Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/463 E. 2020/567 K. 07.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/463
KARAR NO : 2020/567

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : ….
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. ……
DAVALILAR : ……..
……
VEKİLİ : Av…
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/05/2019
KARAR TARİHİ : 07/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında ; davacı banka ile davalı şirket arasında kredi sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme çerçevesinde kredi kullandırıldığını, diğer davalı …’in sözleşmede müteselsil kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, ve Bursa 12. İcra Dairesinin 2019/… sayılı takip dosyasıyla takip başlatıldığını, davalı tarafın dosyaya haksız biçimde itiraz ettiğini, ileri sürerek itirazın iptaline takibin devamına davalıların icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili beyanlarında ; davanın reddi gerektiğini savunmuş sözleşmelerdeki imzalarlın hiç birinin davalıların eli ürünü olmadığını, takip talebinde yazılı miktarda borçları bulunmadığını, hesap kat ihtarına itiraz ettiklerini bu nedenle kesinleşmediğini, alacağın muaccel olmadığını, istenen faiz oranının fahiş olduğunu, icra inkar tazminatını da istemeyeceğini ileri sürmüştür.

Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe ;
Dava Bursa 12. İcra Dairesinin 2019/… sayılı takip dosyasında davalının itirazının iptali davasıdır.
Takibe dayanak yapılan alacağın banka kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, kredi sözleşmesinin davalı şirket ile davacı banka arasında akdedildiği, diğer davalı …’in de kredi sözleşmelerine kefil olduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda …’in davalı şirketin yetkilisi olduğu, şirket adına kredi sözleşmesini imzaladığı anlaşılmaktadır.
Davalı beyanlarında ; kredi sözleşmesini şirket adına ve kendisi adına imzalamadığını, böyle bir kredi kullanılmadığını ve kredi bedelinin alınmadığını ileri sürmüştür. Oysaki yapılan incelemede kredi bedelinin tahsil edildiği ve bir kısmının geri ödendiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifada dürüstlük kuralına uygun davranmalıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Dürüst Davranma” başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (DURAL, M./SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı, İstanbul 2011, s. 226-227).
Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır. TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir.
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2/I. maddesi herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Bu gerçeği göz önünde bulunduran 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), 2. maddede herkesin “haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda” olduğu belirtilmiş, söz konusu davranış kurallarını, dürüstlük kuralı kavramı ile ifade etmiştir. Dürüstlük kuralı temelinde doğru ve dürüst davranma kuralı yer alır.
Objektif iyi niyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen TMK’nın 2. maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını Kanun’un korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
Dürüstlük kuralı, bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlâk ölçülerine gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir.
Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle, Medeni Kanun’un 2. maddesinin her iki fıkrası da emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağının kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden (resen) bunu dikkate almalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.09.2019 tarih ve 2016/21-1788 Esas 2019/941 Karar sayılı içtihatı)
Tüm bu açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa bakıldığında Kredi sözleşmelerinin imzalandığı daha sonra kredi bedelinin davacı bankadan tahsil edildiği sonra bir kısım geri ödemelerin yapıldığı hususu gözetildiğinde davalı tarafın cevap dilekçesinde ve özellikle duruşmada söz konusu krediyi kullanmadığı, para almadığına ilişkin savunması MK madde 2’ye aykırı bulunmuştur. Davalı … bedelini almadığını ileri sürürken diğer taraftan bir kısım kredi borçlarını bilirkişi incelemesinden de anlaşılacağı üzere geri ödemiştir. Bedeli alınmamış kredinin geri ödenmesi karşısında bu savunmanın zaman kazanmaya ve alacağı geciktirmeye yönelik olduğu ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu kabul edilmiştir.
Davacı banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre davacı bankanın davalı borçlulardan takip tarihi itibariyle takip talebinde gösterilen tutarlarda alacaklı olduğu bu sebeple takip talebindeki kayıtlarla birlikte takibin devamına karar verilmesi gerektiği ancak depo edilmesi istenen gayri nakdi alacaktan davalı kefil …’nin sorumluğunun 30.400,00 TL olması nedeniyle bu davalının gayrinakdi tutardan sorumluluğu bu miktarla sınırlı tutulmuştur.
İtirazın alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğu ve alacağın belirlenebilir likit bir alacak bulunduğu nazara alınarak davalı borçlunun asıl alacak olan 629.256,98 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile Bursa 12. İcra Müdürlüğünün 2019/… sayılı takip dosyasıyla davalı borçluların ödeme emrine itirazın iptali ile takibin davalı borçlular yönünden takip talebindeki kayıtlarla birlikte devamına, depo edilecek gayri nakdi tutarın davalı borçlu kefil … yönünden 30.400,00 TL ile sınırlı tutularak uygulanmasına,
629.256,98 TL nin %20 si tutarında icra inkar tazminatının davalı borçlulardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44.779,69 TL harçtan başlangıçta alınan
7.917,25 TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 3.277,68 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 33.584,76 TL harcın davalı … ve davalı … Dekorasyon İzolasyon Yapı Malzemeleri İnşaat Gıda Marketçilik Turizm Nakliye Otomotiv Akaryakıt Tekstil Elektronik San. Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 7.961,65 TL harç ve 672,40 TL yargılama gideri toplam 8.634,05 TL’nin davalı … ve davalı … Dekorasyon İzolasyon Yapı Malzemeleri İnşaat Gıda Marketçilik Turizm Nakliye Otomotiv Akaryakıt Tekstil Elektronik San. Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 49.826,82 TL nisbi vekalet ücretinin davalı … ve davalı … Dekorasyon İzolasyon Yapı Malzemeleri İnşaat Gıda Marketçilik Turizm Nakliye Otomotiv Akaryakıt Tekstil Elektronik San. Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda açıkça okundu, anlatıldı.
07/10/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza