Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/303 E. 2021/454 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/303
KARAR NO : 2021/454

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR: ….
…..
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR: … .
….
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 08/04/2019
KARAR TARİHİ : 21/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2021
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında; davalı şirket yöneticisi …’in şirket yönetimi sırasında güven bozucu iş ve işlemler yaptığını, tarafların karşılıklı güvene dayalı ilişkilerini kötüye kullanarak şirketteki pay oranını usulsüz biçimde yükselttiğini, şirketi kötü yönettiğini ve hem şirketi hem de davacı ortaklarını zarara uğratıcı iş ve işlemler yaptığını ileri sürerek haklı sebeplerle müdürlük görevinden alınmasını hak ve talep etmiştir.
Davalı vekili beyanlarında ; şirketin iyi yönetilmediğinin doğru olmadığını, şirketin sürekli kar eden ve yükselen bir pozisyonda olduğunu, davacılardan ….’ın da bir dönem şirkette çalıştığını, işleyişi iyi bildiğini, taraflar arasında güven bulunduğunun doğru olduğunu, ancak müdür …’in ne şirketi ne de ortakları zarara uğratıcı iş ve işlemler yapmadığını ileri sürmüştür.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava limited şirket yöneticisinin haklı sebeple azli istemine ilişkindir.
Davalı … …San. ve Tic. Ltd. Şti. 1993 senesinde …, … … (…), … … ve … … tarafından kurulmuştur.
Davalı Şirket bir aile şirketi olup davalı … davacının dayısıdır.
Kuruluştaki pay durumu … … 2.160 hisse, … … 1.440 hisse, … 200 hisse, … … 200 hissedir.
2006 yılında … … tarafından 1.360 hisse kayınbiraderi olan davalı …’e devredilmiştir. Bu devir sonrası şirketteki pay durumu; … … 800 hisse, davalı … 1360 hisse, … … – 1.440 hisse, … 200 hisse, … … – 200 hisse olarak belirlenmiştir.
2015 senesinde dava dışı … … 1.440 hissesini kardeşi davalı …’e devretmiş ve şirketteki pay durumu; … 2800 hisse, … 600 hisse, … … 600 hisse olarak şekillenmiştir.
Davalı … şirkette hissedar olmadan önce 1999 tarihinde davalı şirkete Müdür olarak atanmış ve uzun yıllar Müdür olarak görev yapmıştır. Halen davalı şirketin yöneticisi davalı …’dir.
Davacının yöneticinin azli isteminde ileri sürdüğü sebepler özetlenecek olursa;
-Davalı …’in, davacı … …’un şirkete girmesini engellediği,
-Davalının kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak şirketi kendi tekeli haline getirdiği,
-Davacıya şirket yönetimi ve mali-fınansal konulara ilişkin hiçbir bilgilendirme yapılmadığı,
-Davalı tarafından davacının şirkette iş ve çalışma hürriyetinin engellendiği,
-Davalının şirket kurucu ortaklarından şirketin hisselerini hileyle üzerine aldığı,
-Davacı ve diğer ortaklar tarafından şirkete konulan 1.100.000,00 TL sermaye davalı tarafından kötüye kullanıldığı,
-Şirkete ödenen 1.100.00,00 TL tutarındaki para banka aracılığıyla yatırılmış olmasına rağmen, şirket kayıtlarına işlenmediği,
-Dava dışı … … hisselerini davalıya devrettikten sonra sermaye olarak konulan 1.100.000,00 TL paranın sermaye artışında kullanılarak hisselerin dengeli bir şekilde dağıtılacağı taahhüt edildiği halde bunun gerçekleştirilmediği,
-Müdürlük vazifesini yerine getirirken basiretsiz davranıldığı.
Yönetici genel kurulda alınacak bir kararla oluşturulan bir şirket organıdır.
Yönetici, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde şirketin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetici ile şirket arasındaki ilişki vekalet akdine dayanır.
Kural olarak yönetici seçmeye ve azle genel kurul yetkilidir. Kanundaki istisnalar saklı kalmak kaydıyla genel kurulun bu yetkisi devredilemez niteliktedir. Dolayısıyla Genel kurul dışında bir başka merciin yöneticinin azline karar verebilmesi için bu konuda yasada açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
Kanunda Limited Şirketler bakımında bu konuda TTK nın 630. maddesinde düzenleme getirilmiştir. Buna göre; kural olarak Limited Şirket Genel kurulu, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Ayrıca her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
Yönetici ile şirket arasındaki ilişki vekalet akdine dayandığından, yöneticinin şirket işlerini görürken özen ve bağlılık yükümlülüğüne uygun davranması gerekir. Yönetici yönetim faaliyetini icra ederken basiretli tacir gibi davranmalıdır.
Davalının özen ve bağlılık yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı, şirket faaliyetinde basiretli tacir gibi davranıp davranmadığı, kusuru ile yahut kasten şirketi zararlandırıcı iş ve işlemlerinin bulunup bulunmadığı hususları, mahkememizce atanan kayyım eliyle araştırılmış, bu konuda araştırma ve inceleme kayyım raporu ili sınırlı tutulmayıp uzman bilirkişi aracılığı ile şirket kayıtlarında inceleme yapılarak ayrı bir bilirkişi raporu da alınmıştır.
Gerek kayyım raporlarında gerekse bilirkişi raporunda davalı yöneticinin kusuru ile yahut kasten şirketi zararlandırıcı iş ve eylemlerinin bulunmadığı net bir biçimde saptanmıştır. Aksine şirket yıllar itibariyle büyüme gerçekleştirmiş, cirosu ve karlılık oranlarında artış gözlenmiştir. Bu sebeple davacının, müdürlük vazifesini yerine getirirken davalının basiretsiz davrandığına ilişkin iddiaları sabit görülmemiştir
Aynı şekilde, kayyım tarafından da tespit edildiği üzere davacının; şirkete ödenen 1.100.00,00 TL tutarındaki para banka aracılığıyla yatırılmış olmasına rağmen, şirket kayıtlarına işlenmediği iddiasının doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Bu paranın şirket kayıtlarına aktarıldığı, davacı tarafın duruşmalardaki beyanlarında da kabul edildiği üzere şirkete yatırılan bu paranın şirket tarafından iade edildiği, yalnızca faiz ve bir kısım hususlarda taraflar arasında ihtilaf ve bu konuda bir dava bulunduğu, bu yönüyle davalı yöneticinin şirketi ve diğer ortakları zararlandırıcı bir eyleminin bulunmadığı görülmüştür.
Davalı …’in, davacı … …’un şirkete girmesini engellediği, davacıya şirket yönetimi ve mali-fınansal konulara ilişkin hiçbir bilgilendirme yapılmadığı, davalı tarafından davacının şirkette iş ve çalışma hürriyeti engellendiği iddiaları da subuta ermemiştir.
Bu hususta davalı yönetici hakkında iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçundan açılan kamu davasında ceza mahkemesince beraat kararı verilmiştir. Zaten bir şirket ortağına şirket yönetimi ve mali-fınansal konulara ilişkin hiçbir bilgilendirme yapılmadığı gerekçesiyle iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun unsurlarının oluşabilmesine yasal olanak yoktur.
Zira Limited şirketin ortağının, Limited şirkete ilişkin TTK hükümleri ve Anonim Şirkete yapılan yollama nedeniyle, bilgi alma ve inceleme hakkı bulunduğu gibi, Genel Kurul toplantılarına katılma, Genel kurul öncesi şirket kayıtlarını inceleme, mali ve finansal konularda Genel Kurul da görüşme yapılmasını ertelenmesini isteme, aykırılıklar halinde bilgi alma hakkının kullanılması için mahkemeye müraccat ve hatta denetçi atanmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Yasanın ortaklara tanıdığı bu haklarla bilgi alma ve şirketi denetleme hakkı bulunduğu halde davacının bu iddiaları yerinde görülmemiştir. Pek tabi ki yöneticinin kötüniyetle anılan hususlarda ortağı sürekli yargıdan talepte bulunmaya zorlayacak davranışlarda bulunması yönetim yetkisinin kötüye kullanılması sonucunu doğurur ise de, davalının bu yönde eylemlerinin ve kötüniyetinin bulunduğunu ortaya koyabilecek yargıya intikal ettirilmiş bir olgu da bulunmamaktadır. Bu iddialar soyut kalmış, somut ve nesnel kabul edilmemiştir.
Davalı yöneticinin şirketin kurucu ortaklarından şirket hisselerini hileyle üzerine aldığı, kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak şirketi kendi tekeli haline getirdiği, dava dışı … …’un hisselerini davalıya devrettikten sonra sermaye olarak konulan 1.100.000,00 TL sermaye artışında kullanılarak hisselerin dengeli bir şekilde dağıtılacağı taahhüt edildiği halde bunun gerçekleştirilmediği iddiaları yönünden de değerlendirme yapılmalıdır.
Davalı … kuruluşta şirketin ortağı değildir. Ancak 1999 yılında şirkete müdür olarak atanmıştır. Şirkette ilk hissedarlığı ise 2006 yılında olmuştur. Davacının babası … … tarafından 1.360 hisse kayınbiraderi olan davalı …’e devredilmiştir. Bu devir sonrası … … da 800 hisse kalmıştır. Davalı … 1360 hisse ile büyük hissedarlardan birisi olmuştur. … … en büyük hissadarken bu devirle hissesini 800 hisseye kadar düşürmüştür, davalıya devrettiği hisse miktarı kendi çocukları olan davacı ve diğer ortak … …’un hisselerinden oldukça fazladır. Böyle bir devrin gerekçesi ya bedel karşılığı olmasına yada davalının uzun yıllar yürüttüğü müdürlük görevinde başarılı olması nedeniyle şirketin potansiyelini arttırmasına dayalı olmalıdır. Zira diğer ortaklar yurt dışında yaşamaktadır. Nitekim bu devirle ilgili uzun yıllar hiç bir ihtilaf çıkmamış, hali hazırda da herhangi bir dava da açılmamıştır.
2015 senesinde davacının annesi olan en büyük hissedar … … 1.440 hissesinin tamamını kardeşi davalı …’e devretmiş ve şirkette payı kalmamıştır. Bu devir sonrası ve halen şirketteki pay durumu; … 2800 hisse, … 600 hisse, … … 600 hisse olarak şekillenmiştir.
Davacı, … … tarafından yapılan bu devrin hileye dayalı olduğunu iddia etmektedir. Buna gerekçe olarak da; “davalı şirketin daha geniş pazarlara açılması, tanınırlığının ve müşteri portföyünün artması amacıyla davalı şirketin Yıldırım ilçesinden Organize Sanayi Bölgesi’ne taşınmasına karar verildiğini, yapılan araştırmalar neticesinde Hasanağa Organize Sanayi Bölgesi’nde şirkete uygun birkaç gayrimenkul bulunduğunu, ancak o dönem davalı şirketin bu şekilde bir yatırım yapmaya ve Hasanağa Organize Sanayi Bölgesindeki taşınmazları satın almaya malî gücü elvermediğini, davalı … tarafından Hasanağa OSB’den taşınmaz satın alınabilmesi için şirket kurucu ortaklarının şirkete para koyması gerektiğini, piyasa rayiçlerine göre şirketin 1.000.000,00 TL – 1.100.000,00 TL civarında mali yardıma ihtiyacı olduğunu, ancak bu şekilde taşınmazı satın alabileceğinin belirtilmesi ve davalının ısrarı üzerine davalı şirketin ihtiyacı olan parayı şirkete koymayı kabul ettiklerini, taşınmazın satın alındığını, sonrasında davalı şirkette sermaye arttırımı yapılmasının karalaştırılarak sermaye arttınmında, şirkete borç olarak verilen para, kendi adlarına sermaye artışında kullanılacak ve hisseleri yükseltilecekken bunun yapılmadığı” ileri sürülmüştür.
Her şeyden önce hileye yönelik ileri sürülen bu vakıalar kendi çerisinde tutarlı olmayıp çelişkilidir. Çünkü bir taraftan sermaye olarak konulan bu 1.100.000,00 TL ile taşınmaz alınacağı belirtilmiş davacının kabulünde olduğu üzere de taşınmaz şirkete alınmış, diğer taraftar da davacının beyanları ile de sabit olduğu üzere bu paranın yatıranlara davalı şirket tarafından iade edildiği, yalnızca faizle ilgili kısımda ihtilaf bulunduğu görülmüştür. Davacı … dava dilekçesinde belirttiği üzere 2012 yılında Türkiye’ye dönmüş, döndükten sonra davalı şirkette çalışmaya başlamıştır. Davacının deyimiyle “davalı şirkette çalışmaya başladıktan sonra, şirket müdürü …, davacının şirketi terk etmesi için elinden geleni yapmış, onu şirketten kovmuş sürekli baskı yapmış, sıradan vasıfsız bir çalışanmış gibi davranmış, şirket yönetimine ilişkin hiçbir bilgilendirme yapmamış, talep etmesine rağmen şirketin müşterileri ile tanıştırmamış, davacıyı şirketten uzak tutmaya çalışmış” olmasına ve 2012 yılından itibaren 3 yıllık süreçte bu olayların yaşandığı iddia edilmesine ve bu olaylar kötüniyet gerekçesi olarak sunulmasına rağmen şirkete 1.100.000,00 TL para verilmiş ve üstüne üstlük davacının Annesi … … 1440 hissesini davalıya devretmiştir. Tüm bu iddialar tutarlı ve mantıklı olmayıp oldukça çelişkilidir.
Diğer yönüyle de taşınmazın alınmasına ilişkin kararda en azından şirkete getirilen 1.100.000,00 TL nin sermaye artışında kullanılacağı ve bu şartla şirkete verildiğine ilişkin her hangi bir kayıt konulmamıştır. Şirkette 1.100.000,00 TL karşılığında sermaye artışı yapılacağı konusunda ve paranın bu şartlarla verildiği hususunda hiç bir delil bulunmamaktadır. Aynı zamanda taşınmaz satın alındıktan sonraki süreçte bu para yatıran taraflara da iade edilmiştir. Paranın salt borç olarak mı verildiği yoksa sermeye artışında kullanılmak şartıyla mı verildiğinde ihtilaf bulunmaktadır. Bu ihtilaf ise sermeye artışında kullanılmak şartıyla verildiğinin ispat edilmesiyle giderilebilecekken, bu husus anlatıldığı şekliyle ispatlanamamıştır. Bu konuda hiç bir delil bulunmamaktadır. Netice olarak çıkan sonuç; paranın iade alınması hususu hep birlikte değerlendirildiğinde şirkete borç verilmesinin söz konusu olduğudur.
2015 senesinde davacının annesi olan en büyük hissedar … … 1.440 hissesinin tamamını kardeşi davalı …’e devretmiş olması ile ilgili Bursa 2. Asliye Ticaret mahkemesinin dava dosyasında hileye dayalı devrin iptali davası bulunmaktadır. Bu devir ile … …’un şirkette hissesi kalmamıştır. Hileye yönelik iddialar yukarıda açıklandığı üzere sabit görülmemekle birlikte bu konu da nihai karar yargılamayı yapan 2. Asliye Ticaret mahkemesince verilecektir. Burada verilecek bir kabul kararı şirketin eski ortağı … … ile davalı … arasında pay sahipliği durumunda değişiklik yaratacak olup bunun davalı yöneticinin müdürlük görevi ile ilgisi bulunmamaktadır. Burada verilecek bir kabul kararı şirkette pay sahipliği durumunu değiştirecek olup işlem gerçek kişiler arası bir hukuki işlem olduğundan dava dosyamıza etki edecek bir durum bulunmamaktadır. Bu sebeple bu yargılama da verilecek kararın beklenmesine de gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca şunu da önemle belirtmek gerekir ki, davalı … şirkette hissedar değilken 1999 yılında şirket ortaklarının iradesi ile şirkete müdür olarak atanmış, o tarihten bu yana şirketin müdürü olarak görev yapmıştır. 2006 yılında kurucu ortak … … kendi iradesi ile 1.360 hissesini davalıya devretmiştir. Davacı … dava dilekçesinde belirttiği üzere 2012 yılında Türkiye’ye dönmüş, döndükten sonra davalı şirkette çalışmaya başlamıştır. Davacının deyimiyle “davalı şirketle çalışmaya başladıktan sonra, şirket müdürü …, davacının şirketi terk etmesi için elinden geleni yapmış, onu şirketten kovmuş sürekli baskı yapmış, sıradan vasıfsız bir çalışanmış gibi davranmış, şirket yönetimine ilişkin hiçbir bilgilendirme yapmamış, talep etmesine rağmen şirketin müşterileri ile tanıştırmamış, davacıyı şirketten uzak tutmaya çalışmış” olmasına ve 2012 yılından itibaren 3 yıllık süreçte bu olayların yaşandığı iddia edilmesine rağmen şirkete 1.100.000,00 TL para verilmiş ve üstüne üstlük davacının Annesi … … 1440 hissesini davalıya devretmiştir. 2012 yılından 2015 yılına kadar bu süreçler ve iddia edilen olaylar yaşanmasına rağmen şirkete 1.100.000,00 TL para verilmesi ve davacının Annesi … … 1440 hissesini davalıya devretmesi neden gerçekleştirilmiştir. Bu iddialar ve davalının kötüniyetine ilişkin açıklamalara rağmen bu işlemlerin yapılmasının tutarlı ve mantıklı bir tarafı bulunmamaktadır. … … 1440 hissesini davalıya devretmesi iradi bir işlemdir. Hile olgusunun bir kısım gerekçeleri olarak ileri sürülen davalının kötüniyetli davranışının bulunduğu iddia edilen 2012-2015 yılı arası eylemlere rağmen bir hisse devri yapılmış ise burada hileden değil iradi bir devirden söz edilir. Bu devir işleminde basiretli davranılmış mıdır, bu husus tartışmalıdır.
Kanaatimizce … … 1440 hissesini davalıya devretmesinden sonra davalının şirketteki payı 2800 olup hakim hissedar konumuna gelince şirket içi hakimiyetten kaynaklı anlaşmazlıklar yaşanmaya başlanmış ve davacı ve diğer ortakların davalı ile menfaat çatışmaları ortaya çıkınca eldeki davalar açılmıştır. 2012-2015 arası yaşandığı iddia olunan olaylara rağmen sessiz kalınması bu dönemde azil davası açılmaması da bu durumun göstergesidir.
… … 1440 hissesini davalıya devretmesinin basiretli bir davranış olmadığı davacı ve … … tarafından anlaşılınca hisse devrinin iptaline ilişkin dava ve eldeki dava açılmıştır. Burada yöneticinin azli için haklı sebeplerin bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.
Açıklanan gerekçelerle davalı yönetici yönünden sübuta ermeyen davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Davalı şirketin pasif husumet ehliyeti yönünden de davanın değerlendirilmesi gerekir. Dava mevcut yöneticinin azli istemine ilişkin olduğuna göre yasal hasım azli istenen yöneticidir. Davalı şirketin eldeki davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 03/04/2019 tarih 2018/… E. 2019/… K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 30/05/2018 tarih 2016/… E. 2018/…. K, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 17/04/2019 tarih 2018/… E. 2019/… K.)
Davalı şirketin pasif husumet ehliyeti bulunmadığından şirket hakkındaki red gerekçesi usulden olmalıdır.
Yürürlükte bulunan AAÜT m.3/2′ de düzenlenen, “müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” hükmü uyarınca ret sebebi farklı olan davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Denetim Kayyımı …’in görevinin sonlandırılmasına,
3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 44,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6-Davalı … .. Sanayi Ve Tic. Ltd. Şti. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okundu, anlatıldı.21/04/2021
Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza