Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/870 E. 2021/644 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/870
KARAR NO : 2021/644

BAŞKAN : … .. ….
ÜYE : … … …
ÜYE :….
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … .
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av…
Av…
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 19/08/2011
KARAR TARİHİ : 16/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özet olarak; Türkiye İş Bankası Buttim şubesinde davacı müvekkiline ait vadeli mevduat hesabında belli miktarda ABD Doları bulunduğunu, müvekkilinin en son yaptığı kontrolde hesabında bulunan paradan 350.000 $nin eksik olduğunu, bu durumu şube müdürü dahil diğer yetkililere ilettiğini, banka müdürünün operasyonel bir hata yapıldığını ve en kısa zamanda bu paranın tekrar hesaba yatacağını açıkladığını,Amerikada ikamet eden müvekkilinin bir ay geçmesine rağmen paranın hesabına yatmadığını gördüğünde İş Bankası Buttim Şb.müdürlüğüne gelerek ayrıntılı bilgi almak istediğini,davacının hesabındaki 350.000 & nın sahte talimatlarla başka bir hesaba aktarıldığını öğrendiğini,bu nedeenle Bursa Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu,aynı işlemin T.C.Ziraat Bankası Muudanya şubesinde de yapılmak istenildiğini,ancak durumun banka çalışanları tarafından fark edildiğini ve davacı müvekkilinin bilgilendirildiğini,Türkiye İş Bankası Buttim şube yetkilillerinin hatalı olduklarını kabul ettiklerini,ancak 350.000 $ nin halen esabına yatırılmadığını beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6.000 $(10.200,00z TL.) alacaklarının en yüksek banka faizi ile tahsilini talep dava etmiş,14/09/2011 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek ; davacının Türkiye İş Bankası Buttim şubesindeki hesabından muhtelif tarihlerde aslı olmayan faksl ile yapılan talimatlara istinaden hiç bir araştırma ve incele yapılmadan, teyit alma ve imza karşılaştırılması yapılmadan 200.00 $ ve 150.000 $ lik havaleler yapılmak suretiyle toplam 350.000 $ başka hesaplara davalı bankanın kusuru ,dikkatsizliği ve ihmali nedeniyle aktarıldığını,davalı banka ile davacı arasındaki akdi ilişkinin mevduat sözleşmesi ,ödünç sözleşmesi ve vedia sözleşmesini hatırlatan kendine özge bir sözleşme tipi olduğunu bu nedenlerle özel yetkiler ile donatılmış bankaların müşterileri ile yaptığı işilemlerde basiretli bir tacirden de daha dikkatli davranmasının geretiğinin ortaya çıktığını,olayımızda davalı bankanın kendisine yüklenen özen görevini yerine getirmediğini,genel kural olan ve TTK da ifadesini bulan basiretli bir tacir gibi davranması iilkesine de uymadığını belirterek davacının davalı bankaya yazdığı 02/08/2011 tariihli talep yazısı ile birlikte bankanın temerrüte düştüğü bu tarihten itibaren ilk açılan dava miktarı olan 6.000 (1.7858 TL kurdan =10.200,00 TL) ve ıslah edilen 344.000 $=(17858 TL. Kurdan)614.315,20 TL. Artırılarak 624.515,20 TL: nin 02/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf; davacının Türkiye İş Bankası Buttim şubesindeki 2214-46775 numaralı hesabından Amerikadan gelen faks talimatı ve telefon görüşmesine istinaden 21/07/2011 tarihinde 150.000 $,27/07/2011 tarihinde 200.000 $ tutarlı doviz havaleleri gerçekleştirildiğini, Kendisini … olarak tanıtan bir şahsın Amerikadan şubeyi arayarak kendisine ait özel bilgileri servis yetkilisi … …”e ilettiğni,faks talimatı gönderdiğini belirterek 150.000 $ ve 200.000 $ olmak üzere ike kalemde toplam 350.000 $ paranın … … “nin hesabına gönderilmesini istediğini,bu miktar paraların ilgili bankalara gönderildiğini,28/07/2011 tarihinde daavacının banka şubesini arayarak “T.C.Ziraat Bankası şube müdürnün kendi hesabından para çekmek üzere faks talimatı verip vermediğini sorduğunu ve böyle bir talimat vermediğini belirttiğini”aktardığı böyle talimatlara itibar edilmemesini istediğini,bu olay üzerine havalalerin iadesi hususunda girişimlerde bulunulduğunu,150.000 $ nin ödendiğini,200.000 $ için ise iade talebinin iişleme alındığını öğrenildiğini, ancak bilahere 200.000 $ nin de ödendiğinin anlaşıldığını,Davacı …”ın bir kaç gün sonra Türkiyeye gelerek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu,davacının 26/07/2011 tarihinde haberdar olduğunu bizzat açıkladığı olayları öğrendikten 2 gün sonra 28/07/2011 tarihinde müvekkil banka şubesini aramasının hayatın olağan akışına aykırı ve şüphe uyandırıcı olduğunu, davalı bankanın üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği kabul edilse bile davacının 26/07/2011gnü öğrendiği olayı 28/07/2011 tarihinde aktarmasının iyiniyetle hareket etmediğini gösterdiğini,müvekkil bankanın varsa hatalı işlemine zemin hazırıladığını,davacının olaydan sonra şube müdürünü arayarak Türkiyede bulunan üvey annesi … ve paraların hesabına aktarıldığı … … ile yakın arkadaş olan kız kardeşi .. …. şüphelendiğini,şubedeki görüşmelerde tedirgin ve panik tavırlar segileyen davacının hesabına yatırılan paraların bir çoğunun babası .. .. teslimatı ile yatırıldığının öğrenildiğini, olayda asıl zarar görenin davalı banka olduğunu,dava konusu olayın münferit bir olay olmadığını,büyük bir dolandırıcık operasyonunun bir parçası olma ihtimalinin bulunduğunu belirterek davanının reddine karar verilmesini savunmuştur.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava, davalı bankanın hizmet kusuru nedeniyli davacının hesabından başka hesaplara aktarılan paralar dolayısıyla oluşan zararların tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların göstermiş olduğu tüm deliller toplanarak bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. 04/01/2013 havale tarihli raporunda özetle ;Davacı ile davalı banka arasında herhangi bir faks sözleşmesinin imzalanmadığı, talimatlardaki imzalar ile davacının tatbik imzaları arasında hiç bir benzerlik bulunmadığı imza karşılaştırması yapılmadan faks talimatının teyidi beklenemeden faks talimatlarının yerine getirildiğini,banka mevzuatı ve uygulamalarında uzman bankacı bilirkişinin belirlediği üzere , davalı banka şubesinin havale konusunda gelen faks talimatı ile ilgili olarak yeterli özeni göstermediğini, dolayısı ile dava dosyasında mevcut kanıt ve belgelere göre somut olayda davalı bankanın tamamen KUSURLU olduğunu,davacının ıslah ile birlikte 350.000 $ karşılığı olarak talep edebileceği tutarın 10.200,00 TL.+ 610.565,60 TL =620.765,60 TL. Olması gerektiğini beyan etmişlerdir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre her ne kadar davacı ve davalı banka tarafından davacının kız kardeşi … … KAVAK ve arkadaşı olan ve hesabına havaleler yapılan … … hakkında Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/.. esas sayılı dosyasında kamu davası açılmış ise de davacı hakkında davalı tarafından yapılan suç duyurusu ile ilgili takipsizlik kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Bu nedenle davalının Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesinin derdest dosyasının bekletici mesele yapılmasına ilişkin talebi 18/10/2012 tarihli duruşmada reddedilmiştir.
Mahkememizce daha önce davanın kabulüne karar verilmiş karar Yargıtay tarafından Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/… esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılması gerekçesiyle bozulduğu mahkememizce önceki kararda direnildiği, direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmaktadır.
Bozma kararı sonra ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesine karar verilmiş ancak yargılamanın devamı sırasında davacı taraf Anayasa mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür
Anayasa mahkemesinin 16/12/2020 tarihli ve 2019/3072 sayılı kararı ile ; makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine, Başvuruculara ekli tablonun (H) sütununda belirtilen tutarlarda manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine, karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Kanununun 50. Maddesine göre; esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.
Anayasa Mahkemesi Kanununun 66. Maddesine göre; Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Anayasanın 153. maddesine göre; Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Eldeki davada davanın açıldığı tarih 19/08/2011 tarihidir. Dosyada tüm deliller toplanmıştır.
Ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması ve ceza davasının henüz kesinleşmemesi Yargıtay bozma kararı birlikte değerlendirildiğinde eldeki davanın sonuçlanmamasına neden olmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Kanununun, Anayasanın açıklanan maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemeleri kararları kesin nitelikte olduğundan herkes bakımından bağlayıcı olduğundan ve hak ihlalinin oluştuğu iddia edilen ilk derece mahkemesi dosyası bakımından da bağlayıcı olacağından hak ihlalinin temel gerekçesi olan makul sürede yargılanma hakkının ihlalinin sonlandırılması gerekmektedir.
Şüphesiz; bir delilin toplanabilmesi ve bir kısım zorunlu nedenler dolayısıyla yargılama aşama kaydetmişse adil yargılanma hakkının bir parçası olan ispat hakkının da yargılama dosyasında sağlanması gerekmektedir.
Henüz ispatlanmayan davanın dosyanın diğer tarafı bakımından da ispat hakkı ihlali niteliğinde olacağından diğer taraf bakımından da adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması gibi bir durum ortaya çıkacaktır.
Ancak eldeki dava dosyasını bu açıklanan durum karşısında kendi içerisinde ele almak gerekmektedir. Dikkat edilecek olursa ceza dosyasının sanıkları dava dışı .. .. .. ile … … ‘ dir. Ceza dosyasına konu iddianamede sanıkların eylem birliği içerisinde hareket ederek sanık … ‘ nun suç tarihinden önce iş bankası Buttim şubesinin telefonunu arayarak banka çalışanı … ile görüşüp davacı … ‘ in banka hesapları hakkında bilgi almış ve davacı … ‘ in bilgisi ve rızası dışında vadeli döviz mevduat hesabından para havalesi yaparak dava konusu zarara neden olmuştur. Davacı hakkında dosya sanıkları ile aralarında eylem ve işbirliği içerisinde hareket etmediklerinin incelendiği soruşturma dosyasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 04/06/2012 tarihli kararı ile dosyamız davacısı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Bozma ilamında; “…davacının kardeşi .. .. .. ve arkadaşı … .. hakkında yapılan yargılama sırasında sanıklardan .. .. .. bu eylemin davacının da el ve işbirliği ile gerçekleştirildiğini beyan etmiştir. Yine aynı dosyada davacının babası da uyuşmazlık konusu eylemin davacının bilgisi ve iştiraki ile gerçekleştirildiği hususunda beyanda bulunmuştur. Her ne kadar ceza soruşturması sırasında davacı hakkında takipsizlik kararı verilmişse de ceza yargılaması sonunda tesis olunacak hüküm ile davacının diğer sanıkların eylemleri ile ilgili olarak bağlantısı bulunduğuna dair bir gerekçe yer aldığı takdirde, bu maddi olay belirlemesi 818 sayılı BK’nın 53 ve 6098 sayılı TBK’nın 74. maddeleri kapsamında hukuk hakimini de bağlar.” gerekçesine yer verilmiş ise de; davacı hakkında bozma ilamında da belirtildiği üzere takipsizlik kararı verilmiştir.
Dosya sanığı .. .. … beyanlarının kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, yine sanığın babasının beyanlarının da kızının ceza almasını önlemeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Dosyamızın davalısı ceza dosyasının sanığı olmayıp ceza dosyasında da katılan konumundadır. Davalının çalışanlarının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği için zarara neden olması dolayısıyla bankanın çalışanların eylemlerinden sorumluluğunun bulunup bulunmadığı asıl tartışma konusudur. Şayet davacı hakkında da anılan ceza dosyasında da diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği gerekçesi ile bir kamu davası açılmış olsa idi; muhakkak ki sonucunun beklenmesi gerekecekti. Diğer yönüyle davalı … tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karara karşı itiraz yoluna başvurulmuş Yalova Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının 18/07/2012 tarih 2012/…. müteferrik esas numarası ile itirazın reddine karar verilmiştir.
Ceza dosyasının yargılama seyri bakımından da; dosyayı ele almak gerekmektedir.
Zira sanıkların savunmalarının alınması için ABD ‘ ye talimat yazıldığı, bu talimatların sonuçsuz kaldığı, sanıkların ABD ‘ de başka suçlardan da arandığı, ancak yakalanamadıkları dosyada savunmalarının bu sebeple alınamadığı değerlendirildiğinde, ceza dosyasının zaman aşımına uğrama durumu da kuvvetle muhtemeldir.
Yani bozma ilamında belirtilen sanık .. beyanları ve sanığın babasının beyanlarının maddi gerçeğin belirlenmesi bakımından gerekçeli kararda bu hususlara değinilmesinin beklenmesinin bir manası da bu durumda kalmayacaktır.
Ayrıca tekrar belirtilmelidir ki; sanık … beyanları ve tanık olarak dinlenen sanığın babasının beyanları sanık .. suçtan kurtulmasına yönelik olduğu açık bir biçimde ortadadır. Bununla ilgili ceza soruşturması yapılmış, soruşturmada takipsizlik kararı verilmiş ve bu karara itiraz edilmesi sonrasında itirazın reddine de karar verilmiştir. Davacının isnad edilen eylemde sanıklarla iş birliği içerisinde hareket ettiğinin tartışılacağı bir soruşturma dosyası yahut iddianame düzenlenerek açılmış bir ceza davası bulunmamaktadır. Davacının sanığı olmadığı bir ceza dosyası bulunmadığına göre sanığı olmadığı bir dosyada verilecek kararda davacı sanki sanıkmışçasına gerekçeli kararda nitelendirme yapılması beklenemez. Kaldı ki böyle bir olguyla karşılaşan ceza mahkemesi gerekçesinde nitelendirme yapmak yerine gelinen süreçte davacı hakkında suç duyurusunda bulunurdu. Ağır Ceza mahkemesince de bilindiği üzere davacı hakkında isnat edilen hususla ilgili ceza soruşturması yapılmış kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş bu karara itiraz sonrası Ağır ceza mahkemesince itirazın reddine karar verilerek takipsizlik kararı kesinleşmiştir. Takipsizlik kararı kesinleşen bir dosyada yeni soruşturma başlatılabilmesinin yolu da bu karardan sonra yeni delillerin ortaya çıkması halidir. (CMK m.172/2 Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.) Ne Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesinin bu şekilde bir belirlemesi ve suç duyurusu ne de böyle bir gerekçeyle savcılıkça başlatılmış bir soruşturmada bulunmamaktadır. Bu şekilde var olan bir ceza dosyasının bekletici mesele yapılması hukuken kabul edilebilir olsa da; davacının şüpheli ya da sanık sıfatıyla tarafı olmadığı bir ceza dosyası bulunmadığı halde davacının suçtan zarar gören olarak yer aldığı bir ceza dosyasının sonucunun beklenmesine gerek bulunmamaktadır.
Ceza dosyasında davalı bankanın çalışanları da sanık sıfatıyla yer almamaktadır.
Davalı bankaya atfedilen sorumluluk, verdiği hizmet kusuruna ilişkindir. Dosya açıklanan yönler ile ele alındığında Anayasa Mahkemesinin hak ihlaline ilişkin kararı da dikkate alınacak olursa, bekletici mesele yapılmaya devam edilerek hak ihlalinin devam ettirilmesi açıkça hukuka aykırı olacak ve adil yargılanma hakkının ihlalini haksız bir biçimde sürdürülmesine neden olacaktır. Davalı banka davacıya ödemek zorunda kaldığı bedeli dosya sanıklarına rücu imkanına da sahiptir.
Bu sebeple her ne kadar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurul kararları bekletici mesele yapılması yönünde kararın bozulmasına yönelik olsa ve hukuk genel kurul kararlarına karşı bir direnme kararı verilebilmesi söz konusu olmasa da mahkememizce ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasından vazgeçilmesi bozma kararları sonrası ortaya çıkan yeni bir durum olan Anayasa Mahkemesi kararına dayanmaktadır. Bu kapsamda bekletici mesele yapılmasından dönülmesi fiili direnme olmaktan ziyade, bozmadan sonra ortaya çıkan bir duruma dayanmakta ve açıklanan bu hususlar ile Anayasa Mahkemesi kararı içeriğinin Yargıtay nezdinde de tartışılması ve bir sonuca bağlanması adil yargılanma hakkının tesisi bakımından zorunluluk arz ettiğinden aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davacı davayı açarken 6.000,00 USD üzerinden açmış TL karşılığını göstermiştir. Ancak ıslah dilekçesi ile ıslah tarihi itibariyle bu hesabı yaparak TL alacak talep etmiş ve 624.515,20 TL dava değeri belirleyerek USD tahsili değil TL olarak ödeme yapılmasını istemiştir. Bu nedenle karar TL üzerinden verilmelidir. Davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 620.765,60 TL alacağın 10.200,00 TL’sinin dava tarihi olan 19/08/2011 tarihinden itibaren, 610.565,60 TL’sinin ıslah tarihi olan 14/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile bilikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 42.404,50 TL harçtan başlangıçta alınan 151,50 TL peşin harç ile 8.971,15 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 33.281,85 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan 9.141,05 TL harç ile 705,80 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 9.846,85 TL’nin kabul oranına göre 9.787,72 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 48.088,28 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.749,60 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Davalı tarafça yapılan 123,75 TL yargılama giderinin red oranına göre 1,23 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on beş günlük sürede mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okundu, anlatıldı.16/06/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır