Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/548 E. 2020/15 K. 08.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/548
KARAR NO : 2020/15

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP :…

DAVACI :…
VEKİLİ :Av….
DAVALILAR :1- …
2- …
3- P…
VEKİLİ : Av…
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2019
KARAR TARİHİ : 08/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23.03.2020
Mahkememize açılan itirazın iptali davasında;
DAVACININ TALEBİ : Davacı taraf dava dilekçesinde özet olarak davacı banka ile davalı Deniz Brode Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme kapsamında kredi kullandırıldığını, davalıların sözleşmede müteselsil kefil olarak imzası bulunduğunu, kredi şartları ihlal edilmesi üzerine, hesabın kat edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine, Bursa 9. İcra Dairesinin 2019/… sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, davalı tarafın takibe haksız biçimde itiraz ettiğini, ileri sürerek itirazın iptaline ve davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf davanın reddini istemiş, arabuluculuk sürecinin usulüne uygun yürütülmediğini, bu sebeple dava şartının da yerine getirilmediğini, zira ilgisiz adreslere tebligat çıkarıldığını, bu sebeple davanın usulden reddi gerektiğini, ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava ilamsız takibe itirazın iptali davasıdır. Davanın, ticari nitelikteki bankacılık sözleşmesinden kaynaklandığı ve özünde bir alacak talebi ileri sürüldüğü nazara alındığında T. T. K. m: 5/A’da düzenlenen “dava şartı arabuluculuk” hükümlerinin uygulanması gerektiği tartışmasızdır. Nitekim davacı taraf dahi başlangıçta arabuluculuk yoluna başvurmuş fakat davalı tarafa doğru tebligat yapılamadığından sanki davalı sürece katılmamış gibi anlaşmazlık niteliğinde son tutanak düzenlenmiştir.
O halde öncelikle arabuluculuk dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemekte yarar vardır. Davalı tarafa gönderilen arabuluculuk görüşme daveti İstanbul/Fatih’teki bir adrese gönderilmiştir. Halbuki davalıların adresi Bursa’da olup bankanın elindeki sözleşmede dahi Bursa adresleri yazılıdır. Nitekim davacı davayı ve takibi açarken hesap kat ihtarı gönderirken doğru adreslere göndermiştir. Fakat asıl borçlu durumundaki …Tekstil Ltd. Şti. yönünden arabuluculuk tutanağındaki adres, ilgisiz bir adrestir. Bu durumun bir maddi hata olması da muhtemeldir. Ancak davacı taraf gerçekte doğru adrese tebligat yapıldığını ileri sürmemiş, davalı da tebligat yapılmadığını savunmuştur. Bu durumda arabuluculuk dava şartının yerine geldiğinden söz edilemez.
Bir yönüyle davalı tarafın bu savunmasının temel dürüstlük kuralına aykırı olduğu da düşünülebilir. Zira müteselsil kefil durumundaki diğer davalılar yönünden adresler doğrudur. Kefil aynı zamanda asıl borçlu şirketin ortağı ve yetkilisidir. Bu icra takibinden ve arabuluculuk başvurusundan habersiz olması düşünülemez. Davalı tarafın bu savunmayla zaman kazanmaya çalıştığı izlenimi oluşmuştur. Ancak her ne olursa olsun davayı açan taraf bu eksiklere dikkat etmelidir. Arabulucu da tutanak ve tebligatların düzenlenmesinde titiz davranmalıdır. Mevcut haliyle …Ltd şirketi yönünden arabuluculuk dava şartı yerine getirilmemiştir.
Esasen davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından davalar tefrik edilerek Mehmet Gultekin ve Perden Dış Tic. Ltd şirketi yönünden davaya devam edilmesi de bir seçenektir. Fakat her halükarda ana borçlu şirketin durumu kefilleri de etkileyeceğinden davaların tefriki gibi bir işleme gerek görülmemiştir. Arabuluculuk yürütülecekse tüm borçlular yönünden bir kez daha şans verilmelidir. Böylelikle davalı tarafın gerçekten arabuluculuk yoluna gönüllü olup olmadığı, bu şartı bir bahane olarak kullanıp kullanmadığı da ortaya çıkacaktır.
Belki bir seçenek de başlangıçtaki dava şartını ikmal etme niyetini dikkate alarak davacıya süre verilerek doğru adrese tebligat imkanı sağlanmak suretiyle dava şartının tamamlanmasını sağlamak olabilirdi. Ancak hiçbir uygulaması olmayan bu seçenek tercih edilmemiştir. Uzun süren tahkikat ve yargılama aşamasından sonra tüm işlemleri boşa çıkaracak bir üst mahkeme bozmasının doğuracağı hak kaybı daha büyük olacaktır.
İzah edilen nedenlerle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Dava şartı eksikliğinden dolayı davanın usulden reddine,
Alınması gereken 54.40.TL maktu harcın mahsubu ile artan 5.043,58.TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı vekili lehine takdir olunan 3.400.TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davacıya verilmesine,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okundu, anlatıldı.

Başkan … Üye … Üye … Katip …