Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/613 E. 2021/1055 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/613 Esas – 2021/1055
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/613 Esas
KARAR NO : 2021/1055

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI : 1- … İNŞAAT-İNŞAAT MALZEMELERİ-KİMYEVİ MADDELER PAZARLAMA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ (V.D N:…), (Ticaret Sicil No:…)
2- ….
VEKİLİ : Av.

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 24/06/2019
KARAR TARİHİ : 09/11/2021

Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : davacı şirketin mali tabloların incelenmesi neticesinde döviz kurlarındaki artış ve dalgalanmalar, faiz oranlarının artması, nedeniyle davacı şirketin gelir gider dengesi ve nakit akışlarındaki bozulmaların şirketin faaliyetini ve ekonomik güvenliğini tehlikeye soktuğu, diğer davalı …’nın da davalı şirketin hakim hissedarı ve yetkilisi olarak şirketin bir kısım borçlarına müteselsil kefaletinin bulunduğu gerekçesiyle geçici mühlet talebinde bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde ;
Davacı vekilinin dilekçesine eklediği konkordato ön projesinde davacının teklifinin vade ve tenzilat konkordatosu olduğu anlaşılmaktadır.
Tenzilat konkordatosunu borca batık şirketler talep edebilir. Aşağıda açıklanacağı üzere davacı borca batık olduğundan tenzilat isteyebilecektir. Ortaya çıkan durumda davacı vade ve tenzilat biçiminde karma nitelikte bir konkordato talebinde bulunmuştur.
Davacı kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve Konkordatoya tabi borcun 24/06/2019 geçici mühlet tarihlinden itibaren faizsiz olarak tasdik kararından itibaren 6 ay sonrasından başlamak üzere 6 ayda bir ve 8 taksitte bu alacağa %30 oranında tenzilat yapılmak suretiyle birinci yıl %10 ikinci yıl %20 üçüncü yıl %30 ve dördüncü yıl %40’lık kısmının ödenmesi şeklinde proje düzenlenmiştir.
Adi konkordato, iflasa tabi olup olmadığına bakılmaksızın, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun borçlarını proje ile belirli bir vade veya indirim yoluyla yeniden yapılandırabilecekleri bir hukuki imkandır. Konkordato geçici mühleti başarıya ulaşma ihtimalinin olması durumunda borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir ve ilan edilir.
Konkordato talebine eklenecek belgeler Madde 286 da sayılmıştır, mahkeme talep ile birlikte İİK m. 286’ daki belgelerin eksiksiz olduğunu tespit ettikten sonra borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet verir. Burada mahkemece yapılacak inceleme şekli bir inceleme olup talepte ve sunulan belgelerde bir eksiklik bulunmuyorsa borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet vermek gerekmektedir.
Komiser mühletin sonunda mahkemeye bir rapor sunar. Bu rapor neticesinde mahkeme konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğuna kanaat getirirse, borçluya bir yıllık kesin mühlet verir (İİK m. 289). Bu bir yıllık kesin mühlet, sürenin dolmasından önce komiser veya borçlunun talebiyle altı aya kadar daha uzatılabilmesi mümkündür.
Kesin mühletin ilanından sonra, İİK m. 299’a göre konkordato komiseri tarafından yapılacak ilanla alacaklıların alacaklarını bildirmesi istenir ve komiser bildirilen alacakların kayıtlarını yapar. Borçlunun bilançosunda veya alacaklılar listesinde kaydı yer almayan alacaklının konkordato projesi kapsamında yer alabilmesi için alacağını komisere bildirmesi gerekmektedir.
Burada borçlunun bildirdiği alacak tutarı ile alacaklının iddia ettiği tutar arasındaki fark miktarı çekişmeli alacak düzeyindedir. İİK’nun 302.maddesinin 4.fıkrasına göre ;”çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümler saklıdır.”
İlama dayalı olan, kesinleşmiş takibe yahut kambiyo senedine dayalı olan alacaklar gibi çekişmeli alacaklar yönünden alacaklılar toplantısında hesaba katılması bakımından bu hususta müspet karar verilip verilmemesi yönünde değerlendirme yapılması heyetimizin uygulaması olarak belirlenmiştir. Bunun dışında ki önemli nitelikte delil araştırması gereken ( keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yapılması gibi) çekişmeli alacaklar için araştırma yapılarak karar verilmesi konkordato yargılama usulüne tezat teşkil edeceğinden bu türden çekişmeli alacaklar toplantı nisabında dikkate alınmaması heyetimizce uygun bulunmuştur. Ayrıca bu alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacak yönünden tasdik kararının ilanından itibaren 1 ay içerisinde dava açma hakkı da saklıdır. Dolayısıyla çekişmeli alacak sahibinin haklarının olumsuz etkilenmesinden de söz etmek mümkün değildir. ( Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkan sağlanmıştır (İİK m.308/b). Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1401 – 2020/1372 ) (Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-karar No: 2020/715 – 2020/701)
Bu hususta alacaklılar toplantısından önce çekişmeli düzeyde kalan alacakalar yönünden mahkememizce bir değerlendirme yapılabilmesi için konkordato komiserinden rapor düzenlenmesi istenilmiştir. Mahkememizce çekişmeli alacaklarla ilgili olarak 16/07/2021 tarihli ara karar tesis edilmiştir. Ancak aradaki çekişmeli kısma ilişkin bu alacaklıların İİK 308/b maddesi uyarınca dava açma hakkı da yasa gereği saklıdır. Bu hususta ara kararda alacaklılara bildirilmiştir.
Bu kapsamda bir kısım alacaklılar çekişmeli düzeyde kalan alacaklarının konkordato nisabında dikkate alınması gerekirken dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. alacaklılardan Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Sanayi Tic. A. Ş. 689.469,47 EUR ve 2.663.991,57 TL alacak kaydı talebinde bulunmuştur. Alacakların dayanağı olarak 450.000 € Cezai Şart, 2.099.694,16 TL üçüncü kişilerden alınmak zorunda kalınan hizmet bedeli, 61.950 € nefaset bedeli, 141.010 EURO yapılmayan işlerin bedeli, 130.098,7 TL rücu bedeli gösterilmiştir. alacaklara dayanak olarak bir kısım faturalar, sözleşmeler ve belgeler dosyaya sunulmuştur. Taraflar arasındaki ihtilaf yargıya taşınmış olup her iki tarafında birbirinden alacaklı olduğunu iddia ettiği davaları derdest olarak devam etmektedir. Bu alacaklının iddia ettiği alacaklarla ilgili dosyaya sunulan belgelerle bilirkişi incelemesi yapıp alacağı belirlemek konkordato yargılaması bakımından mümkün değildir. Tarafların karşılıklı davalarının sonuçlanmasını beklemekte konkordato yargılamasına uygun bir usul değildir, konkordato sınırlı yargılama süreleri ile yürütülen bir hukuki süreçtir. Nitekim yasa koyucu bunu öngörerek çekişmeli düzeyde kalan alacaklarla ilgili olarak bu alacakların konkordato nisabında dikkate alınıp alınmayacağına ilişkin mahkemece verilen kararların ileride verilecek mahkeme kararlarına etki etmeyeceğini hükme bağlamıştır. Şayet taraflar arasındaki derdest dava neticelenir ve alacak/borçluluk durumu belirlenirse davacının alacaklı çıkması halinde davacının aktifinde artış olacak, Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Sanayi Tic. A. Ş. ‘ nin alacaklı çıkması halinde ise; bu alacaklı konkordato projesi kapsamında alacağını tahsil etme imkanına sahip olacaktır. Kanun koyucu çekişmeli alacak ile ilgili devam eden bir dava olmaması halini de öngörmüş ve böyle bir durumda bu alacaklıya tasdik kararının ilanından sonra 1 ay içerisinde çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı vermiştir İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/39 esas sayılı dava dosyasında yargılama halen devam etmektedir. Geçen süre zarfına rağmen davada henüz bir karar verilememiştir, bu yargılama süresi zarfında hangi tarafın birbirinden alacaklı olduğunun tespiti halen mümkün değilken eldeki dava dosyasında sınırlı yargılama süreleri içinde alınacak bilirkişi raporu ile sağlıklı ve doğru sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kaldı ki Alacakların dayanağı olarakgösterilen 450.000 € Cezai Şart, 2.099.694,16 TL üçüncü kişilerden alınmak zorunda kalınan hizmet bedeli, 61.950 € nefaset bedeli, 141.010 EURO yapılmayan işlerin bedeli, 130.098,7 TL rücu bedeli nitelikleri gereği basit bir bilirkişi incelemesi ile belirlenebilecek alacaklar olmayıp yargılamayı ve hukuksal nitelendirmeleri gerektiren alacak türleridir. Konkordato yargılamasının niteliği ve amacı bu tür çekişmeli alacakları belirlemek hususunda yargılama yapmak değildir, zira alacaklı olduğunu bildiren Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Sanayi Tic. A. Ş. ‘ nin çekişmeli kısımda kalan alacakları konkordato nisabında hatalı bir şekilde dikkate alınsa ve İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesin dava dosyasında Bosch… AŞ değil davacı alacaklı çıktığında eldeki davada hatalı bir biçimde tasdik isteminin reddine karar verilmiş olacaktır. Kanun koyucu bu durumu öngördüğü için bu amaçla çekişmeli alacaklara ilişkin dava açma hakkını saklı tutmuştur. Bu sebeple Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Sanayi Tic. A. Ş. ‘ nin çekişmeli kısımda kalan alacaklarını konkordato nisabına dahil etmek bu aşamada mümkün görülmemiştir. Yargılama sonucu verilen hüküme göre bu alacaklının konkordato kapsamında kalan iddia ettiği alacak tutarınca alacağı bulunup bulunmadığı tespit olunabilecek ve proje tasfiyesinde dikkate alınabilecektir. Yine Türkiye Ekonomi Bankası geçici mühlet tarihi itibariyle alacaklarını bildirmiş ancak davacı şirketin konkordato projesi kapsamında bildirdiği alacakla bankanın bildirdiği alacak arasında çekişme doğmuştur. Alacak iddia eden bankanın İİK 302/4 maddesi uyarınca çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı saklıdır. Nitekim mahkememizce çekişmeli alacaklarla ilgili de toplantı öncesinde komiserden rapor alınmış 16/07/2021 tarihli ara karar tesis edilmiştir.
SGK tarafından davacı şirketin 4 adet işyeri kaydı nedeniyle, 2 4673 01 01 1087472 016 12 57 sicil numaralı işyerinden 824.708,65 TL, 4 4120 01 01 1215625 016 12 73 nolu işyerinden 29.019,88 TL, 4 4120 01 01 1215624 016 12 72 nolu işyerinden 2.009,37 TL ve 4 4120 01 01 1353727 016 12 47 nolu işyerinden 37.335,43 TL borcu bulunduğu, 09.11.2021 tarihi itibari ile borçları 7326 Yapılandırma kapsamında 579.248,64 TL olup herhangi bir taksit ödemesi bulunmamaktadır ve yapılandırma kapsamı dışında 2021/09 dönemine ait 1.310,64 TL olmak üzere toplamda 580.559,28 TL borcu bulunduğu bildirilmişse de kamu borçları adi konkordatoya tabi borçlardan olmayıp konkordato kapsamında dikkate alınması mümkün değildir.
Çekişmeli alacağın nasıl ortaya çıktığını da tespit emek gerekir. İİK madde 299 uyarınca; “alacaklılar, komiser tarafından 288 inci madde uyarınca yapılacak ilânla, ilân tarihinden itibaren onbeş gün içinde alacaklarını bildirmeye davet olunur. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir. İlânda, alacaklarını bildirmeyen alacaklıların bilançoda kayıtlı olmadıkça konkordato projesinin müzakerelerine kabul edilmeyecekleri ihtarı da yazılır. “
Alacaklar hakkında borçlunun beyana daveti düzenleyen madde 300 uyarınca; “komiser, borçluyu iddia olunan alacaklar hakkında açıklamada bulunmaya davet eder. Komiser, alacakların varit olup olmadığı hakkında borçlunun defterleri ve belgeleri üzerinde gerekli incelemelerde bulunarak bunların neticesini 302 nci madde gereğince vereceği raporda belirtir. “
Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilânı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler (madde 308/b)
Komiserin alacaklıları alacaklarını bildirme davet ilanından sonra 15 günlük süre içerisinde alacaklının komisere bildirdiği alacak tutarı ile borçlunun beyan ettiği tutar arasında fark olursa bildirilen bu tutar komiser tarafından borçluya sorulur borçlu bildirilen bu kısmı kabul etmediğinde alacak kabul edilmeyen bu kısım çekişmeli alacak niteliğinde olur. Kanunun sistematiğine göre alacaklının irade açıklaması sonucu borçlunun irade açıklaması sonrasında çekişmeli alacak oluşmaktadır. Dolayısıyla çekişmeli alacağın doğduğu an borçlunun irade beyanını açıkladığı andır. Bunun üzerine komiser gerekli araştırmayı yaparak mahkemeye bir rapor sunar ve mahkemece ileride mahkemelerce verilecek hükümler saklı kalmak üzere çekişmeli alacaklar hakkında bir değerlendirme yapılır. Uygulama da olanak bulunduğu hallerde alacağı çekişmeye uğrayan alacaklıya borçlunun bu irade beyanı komiser tarafından sözlü olarak bildirilme yoluna gidilmektedir. Ancak çekişmenin çıktığı an komiserin alacaklıya borçlunun iradesini bildirdiği an değildir. Çekişme borçlunun bu kısımda kalan alacağı kabul etmediği anda çıkar. Alacaklı bu durumdan komiserin sözlü olarak borçlunun bu beyanını kendisine bildirmesi yahut bu mümkün olmadığında en geç mahkemenin kararı sonucu alacaklı taraf çekişmeli alacağı hakkında ki değerlendirmeyi öğrenmiş olacaktır. Davacı Bosch Termoteknik AŞ vekili mahkeme kararının toplantı öncesi kendilerine tebliğ edilmediğini ileri sürmüşsse de kanunda çekişmeli alacağın dikkate alınıp alınmamasıyla ilgili karar ilişkin bir süre sınırlaması getirilmemiştir. Nitekim tasdik kararı öncesi mahkeme ileri sürülen alacağın konkordato nisabında dikkate alınması gerektiğini saptarsa oylama sonucunu buna göre tespit edebilecektir. Nitekim Bosch termoteknik…AŞ çekişmeli alacakları ile ilgili iddialarını ve belgelerini ortaya koyarak itirazların sunmuş aşağıda çekişmeli alacaklarla ilgili yukarıda yapılan açıklamalardaki gerekçelerle bu çekişmeli alacakla ilgili bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek duyulmamıştır.
Komiser aracılığı ile konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra, ilanla konkordato projesini müzakere etmek üzere alacaklılar toplantıya davet edilmiş, ilânın birer sureti adresi alacaklılara posta ile gönderilmiş, toplantı günü ilandan en az on beş gün sonra 24/07/2021 tarihinde yapılmıştır.
Bir kısım alacaklı vekili duruşmada sözlü olarak alacaklılar toplantısının kurban bayramı sonrası yapılmasını eleştirerek burada kötüniyet olduğunu ileri sürmüşse de aslında bu durum toplantıya katılacak olan ve olumlu oy kullanacak olan kişileri etkileyeceğinden esasında davacının aleyhinedir zira toplantıya katılmayan alacaklı iltihak süresi içerisinde de reyini beyan etmemişse projeye onay vermemiş sayılacaktır. Kesin mühlete ilişkin süreler 06.08.2021 tarihinde dolacağından komiserin raporunu hazırlayabilmesi için gerekli süre de dikkate alındığında araya bayram tatilinin de girmesi nedeniyle zorunlu olarak komiser tarafından toplantı günü 24/07/2021 tarihi olarak belirlenmiştir.
Davacı kesin mühlet sonrası projesini revize etmiş ve Konkordatoya tabi borcun 24/06/2019 geçici mühlet tarihlinden itibaren faizsiz olarak tasdik kararından itibaren 6 ay sonrasından başlamak üzere 6 ayda bir ve 8 taksitte bu alacağa %30 oranında tenzilat yapılmak suretiyle birinci yıl %10 ikinci yıl %20 üçüncü yıl %30 ve dördüncü yıl %40’lık kısmının ödenmesi şeklinde proje düzenlenmiştir.
Toplantı sonrası oylamaya ilişkin iltihak süresi beklenmiş ve komiser tarafından oylama sonucunda projenin tasdiki hususuyla ilgili olarak gerekçeli rapor hazırlanmıştır.
İİK 304. Maddesi uyarınca duruşma günü ilan edilmiş, itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri ihtar edilmiştir.
Konkordatonun tasdiki için gerekli koşullar İİK’nın 305. maddesinde sayılmıştır. Bunları beş maddede sıraladığımızda şartlar şu şekildedir:

1- Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerekmektedir.
Davacı şirket 2021 yılı rayiç bedelli bilançosuna göre belirlenen durumuna göre 9.023.748,58 TL borca batıktır. Ancak davacı şirketin inşaat ve gayrimenkul alanında faaliyet göstermesi nedeniyle henüz tamamlanmayan hakedişleri bulunmakta olup bu hakedişler davacı şirkete gelir olarak kaydedildiğinde borca batıklık azalacak ve değişecektir. Somut uygulamalar nazara alındığında iflas tasfiyesi halinde paraya çevirme sırasında cebri icra yoluyla yapılacak satışlarda var olan kıymetlerin %40 ila %60’ı arasında değişmektedir. Komiser bu oranı raporunda %56,14 oranında belirlemiştir. Rapora göre; iflas alacaklıları için kalan kaynak 17.192.638,97 TL ‘ dir. Kaldı ki; mevcut aktiflerin gerçek değerinde satılamayıp daha düşük bedellerle cebri icra satışları gerçekleştiği de dikkate alındığında bu tutar daha da aşağıya düşecektir. Konkordato projesi kapsamında konkordatoya tabi olan alacakların %30 luk tenzilat sonrası kalan kısmını vadelerin sonunda tahsil etmiş olacaklardır Buna göre konkordato projesi kapsamında ödenecek toplam borç tutarı 19.071.179,16 TL ‘ dir. Dolayısıyla her halükarda konkordato projesi kapsamında borçların tasfiye edilmesi, iflas tasfiyesine göre alacaklıların daha lehinedir. Yine ortalama iflas tasfiyesi süreci davacı potansiyelindeki bir şirket için en az beş yıl süreceğinden projedeki vade süresi de daha kısa olduğundan bu durum alacaklılar bakımından olumsuz sonuç doğurmayacaktır.
2- Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerekir.
Projenin tasdiki için en önemli şartlardan birisi de kaynaklarla orantılılık olgusudur. Davacı şirket gayrimenkul ve binaların inşaatı işleri ile faaliyet göstermektedir. Şirketin iki ortağı vardır. Şirketin sermayesi 6.000.000,00 TL olup, … %95, Asen Pavlov Asenov %5 hisseye sahiptir.
Davacı şirket 2021 yılı rayiç bedelli bilançosuna göre belirlenen durumuna görec 9.023.748,58 TL borca batıktır. Borca batıklık başlı başına projenin başarı şansını ortadan kaldıran talebin uygulanabilir olmadığını gösteren bir durum değildir. Aksinin düşünülmesi borca batık şirketlerin konkordato isteminde bulunmasına engel teşkil eder ki bu konkordatonun özü ve ruhuna uygun olmadığı gibi yasa koyucunun amaçladığı konkordato kurumundan elde edilmek ve oluşturulmak istenen hukuksal sonucu da aykırıdır.
Her borçlunun işletmesel potansiyeli ve bu potansiyele göre gelecek projeksyonu farklıdır. Önemli olan bu projeksyona göre elde edilecek karlılık ve likidite ile teklif edilen vadelerin uyumlu olmasıdır. Bu vadelerle işletmenin vadelere yayılan projeksiyonda beklenilen işletmesel performansı uyumlu olduğu ve alacaklılarda projede teklif edilen vadelere onay verdiği sürece dürüst işletme için konkordato projesinin tasdik şartları mevcut ve proje kaynaklarla orantılı demektir.
Alacaklıların yasada öngörülen çoğunlukla ortaya koymuş olduğu iradeye diğer şartlar bakımından ciddi anlamda bir engel yoksa alacaklıların bu iradesine üstünlük tanımak gerekmektedir. Aksi takdirde konkordato ile öngörülen yasal düzenlemenin amacına uygun davranılmış olmayacaktır.
Borca batık olan şirketler için şirket kurtarma yöntemlerinden biri olan iflas erteleme müessesesi ile konkordato kurumu birbirinden önemli ölçüde farklıdır. Uygulamada halen yasa uygulayıcıları tarafından ve çoğu kezde alacaklıları temsilen katılan hukuksal temsilciler tarafından iflas erteleme döneminden miras kalan hukuksal bakış açısı ve alışkanlıklar konkordato kurumuna aktarılarak konkordato uygulamasına bir şekil verilmeye çalışılmaktadır. Oysa bu konkordatonun amaçlandığı şekilde uygulanmasına engel teşkil eden bir durum yaratacaktır.
Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 20.01.2021 tarih 2020/1165 E 2021/123 K sayılı ” Konkordato iflas ertelemenin aksine şirket kurtarma yolu değildir. Alacaklıların alacağına kavuşmasını amaçlayan bu kurum özünde borçlu şirketin faaliyetlerine devamını sağlamayı ve bu sayede borçların ödenmesini amaçlamaktadır” kararı ile bu hususa işaret etmiştir.
Az önce de belirtildiği üzere konkordato müessesesi iflas ertelemeden ciddi ölçüde farklılıklar teşkil etmektedir. Bunlardan en önemlisi borçlunun teklif ettiği konkordatoya alacaklıların oylamada oy hakkına sahip olabilmeleri, konkordato da maddi hukuka tesir edebilecek nitelikte düzenlemeler bulunmasıdır. Bu bakımdan alacaklılar toplantısında alacaklıların ortaya koyduğu iradeye üstünlük tanınması konkordatonun amacına uygun olacaktır. Elbetteki bu durum azınlığın çoğunluğa ezdirilmesi gibi bir sonuç doğurmamalıdır. Konkordatonun başarıya ulaşmasının hiçbir şekilde mümkün olmamasının sabit olması halinde yahut borçlunun kötüniyetli olması halinde yasal çoğunluk sağlansa dahi tasdike karşı çıkan alacaklıların da korunması gerekir.
Ancak projenin başarı ihtimali varsa ve alacaklıların gerekli çoğunluğu da iflas yerine konkordato uygulamasına katılım yönünde irade göstermişse bu projenin tasdik edilmesi hukuka ve yasal düzenlemenin amacına daha uygun olacaktır. Zira iflas tasfiyesi alacaklılar bakımından çoğunlukla olumlu sonuçlar veren bir süreç değildir. Nitekim bunu öngören yasa koyucu İİK’nın 305.maddesinde konkordatonun iflasa göre alacaklılar için daha lehe olması halini düzenlemiştir.
Konkordato müessesesinin bu nedenle önemli farklılıklarını tekrarla birlikte bu durum Yargıtay uygulamalarına da yansımıştır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 20.04.2021 tarih 2021/2083 E 2021/1815 K sayılı kararında bu hususa işaret edilmiştir; “Katı uygulanan konkordato kuralları ne alacaklı ne de ekonomiye katılması amaçlanan borçluya fayda sağlamaz. Aksine çoğunluk oyuyla borçluyla anlaşma sağlamak isteyen alacaklının durumunu da kötüleştirir.”
Bu kapsamda Yargıtay projenin başarıya ulaşmasının hiçbir şekilde mümkün olmaması halinde iflas kararı verilmesi gerektiğini ölçüt olarak belirlemiştir. Dolayısıyla başarı ihtimali bulunan ve alacaklılar tarafından da kabul edilen projenin tasdiki yerine iflas kararı verilmesi doğru olmayacaktır. “Projenin başarıya ulaşmasının hiçbir şekilde mümkün olmaması halinde malvarlığının korunması için iflas kararı verilmelidir. En büyük alacaklının muvafakatinin bulunması konkordato projesinin kabul edilebileceği yönünde bir kanaat oluşturmaktadır.”(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 20.01.2021 tarih 2020/1165 E 2021/123 K)
Aynı kararda konkordato uygulamasının amacına yönelik olarak şu hususlarda vurgulanmıştır; Konkordatoda amaç, elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen, mali durumu bozulmuş olan ve borçlarını ödeyip faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluyu koruyarak mali durumunun iyileşmesini sağlamak ve alacaklıların, borçlunun muhtemel bir iflasına nazaran, daha fazla ölçüde alacaklarına kavuşma olanağı yaratmaktır. Konkordato ile alacaklılar, alacaklarının bir kısmından vazgeçerler ve/veya borçluya, ödeme konusunda belirli bir vade tanırlar. Bu durumdaki bir borçlunun iflas etmesi, faaliyetlerinin tümüyle sona ermesine ve alacaklıların alacaklarını büyük oranda tahsil edememelerine neden olur. İçinde bulunduğu mali koşullara göre borçluya borçlarını belirli bir oran veya vadeyle ödeme imkanı verilmesi hem borçlu bakımından ve hem de alacaklılar bakımından olumlu sonuçlar doğurur. Alacaklılar arasında eşitlik esasına dayalı bir ödeme sağlanır ve borçlu iktisadi faaliyetlerine devam eder. Böylece borçlu, piyasadaki varlığını sürdürürken, piyasadaki istikrar ve istihdam imkanları da korunmuş olur.
Tüm bu ilkeler ortaya konulduktan sonra davacı şirket bakımından değerlendirme yapıldığında; Borçlu şirketin Akpınar Mahallesinde kendi adına kayıtlı olan arsasına inşaat yapılması planlanmaktadır. İnşaat bitim sonrasında 6 adet daire ve 1 adet dükkan yapılmış olacaktır.
İnşaat takribi ve satış fiyatları baz alındığında Her iki projenin yapım süresi 12 ay olarak öngörülmüştür. 12 aylık süre içerisinde beklenen kar 3.416.400,00 TL dir.Borçlu şirketin konkordato öncesi davası süren İlci İnşaat A.ş. firmasına karşı dava kazanılmıştır. Dava Sonucunda portföyde hazır bekleyen 27.11.2021 Vadeli 1.000.000,00 TL, 27.05.2022 Vadeli 1.090.000,00 TL olmak üzere toplam 2.090.000,00 TL tutarlı çek mevcuttur. Bu çekler de borç ödemesi veya inşaat projeleri için finansman olarak kullanılabilecektir.Borçlu Şirket, İPKB (Istanbul Proje Koordinasyon Birimi) bünyesinde YAPIM-34 diye adlandırılan proje (Kağıthane Günebakan İlköğretim okulu ve Eyüp Suttan Orta Okulu) Cumhurbaşkanı kararnamesine istinaden tasfiye edilmiştir. Bu projeden beklenen 1.500.000,00 TL ile 2000.000,00 TL arasında kesinleşmemiş hesap mevcuttur. Borçlu firmanın, Demars – Safa Adi ortaklığına yapmış olduğu işler karşılığında kesinleşmemiş alacak mevcut olup, söz konusu alacak beklentisi takribi 1.000.000,00 TL dir.
Projenin kaynaklarla orantılı olabilmesi için şirketin işletmesel potansiyeli ve projedeki vadelere yayılan süreçteki nakit akışına uygun bir teklif içermesi gerekir. Davacı şirket projesinde bu gerçekliğe uygun olarak %30 tenzilat önermiş alacaklılar toplantısında bu oran kabul edilmiştir. İİK uyarınca konkordatonun tenzilat biçiminde teklif edilmesi mümkündür. Burada tenzil edilen oranında hakkaniyete uygun olması gözetilmelidir. Mesela %50 ve daha yüksek oranlar içeren tenzilat istemleri borçlunun niyetini şüpheli kılar. Davacı yine konkordatoya tabi bu borcu öderken projenin gerçekleştirilebilirliğini sağlayabilmek için tasdik kararından itibaren 6 ay sonrasından başlamak üzere 6 ayda bir ve 8 taksitte birinci yıl %10 ikinci yıl %20 üçüncü yıl %30 ve dördüncü yıl %40’lık kısmının ödenmesini teklif etmiştir. Davacının vadelere yaydığı ödeme tutarları tüm bu kriterler itibariyle kaynaklarla uyumlu hale getirilmiştir.
Örneğin davacının tenzilat olmayacak şekilde konkordatoya tabi borcu aylık eşit taksitler halinde 48 ayda ödemesine ilişkin bir teklif projenin gerçekleştirilebilirliğini tehlikeye sokacak ve başarı şansını azaltması nedeniyle kaynaklarla orantısız bir hale getirebilecekken davacının %30 tenzilat uygulaması ve tenzilat sonrası kalan borcunu 6 ayda bir ve 8 taksitte ödemeyi vaadetmesi, yani yılda iki kez ödeme vadesi içermesi ve birinci yıl %10 ikinci yıl %20 üçüncü yıl %30 ve dördüncü yıl %40’lık kısmının ödenmesinin gerçekleştirilmesi suretiyle davacı şirket için projenin kaynaklarla orantılı hale gelmesinde önemli bir etken olmuştur. Fakat proje içeriği itibariyle yasanın öngördüğü çoğunluk tarafından kabul edilmesi noktasında oranların diğer alternatif tekliflere nazaran daha düşük olmasına neden olmuştur. Ancak bu proje davacı şirketin kaynakları ile daha orantılı nitelikte olup alacaklılar toplantısında da kabul görmüştür. Yukarıda örneklendirilen davacının tenzilat uygulanmadan konkordatoya tabi borcu aylık eşit taksitler halinde 48 ayda ödemesine ilişkin bir teklif alacaklılar toplantısında daha yüksek bir oran sağlanmasına neden olabilecektiyse de bu kez davacının projesinin kaynaklarla orantılılığı tereddütlü hale gelecekti. Davacının sunmuş olduğu proje davacı şirketin kaynakları ile orantılı olup alacaklılar toplantısında da bu proje onaylanmıştır.
Bu nedenle davacı şirketin projesi kaynaklarla orantılı, nesnel, samimi ve iyi niyetlidir.

3-Konkordato projesi İİK m. 302 de öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olmalıdır. İİK’nın 302.’nci maddesinin 3. fıkrasına göre, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini, aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır.
24/07/2021 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında 35 alacaklı hazır bulunmuş 22 alacaklı toplantıda evet oyu kullanmış, daha sonra iltihak süresi içerisinde katılım sağlanarak konkordatoya tabi toplam 238 alacaklıdan 122 alacaklı davacının projesine kabul oyu vermiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 27.244.541,65 TL alacak tutarının da 16.129.995,92 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %51,26’lık oranına alacak sayısının ise %59,20’lik oranına tekabül etmektedir. Bu sekilde davacı şirketin alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı görülmektedir.
Davacı …’ya ait 6181 ada 2 parselde kayıtlı bulunan taşınmaz davacı şirketin Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. ‘ ye olan borçlarının teminatı için ipotek olarak verilmiş, ipotek alacaklısının alacak hakkı öncelikli olduğundan bu mülkün satışı gerçekleşerek ipotek alacaklısı olan bankaya 1.202.271,07 TL tutarında … tarafından ödeme gerçekleştirilmiştir. Taşınmazın bu satışı ile var olan gerçek kıymet takdirine göre satış gerçekleşmiştir. Bunda hem alacaklının hem de borçlunun menfaati bulunmaktadır. Zira ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte taşınmazın değeri önemli ölçüde düşük bedellere satılacağından bu hem alacaklının hem de borçlunun zararına olacaktır. Benzer biçimde Halkbankası A.Ş. ‘ nin ipotekli alacağı olan …, Burcu Kızılkaya ve Başar Kızılkaya tarafından davacı şirketin bu bankaya borçları için rehin verilen taşınmazlarda benzer biçimde kıymetlerinde satışı gerçekleşmiştir. … ‘ nın davacı şirket için ayrıca bu şekilde 1.710.000,00 TL tutarında dava dışı Başar Kızılkaya ‘ nın ise; 2.286.000,00 TL tutarında ödemesi gerçekleşmiştir.
Bu satışlarla şirketin alacaklısı değişmiştir. Yani ödeme yapan 3. Kişi banka yerine geçmiştir. İpotek alacaklısı bankanın ipotek alacağı öncelikli bir hak olduğundan ve 3. Kişilerden öncelikli olarak ipotek alacaklısına taşınmazı paraya çevirterek alacağı tahsil etme hakkı verdiğinden taşınmazın süreç içerisinde gerçek değerinde satışı ile alacaklı ve borçlunun ve ipotek veren mülk sahibinin menfaatlerine olduğundan satış işleminin konkondatonun özü itibariyle bir dengesizlik yapmayacağı ortadadır.
Bir kısım alacaklılar …’ nın toplantıda oy kullanamaması gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak yasada … ‘ nın davacı şirket ortağı olması dolayısıyla oy kullanmasını engelleyen herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Zira İİK ‘ nun 302/3. Maddesi uyarınca oylamada sadece konkordato projesinden etkilenen alacaklıların oy kullanabileceği 206. Maddenin 1. Sırasında yazılı imtiyazlı alacakların alacaklıları ve borçlunun eşi, çocuğu ile kendisinin ve evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi eşinin ana babası ve kardeşi alacak ve alacaklı çoğunluğunun hesabında dikkate alınmaz.
Yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere şirket ortağının şirketten talep edebileceği alacak için oy kullanmasının önünde bir engel yoktur. Bu hal için burada kanun boşluğundan söz edilebilir. Buradaki oy kullanma hakkının bulunmadığı biçiminde uygulama belki 302/3.maddesindeki hal kıyasen uygulanarak gerçekleştirilebilir. Bu kıyas da ancak somut olayda hakkaniyetin gerekmesi halinde yapılmalıdır. Zira bu durum için kanunda var olan boşluğu 302/3 kıyasen uygulanıp boşluk doldurulacaksa, alacağın fiktif (gerçek olmama) olması noktasında şüphe olmalıdır. Bu halde grup şirketlerin birbirinden veya ortağın şirketten olan alacaklarında m.302/3’e kıyasen uygulama yapılarak bu kimselere oy kullandırma hakkı verilmeyebilir. Ancak somut halin bu durumla ilgisi yoktur. Zira somut uyuşmazlıkta, fiktif bir alacağın yani gerçekte olmayan bir alacağın varlığından söz etmek mümkün değildir. Nitekim davacı şirket Halkbankasından ve Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. ‘ den kredi kullanmış ve bu kredi borcu için … taşınmazlarını ipotek vermiştir. İpotekli taşınmazların satışı sonucunda bankaya olan bu borçlarda ödenmiştir. Burada şirketin gerçek bir borcu olduğu, bu borcun da şirket ortağının taşınmazı satılmak suretiyle ödendiği dolayısıyla şirketin ortağına da gerçek bir biçimde borçlandığı ortadadır.
Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi ‘ nin 15.09.2021 tarih 2021/1792 E. 2021/100 K. Sayılı kararında da belirttiği üzere; rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez. İ.İ.K.nda bu ve buna benzer maddelerde amaç borçlunun malvarlığını korumak ve bu sayede konkordato projesinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Alacağı 3. kişi rehni ile teminat altına alınan alacaklı kanundaki sınırlamalara bağlı kalmadan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilecek ve asıl borçlunun konkordato takibinin kabul edilmesi halinde rehinden karşılayamadığı alacak için konkordatoya tabi olarak talep edebilecektir. Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilcektir.
Yargıtay bu ilamında da ortaya koyduğu üzere; rehnin paraya çevrilmesi borçlu şirketin pasifine etki etmeyecektir. Rehnin paraya çevrilmesinin engellenmesi konkordatonun amacıyla da bağdaşmayacaktır. Bu sebeple konkordatonun başarıya ulaşabilmesi bakımından davacı şirket için 3. Kişi sayılan şirket ortağı … ‘ nın ve dava dışı Başar Kızılkaya’ nın rehin olarak verdiği taşınmazların satışı ile rehinli alacaklı bankaların alacaklarının karşılanması konkordatonun amacına da ruhuna da uygundur. Bu nedenle borçlunun kötüniyetli davrandığından ve işlemin muvazaalı olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yargıtay kararında da açıkça belirtildiği üzere malı satılan 3. Kişi rücu alacağını konkordato nisabına dahil edilerek talep edebilecektir. … ve kardeşi Başar Kızılkaya ‘ nın mülklerinin satışı nedeniyle ortaya çıkan bu rücu alacağının konkordato nisabına dahil edilmesini engelleyecek yasal düzenleme bulunmadığı gibi alacağın şüpheli ve fiktif olduğunu gösteren hallerden dolayı İİK 302/3 maddesinin kıyasen uygulanarak bu kişilere davacı şirketin konkordato nisabında oy kullandırılmamasını gerektirecek bir durum da söz konusu değildir. Bankaya var olan borç gerçek bir borç olup bu borç mülklerin satışı suretiyle ödenmiştir. Dolayısıyla davacı şirkete göre 3. Kişi sayılan bu kişilerin rücu alacakları da gerçek bir alacak olduğundan ve bu konuda herhangi bir şüphe bulunması da mümkün olmadığından … da Başar Kızılkaya da davacı şirketin konkordato toplantısında oy kullanabilir.
Kaldı ki bir an için şirketin ortağı olması hasebiyle mülklerin satışı nedeniyle …’ nın alacağının konkordato nisabında dikkate alınmayacağı savunulsa dahi bunun toplantı sonucunda elde edilen çoğunluğa olumsuz yönde bir etkisi de bulunmamaktadır. Zira konkordatoya mesnet olan 27.244.541,65 TL ‘ den 1.710.000,00 TL ve 1.202.271,07 TL nisaptan düşüldüğünde nisaba mesnet teşkil eden alacak tutarı 24.332.270,08 TL olmaktadır. Yine kabul oyu veren 16.129.995,92 TL alacak tutarından 1.710.000,00 TL ve 1.202.271,07 TL düşüldüğünde 13.217.724,92 TL kabul oyu kullanan alacak tutarı ortaya çıkmaktadır. Bunu orantıladığımızda ise; kabul oyu kullanan alacak oranı %54 olmaktadır. Yine teklifi kabul edilen alacaklı sayısından … çıkartıldığında 121 alacaklı teklifi kabul etmiş olacaktır. Konkordatoya tabi alacaklı sayısı olan 238 ‘ den de … çıkartıldığında konkordatoya tabi alacaklı sayısı 237 olmaktadır. Kabul eden alacaklı sayı oranı da buna göre %51 olmaktadır. Aynı husus …’nın davacı şirkete aynı zamanda borçlu olduğu bu nedenle esasında alacaklı olamayacağı iddiası bakımından da geçerlidir. … alacaklı sayılmayacaksa dahi yine davacı şirket yine %54 alacak ve %51 alacaklı çoğunluğunu sağlamış olacaktır.
Bir kısım alacaklılar davacı …’nın kardeşi dava dışı Başar Kızılkaya ve yine dava dışı Burcu Kızılkaya’nın (228.077,94 Tl alacak için) oy kullanamayacağını ileri sürmüşlerse de bu kişilerin şirket ortağının kardeşi olması dışında davacı şirketle hali hazırda bir hukuksal bağlantısı yoktur. Davacı … ile dava dışı bu kişiler aynı hukuksal durumda ve kategoride değildir. Yukarıda … için belirtilen alternatif durumun bu kişiler için uygulanıp toplantı nisabından çıkarılmaları hukuka uygun değildir. Yukarıda açıklandığı üzere , bankaya var olan borç gerçek bir borç olup bu borç mülklerin satışı suretiyle ödenmiştir, dolayısıyla davacı şirkete göre 3. Kişi sayılan bu kişilerin rücu alacakları da gerçek bir alacak olduğundan ve bu konuda herhangi bir şüphe bulunması da mümkün değildir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi ‘ nin 15.09.2021 tarih 2021/1792 E. 2021/100 K. Sayılı ilamında da vurgulandığı üzere davacı şirketle hali hazırda hiçbir hukuksal bağlantısı bulunmayan dava dışı Başar Kızılkaya ve Burcu Kızılkaya’nın alacaklılar toplantısında oy kullanmasının önünde herhangi engel bulunmadığını vurgulamak gerekmiştir.
Bu alacakların temelinin banka borcu olması ve taşınmaz satışı suretiyle ödenmiş olması da nazara alındığında 3. Kişilerin bu ödeme nedeniyle rücu alacaklarının muvazaalı olduklarını ve muvazaalı olarak oy kullanıldığını kabul etmek mümkün değildir.
Bir kısım alacaklılar rehinli borcun ödenmesi nedeniyle şirketin borçlarında bir azalma olması gerektiğini ileri sürmüşlerse de; satılan rehinli taşınmazın mülkiyeti davacı şirkete ait olduğunda ve bu kapsamda rehinli alacaklı alacağını aldığında bu oranda davacı şirketin borcu sona ererse de bu durumda taşınmaz satışı nedeniyle davacı şirketin aktiflerinde de azalma olur. Satılan taşınmaz davacı şirkete ait olmayıp üçüncü kişiye ait olduğunda ise davacı şirketin aktifinde bir azalma olmadığı gibi pasifinde de bir azalma meydana gelmez, zira ödeme oranında taşınmaz sahibi üçüncü kişi şirketten alacaklı olur. Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi ‘ nin 15.09.2021 tarih 2021/1792 E. 2021/100 K. Sayılı ilamında da bu hususa işaret ederek ” rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyece”ğini ve “Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilce”ğini tekrar önemle vurgulamak gerekir ki üçüncü kişilerin bu şekilde ortaya çıkan alacağı gerçek bir alacaktır.
Davacı şirketin bir kısım borçları düşük tutardadır. Bu borçların gerçek olmadığı yönünde bir iddia bulunmadığı gibi bunu ortaya koyan komiser tespiti ve mahkeme tarafından denetlenebilecek somut bir olgu ve belirleme bulunmamaktadır. Kanun koyucu oy kullanabilecek alacaklılar bakımından bir miktar sınırlaması da getirmediği gibi bu alacakların muvazaalı olduğuna dair bir tespit de yoktur. Yasa gereği bu alacakları ve alacaklıları yok saymak mümkün değildir.
Bu sebeple davacı şirketin alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir.
Davacı … ise alacaklılar toplantısında yasanın aradığı çoğunluğu sağlayamamıştır.

4- İİK’nın 206. maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklarının tam olarak ödenmemesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe, yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir. İmtiyazlı alacaklıların alacaklarından açıkça vazgeçmesi halinde borçlunun teminat göstermesine gerek kalmayacaktır.
Buradaki şartlar İİK’nun 206.maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacakların ve mühlet içerisinde komiserin izniyle akdedilmiş olan borçlulara ilişkin alacakların teminatlandırılması düzenlenmiştir. Bilindiği üzere mühlet sonrası borçlar konkordatoya tabi borçlar değildir. 206/1.maddede öngörülen borçlarda imtiyazlı alacak olup konkordatoya tabi değildir. İmtiyazlı alacaklılardan kasıt son bir yıl içerisinde tahakkuk eden işçilik alacaklarıdır. Bir yıllık sürenin hesaplanmasında geçici mühletin başlangıç tarihi baz alınmalıdır. Mahkememizin kabulüne göre de tahakkuk eden alacaktan kasıt ilama bağlanmış alacaklardır. Yasa koyucu burada imtiyazlı alacaklar ile mühlet içerisinde doğan alacaklıların alacağının teminatlandırılmasını yahut alacaklının teminat gösterilmesinden feragat edilmesi şartını aramıştır.
Davacının teminata bağlanması gereken borçları bulunmaktadır. Bu kapsamda davacının 772.358,72 TL muhlet borcu olduğu görülmüştür. Bu alacaktan 662.700,53 TL’lik kısım teminat gösterilmesinden feragat etmiştir. Feragat etmeyen 109.658,19 TL tutarında alacaklı bulanmaktadır. Davacı bu kısım alacak için davacı şirketin Denizbankta bulunan hesabına 09.11.2021 tarihinde 110.000,00 TL depo edilmiş dekont örneğide dosyaya ibraz edilmiştir. Dolayısıyla davacının İİK 305.maddesinde düzenlenen bu şartı da gerçekleştirmiş olduğu kabul edilmiştir.

5- Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması gerekmektedir.
Projede bildirilen 27.244.541,65 TL olan konkordatoya tabi borcun mevcut harçlar tarifesi uyarınca binde 2,27 oranına göre alınması gereken tasdik harcı miktarı 61.845,11 TL olup tasdik kararından önce bu tutar davacı tarafça yatırılmıştır. Konkordato tasdiki için gereken yargılama gideri bakımından dosyada yatırılmış olan avans yeterli olduğundan davacı tarafça başkaca bir yargılama gideri yatırılmasına gerek duyulmamıştır.

Yapılan yargılama sonucunda açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı …’nın alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağlayamaması nedeniyle konkordato talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı şirketin ise konkordato projesinin tasdik şartlarının mevcut olduğu kabul edilmiştir. Davacı şirketin Konkordatoya tabi borcun 24/06/2019 geçici mühlet tarihlinden itibaren faizsiz olarak tasdik kararından itibaren 6 ay sonrasından başlamak üzere 6 ayda bir ve 8 taksitte bu alacağa %30 oranında tenzilat yapılmak suretiyle birinci yıl %10 ikinci yıl %20 üçüncü yıl %30 ve dördüncü yıl %40’lık kısmının ödenmesine ilişkin projenin tasdikine karar vermek gerekmiştir.
İİK m.294/2 uyarınca rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi duracaktır. M.288/1 uyarınca geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğuracağından faizlerin duracağı tarih geçici mühletin başladığı tarihtir. Nitekim Yargıtay 15 HD 23.06.2021 tarih 2021/2089 E, 2021/2943 K sayılı ilamında da “kesin mühletin faize ilişkin düzenlemesi geçici mühleti de kapsayacağından” görüşüyle aynı hususa işaret etmiştir.
Komiserinde raporlarında gösterdiği ve duruşmada da belirttiği üzere davacının geçici mühlet tarihinden önce işleyen faizli borcu bulunmamaktadır. Geçici mühlet tarihinden sonra da faiz işlemesi duracaktır. Davacı şirketin konkordato projesinin tasdikine karar verilirken geçici mühleten önce doğan faizli alacakların faiz kısımlarına etki etmeyecek biçimde hüküm kurmak için “Konkordatoya tabi borcun 24/06/2019 geçici mühlet tarihlinden itibaren faizsiz olarak” şeklinde belirleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Nitekim Yargıtay da bir ilamında bu hususa işaret ederek ilk derece mahkemesi kararını düzelterek onamıştır. “Yukarıda anılan kanun maddeleri gereğince kesin mühletin faize ilişkin düzenlemesi geçici mühleti de kapsayacağından konkortadoya tabi borçların geçici mühlet tarihinden itibaren faizsiz olarak ödenmesinin karalaştırılması gerekir. Hükmün bu nedenle konkordato talep eden davacı yararına bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.”(Yargıtay 15 HD 23.06.2021 tarih 2021/2089 E, 2021/2943 K)
Bunun önemi şuradadır. Konkordato talep eden borçlunun geçici mühlet öncesinde işleyen bir kısım faizli borcu bulunabilir. Bu alacakların faizlerinde tenzilat yapmak faizli olmayan alacaklarda tenzilat yapılmaması faizli olan alacaklarda ise tenzilat yapılması sonucunu doğuracaktır ki bu alacaklılar açısından eşitsizliğe neden alacaktır. Nitekim davacıya bu husus hatırlatılarak projeyi revize edip etmeyeceği sorulmuş davacı taraf duruşmada geçici mühlet tarihinden itibaren faiz işlemeyecek biçimde konkordatoya tabi olan borcun ödenmesi şeklinde projesini düzeltmiştir.
Her ne kadar davacının yargılama sonucuna göre geçici mühlet tarihinden önce faiz işleyen borcu bulunmasa da, çekişmeli alacaklara ilişkin davalarda veya gerekçe içeriğinde açıklanan ve yargılaması devam eden davalarda ileride mahkemelerce verilecek hükümlerde konkordato borcuna dahil olup geçici mühlet tarihinden önce işleyen faiz alacak kalemleri ortaya çıkabilir. Bu durumda geçici mühlet tarihinden önce işlemiş faizi bulunan ve sonradan ortaya çıkan alacaklar konkordato borcuna bu faizli kısımları ile dahil olacaktır.
Benzer bir şekilde borçlu kayıtlarında yer almayan ve vadesi geçici mühlet tarihinden önce olan bir kambiyo senedi alacaklısı komiserin ilanına rağmen 15 günlük sürede alacağını bildirmemiş ise İcra ve İflas Kanunu’nun 308/c maddesinin ikinci fıkrasına göre “Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.” hükmü uyarınca işlemiş faizli kısmı ile konkondato borcuna dahil olacaktır. 15 günlük sürede böyle bir alacağı bildirmemenin müeyyidesi alacaklılar toplantısına katılamamak nisapta yer alamamak ve oy kullanamamaktır. Yoksa alacağını bildirmeyen alacaklının alacağı yok kabul edilmeyecektir.İcra ve İflas Kanunu’nun 308/c maddesinin ikinci fıkrası uyarınca konkondato bu alacaklı için de mecburi olacaktır.
Bu düzenlemeye göre projede yer alsın veya yer almasın anılan borçlar için konkordato hükümleri geçerli olacağını hatırlatmakta yarar vardır. Zira bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburi olacağından bu nitelikteki borçlar da tasdik kararı kapsamındadır.
Yargılamaya katılan alacaklılar karar başlığında gösterilmemiştir. Zira yasa koyucu alacaklılara konkordato sürecinde konkordatoya itiraz etmek, alacaklarını komisere bildirmek, alacaklılar toplantısına katılmak, oy kullanmak, komiseri işlemlerinden dolayı mahkemeye şikayet etmek ve itiraz eden alacaklılara istinaf ve temyiz yasa yollarına müracaat etme gibi imkanlar tanımıştır. Konkondato istemi niteliği itbareyle bir dava olmayıp taleptir ve hasımsız yargılama yapılır. Alacaklılıar ile borçlu arasında alacaklılar toplantısında bir nevi çoklu akid yapılmaktadır, bu akid tasdik şartları bakımından mahkeme denetimine tabidir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 20.04.2021 tarih 2021/2083 E 2021/1815 K sayılı kararında “Dava teorisine bağlı olmayan konkordato talebi ” denmek suretiyle konkordato yargılamasının niteliğine işaret edilmiştir.
Kural olarak hasımlı davalarda davanın davacı ve davalı tarafı bulunmaktadır. Davacı ve davalı dışında yargılamaya katılan üçüncü kişeler bulunabilir. Yasa koyucu bu kapsamda usul yasasında davaya müdehaleyi düzenlemiş ve müdehaleyi asli ve feri müdehale olarak ikiye ayırmıştır. Asli müdahilin, asıl davanın konusu üzerinde taraflardan bağımsız bir hak iddiası vardır. Feri müdahilin, davanın taraflarından birisinin davayı kazanmasında hukuki yararı mevcuttur. Asli müdahil davada üçüncü bir taraftır. Kendi davasında, asli müdahil davacı, asıl davanın tarafları ise davalı konumunda olmaktadır. Feri müdahil ise davanın taraflarından birinin yanında davaya katılır. Dava konusu üzerinde bağımsız bir hak iddiası yoktur. Asli müdahil, davanın taraflarından bağımsız hareket edebilir ve ayrıca delil sunabilir. Asıl dava ile asli müdahilin davası birlikte sonuca bağlanır. Feri müdahil, yanında katıldığı taraftan bağımsız hareket edemez. Asli müdahilin, diğer taraflardan bağımsız olarak mahkeme kararına karşı itiraz hakkı mevcuttur. Feri müdahilin ise kendi adına karara karşı kanun yoluna başvuru hakkı yoktur. İstisnası Feri müdahil hakkında hüküm kurulmasıdır. Bunun dışında feri müdahil yanında davaya katıldığı taraf ile birlikte itirazda bulunabilir.
Konkordato yargılamasının tek tarafı vardır oda talepte bulunan borçludur. İcra ve iflas yasası konkordato istemini alacaklılardan birinin talep etmesi halinde yargılamada taraf olma sıfatını konkordato isteminde bulunan alacaklıya ve borçluya tanımıştır. Nitekim İİK’nın 308/a-1 de kararın konkordato isteminde bulunan alacaklıya ve borçluya tebliği edilmesi gerektiğini düzenlemiştir.
Konkordato yargılamasının kendine özgü koşulları olup konkordato isteminde bulunan alacaklı dışında diğer alacaklılar davanın tarafı değildir. HMK’nın düzenlediği şekilde feri müdahil de değildir. İstinaf ve temyiz yasa yolu da itirazda bulunan alacaklılara tanınmıştır. İtirazda bulunan alacaklılar davada taraf olmadığından kararın tebliğinden değil ilanından itibaren yasa yoluna başvurabilir. Bu nedenle alacaklılar karar başlığında taraf olarak gösterilmemiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı …’nın konkordato talebinin REDDİNE,
Bu davacı hakkında 07/09/2021 tarihli celsesinde tüm tedbirler kaldırıldığından bu hususta ayrıca bir hüküm kurulmasına YER OLMADIĞINA,
… (V.D N:…)’nin TALEBİNİN KABULÜ İLE PROJENİN TASDİKİNE,
Konkordatoya tabi borcun 24/06/2019 geçici mühlet tarihlinden itibaren faizsiz olarak tasdik kararından itibaren 6 ay sonrasından başlamak üzere 6 ayda bir ve 8 taksitte bu alacağa %30 oranında tenzilat yapılmak suretiyle birinci yıl %10 ikinci yıl %20 üçüncü yıl %30 ve dördüncü yıl %40’lık kısmının ödenmesine,
Konkordato Komiseri … ‘nın komiserlik görevinin sonlandırılmasına,
…’ın İİK 306/2.maddesi gereğince tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetimi sağlamak üzere atanmasına,
…’ dan borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir rapor alınmasına,
… ‘a aylık 1.000,00 TL ücret takdiri ile bu giderin şirket kasasından ödenmesine,
Mahkememizce kesin mühletin İİK’da öngörülen sonuçlarının kendiliğinden sonlandığının açıklanması ile mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına,
Tasdik kararının İİK 288.maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
Davacı şirket için harçlar yasası gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı … için harçlar yasası gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dair davacılar vekili ile duruşmaya katılan feri müdahil vekillerinin yüzüne karşı davacılar bakımından kararın tebliğinden itibaren, itiraz eden diğer alacaklılar yönünden ise kararın ilanından itibaren on gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/11/2021

İş bu kararın gerekçesi 09/11/2021 tarihinde yazılmıştır.

Başkan 125321
e-imza
Üye 196023
e-imza
Üye 215947
e-imza
Katip 167761
e-imza