Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/141 E. 2021/375 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/141 Esas – 2021/375
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/141
KARAR NO : 2021/375

BAŞKAN : ..
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACILAR : 1- … SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
2- ….SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. ADEM BAŞTÜRK

FERİ MÜDAHİL …. BANKASI ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL : ….BANKASI A.Ş.
VEKİLİ : Av. .

FERİ MÜDAHİL : …BANKASI ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL : …. BANKASI A.Ş
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL : T…. BANKASI A.Ş.
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL :
VEKİLİ :

FERİ MÜDAHİL/: ….BANKASI ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. ,

FERİ MÜDAHİL : ,,,,, ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. ,

DAVA : Adi Konkordato
DAVA TARİHİ : 22/09/2019
KARAR TARİHİ : 02/04/2021
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : davacı vekili dava dilekçesinde davacı şirketilerin inşaat sektöründe iskele hizmeti alanında faaliyette bulunduğunu şirketilerin mali tabloların incelenmesi neticesinde döviz kurlarındaki artış ve dalgalanmalar, faiz oranlarının artması, nedeniyle davacı şirketlerin gelir gider dengesi ve nakit akışlarındaki bozulmaların şirketlerin faaliyetini ve ekonomik güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle geçici mühlet talebinde bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde ;
Davacı vekili dilekçesine eklediği konkordato ön projesinde davacının teklifinin vade konkordatosu olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacılar kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve konkordatoya tabi ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti tasdik kararına takip eden üçüncü ayın sonunda başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde garameten alacaklılara ödenmesi şeklinde proje düzenlenmiştir.
Adi konkordato, iflasa tabi olup olmadığına bakılmaksızın, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun borçlarını proje ile belirli bir vade veya indirim yoluyla yeniden yapılandırabilecekleri bir hukuki imkandır. Konkordato geçici mühleti başarıya ulaşma ihtimalinin olması durumunda borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir ve ilan edilir.
Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen borçlu veya borçlunun iflasını isteyebilecek alacaklılardan biri, Asliye Ticaret Mahkemesine vereceği dilekçesine İİK m. 286’ da sayılan belgeleri de ekleyerek konkordato mühleti talebinin kabul edilmesi hususunda bir başvuru yapabilir.
Konkordato talebine eklenecek belgeler Madde 286 da sayılmıştır, bunlar aşağıda belirtilenlerdir;
a) Borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini gösteren konkordato ön projesi.
b) Borçlunun malvarlığının durumunu gösterir belgeler;
c) Alacaklıları, alacak miktarlarını ve alacaklıların imtiyaz durumunu gösteren liste.
d) Konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tablo.
e) Konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşeceği hususunda makul güvence veren denetim raporu ile dayanakları.
Mahkeme talep ile birlikte İİK m. 286’ daki belgelerin eksiksiz olduğunu tespit ettikten sonra borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet verir. Burada mahkemece yapılacak inceleme şekli bir inceleme olup talepte ve sunulan belgelerde bir eksiklik bulunmuyorsa borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet vermek gerekmektedir. Bu aşamada mahkemec üç aylık geçici mühlet kararı verilirken içerik ve sunulan bilgilerin sıhhati ve gerçekliğinin denetlenmesi mümkün değildir. Mahkeme geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi konkordato komiseri görevlendirilerek denetlenir (İİK m. 287/3). Verilen bu geçici mühlet, borçlunun veya komiserin talebiyle iki ay daha uzatılabilir (İİK m. 287/4). Komiser mühletin sonunda mahkemeye bir rapor sunar. Bu rapor neticesinde mahkeme konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğuna kanaat getirirse, borçluya bir yıllık kesin mühlet verir (İİK m. 289). Bu bir yıllık kesin mühlet, sürenin dolmasından önce komiser veya borçlunun talebiyle altı aya kadar daha uzatılabilmesi mümkündür. Mühletlere ilişkin mahkemece verilen tüm kabul kararları ve tedbirlere ilişkin kararlar kesin niteliktedir. Bu kesinlik nihai karar sonrasında da kanun yolu aşamasında bu hususların istinaf sebebi yapılamamasını da kapsar. (İİK’nın 287/son maddesi uyarınca geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi aynı Kanun’un 293/1. maddesine göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.Bu iki düzenleme kanunyollarını sadece bu kararların verildiği tarihte değil yargılama sonunda verilen nihai karar aşamasında da kapatmıştır. Açıklanan nedenlerle her iki alacaklı vekilinin istinaf dilekçesinin bu yöne ilişkin kısımlarının reddine karar vermek gerekmiştir Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1403 – 2020/1401)
Davacıların konkordato başvurusu ve başvuruya eklediği İİK m. 286 da sayılan belgelerin eksiksiz olduğu görüldüğünden davacı borçlulara 22/02/2019 tarihi itibariyle üç aylık geçici bir mühlet verilmiştir.
İİK m. 289/3 gereği, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde, borçluya bir yıllık kesin mühlet süresi verilir hükmü uyarınca geçici mühlet içerisinde yapılan incelemeler ve konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı denetlenmiştir. Mahkememizce, komiser raporu ve alacaklıların da itirazları değerlendirilmiş, borçluların teklif etmiş olduğu konkordato şartlarına göre borçlarını ödeme ihtimalinin olduğu ve teklif edilen konkordatonun borçlunun ödeme kabiliyetine tekrar kavuşma amacına hizmet ettiği yolunda kanaatine ulaşılmıştır ve borçlulara 09/07/2019 tarihinde bir yıllık kesin mühlet verilmiş ve bu mühletin 03/10/2020 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına karar verilmiştir. Kesin süre içerisine Covid-19 salgını nedeniyle 7226 sayılı kanun kapsamında salgında geçenverilen kesin mühlete isabet eden ve 7226 sayılı kanun kapsamında geçen toplam 86 günlük durma süresinin davaya verilen kesin mühlete eklenmesine, karar verilmiştir. Geçici 1. Maddenin b bendi uyarınca; “9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu iletakip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamdahâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler…durur.” 2. Bentte ise kapsam dışı haller sayılmış olup, konkordatoya ilişkin süreler kapsam dışı haller arasında sayılmamıştır. Bu madde de İİK da düzenlenen tüm sürelerin duracağı açık bir biçimde düzenlenmiştir. İcra İflas kanununda düzenlenen konkordato ve konkordatoya ilişkin sürelerin de bu açık hüküm karşısında duracağında kuşku yoktur. (Durna, Ümit Erkan: Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle yargıda duran sürelerin konkordato kurumundaki mühlet ve süreler açısındandeğerlendirilmesi,14.05.2020) (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1232 – 2020/1402).
Kesin mühletin ilanından sonra, İİK m. 299’a göre konkordato komiseri tarafından yapılacak ilanla alacaklıların alacaklarını bildirmesi istenir ve komiser bildirilen alacakların kayıtlarını yapar. Borçlunun bilançosunda veya alacaklılar listesinde kaydı yer almayan alacaklının konkordato projesi kapsamında yer alabilmesi için alacağını komisere bildirmesi gerekmektedir.
Borçlunun bilançosunda kayıtlı alacaklıların ilan tarihinden itibaren alacaklarını bildirme zorunluluğu bulunmamaktadır (m. 299). Bu şekilde, bilançoda yeralan alacaklar ve ilan yoluyla bildirilen alacaklar olmak üzere alacaklılar iki bölüm oluşturmaktadır.
Alacaklılar, komiser tarafından yapılacak ilânla, ilân tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde alacaklarını bildirmeye davet olunur ve komiserin bu ilanı (m. 299), İİK m. 288’deki usule uygun şekilde yaptırması gerekecektir. İlanın mahkemece kesin mühlet kararının verilmesinden sonraki zaman diliminde komiser tarafından yapılması gerekir.

Burada borçlunun bildirdiği alacak tutarı ile alacaklının iddia ettiği tutar arasındaki fark miktarı çekişmeli alacak düzeyindedir. İİK’nun 302.maddesinin 4.fıkrasına göre ;”çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümler saklıdır.”
Buradaki hükümden çekişmeli olan alacakların tamamı hakkında bir alacak yargılaması yapar gibi mahkemenin belirleme yapma yükümlülüğü bulunduğu sonucu çıkartılmamalıdır. Böyle bir durumda çekişmeli alacakların araştırılması yoluna gidilecek olursa konkordatoya ilişkin sürelerin yasada sınırlı olarak belirlenmiş olması da dikkate alındığında alacaklar hakkında yargılama yapar gibi araştırma yapmak konkordato yargılama usulüne aykırıdır. Dosya üzerinden basit bir belirlemeyle karar verilebilir olan çekişmeli alacaklarla ilgili mahkemece karar verilebilirse de çoğu kez banka kredisinden yahut ticari alışverişte tarafların defter ve kayıtların araştırıldığı itirazın iptali ve menfi tespit davalarında alacağın miktarının net bir biçimde belirlenebilmesi çoğu zaman birden fazla kez bilirkişi incelemesi ve yıllar süren yargılamalara konu olduğu düşünüldüğünde dosya üzerinden basit belirlemelerle karar verilebilecek haller dışında konkordato oylamasına ve nisabına etki edebilme ihtimali bulunan ve belirlenmesi yargılamayı gerektiren çekişmeli alacakların oylamada dikkate alınması yönünde delil araştırması yapılmak suretiyle müspet karar verilmesi doğru olmayacaktır.
Bu konuda örnek verilecek olunursa; ilama dayalı olan, kesinleşmiş takibe yahut kambiyo senedine dayalı olan alacaklar gibi çekişmeli alacaklar yönünden alacaklılar toplantısında hesaba katılması bakımından bu hususta müspet karar verilip verilmemesi yönünde değerlendirme yapılması heyetimizin uygulaması olarak belirlenmiştir. Bunun dışında ki önemli nitelikte delil araştırması gereken ( keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yapılması gibi) çekişmeli alacaklar için araştırma yapılarak karar verilmesi konkordato yargılama usulüne tezat teşkil edeceğinden bu türden çekişmeli alacaklar toplantı nisabında dikkate alınmaması heyetimizce uygun bulunmuştur. Ayrıca bu alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacak yönünden tasdik kararının ilanından itibaren 1 ay içerisinde dava açma hakkı da saklıdır. Dolayısıyla çekişmeli alacak sahibinin haklarının olumsuz etkilenmesinden de söz etmek mümkün değildir. ( Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkan sağlanmıştır (İİK m.308/b). Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1401 – 2020/1372 ) (Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-karar No: 2020/715 – 2020/701)
Bu hususta süreç içerisinde mahkememizce 19.02.2021 tarihli ara karar ile çekişmeli alacaklar hakkında karar tesis edilmiştir.
Türkiye Katılım Finans bankası vekili duruşmada, alacak tutarlarının 584.048,57 TL bugün itibariyle alacaklarının bulunduğunu, bunun içerisinde mahkeme ve icra dosyası giderlerinin bulunmadığını, takibin kefil aleyhine yapıldığını, borçlu şirket adına yapılamadığını, belirttiğimiz tutar bugüne kadar vade farklarının dahil edilmiş olduğu rakam olduğunu belirtmiştir.
Konkordato komiserinin görüşü alınmış ve Türkiye Finans Katılım bankasının konkordato nisabında 504.300,95 TL olarak baz alındığı, tasdik duruşması tarihine kadar faiz bu tutarın içerisinde olması mümkün olmadığı açıklanmıştır.
Türkiye Finans Katılım Bankasının 80.000,00 TL tutarındaki çekişmeli alacak tutarının banka kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve faiz hesaplamalarından farklılık oluştuğu, aradaki fark tutarının toplantı nisabına etki etmediği gibi alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı bulunduğu gözetildiğinde toplantı nisabının belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı açıklanmıştır.
Çekişmeli alacaklarla ilgili alacaklılar toplantısı öncesinde mahkememizce ara karar tesis edilmişse de Yapı Ve Kredi Bankası A.Ş. Mahkememize ayrıca beyanda bulunarak 05.04.2019 tarihi itibariyle; davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden 145.969,61 TL , davacı Fener İskele San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden 412.908,16 TL olmak üzere toplam 558.877,77 TL alacağı bulunduğunu belirtmiştir. 30.03.2021 tarihli Konkordato Komiserliği Gerekçeli Raporu ile; banka alacakları davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden 328.555,41 ve davacı Fener İskele San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden 134.161,95 TL olmak üzere 462.717,36 TL olarak belirlendiği belirtilerek banka alacaklarının konkordato nisabına eksik olarak kaydedildiğini ileri sürmüştür. Çekişmeli alacak tutarının banka kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve faiz hesaplamalarından farklılık oluştuğu, aradaki fark tutarının toplantı nisabına etki etmediği gibi alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı bulunduğu gözetildiğinde toplantı nisabının belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.
Kaldı ki gerek Yapı Ve Kredi Bankası A.Ş’nin gerekse Türkiye Finans Katılım Bankasının çekişmeli alacak tutarları toplantı nisabına olumsuz etki etmemektedir. Bu halde dahi yasanın öngürdüğü alacak çoğunluğu sağlanmaktadır. Çekişmeli alacak iddiasında bulunan alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı saklı bulunduğundan bu alacaklıların zararına bir durum da söz konusu değildir. Zira çekişmeli alacakların toplantı nisabında ne oranda dikkate alınacağına ilişkin kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir ve ileride İİK 308/b maddesi uyarınca açılacak bir davada verilecek hükümleri yasa koyucu saklı tutmuştur.
Çekişmeli alacaklarla ilgili alacaklılar toplantısı öncesinde 19/02/2021 tarihli ara karar tesis edilmiştir.
Komiser aracılığı ile konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra, ilanla konkordato projesini müzakere etmek üzere alacaklılar toplantıya davet edilmiş, ilânın birer sureti adresi alacaklılara posta ile gönderilmiş, toplantı günü ilandan en az on beş gün sonra 11/03/2021 tarihinde yapılmıştır.
Davacılar kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 01/06/2021 tarihinden başlamak üzere aylık eşit taksitler halinde 36 ay vade ile alacaklılara ödenmesi şeklinde proje düzenlenmiştir.
11/03/2021 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısı ve sonra iltihak süresi içerisinde katılım sağlanarak davacı Fener İskele San Tic Ltd Şti bakımından 9 alacaklıdan 5 alacaklı, Fener Çelik İskele San Tic Ltd Şti bakımından 3 alacaklıdan 2 alacaklı projesine kabul oyu vermiştir. Davacılar birbirinin borçlarına kefil olmuştur bu sebeple davacıların alacaklı sayıları ve alacak tutarları eşit olacaktır. Buna göre her iki davacı şirketin konkordatoya tabi 9 alacaklıdan 5 alacaklı projeyi kabul etmiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 6.290.578,35 TL alacak tutarının da 4.626.437,02 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %55,56’lık oranına alacak miktarının ise %73,55’lık oranına tekabül etmektedir. Bu sebeple davacıların alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir.
Davacıların rehinle teminat altına alınmış borları bulunmaktadır. Kural olarak rehinle temin edilmiş olan alacaklar, (298 inci madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılacaktır) konkordatoya tabi olmadığından toplantı nisabına katılmazlar.
Burada bir borcun rehinle teminat altına alınan bir borç olarak kabul edilmesi için rehinli malın borçluya ait olup olmayacağı tartışmalıdır.
Doktrinde bir kısım yazarlar rehinli malın borçluya ait olmasını zorunlu kabul ederken, bir kısım yazarlar ise rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılmasını kabul etmişlerdir.
Uygulamada ilk başta Bölge Adliye mahkemelerince 7101 sayılı yasadan önceki konkordatoya ilişkin İİK düzenlemelerinin yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay kararlarında rehinli malın borçluya ait olması gerektiği (Bknz.Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamı) kabul edildiğinden Bölge Adliye mahkemelerince de rehinli malın borçluya ait olması gerektiği kabul edilmiştir.
Ancak daha sonra doktrinde önemli bir yer tutan görüş benimsenerek bir kısım bölge adliye mahkemelerince rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılmasını kabul etmişlerdir.
Bu hususta 16.10.2020 tarihinde lexpera.com.tr.de yayınlanan Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Murat Atalı, Doç. Dr. Ersin Erdoğan’ ait makalede rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılması gerektiği belirtilmiştir. Makaleden bir kısım şöyledir
“Vadesi gelmiş borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi bulunan borçlunun, kanunda öngörülen şartlarla, mahkeme denetim ve gözetiminde, alacaklıları ile anlaşmak suretiyle borçlarını tasfiye etmesine imkânı tanıyan konkordato kurumu, 7101 sayılı Kanunla önemli değişikliklere uğramıştır. İşbu çalışmada, İcra ve İflâs Kanunu’nun 302’nci maddesi çerçevesinde konkordato projesinin kabulü için aranan nisapta, öğretide 7101 sayılı Kanun öncesinde (veya onu tekrar eden gerekçelerle sonrasında) ileri sürülen görüşlerin aksine, üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle güvence altına alınan alacakların, şu gerekçelerle dikkate alınamayacağı sonucuna varılmıştır.
7101 sayılı Kanunla, konkordatonun tasdiki açısından, bütün alacaklar açısından teminat gösterme koşulu kaldırılmıştır. Dolayısıyla, değişiklik öncesi aksi yöne ileri sürülen görüşlerin dayanağı olan, üçüncü kişinin rücu alacağının teminatsız kalacağı düşüncesinin, artık pozitif temeli bulunmamaktadır.
7101 sayılı Kanun ile yapılan, adi alacaklılar ile rehinli alacaklıların birbirinden ayrılmasıdır. Konkordato projesinin kabulü, esas itibariyle adi alacaklılara -projeden etkilenecek alacaklılara- bırakılmış ve bu kabul, tasdik şartı olarak da aranmıştır. Rehinli alacaklılarla müzakere ise, ilk defa 7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kanunun 308/h maddesinde ayrıca düzenlenmiştir. Üçüncü kişiye ait bir malın rehniyle güvence altına alınmış olan bir alacağı (ve alacaklıyı) hem İİK m. 302 hükmü anlamında adi alacaklar için söz konusu olan konkordato projesinin oylamasına dahil etmek, ama diğer taraftan da bu alacağı rehinli alacak olarak kabul edip onu İİK m. 308/h, III hükmünde rehinli alacakların yapılandırılması için öngörülen 2/3 şeklindeki nisaba dahil etmek açık bir çelişki ve tutarsızlık olur.
Konkordato nisabının belirlenmesi açısından, kanun koyucunun esas aldığı ölçüt, rehinli alacaklının (velev ki üçüncü kişi tarafından rehin tesis edilmiş olsun) konkordato nisabında dikkate alınmasına manidir. Zira kanun koyucu konkordato projesinin kabulü için aranan nisabı düzenlediği 302’nci maddesinde, oy hakkı bulunan alacaklıları, konkordato projesinden etkilenip etkilenmemeye göre belirlemiştir. Dolayısıyla konkordato tasdik edilse de edilmese de, alacağına ne oranda ve hangi sürede kavuşacağı anlamında, konkordato projesinden hiçbir şekilde etkilenmeyecek olan bir rehinli alacaklının (rehinli malın mülkiyeti üçüncü kişiye ait olduğunda da bu durum değişmediğine göre), söz konusu projenin oylamasına katılmasını haklı gösteren bir durum yoktur.
Kanunun hem 302’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hem de 308/h maddesinin lafzı, alacağı üçüncü kişi tarafından rehinle temin edilmiş alacaklının konkordato nisabına dahil edilmesine manidir. Kanun koyucu, rehin hakkının kimin tarafından (borçlu veya üçüncü bir kişi) tesis edildiği konusunda bir ayrım yapmamıştır. Bilakis, Kanunun 302’nci maddesinde, oylamaya katılacak olanlar açıkça sayılırken, alacağının rehinle karşılanamayan kısmı için rehinli alacaklıdan söz edildiği halde; diğer bir ifadeyle, kanun koyucu bu kadar ayrıntı ve özel (çoğunlukla istisnai) durumu dahi dikkate almışken; uygulamada gerçekten çok sık rastlanan bir durum olan üçüncü şahıs rehnini unuttuğunu varsaymak, olsa olsa kanun koyucuya bühtân olur.
Üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinli alacaklının, Kanunun 302’nci maddesi anlamında konkordato nisabında dikkate alınmaması, üçüncü kişi açısından ayrıca bir sakınca yaratmamaktadır.”
Bu görüşten sonra bir kısım Bölge Adliye Mahkemeleri de bu görüşü benimseyerek rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılması gerektiğini kabul etmiştir. (Bknz.; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23.Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1403 – 2020/1401, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1232 – 2020/1402, İstanbul Bam 17.Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/2350 – 2021/221, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2021/307 – 2021/444)
Prof.Dr. Selçuk Öztek ‘e ait 9 Eylül 2020 tarihli görüşte ise özet olarak; “öğretide ve uygulamada konkordatoda bir alacaklının alacağının rehinli alacak olarak nitelendirilebilmesi için rehin konusu malın mülkiyetinin konkordato borçlusuna ait olması gerektiği, şayet alacaklının alacağının üçüncü kişi tarafından verilen bir güvence altına alınmış ise, bu alacağın konkordato nisabına dahil edileceği, zira konkordato tasdikinin, alacağı üçüncü kişiye ait bir malla güvence altına alınan alacaklı bakımından mecburiyet doğuracağının ileri sürüldüğü, konkordato sürecinde, bizzat konkordato borçlusuna ait olan rehinli malın rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edilebileceği veya bu mal hakkında başlamış olan takibe devam edebileceği, ancak herhalde bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamayacağı ve rehinli malın satışının gerçekleştirilemeyeceği, bu yasağın, rehnin konkordato borçlusu lehine üçüncü kişi tarafından verilmiş olması, yani rehinli malın üçüncü kişiye ait bulunması halinde, aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğu için, üçüncü kişiye sirayet edeceği ve üçüncü kişiye ait rehin konusu mal hakkında muhafaza tedbiri alınamayacağı gibi rehin konusu malın satışının gerçekleştirilemeyeceği, somut olayın özelliklerine göre, konkordatonun tasdiki kararına veya tasdik kararını takip eden bir yıllık sürenin sonuna ya da tasdik kararının kesinleşmesine kadar devam edebilen bu süreç içinde satılamayan üçüncü kişiye ait malın asıl borçluya bu süreç içinde rücu etmesinin de gündeme gelemeyeceği ve dolayısıyla rehinli alacaklının üçüncü kişiye ait malla temin edilmiş alacağını adi alacak olarak konkordatoya yazdırmasının gerekmediği” sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Yargıtay ise bu husustaki görüşünü 7101 sayılı yasa ile getirilen konkordato düzenlemelerinde de rehinli malın borçluya ait olması gerektiği kabul edilmesi gerektiği yönünde ortaya koymuştur.
Yargıtay 15. HD’si 16.02.2021 tarih, 2021/1389 E. 2021/275 K. sayılı ilamında; “İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir. 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir. Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir. Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez. İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kişi tarafından verilmiş olması durumu ayrık tutulmamıştır. Bu nedenle alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır. Bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi borçlu ve rehin veren 3.kişinin kanunun 303. maddesi çerçevesinde hareket etmesi gerekecektir. Somut olayda ZHR Turizm A.Ş. ve Mehmet Akif İlci taşınmazları üzerine talep eden şirket lehine ipotek tesis edildiğinden bu ipoteklerle teminat altına alınan alacaklının nisapta adi alacak olarak göz önünde bulundurulması gerekirken yanılgılı gerekçeyle nisap dışında tutulması doğru olmamıştır.
Yargıtay 7101 sayılı yasadan önceki uygulamasını 7101 sayılı yasa döneminde de aynı şekilde devam ettirmiştir. Yargıtay bu son kararında gerekçe olarak; alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacağını, bu hususun konkordato kurumunun amacına uygun olacağını, bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi gerekeceğini kabul etmiş ancak karar gerekçesi olayı bütün ana hatlarıyla açıklığa kavuşturmamıştır. Uygulama ve doktirinde eleştirilecek olan kararda konu tüm boyutları ile ele alınmamıştır.
Zira ister borçlunun verdiği ister üçüncü kişinin verdiği rehinde alacaklı öncelikle rehine müracaat edecektir. Kararda “alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacağı” belirtilmişse de 3. kişinin verdiği rehin konkordato isteyen borçlu bakımından ister adi ister rehinli alacak olarak sayılsın alacaklı öncelikli olarak rehne müracaat edecektir. Her iki durumda borçlunun malvarlığını korumada aynı derecede etki etmektedir. Adi alacak sayılmasının borçlunun malvarlığını koruma bakımından artı bir katkısı bulunmamaktadır.
Yine karar gerekçesinde “borçlu ve rehin veren 3.kişinin kanunun 303. maddesi çerçevesinde hareket etmesi gerekeceği” belirtilmişse de 3. Kişi rehni adi alacak sayıldığında rehinli alacaklı konkordatoya muvafakat etmemesi durumunda borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarını muhafaza ederken, konkordatoya muvafakat eden alacaklı borçtan birlikte sorumlu olan kişilere de konkordato şartları dairesinde müracaat edebilecektir (İİKm.303). Adi alacak sayılması durumunda projeyi kabul eden alacaklı alacağı rehinle temin edilmiş olmasına rağmen İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etme kuralından nasıl istifade edebilecektir.Nitekim kararda İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etme kuralı önemle vurgulanmıştır.
Diğer yönüyle 7101 sayılı yasadan önce rehinli borçların yapılandırılmasına ilişkin bir düzenleme mevcut değildi. 7101 sayılı yasa ile birlikte rehinli borçların yapılandırılması kurumu da getirilmiştir. Yargıtay kararında konu bu yönüyle de açıklığa ve gerekçeye kavuşturulmamıştır.
Konkordato borçlusu adi alacaklar için konkordato ile birlikte yasanın 308/h maddesi uyarınca rehinli borçların yapılandırılmasını talep ettiğinde 3. Kişi rehni ile teminatlandırılan alacak adi alacak olarak mı yoksa 308/h maddesi uyarınca mı dikkate alınacaktır. Daha da ötesi rehin veren 3. Kişi şirketin ortağı ve müteselsil kefil olduğunda ve şirketle birlikte kendisi de konkordato talep ettiğinde rehinle güvence altına alınan alacak her iki borçlu yönünden adi alacak olarak mı toplantı nisaplarına katılacaktır. Bu şekilde rehinle teminat altına alınan bir alacağın tümüyle adi alacak sayılması mümkün müdür. Zira rehin 3. Kişi ortağın kefaletten doğan borcu için verilmeyip, asıl borçlu şirketin borcu için verilmiştir. Kefilin borcunu rehinli kabul etmek mümkün değildir. Rehin asıl borcun teminatıdır. Ancak yargıtay kararına göre asıl borçlu içinde alacak adi alacak sayılmaktadır. Bu şekilde 3. Kişi rehninin adi alacak sayılması adi konkordato ve 308/h maddelerinin çatışması sorunu nasıl çözümlenecektir. 7101 sayılı yasa döneminde bir borcun rehinle teminat altına alındığının kabulü için 3. Kişi tarafından verilmesi veya borçlu tarafından verilmesi gibi bir ayrıma tabi tutuğuna ilişkin açık bir düzenleme bulunmaması, 308/h maddesinde ayrıca rehinli borçların yapılandırılmasını düzenleme altına almış olması ve düzenlemede de rehinli malın borçluya ait olması zorunluluğunu getirmemiş olması tümüyle ele alınarak sorun çözümlenmelidir.
Bu konuda rehnin borçlu tarafından verilmesi gerektiğini dolaylı olarak ortaya koyan kanunda tek bir düzenleme vardır. Oda rehinli malın satışının 1 yıl süre ile ertelenmesini düzenleyen 307.maddesidir. Yasada rehinli malın satışının 1 yıl süre ile ertelenmesinin şartları düzenlenmiştir.
Buna göre ; Borçlunun rehinli malın, işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve paraya çevrilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır. Bu şartın oluşabilmesi için rehin konusu malın borçluya ait olması zorunludur.
Dava konusu somut olayımızda ise davacılar her iki durumda da alacaklılar toplantısında gerekli çoğunluğu sağlamaktadır.
Yargıtayın güncel kararı dikkate alınarak davacı tarafa tasdik harcı üçüncü kişilerin verdiği rehinle teminat altına alınan alacaklarda konkordato alacağı ve nisabına dahil edilerek 6.290.578,35 TL üzerinden tasdik harcı hesaplanarak eksik kısım davacı tarafa tamamlattırılmıştır.
Toplantı sonrası oylamaya ilişkin iltihak süresi beklenmiş ve komiser tarafından oylama sonucunda projenin tasdiki hususuyla ilgili olarak gerekçeli rapor hazırlanmıştır. Rapor mahkememize ibraz edildikten sonra kesin mühlet içerisinde konkordato projesi tasdik kararı hakkında bir karar verebilmek için bir duruşma günü belirlenerek İİK 304. Maddesi uyarınca duruşma günü ilan edilmiş, itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri ihtar edilmiştir.
Konkordatonun tasdiki için gerekli koşullar İİK’nın 305. maddesinde sayılmıştır. Bunları beş maddede sıraladığımızda şartlar şu şekildedir.
1- Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerekmektedir.. Söz konusu bu hükmün amacı konkordato projesini kabul etmeyen, ancak Kanunda öngörülen nisapla konkordato projesinin alacaklılar tarafından kabul edilmesi halinde, azınlıkta kalana alacaklıların korunması bakımından önemlidir.
Her iki şirketin konkordatoya tabi alacaklılara borç ödemeleri toplamı anapara 6.290.578,35 TL’dir.
Maddi duran varlıkların rayiç değeri 14.183.911,07 TL olup iflas durumunda 10.402.586,07 TL’ye tekibül edecektir. Konkordatonun tasdik edilmesi durumunda alacaklılara alacağının %100’ünü öderken, iflas tasfiyesi süreci ve masrafları dikkate alındığında iflası durumunda alacaklılara alacaklarının tamamını ödenemeyecektir.
2- Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerekir. Bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenirken mahkemece borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranla dikkate alınacağını takdir edilmelidir. Orantılı olma koşulu tespit edilirken borçlunun beklenen haklarının da mahkemece takdir edilerek hesaba katılması gerekecektir. Konkordatonun tasdiki için aranan bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini de konkordato komiseri raporunda belirlemelidir. Elbette komiserin bu raporu mahkeme bakımından bağlayıcı değildir. Mahkeme bu bilgileri eksik ya da yetersiz bulursa, komiserden ek rapor alabilir veya gerekli ise bilirkişi incelemesi yaptırabilir.Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerekir. Bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenirken mahkemece borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranla dikkate alınacağını takdir edilmelidir. Orantılı olma koşulu tespit edilirken borçlunun beklenen haklarının da mahkemece takdir edilerek hesaba katılması gerekecektir. Konkordatonun tasdiki için aranan bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini de konkordato komiseri raporunda belirlemelidir. Elbette komiserin bu raporu mahkeme bakımından bağlayıcı değildir. Mahkeme bu bilgileri eksik ya da yetersiz bulursa, komiserden ek rapor alabilir veya gerekli ise bilirkişi incelemesi yaptırabilir.
