Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/763 E. 2020/778 K. 25.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
BAŞKANLIĞI

ESAS NO : 2019/763
KARAR NO : 2020/778

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : …
KATİP : … …

DAVACI : … …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … …
VEKİLİ : Av. …….
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :…
KARAR TARİHİ : 25/11/2020
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında ; davacının davalı şirketin % 10 hissedarı olup şirketle ilgili davacıya hiçbir bilgi verilmediğini, şirketin mali durumunun gizlendiğini, hileli işlemlerle şirketin zarar ettiği gösterildiğini, bu nedenle davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesini, fazlaya dair istemleri saklı tutularak 10.000,00 TL ortaklık payının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir..
Davalı vekili beyanlarında ; dava değeri taraflarca bilinebilecek durumda ise , kısmi dava açılamayacağından , kısmi dava açılamayacağı yönündeki usulü itirazları ile birlikte davacının oğlu … …’ nın 21/08/2006-07/01/2010 tarihleri arasında şirket müdürü olarak görev yaptığını, bu nedenle davacı iddialarının yerinde olmadığını, şirketin … …’ nın şirket müdürlüğünden ayrılmasından sonra 2011 yılından itibaren şirketin kara geçtiğini, şirket karının yasal nedenlerle eski zararları kapatmada kullanıldığını, bu nedenle kar dağıtılmadığını, davacı iddialarının geçersiz olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe ;
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %10 nispetinde hissedarı olduğunu, şirketle ilgili müvekkiline bilgi verilmediğini, şirketin mali durumunun müvekkilinden gizlendiğini, hile ile şirketin zarar ettiğinin gösterildiği, bu şartlar altında müvekkilinin şirket ortağı olarak kalmak istemediğinden; ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine, fazlaya ait hakları saklı tutularak şimdilik 10.000,00 TL ortaklık payının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi raporlarının alınmasından sonra, davacı vekili, 17/10/2016 tarihli ıslah dilekçesi sunarak ve aynı tarihte ıslah harcı yatırarak, 977.181,56 TL ortaklıktan çıkma payı ayrılma akçesinin davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesi talep edilmiştir.
Mahkememizce daha önce davanın kabulüne karar verilmiş davacının ortağının şirketten çıkmasına ve belirlenen ayrılma akçesi davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş ise de bu karar Yargıtay ilamı ile bozulmuştur.
Bozma gerekçesinde; ” dava limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkmaya izin verilmesi ve ayrılma akçesinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde haklı nedenle çıkma istemine ilişkin çeşitli iddialar ileri sürmüş ve mahkeme kararında hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunda da davacının haklı neden olarak ileri sürdüğü iddialar tek tek değerlendirilerek bu iddiaların haklı neden teşkil edip etmediği hususunda görüş bildirilmiştir. 17.12.2013 havale tarihli Bilirkişi Kurulu raporunda davacının haklı neden olarak ileri sürdüğü kendisine bilgi verilmediği, toplantılara davet edilmediği, şirket evraklarını inceleyemediği, şirketin kendisi ile aynı alanda faaliyet göstererek davacıyı zarara uğrattığı iddialarının doğru olmadığı dolayısıyla haklı neden teşkil etmediği belirtilmiştir. Dosya kapsamı itibariyle de bu iddiaların doğru olmadığı, davacının ortaklar kurulu toplantılarına katıldığı, kendisine şirketin evraklarını inceleyebilmesi için yer ve zaman bildirildiği, şirket ile davacı arasında aynı alanda faaliyet gösterilmeyeceğine ilişkin herhangi bir anlaşma bulunmadığı anlaşılmaktadır. Oysa yerel mahkeme kararında bir yandan bilirkişi raporuna dayanılırken öte yandan raporda haklı neden olamayacağı belirtilen davacının ileri sürdüğü tüm iddilar sabit kabul edilerek gerekçe kendi içerisinde çelişkili hale getirilmiştir. Mahkemece şayet bilirkişi raporuna itibar edilmiyorsa bu durum kararda belirtilerek, bilirkişi raporunda doğru olmadığı değerlendirilen davacı iddialarının hangi delil ve gerekçeler ile ortaklıktan çıkma için haklı neden kabul edildiğinin Yargıtay denetimine elverişli şekilde açıklanarak karar verilmesi gerekirken kendi içinde çelişki oluşturacak gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden davalı yararına bozulması gerekmiştir.”
Bozma ilamı öncesi mahkeme gerekçesinde her ne kadar önceki kararda bilirkişi raporunda belirtilen yalnızca bazı hususlara atıf yapılmış ise de somut uyuşmazlık tüm dosya kapsamı birlikte ele alınmalıdır. Buna göre ortaklar arasında ortaklık ilişkisinin devam edebilmesi için güvene dayalı bir ilişki tesis edilmelidir. Süreç içerisinde taraflar arasında bu anlamda bir birliktelik kalmamış ise ortaklığı yürütmenin taraflara ve şirkete herhangi bir faydası kalmayacaktır. Zira Limited şirketlerin nitelikleri itibariyle ortaklık yapısında kişi unsuru ağır basmaktadır.18/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı diğer ortaklarla birlikte sermaye arttırımına katılmış, davalı şirkete borçta vermiş olmasına rağmen şirket kar dağıtacak seviyeye erişememiştir. Bu sebeple davacı davalı şirketin kuruluşundan itibaren zarar edecek şekilde işletilmiş olmasından kalıcı biçimde zarar görmüştür. Zarar şirket tüzel kişiliğinde gerçekleşmiş olsa da kar dağıtılmaması ve sürekli sermaye ihtiyacı çekmesi karşısında şirkete ortak olduğu günden beri davacı bundan kaçınılmaz biçimde etkilenmiştir. Davalı şirket ile hakim ortaklar arasındaki alacak borç ilişkileri dikkate alındığında zararların istenmeden değil aksine hakim ortakların bilinçli işletme politikaları sebebiyle oluştuğu sonucuna varılması gerektiği rapor içeriğinde ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. Sürekli zarar etmeye ve kar dağıtmamaya dayalı işletme biçiminin ortaya çıkmasında haklı ve işletmesel olarak reel sebeplerin bulunduğunu ispat yükümlülüğü yönetim yetkisi hakim ortaklarda bulunduğundan davalı şirkete ait olmalıdır. Ayrıca davacı ile davalı arasındaki icra takibi ve derdest davalarda ortaklık ilişkisinde tarafların birbirine güveninin kalmadığının ve ortaklığın bu haliyle devam etmesinin mümkün olmadığının kanıtlarından diğeridir. Böyle bir durumda bir ortak için ortaklıkta kalma çekilmez bir hal almış ise ortağın şirketten ayrılmasına izin vermemek hiç bir şekilde hakkaniyet ilkesiyle bağdaşmayacaktır.
Davacı şirketin kurucu ortaklarındandır, kurulduğundan itibaren hiç kar dağıtmayan, sürekli sermaye ihtiyacı doğan bu kapsamda davacının da şirkete süreç içerisinde borç para vermesine rağmen karlık elde etmeyen şirket için ve bu kardan istifade edemeyen davacı için hakim ortaklara ve şirkete güven duygusunun zedelenmemiş olmasını beklemek kabul edilemez. Bu sebeple davacı için şirketten ayrılmayı haklı gösterecek tüm koşulların oluştuğu mahkememizce kabul edilmiştir. Yine tarafların arasında görülen Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/251 esas sayılı dava dosyasındaki uyuşmazlık noktaları ve dava içeriği tarafların ortaya koyduğu iradeyi net bir biçimde belirlemektedir.
Öte yandan limited şirketlerde kişi unsuru ağır bastığından davalı şirketteki ortaklık ilişkisinin temelinden sarsıldığı kabul edildiğine göre bu hal davacı ortağın şirketten çıkma talebinde haklı sebep olarak kabul edilerek davacının ortaklıktan çıkmasına izin verilmelidir. Mahkememizce daha önce ayrılma akçesi belirlenmiş , bu belirlenen miktara göre davacı davasını ıslah etmiştir, her dava bir kez ıslah edilebilir. İkinci bir ıslah mümkün değildir. Her ne kadar davacı taraf ayrılma akçesinin güncel verilere göre belirlenmesini dosyamız bakımından talep etmiş ise de davacının ıslah ettiği tutardan fazlasına hükmetmek mümkün değildir. Davacının ıslah ettiği tutar üzerinden ayrılma akçesine hükmolunmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın kabulü ile TTK nun 638/2.maddei gereğince; davacı …’nın davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, (Çıkmasına Karar Verilmesine)
2-TTK ‘nun 641.maddesi gereğince hesaplanan 977.181,56 TL ayrılma akçesinin, 14/12/2016 hüküm tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten alınıp davacıya ödenmesine,
3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 66.751,27 TL harçtan başlangıçta alınan 148,50 TL peşin harç ile 16.517,05 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 50.085,72 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineyi irat kaydına.
4-Davacı tarafça yapılan 16.686,70 TL harç, 3.620,35 TL yargılama gideri toplam 20.307,05 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 65.909,08 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların davacı tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/11/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza