Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/668 E. 2020/253 K. 04.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/668 Esas – 2020/253
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/668
KARAR NO : 2020/253

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI : …. YAPI MALZEMELERİ ANONİM ŞİRKETİ

VEKİLİ : Av.

DAVALI : … İNŞ. GIDA TEKS. OTO. TUR. OR. ÜRÜNLERİ PETROL VE PETROL ÜRÜNLERİ MADEN OCAKLARI İHRACAT İTHALAT SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ.

VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/07/2019
KARAR TARİHİ : 04/03/2020

Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : Davacı taraf dava dilekçesinde özet olarak taraflar arasında inşaat malzemesi alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğunu, davalı şirketin satın aldığı inşaat malzeme bedellerin bir kısmını taşınmaz vererek ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak taşınmazı devirden imtina ettiğini, gerekçe olarak da düşük bedelle fatura kesmesi gerektiğini gösterdiğini, kaldı ki taşınmazın iskan izninin halen alınmadığını, üçüncü kişi adına kayıtlı olduğunu, bakiye 1.111.844,35 TL alacağın tahsili için Bursa 9. İcra Dairesinin 2019/… sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, davalı tarafın 950.000 TL lik alacağa itiraz ederek bunun üstünde kalan 161.844,35 TL yi ödediğini, bakiye kısma haksız biçimde itiraz ettiğini, ileri sürerek itirazın iptaline ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmuş, taraflar arasında mal takasına ilişkin bir sözleşme bulunduğunu, kendi üzerilerine düşen edimi yerine getirmeye hazır olduklarını, bu konuda davalı tarafa ihtar da çektiklerini, yapılan davete rağmen davacının taşınmazı devralmaktan imtina ettiğini, mal olarak ödenmesini taahhüt ettiği kısım 950.000 TL olduğundan bu yönden takibe itiraz ettiklerini, devir için yetkileri bulunduğunu, davacının haksız kazanç peşinde olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava, satış sözleşmesi ve mal değişim sözleşmesinden oluşan bir karma sözleşme sebebiyle alacak davasıdır. Esasen mal değişim sözleşmesi büyük oranda satış sözleşmesine benzer ve aynı hukuka tabi olur. Aradaki en önemli fark satış bedelinin para olarak değil mal olarak belirlenmesidir. Somut olayda davacı taraf davalıya inşaat malzemesi satıp teslim ettiğini, bedelinin kısmen para olarak ödeneceğini, kalan 950.000.TL bedele karşılık yapılan inşaattan bir bağımsız bölümün mülkiyetini devralacağını ileri sürmüştür ki, buraya kadar anlatılan kısımda bir ihtilaf yoktur. Davalının cevabı dikkate alındığında bu konuların artık ispat edildiğini söylemek mümkündür. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın özünde davacının mal olarak kararlaştırılan kısmi bedelin de para olarak ödenmesini istemesi, davalının da bu buna karşı çıkması yatmaktadır.
Bilindiği gibi mal değişim sözleşmelerinde her iki taraf da vereceği mal yönünden satıcı sayılır. Bu itibarla sıfatların karışmaması açısından alıcı ve satıcı sıfatları yerine davacı ve davalı sıfatları zikredilerek anlatım yapılacaktır. Davacı taraf inşaat malzemesi teslim edimi itibariyle satıcı taraftır. Edimini yerine getirdiği konusunda ihtilaf yoktur. Her iki tarafın ortak kabulüne göre davacı şimdiye kadar 1.111.844,35.TL tutarında inşaat malzemesi satmış ve teslim etmiştir. Takip tarihine kadar bu tutardan tahsilat yapmadığı anlaşılmaktadır. Karşı tarafın edimini ifada geciktiğini ileri süren davacı taraf, sattığı inşaat malzemelerinin bedelinin tamamı üzerinden icra takibi başlatmıştır. Ancak bedelin 950.000.TL’lik kısmı zaten mal (bağımsız bölüm) olarak ödenecektir. Bunu gerekçe gösteren davalı da takibin 950.000.TL’lik kısmına itiraz etmiş, bakiye kısmı ödemiştir.
Taraflar arasındaki alışverişin 950.000.TL’lik kısmı mal değişim sözleşmesi niteliğindedir. Yukarıda açıkladığımız üzere davacı taraf edimini yerine getirmiştir. Artık kendi vereceği mal yönünden satıcı durumunda olan davalı tarafın da edimini zamanında ifa etmesi beklenir. Eğer edim zamanında ifa edilmezse satıcının temerrüdü oluşur ki bunun sonuçları eldeki davanın çözümünün temelini teşkil etmektedir.
Dikkat edilirse tarafların edimlerini ifa etmelerinde tabii bir sıra vardır. Önce davacının edimini yerine getirmesi, inşaatta kullanılacak malzemenin bir kısmını vermesi gerekir. Davalı taraf da bu malzeme ile inşaa edilecek yapılardan birinden bir bağımsız bölümü devredeceğinden henüz inşaat ve imalat tamamlanmadan edimini ifa etmesi beklenemez. Nitekim sözleşmenin “Ödeme Şekli” başlıklı bölümünde bağımsız bölümün teslimi icin 28.02.2019 tarihi öngörülmüştür. Davacı taraf bu teslim tarihi geçtikten sonra 02.05.2019 tarihinde bir icra takibi başlatmış, davalı taraf takibin 950.000.TL’lik kısmın mal olarak ödeneceğini ileri sürerek itiraz etmiştir. Daha sonra bir ihtar keşide eden davalı bağımsız bölümü teslime hazır olduğunu bildirmiş, gecikme sebebiyle bunu kabul etmeyeceğini ihtar eden davacı da bu davayı açmıştır.
Yukarıda belirttiğimiz üzere olaya satıcının temerrüdü hükümlerini uygulamak gerekecektir. Olayda davalı taraf satıcı konumundadır. Türk Borçlar Kanununun 212’nci maddesine göre “Satıcının temerrüdü hâlinde, borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümler uygulanır. Zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini istediği kabul edilir.
Alıcı, satılanın devredilmesini isteme niyetinde ise, belirlenen sürenin bitiminde bunu satıcıya hemen bildirmek zorundadır.”
Borçlunun temerrüdünü düzenleyen 117’nci maddeye göre “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmişse bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşmüş olur.” Keza konuyla ilgisi bulunan 124’ncü madde “Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa” süre verilmesine gerek olmadığını düzenlemiştir.
Bu kanuni düzenlemeler ışığında davayı değerlendirecek olursak davanın haklı olduğu sonucuna varmamız gerekir. Çünkü davalının bedel olarak teslimi taahhüt ettiği taşınmazın devir tarihi sözleşme ile belirlenmiştir. Satıcıyı temerrüde düşürmek için ayrıca ihtar keşidesine gerek yoktur. Kaldı ki aksi düşünülse bile davacının gönderdiği icra takibi de ihtar mahiyetindedir. Davalı takibe itirazında malı teslime hazır olduğunu bildirmiş ve takipten sonra taşınmazı teslime hazır olduğunu belirten ihtar göndermişse de bu tutumu mahkememizce samimi görülmemiştir. Zira sözleşmeye göre anahtar teslimi devir yapılacaktır. Halbuki davalının ihtar tarihinde dahi yapıda inşaat faaliyeti sürmektedir. Dosyaya örneği alınan iskan ruhsatından anlaşılacağı üzere yapı kullanma izin belgesi davadan da sonra 18.02.2020 tarihinde alınmıştır.
Davacının, davalı tarafın sırf mülkiyet devri içeren teslim teklifini kabul etmeme hakkı vardır. Zira davalının edimi sadece mülkiyet devrinden ibaret değildir. Aynı zamanda bağımsız bölümün sözleşme ve şartnamede yazılı biçimde imalat ve inşaatının tamamlanması, yapı kullanım belgesi alınmış, kullanılmaya hazır ve anahtar teslimi devredilmesi gerekir. Nitekim belgelenmemiş olsa bile davalının savunması doğru kabul edilip çok önceden mülkiyet devri verilmesinin teklif edildiğini kabul edersek, davacının bu teklifi kabul mükellefiyeti yoktur. Bunu yapmayan davacı, alıcının temerrüdüne düşmez. Zira devredilecek taşınmaz hala taahhüt edilen nitelik ve tamamlanma seviyesine sahip değildir.
Sözleşmede belirtilen bağımsız bölüm yeni adliye ek binasına yakın bir konumdadır. Avukat ve kimi hakim meslektaşların önceden bağımsız bölüm satın aldıkları bir iş merkezidir. Bu itibarla yapının taahhüt edilen zamanda tamamlanmadığı, inşaatta gecikmeler olduğu veya umulan tarihte teslim edilemediği tarafımızca da bilinmektedir. Bunun için keşif yapmaya bile gerek yoktur. Hatta bu konu ciddi bir tartışma konusu dahi değildir. Davalı taraf söz verdiği tarihte yapının inşaat ve imalatını tamamlayamamıştır. O halde davacıyı na-tamam biçimdeki bağımsız bölümü teslim almaya zorlayamaz. Üstelik bağımsız bölümün tüm iç imalatının bitmesi de yetmez. Ortak alanlar, asansörler, çevre düzenlemesi, otoparklar, güvenlik unsurları gibi eksikler tamamlanmadan hiçbir bağımsız bölüm sahibi taşınmazını etkin ve verimli biçimde kullanamaz. Halbuki davalı “anahtar teslim” yani her şeyiyle kullanmaya hazır bir bağımsız bölüm teslim etmeyi taahhüt etmiştir.
Şunu da belirtelim ki, bağımsız bölümün mülkiyetinin davalıda olması gerekmez. Arsa sahibine düşecek bir bağımsız bölüm dahi taahhüt edilmiş olması mümkündür. Taşınmaz satış vaadi için vadedenin malik olma zorunluluğu yoktur. Veya mülkiyet hala arsa sahibinde olsa, müteahhide düşecek bağımsız bölümün vaat edilmesinde hukuki sakınca yoktur. Davalı teslime hazır olduğunu bildirmiş olduğundan davacı bunu mazeret göstererek teslim almaktan kaçınamaz. Elbette yukarıda açıklandığı üzere bağımsız bölümün anahtar teslimi devre hazır olması kaydıyla!
Burada tartışılması gereken bir nokta da davacı tarafın temel dürüstlük kuralına uygun davranıp davranmadığıdır. Teslim tarihinin gecikmesinden hemen kısa bir süre sonra icra takibi yapması makul ve anlayışlı bulunmayabilir. Ancak davalı taraf edimini zamanında ifa etmemekle davacıya bir seçim şansı sağlamıştır. Davacı isterse malı isterse bedelini tercih eder. Dava açıldığı tarihte bile inşaat faaliyeti sürdüğüne ve yapı kullanma izin belgesi dahi davadan sekiz ay sonra alındığına göre davacının fırsatçılık yaptığı, dürüstlük kuralına aykırı davrandığı söylenemez.
Yukarıda izah edilen nedenlerle davanın kabulüne karar verilmiş olmakla birlikte, davalının takibe itirazı kötüniyetli bulunmamıştır. Davalı taraf ne borcunu ne de mal aldığını inkar etmiştir. Kural olarak mal değişim sözleşmesinde satıcının edimi mal teslim etmektir. Parasını vermek değildir. Edimin ifa şartlarının da tartışılacağı dikkate alındığında davalının takibe itirazında kendince haklı taraflar vardır. Davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi için gerekli şartlar tahakkuk etmemiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kabulü ile Bursa 9.İcra Müdürlüğünün 2019/… sayılı takip dosyasında davalı-borçlu tarafın 950.000,00 TL lik kısma yönelik itirazının iptaline,
Bu kısım yönünden duran takibin devamına,
Davalı tarafın borca itirazının kötü niyetli olmadığı ve edimin ifa biçiminin yargılamayı gerektireceği dikkate alınarak şartlar oluşmadığından davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 64.894,50-TL harca peşin yatırılan 10.664,41-TL harcın mahsubu ile bakiye 54.230,09-TL harcın davalıdan tahsiline,
Davacı vekili lehine takdir edilen 64.550-TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça karşılanan ve peşin harç dahil edilerek hesaplanan 10.730,31.TL muhakeme masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okundu, anlatıldı. 04/03/2020

İş bu kararın gerekçesi 22/06/2020 tarihinde yazılmıştır.

Başkan 37232
e-imzalıdır
Üye 125321
e-imzalıdır
Üye 215947
e-imzalıdır
Katip 167697
e-imzalıdır