz edilmekle Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 25/12/2012 tarihi kararıyla eksik inceleme nedeniyle bozulmuştur. Bozma sonrasında ceza dosyasından yeni bir rapor alınmıştır. Bu kez hesap ve değerlendirme yöntemi değiştirilerek davalıların kooperatif yönetiminden ayrıldıkları tarih itibariyle inşaatların tamamlanma seviyesine göre harcanması muhtemel meblağların belirlenmesi buna karşılık toplanan tüm aidat ve gelirlerin tespit edilmesi, gelirlerin inşaat maliyetini karşılayıp karşılamadığı hususu üzerinde durulması yoluyla değerlendirme yapılmıştır. Nitekim Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 25/12/2012 günlü bozma ilamı da bu yöndedir.
Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin yukarıda izah edilen kararının bozulmasından sonra toplanan deliller çerçevesince bu kez 2013/123 E. sayılı dosyasından verilen 2014/238 karar sayılı ilamla sanıklar hakkında beraat kararı verilmiştir. Ceza dosyasına alınan bilirkişi raporu bozma ilamındaki ilkeler çerçevesince hazırlanmış olup davalı yöneticilerin faaliyette bulunduğu dönem nazara alınarak kooperatif tarafından toplanmış aidat ve gelirler toplamı olan 402.505.989.293 eski TL harcama yapıldığı, buna karşılık yapılan inşaatların maliyet bedelleri toplamının 516.822.160.588 eski TL olduğu açıklanmıştır. Buna göre davacıların görev yaptığı dönemde inşaat için harcanan miktar toplam gelirlerden 114.286.171.295 eski TL fazladır.
Ceza dosyasından bilirkişi raporu alındığı da gözetilerek eldeki davanın çözümünde bu raporlardan yararlanılması uygun bulunmuştur. Ceza dosyasında ön görülen yöntem hakkaniyete uygun olan bir çözüm içermektedir. Kayıtların usulsüz tutulmuş olmasından kaynaklanan soyut zarar iddiasından çok gerçekte toplanan para ile yapılan iş arasındaki farkın esas alınması yani somut zarara bakılması daha doğru olacaktır. Bu çerçevede mahkememizce yeni bir rapor alınması uygun görülmüştür. Bilirkişi heyetince sunulan 06/02/2017 günlü raporda ceza dosyasındaki rapor ve dosyamızdaki raporlar kısaca irdelenmiş, bu raporda istinat duvarının yıkılmasından kaynaklanan tazminat rücu bedeline de yer verilmiştir. Davacı kooperatif ile bitişik parselde bulunan başka bir kooperatif arsasında yer alan istinat duvarı yıkılmış, bu istinat duvarından dolayı davalıların sorumlu bulunması halinde kooperatifin uğradığı zararın 2.163,22 TL olabileceği belirtilmiştir.
Yıkılan istinat duvarından dolayı kooperatif yöneticilerinin sorumlu tutulabilmeleri için açık bir kusur hali söz konusu olmalıdır. Duvarın tekniğine uygun yapılmamış olması kooperatif yöneticilerinin sorumluluğunu getirmez. Çünkü bu duvar davalılar tarafından bizzat yapılmış ve taahhüt edilmiş bir duvar değildir. Yöneticiler diğer inşaat alanları gibi bu bölümde de iş sahibi adına hareket eden kişiler durumdadır. Davalıların şahsi sorumluluğunu gerektiren herhangi bir sebep yoktur.
Sonuç itibariyle davacıların kooperatif yönetiminde bulunduğu dönemde toplanan gelirler ve inşaat için harcanan masraflar mukayese edildiğinde kooperatifin zarara uğratıldığında dair herhangi bir somut sonuca ulaşılamamıştır. Yöneticilerin sorumlu olabilmesi için her şeyden önce bir zararın varlığı tespit edilmelidir. Bu sebeplerle davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
Alınması gereken 54,40-TL harcın peşin yatırılan 832,16-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 777,76-TL harcın karar kesinleşiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı vekili lehine takdir edilen 8.600-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 12/02/2020

İş bu kararın gerekçesi 12/02/2020 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır