Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/30 E. 2020/491 K. 14.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/30
KARAR NO : 2020/491

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : ……
VEKİLİ : Av. … …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. ……
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2019
KARAR TARİHİ : 14/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişki sebebiyle açık hesap şeklinde işleyen alışverişlerden dolayı 40.126,50 USD alacaklı olduklarını, bu alacağın tahsili için Bursa 14. İcra müdürlüğünün 2018/… sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafın takibe haksız biçimde itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmektedir.
Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmakta, sunulan belgelerin alacağın varlığını ispata yeterli olmadığını, dava konusu alacağın somut olarak açıklanmadığını davacı tarafa borçlu olmadıklarını bilakis alacaklı olduklarını kötü niyetli davacı aleyhine haksız takip tazminatına hükmedilmesini istediklerini ileri sürmektedir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Derdest dava Bursa 14. İcra müdürlüğünün 2018/… sayılı takip dosyasında davalının ödeme emrine itirazının iptali davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Davacı taraf takibe dayanak yaptığı muavin defter kayıtlarında yer alan faturalarda yazılı malları bir satış sözleşmesi kapsamında davalıya teslim ettiğini ispat etmelidir.
Davalı taraf savunmasında davacı ile aralarında bir hukuki ilişki bulunduğunu inkar veya ikrar etmemiş, sadece ispat külfetinin davacı üzerinde olduğuna vurgu yapmıştır. Ancak borcu açıkça inkar etmiştir. Davacı muavin defter dökümlerine dayandığına göre bir açık hesap ilişkisinin mevcudiyeti gerekir. Açık hesap, uygulamada cari hesap gibi işlediğinden süreç içinde kimi zaman satıcı, kimi zaman da alıcı alacaklı duruma geçer. Takip tarihindeki durumu anlamak için taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması uygun olacaktır. Nitekim her iki taraf da defter deliline dayanmıştır.
Mahkememizce resen seçilen mali müşavir bilirkişi 12.12.2019 tarihli raporunda her iki tarafın defterini de incelemiştir. Rapora göre taraflar arasındaki ticari ilişki her iki taraf defterinde de görünmektedir. Kendi cari hesap ve yevmiye defter kayıtlarına göre davacı 2016 yılında ticareti terk etmiştir. 2016 yılı sonu itibariyle kendi defterine göre 822.655,00 TL alacaklı görünmemektedir. Davacı bu tarihten sonra defter tutmamış, vergi dairesine kapanış bildirdiğinden sadece açık hesap tutmuştur. 2016 yılı sonuna kadar tuttuğu defterler usulüne uygundur. Davacı 2017 ve 2018 yıllarında yaptığı tahsilatları açık hesaba işlemiş, bazı iade çekleri de işleyerek nihai olarak kendi beyan ve hesabına göre 547.088,37 TL alacaklı kalmıştır.
Davalı taraf başlangıçta 2015 ve 2016 yıllarına ait defterlerini sunmamıştır. Davalı kendi defterinde 2017 yılı başındaki devir kaydına göre 288.992,00 TL borçlu durumdadır. Bu durumda taraf defterleri arasında uyumsuzluk söz konusudur. Defterler birbirini teyit etmemektedir. Üstelik davalı kendi defterine göre 2017 yılı sonunda 424.906,34 TL, 2018 yılı sonunda 390.445,32 TL alacaklı durumdadır.
Rapora itirazlar dikkate alınarak ve davalıya 2015-2016 yılları defterlerini sunması için süre verilerek bilirkişiden ek rapor alınmıştır. 06/04/2020 tarihli ek raporda davalının 2016 yılı kayıtlarında 73.500,00 TL tutarında mükerrer ödeme yer aldığı belirlenmiştir. Sonuç itibariyle 2016 yılı sonu bakiyeleri birbiri ile uyumsuzdur. Davacı kendi defterine göre 822.665,90 TL davalı kendi defterine göre 288.992,10 TL alacaklıdır. Davalının defterlerindeki 73.500,00 TL tutarlı mükerrer kayıt davalı defterlerinin sıhhatini şüpheye düşürmüştür. Ancak davacının dayandığı 2016 sonrası kayıtlar da resmî defter kayıtları değildir. Bu defterlere göre ne davacının ne de davalının haklı olduğunu söylemek imkanı vardır.
Bilindiği gibi taraf defterlerinin delil olabilmesi için bazı şartlar vardır. HMK’nın 222/3 maddesine göre “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” Somut olayda bu şartlar gerçekleşmediğinden davanın sadece defter delili ile ispatı mümkün görülmemiştir.
Her iki tarafın da ispat edemediği veya mahkememize bildirmediği gerçekler bulunduğu değerlendirilmiştir. Davalının ticaretten çekilen davacıya fazla fazla ödeme yapması ve alacaklı kaldığı halde ses çıkarmaması olağan ticaret kuralları ile bağdaşmaz. Her iki taraf da kayıt dışı çalışmaktadır. Davacı tarafın da ticareti terk ettikten sonra yaptığı tahsilatları resmî olarak bildirmediği görülmektedir. Üstelik davacı bir yandan ticareti terk ettikten sonraki davalı kayıtlarını kabul etmemekte, bir yandan bu tarihten sonraki kendi kayıtlarına itibar edilmesini istemektedir. Davacı kendi defterine göre 08/08/2018 tarihi itibariyle 547.088,37 TL alacaklı olduğu halde neden 40.126,56 USD (dava tarihindeki kura göre 221.839,69 TL) talep ettiğini de açıklamamıştır.
Eldeki dava eğer bir alacak davası olsaydı karşılıklı kaydedilen faturalar ve teyit edilen ödemeler dikkate alınarak, bir taraftaki eksik fatura kaydının ispat külfetini faturaya dayanan tarafa, diğer taraftaki eksik ödeme kaydının ispat külfetini ödeme yaptığını söyleyen tarafa yükleyerek sonuca ulaşmak mümkün olabilirdi. Ancak eldeki dava bir alacak davası değil, itirazın iptali davasıdır. İtirazın iptali davasında takip talebine sıkı sıkıya bağlılık kuralı geçerlidir. Davacı taraf dolar cinsinden alacak ileri sürmüşse de, ne kendi defterinde ne de davalı tarafın defterinde ticaretin yabancı para cinsinden yapıldığına dair kayıt mevcuttur. Davacı taraf Türk Lirası bazında bir miktar alacaklı olsa bile yabancı para cinsinden alacaklı olduğunu ispatlayamamıştır. Davacı davalı ya dolar cinsinden yabancı para ile mal sattığını dava dilekçesinde açıkça göstermediği gibi hem bilirkişi kök raporunda hem de ek raporunda ticaretin yabancı para cinsinden yapıldığına dair kayıt bulunmadığına ilişkin bilirkişi görüşüne karşı açık bir beyan da ileri sürmemiştir. O halde davacı taraf döviz cinsinden alacaklı olduğunu ispat edememiştir.
Bu davanın reddi davacı tarafın alacaklı olmadığı konusunda kesin hüküm teşkil etmez. Zira itirazın iptali davasındaki “takip talebine sıkı sıkıya bağlılık” ilkesi çerçevesinde dava reddedilmiştir. Davacının satış sözleşmesinden kaynaklanan açık hesaptan dolayı alacaklı olduğunu ileri sürerek alacak davası açması mümkündür. Temel hata gerekçesi gösterilmeden ve ispat edilmeden USD cinsinden takip yapılmasıdır.
Yukarıdaki izahat çerçevesinde yeterince ispat edilen davanın reddine karar verilmiş, ancak davacı tarafın takipte kötü niyetli olduğu konusunda kesin bir kanaate ulaşılamamıştır. Bilakis ispat edilemese bile tartışmalı bir durumun mevcudiyeti ortadadır. Bu sebeple davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
Davanın reddine,
Şartları oluşmadığından davacı aleyhine haksız takip tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL harcın başlangıçta alınan 2.831,55 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 2.777,15 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 23.978,78 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Arabuluculuk sürecinde ödenen 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okundu, anlatıldı. 14/09/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza