Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
….. TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/157 Esas
KARAR NO : 2022/746
HAKİM : …..
KATİP :…..
DAVACI :…..
VEKİLİ : Av. …..
DAVALI : 1…..
VEKİLİ : Av…..
DAVALI : 2- …..
VEKİLİ : Av…..
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/02/2019
KARAR TARİHİ : 22/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde;Müvekkilinin evinin önünden yolun karşısına geçmek üzereyken 19.01.2018 tarihinde sağdan gelen davalı sevk ve idaresinde olan… Plaka sayılı aracın çarpması sonucu yaralanmış ve ameliyat geçirmiş olduğunun, Uzunca bir süre kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma girmiş ve borç harç kendine baktırmış bakıcı yardımı ile yaşamına devam etmiş olduğunun, Davalı şahsın ilk zamanlarda yardım edeceği vaadinde bulunmuş bir kez 1.200 TL bakıcının bir aylık bakım parasının bir kısmını vermiş fakat sonrasında bir müddet ekmek makarna haricinde yardımı olmamış, bakıcı için yardım istenmiş fakat yardım yapmamış olduğunun, müvekkilinin maddi ezginti ve 2 kez ameliyat olması ve akabinde Bakıcı yardımıyla hayatını idame ettiriyor olması sebebiyle fazlaya dair hak ve alacakları ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL Maddi tazminatın ve olay tarihinden isleyecek olan Ticari faizin davalılardan müşterek müteselsilen tahsilini, 30.000 TL Manevi Tazminatın ve olay tarihinden isleyecek yasal faizin davalı…’dan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Sigorta vekili cevap dilekçesinde;Davaya konu konu 16BVD15 plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 311000052220272 Poliçe Nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile teminat altına alınmış olduğunu, davacı tarafın işbu dava öncesi müvekkili şirkete başvuru yaptığını, dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddinin gerektiğini, her ne kadar arabulucuya başvuru yapıldığı iddia edilmişse de arabulucuya yapılan başvuru KTK’de yer alan dava şartının yerine getirilmesi anlamı taşımamakta olduğunu, bu yüzden dava şartı yokluğu sebebiyle işbu davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiğini dile getirerek davanın reddini talep etmiş ayrıca davacı tarafın sürekli bakıcı ihtiyacı bulunduğunu gösterir hiçbir delilin bulunmadığını bu sebeple bakıcı gideri taleplerinin reddinin gerektiğini, maluliyet oranlarına göre %69 maluliyet oranının altında ortaya çıkan kalıcı sakatlık sebebiyle talep edilen bakıcı giderlerinden davalı müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını dile getirmiştir.
Davalı… vekili cevap dilekçesinde;Dava dilekçesinde bulunması gereken zaruri hususların dava dilekçesinde bulunmadığını, bu nedenle davanın açılmamış sayılması gerektiğini, daha öncesinde ise davalı sigorta şirketine başvurunun yapılmasının gerektiğini, bahse konu ve davalı tarafından yerine getirilmeyen başvurunun zorunlu dava şartı olduğunu, diğer davalı sigorta şirketine söz konusu başvurunun yapılıp yapılmadığının sorulmasını, yapılmış ise eldeki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu alacağın kabul anlamına gelmemek kaydıyla zamanaşımına uğramış olduğunu, davacı tarafın ikame etmiş olduğu davada kötü niyetli olduğunu aleyhine disiplin para cezası verilmesinin gerektiğini ayrıca davacının delillerini taraflarına tebliğ ettirmediğini, davacı, bütün zararlarının karşılandığını, herhangi bir şekilde şikayetçi ve davacı olmayacağını beyan eden imzalı dilekçesi ile müvekkilini ibra ettiğini dile getirerek davanın esas yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe; Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Zamanaşımı itirazları sebebiyle yapılan değerlendirmede; 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu kaza 19/01/2018 tarihinde gerçekleşmiş olup davanın açılma tarihi ise 28/02/2019’dur. Davaya konu trafik kazası sonucu davacı yaralanmış olmakla taksirle yaralama eylemi için ceza zamanaşımı süresi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıldır. Buna göre uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımı itirazları yerinde değildir.
Sürücü… sevk ve idaresindeki… plaka aracıyla geliş ve gidiş yönlü Şehit Asteğmen Murat Oksan ALTANAY Caddesi üzerinde yolun sağ şeridini takiben Namazgah Caddesi istikametinden Teferrüç Mahallesi istikametine seyri esnasında No-57 önüne geldiğinde seyir yönüne göre yolun solundan sağına geçmek için yürüyen ve yolun ortasına kadar gelmiş olan yaya…’ ya çarpması neticesi yaya…’ nın yaralanması ile sonuçlanan dava konusu trafik kazası meydana gelmiştir.
Adli Trafik Bilirkişisi …..’ün 22.01.2021 Tarihli Bilirkişi Raporunda,…Plaka Sayılı Araç Sürücüsü Davalı…’ nın: Dava konusu trafik kazasında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 52/1-b ve aynı kanunun 81. Maddesini ihlal ettiğinden % 25 (Yüzde Yirmi Beş) oranında, Davacı Yaya…’ nın; Dava konusu trafik kazasında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 68/1-b maddesini aynı kanuna bağlı yönetmeliğin 138/b Maddesini ihlal ettiğinden % 75 (Yüzde Yetmiş Beş) oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Rapor içeriğinde; Yaya…’ nın, kaza mahalli yerde Şehit Asteğmen Murat Oksan ALTANAY Caddesi No-57 önünden yolun karşısına geçmek istediği noktanın 20 metre üst tarafında Küçük Sokak kavşağı bulunmasına rağmen güvenli geçiş için bu kavşağı kullanmadığı, kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere sağ tarafından kendisine yaklaşmakta olan sürücü…’ nın idaresindeki… plaka sayılı otomobili görmesine rağmen karşıya geçebilirim düşüncesiyle yolda yürümeye başladığı, kendisine yaklaşmakta olan bu aracın hız ve mesafesini dikkate almadan yolun karşısına geçmek istediği esnada davalı sürücü…’ nın yönetimindeki aracın sol yan ayna kısmının kendisine çarpmasına maruz kaldığı anlaşılmakla, kazanın oluşumunda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile Asli Derecede kusurlu olduğu; … plakalı araç sürücüsü…’nın ise, kaza mahalli Şehit Asteğmen Murat Oksan ALTANAY Caddesi üzerinde seyir yönüne göre yolun çıkış eğimli olduğu Namazgah Caddesi istikametinden Teferrüç istikametine seyri esnasında, No-57 önüne geldiğinde, seyir yönüne göre yolun solundan sağına geçmek için yolda yürüyen ve yolun ortasına kadar gelmiş olan yaya…’ yı çarpma anından önce kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere yol üzerinde görmesine rağmen, çarpmayı önlemek için zamanında etkili fren ve manevra tedbirine başvurmadığı, yolun seyir yönüne göre çıkış eğimli ve virajlı olmasını göz önüne alarak aracının hızını mahal şartlarına göre ayarlamadığı, zararlı sonucun meydana gelmemesi için kendisinden beklenen şehir içi trafik akışının gerekli ve zorunlu kıldığı asgari kontrol, dikkat ve özeni göstermediği anlaşıldığından dava konusu trafik kazasının oluşumunda Tali Derecede kusurlu olduğu belirtilmektedir.
Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nın 07.11.2021 Tarihli, 476 Sayılı Raporunda; 19/01/2018 tarihli trafik kazasında meydana gelen sağ dizdeki kırık neticesinde meydana gelen diz eklem hareket kısıtlılığı arazının; 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı resmi gazetede yayınlanan özürlülük ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında Tablo 3.9’a göre değerlendirilmesinde; diz eklem hareket kısıtlılığına bağlı şahsın özür oranı %5 olduğuna göre; şahsın 19/01/2018 tarihli trafik kazası ile illiyetli özür oranının %5 olduğu, Kazada meydana gelen kırığın iyileşme süresinin ameliyat tarihinden İtibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
U.Ü A.T. A.B.D’nın 07.11.2021 Tarihli, 476 Sayılı Raporunda 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı resmi gazetede yayınlanan özürlülük ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre değerlendirme yapıldığı görülmüştür. Yüksek Yargının ilkesel kararlarında, mağdurun efor kaybının belirlenmesinde dönemsel mevzuat uygulamalarına yer verilmiştir. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2021/2620 Karar Numarası: 2021/2238 Karar Tarihi: 02.06.2021 ilamında; haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerektiği, söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Kazanın 19/01/2018 Tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası yürürlükte bulunan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanması yerinde olmuştur.
Davacının talep edebileceği maluliyet tazminat alacak miktarları yönünden bilirkişi raporu alınmıştır. Aktüer bilirkişi 15/03/2022 tarihli raporunda; davacının geçici iş göremezlik dönemi zararının 1.834,47 TL, sürekli iş göremezlik dönemi zararının 1.295,51 TL olacağı, davacı tarafın bakıcı gideri zararının 3.061,16 TL olacağını ifade etmiştir. Bu hesaplama TRH 2010 hesaplama tekniğine göre hazırlanmış olup yerleşik yargıtay uygulamalarına da uygun olduğundan mahkememizce hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur. (“TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, Esas No: 2020/10352,Karar No: 2021/2596) Kaza mağduru davacının aktif çalışma dönemini geride bıraktığı bu sebeple geçici iş göremezlik döneminde bir zarar kaybı oluşmayacağı tespit edilmiştir. Yüksek yargının son ilke kararlarında, gelir getiren bir işte çalışmayan kişilerin geçici iş göremezlik zararı ile ilgili talebinin reddine karar verilmesi gerektiğine işaret etmektedir. (Y4HD 10/06/2021 tarih 2021/2728 esas 2021/2749 karar sayılı ilamı). Bu nedenle davacının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin talebi reddedilmiştir.
Davalı… vekili 01/02/2018 tarihli ibraname dosyaya ibraz ederek müvekkilinin hukuki sorumluluğunun bulunmadığını iddia etmiştir. İbranamede; “19/01/2018 tarihinde Bursa Yıldırım Şehit Asteğmen Okşan Cad. De meydana gelen kazada… tarafından bütün maddi masraflarım karşılanmıştır. Kendisinden herhangi bir şekilde şikayetçi ve davacı olmayacağımı ibraz ederim” ifadelerine yer verildiği ve davacı adı soyadı altında davacı imzasının bulunduğu görülmektedir. KTK’nun 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasanın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınmalıdır. (Y4HD 2021/9391 esas 2022/3614 karar sayılı ilamı). Davacı vekili 30/05/2019 havale tarihli beyan dilekçesinde, ibraname hükümlerini kabul etmediklerine dair açıkça beyanda bulunmuştur. İbranamenin geçersizliği hak düşürücü süre içerisinde davacı tarafça ileri sürülmüş olmakla mahkememizce ibranamenin geçerli olup olmadığının irdelenmesi gerekmiştir. Öncelikle ibranamede alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi gerekir. Zira ödenen miktarın ne olduğu, zarar miktarı ile ödenen miktar arasında fahiş fark bulunup bulunmadığı denetlenebilmelidir. Sunulan ibranameye baktığımızda bu hususun tespiti mümkün görünmemektedir. Net ifadeler ibranamede yer almamaktadır. Davacının yaşı da dikkate alındığında genel muğlak ifadeler barındıran ibraname davalıları sorumluluktan kurtarmaz. Bu nedenle ibranamenin geçerli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacılar maddi tazminat talebi dışında manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Manevi tazminatın belirlenmesi konusunda ise; hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözönünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)Kaza sebebiyle yaralanan davacının manevi zarara uğradığı konusunda tereddüt yoktur. Hayatın olağan akışına uygun bulunan acı ve üzüntü manevi tazminata temel teşkil edecektir. Ancak tazminat hesaplanırken tarafların kusuru, zararın ağırlığı gibi durumlar nazara alınarak davanın kısmen kabulü uygun görülmüştür. Bu ilkeler dikkate alınarak yaralanmanın niteliği de göz önüne alındığında 3.000,00 TL manevi tazminat alacağına hükmedilmiştir.
Tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1- Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,
Davacı tarafın geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Davacının 1.295,51 TL sürekli iş göremezlik ve 3.061,16 TL bakıcı giderinden ibaret toplam 4.356,67 TL maddi tazminatın davalı… yönünden kaza tarihi olan 19/01/2018 tarihinden, davalı … … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihi olan 28/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müteselsilen alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
Davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, 3.000,00 TL manevi tazminatın davalı…’dan kaza tarihi olan 19/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 502,53-TL harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 3.068,10-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre 564,22-TL’sinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kabul edilen maddi tazminat yönünden; Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesine göre belirlenen 4.356,67-TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Kabul edilen manevi tazminat yönünden; davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT md. 10/1-4, 13/2 hükümleri gereğince belirlenen 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Reddedilen maddi tazminat yönünden; davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT md.13/3 hükmü gereğince belirlenen 4.356,67- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Reddedilen manevi tazminat yönünden; davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT md.10/2-4 hükmü gereğince belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı… vekilinin yüzüne karşı davalı sigorta şirketinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022
Katip …..
☪e-imzalı
Hakim …..
☪e-imzalı