Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/788 E. 2020/226 K. 28.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/788 Esas
KARAR NO : 2020/226

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR :1- … – ..
2- … …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI :… – …

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2019
KARAR TARİHİ : 28/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ; davacı …, … Halı Tekstil San. Ve Tica. A.Ş’nin tek ortağı ve tek yönetim kurulu üyesi olduğu, … markasının tek sahibi ise … Halı Tekstil San ve Tic. A.Ş olduğu, … Bursa’da ve tüm Türkiye’de tanınmış, saygıdeğer iş adamlarından biri olduğu, dilekçenin konu kısmında URL’si verilen internet sitelerinde davalı … tarafından davacıya doğrudan şahsına yada …un tek ortak ve yönetim kurulu üyesi olduğu … Halı Tekstil Sanayi ve Tica. A.Ş … markası aleyhine FETÖ ile bağlantılı olduğuna yönelik iftira niteliğindeki iddialar tamemen gerçek dışı olduğu, ticari itibara ve saygınlığa zarar verdiğini, bağlantıdaki yer alan haber ve yorumlarıyla hem davacının kişilik haklarını ihlal etmiş hemde haksız rekabette bulunduğunu, açılan davanın kabulü ile davalı tarafından yazılan haber ve yorumların davacının kişilik haklarını ihlal etmesi ve haksız rekabet teşkil etmesi nedeniyle hukuka aykırılığın tespiti her bir davacı için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
Derdest dava haksız rekabetin önlenmesi ve haksız rekabet sebebiyle maddi ve manevi tazminat davası biçiminde açılmıştır. Ancak davanın tavsifi hakime aittir. Vakıaların anlatımından, olayların ve taleplerin ileri sürülüş biçiminden yola çıkılarak davanın niteliği konusunda bir değerlendirme yapılmalıdır. Davanın hangi çerçevede yürütüleceği bu çerçeveye bağlıdır. Buna davanın tavsifi denir.
Davacı taraf bir kısım olaylardan yola çıkarak bir kısım talepler ileri sürmüştür. Ancak aşağıda izah edeceğimiz biçimde eldeki dava bir haksız rekabet davası değil, haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Bunu anlatmak için olayların çerçevesini özetlemek yararlı olacaktır. Davalı, gazetecilik yapmakta, iddiaya göre yalan haberler yoluyla davacının ticari hayatını olumsuz etkilemektedir. Davacı …’un FETÖ mensubu olduğu yolunda haberler yapılmakta, diğer davacı şirketin piyasada “…” diye bilinen ismi kullanılarak, …’un ağabeyi .. ..’un adı da …’nın ortağı imiş gibi zikredilerek olumsuz bir algı yaratılmaktadır. Bu haksız ve yalan haberlerin davacıların ticari itibarını zedelediği, bu şekilde haksız rekabet yapıldığı iddia edilmiştir.
Öncelikle belirtelim ki haksız rekabet ile haksız fiil birbirinden ayrı hukuki kavramlardır. Haksız rekabet özünde bir haksız fiil olmakla birlikte, failler ve sonuçlar açısından özellik arz eder. Evvela haksız rekabet ticaret hukukuna özgü bir kavramdır. Haksız rekabet fiilinin mağduru tacirdir. Yapılan haksız eylem tacirin şöhret ve unvanına olumsuz tesir ettiği yani manevi zarar doğurduğu kadar, maddi anlamda zararına veya kar kaybına da neden olabilir.
Her haksız rekabet bir haksız fiildir. Ancak her haksız fiil haksız rekabet olmaz. Eylemin sonuçları tacir kişinin maddi veya manevi zararına neden olsa bile özünde bir rekabet olgusu bulunmadıkça haksız rekabetten söz edilemez.
Somut olaydan yola çıkarak anlatacak olursak, bir tacir hakkında basın yoluyla haksız karalama haberleri yapıldığında, mağdurun yani tacirin kar kaybına veya zararına neden olsa bile haksız rekabet olmaz. Doğan zarar için haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Hatta devam ediyorsa bu haksız fiilin önlenmesi de istenebilir. Ancak haksız fiil sahibinin eylemi ticari anlamda rekabet değildir. Haksız rekabetten söz edilmesi için başta rekabetin varlığı gerekir. Bu sebeple aslında istisnalar olsa bile (mesela işçinin haksız rekabeti) haksız rekabetin faili de tacirdir. Özünde rakibinin mal ve ürünlerini kötülemek veya kendi mal ve ürünlerini gerçek dışı biçimde övmek vardır. Bu durum, rakipler arasında müşteri kaybına veya kazanmaya, kar oranlarının değişmesine etki eder.
Nitekim sınırlayıcı olmamakla birlikte haksız rekabetin görünüş biçimleri T. T. K. m: 55’de sayılmıştır. Dikkat edilirse tamamı ticari hayatla, mal ve hizmetlerle ilgilidir.
Sonuç olarak basın yoluyla hakaret veya algı operasyonu gibi eylemler özünde haksız fiil olmakla birlikte haksız rekabet değildir. Gazete veya gazeteci yaptığı yalan yahut yanıltıcı haberle haksız fiil işlemiş olur. Bu haber mağdur durumundaki tacirin ticari itibarını veya müşteri çevresini olumsuz etkileyebilir. Ancak gazeteci mobilyacıya, halıcıya, market sahibine veya tekstilciye rekabet etmiş olmaz. Bunun tek istisnası gazetecinin kötü niyetle rakip firma ile anlaşmalı biçimde yalan haber yapması, müşterileri mağdurun rakibi konumundaki başka bir tacire yöneltecek biçimde davranmasıdır ki bu durumda da hem gazeteci hem onunla anlaşmalı hareket eden tacir birlikte haksız rekabet etmiş olurlar.
Gazetecinin yaptığı yalan veya yanıltıcı haber bir tacirin ticari hayatına olumsuz tesir ederse ortada haksız fiil söz konusu olur. Bu dava da genel mahkemelerde genel hükümlere göre çözülür. Ortada haksız rekabet yoksa ticaret mahkemesi görevli olmaz. Zira somut olayda her iki taraf da tacir değildir.
Böyle bir durumda mahkememizin görevsiz oluşu nazara alınarak davanın usulden reddine karar verilmesi düşünülebilirse de dava dilekçesinde istenen hususlar nazara alındığında genel mahkemelerin davayı bu haliyle görmeleri de mümkün değildir. Davacı taraf bir haksız rekabet varmış gibi ve haksız rekabet hükümlerine göre talepte bulunmuştur. Haksız rekabetin sonuçları ile haksız fiilin sonuçları farklıdır. Davacıyı yanıltan hususun T. T. K. m: 58 olduğu düşünülmüştür. Ancak basın yoluyla da işlense bir rekabet olgusuna ihtiyaç vardır. Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı, basın yoluyla haksız rekabetten farklıdır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle görevsizlik kararı da verilmemiş, davanın reddine karar verilmiştir. Zira ortada haksız rekabet yoktur.
Davacının dava açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurduğu belirlenmiştir. Davanın reddi halinde devletin ödediği arabuluculuk ücretinin haksız çıkan taraftan alınması gerekir. Somut olayda dava reddedilmiş olsa da esasa ilişkin bir red söz konusu değildir. Yani davanın haksız olup olmadığı henüz tartışılmamıştır. Buna rağmen hazine zararına neden olmamak için arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı isterse açacağı yeni davada bu ücreti de yargılama gideri kapsamında davalı taraftan isteyebilir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın REDDİNE,
Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL harcın başlangıçta alınan 870,96 TL peşin hartan mahsubu ile artan 816,56 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Arabuluculuk sürecinde devlet tarafından karşılanan 1.320.TL arabulucu ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine, dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/02/2020

Katip …

Hakim …