Projenin tasdiki için en önemli şartlardan birisi de kaynaklarla orantılılık olgusudur. Davacılardan Fener İskele Sanayi Ve Ticaret Ltd Şti’nin sermayesi 6.013.000,00 TL’ olup %100 hisse sahibi şirketi temsil ve ilzama yetkili Mehmet Fenerci’dir. Davacı şirket güncel verilere göre 18 çalışanı ile faaliyetini sürdürmektedir. Davacılardan … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin ise sermayesi 800.000,00 TL’ olup %100 hisse sahibi şirketi temsil ve ilzama yetkili Mehmet Fenerci’dir.
Davacı … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ortaklardan alacakların tahsil edilmesiyle oluşan dönen varlıklarda azalma olmuştur. Duran Varlıklarda makine ve ekipmanların bir kısmının satılması nedeniyle azalma oluşmuştur. Şirket gayri faal durumda bulunduğundan diğer bilanço hesaplarında hareket bulunmamaktadır.
Her iki şirketin birbirine kefaleti bulunduğundan ve şirket ticari faaliyetleri Fener İskele LTD.ŞTİ. üzerinden gerçekleştirdiğinden, işletme faaliyeti ve dönem karlılıkları davacı Fener İskele Sanayi Ve Ticaret Ltd Şti verileri dikkate alınarak her iki şirketin projelerinin başarı şansı dikkate alınmalıdır.
Davacı Fener İskele Sanayi Ve Ticaret Ltd Şti inşaat cephe iskelesi imalat satış ve kiralama hizmetleri vermekte olup, iskele kiralama kapasitesi yıllık 150.000 m2”dir. Şirket özkaynaklarını 2020 yılında 6.890.233,35 TL’den 7.505.536,17 TL’ye yükseltmiştir. Sermayesinin koruyan şirket 2020 yılını 796.102,44 TL dönem net karı ile kapatmıştır.
Davacı Fener İskele Sanayi Ve Ticaret Ltd Şti 2020 yılı satışlarını bir önceki yıla göre yüzde 59 oranında arttırmıştır. 2019 yılında konkordato sürecine giren şirket bir önceki yıla göre %40 seviyelerinde düşen satışlarını (şirketin konkordato talep etmesi nedeniyle piyasada oluşan tedirginlik nedeniyle) pandemi sürecini de kapsayan 2020 yılında 6.413.579,24 TL’ye yükseltmiştir. Şirketin, konkordato döneminde tedarikçilerine ödemelerini, taahhüt edilen vadelerde sorunsuz bir şekilde yerine getirdiği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bu dönemde personel maaş ödemeleri, vergi SSK yükümlülükleri ile diğer üretim giderleri ve yönetim giderlerinin ödemeleri düzenli olarak yapıldığı tespit edilmiştir. Ön projelerinde 2019-2022 yıllarına ait yer verdiği proforma gelir tablosunda elde edeceği taahhüt edilen gelirle, gerçekleşen gelir karşılaştırıldığında 2019-2020 mali verilerinde hedeflenen rakamlara ulaşıldığı görülmektedir.
Yapılandırılmış vergi borçları toplamı: 1.236.934,16 TL olup iki şirket adına 7256 sayılı yasa kapsamında yeniden yapılandırma yapılmıştır. Taksit ödemeleri düzenli olarak yapıldığı görülmektedir.
Davacı şirketlerin 6.290.578,35 TL konkordatoya tabi borçları, 1.215.922,84‬ TL rehinle teminat altına alınan borçlar ile taksitlendirilmiş vergi borçları 1.236.934,16 olmak üzere toplam 8.743.435,35 TL borcu bulunmaktadır. (komiser raporunda 15. Sayfadaki tabloda üçüncü kişi rehni ile teminat altına alınan borçlar ayırımı yapılmadığından gerekçeli kararda bu tablo gerekçede açıklanan şekilde dikkate alınmıştır.)
Davacı Fener İskele Ltd Şti proforma gelir tablosunda 2021-2024 dönemi kapsayan 4 yılda 33.795.000,00 TL satış hedefleyerek 4.487.976.000 TL dönem net karı elde edeceğini beyan etmiştir. Konkordato ve pandemi döneminide içeren son 4 yılda ortalama yıllık 6,000.000,00 civarında satış gerçekleştiren şirket hedeflediği satış rakamlarına ulaşabilecek durumdadır. Geçmiş 4 yıllık süreçte 4.639.667,00 dönem karı elde eden şirket hedeflediği net kar rakamı olan 4.487.976,00 tutarı aşabilecek bir potansiyele sahip olup pandemi sürecinde piyasada yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ön projede hedeflenen satış ve karlılık rakamlarına ulaşıldığı görülmektedir.
Fener İskele Ltd. Şti. geçmiş yıl mali verilerine göre 2016 yılında 4.856.839,00 TL satış gerçekleştirdiği ve devamındaki yıllarda konkordatoya girdiği yıl 2019 hariç 6.5 milyon TL seviyelerinde sürdürdüğü görülmektedir. Proforma Gelir Tablosunda 2021-2024 yıllarında hedeflediği satışların maliyetinin satışlara oranı geçmiş yıl mali verileri oranları karşılaştığında gerçekleşebilir ve gerçekçi görülmüştür.
Şirketin geçmiş yıl satış-karlılık rakamları ile 2021-2024 yılları arasında sağlayacağı satış karlılık rakamlarına göre hedeflediği 4.487.976,00 TL dönem net karı ile mevcut mali tablolarında yer alan dönen varlıkları ile 8.743.435,35 TL tutarındaki tüm borçlarını sorun yaşamadan ödeyebileceği kanaatine varılmıştır.
Tüm veriler incelendiğinde davacıların projede gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği ödemelerine ilişkin temel dayanakları nesnel ve gerçekçi görülmektedir. Projenin başarı şansının bulunduğu ve kaynaklarla orantılı olduğu kabul edilmiştir. Projenin hayata geçirilmesinde ve borçların ödenmesinde sunulan teklif ve kaynaklar itibariyle davacıların projesinde samimi ve iyi niyetli olduğu görülmektedir. Bu sebeplerle yasanın öngördüğü kaynaklarla orantılılık şartının da dosya kapsamı itibariyle mevcut olduğu kabul edilmiştir.
3-Konkordato projesi İİK m. 302 de öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olmalıdır. İİK’nın 302.’nci maddesinin 3. fıkrasına göre, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini, aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır. Mahkeme bu oranları ve konkordatonun aranan çoğunlukla kabul edilip edilmediğini konkordato komiseri raporunu esas alarak belirleyecektir. Ancak mahkeme, komiserin raporu ile bağlı olmayıp, bu koşulu da kendiliğinden araştırmalıdır. Nitekim komiserin raporu mahkeme bakımından bağlayıcı değildir.
Davacılar birbirinin borçlarına kefil olmuştur bu sebeple davacıların alacaklı sayıları ve borç tutarları eşit olacaktır. Buna göre her iki davacı şirketin konkordatoya tabi 9 alacaklıdan 5 alacaklı projeyi kabul etmiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 6.290.578,35 TL alacak tutarının da 4.626.437,02 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %55,56’lık oranına alacak miktarının ise %73,55’lık oranına tekabül etmektedir. Bu sebeple davacıların alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir.
4- İİK’nın 206. maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklarının tam olarak ödenmemesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe, yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir. İmtiyazlı alacaklıların alacaklarından açıkça vazgeçmesi halinde borçlunun teminat göstermesine gerek kalmayacaktır. Çekişmeli ve geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacaklıların oylamaya katılmaları halinde bunların teminat gösterip göstermeyeceği mahkeme tarafından karar verilecektir. Yeni düzenleme ile 206. maddenin ikinci ve üçüncü sırasındaki alacaklar imtiyazlı alacaklar olmaktan çıkarıldığından dolayı bu alacaklar için ayrıca teminat gösterilmesi gerekmemektedir. Teminat borçlu veya üçüncü bir kişi tarafından gösterilebilir ancak borçlunun gösterdiği teminat, diğer alacaklıların alacaklarını tahsili için projede yer alan taşınır veya taşınmaz mallardan biri olamaz.
Buradaki şartlar İİK’nun 206.maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacakların ve mühlet içerisinde komiserin izniyle akdedilmiş olan borçlulara ilişkin alacakların teminatlandırılması düzenlenmiştir. Bilindiği üzere mühlet sonrası borçlar konkordatoya tabi borçlar değildir. 206/1.maddede öngörülen borçlarda imtiyazlı alacak olup konkordatoya tabi değildir. İmtiyazlı alacaklılardan kasıt son bir yıl içerisinde tahakkuk eden işçilik alacaklarıdır. Bir yıllık sürenin hesaplanmasında geçici mühletin başlangıç tarihi baz alınmalıdır. Mahkememizin kabulüne göre de tahakkuk eden alacaktan kasıt ilama bağlanmış alacaklardır. Yasa koyucu burada imtiyazlı alacaklar ile mühlet içerisinde doğan alacaklıların alacağının teminatlandırılmasını yahut alacaklının teminat gösterilmesinden feragat edilmesi şartını aramıştır.
Davacının mühlet içerisinde konkordato komiseri onayıyla 31.12.2020 tarihi itibari ile 21 alacaklıya 124.046.35 TL tutarında borç oluşmuştur. Bu alacaklılara ödemeleri yapılmış olup ödeme dekotları dosyaya sunulmuştur. Davacının İİK 305.maddesinde düzenlenen bu şartı da gerçekleştirmiş olduğu kabul edilmiştir.
5- Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması gerekmektedir. Bu giderler bilirkişi ücreti, tasdik kararının tebliği ve ilânı ile gerekli yerlere bildirilmesi için gereken tebliğ ve posta giderleri, dosya ve sair evrak giderleri, celse harçları gibi giderlerden oluşmaktadır. Yeni düzenleme ile birlikte, alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan tutar üzerinden binde 2.27 oranında harç alınmalıdır.
Projede bildirilen 6.290.578,35 TL olan konkordatoya tabi borcun mevcut harçlar tarifesi uyarınca binde 2,27 oranına göre alınması gereken tasdik harcı miktarı 14.279,61 TL olup tasdik kararından önce bu tutar davacı tarafça yatırılmıştır. Konkordato tasdiki için gereken yargılama gideri bakımından dosyada yatırılmış olan avans yeterli olduğundan davacı tarafça başkaca bir yargılama gideri yatırılmasına gerek duyulmamıştır.
İİK’nun 302 son maddesine göre komiser iltihak süresinin bitmesinden itibaren en geç yedi gün içinde konkordatoya ilişkin tüm belgeleri, konkordato projesinin kabul edilip edilmediğini ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu mahkemeye tevdii eder. İİK 304.madde uyarınca rapor ve dosyayı tevdii alan mahkeme konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her halde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olan duruşma günü 288.madde uyarınca ilan edilir. İtiraz edenler itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilana yazılır.
Yapılan yargılama sonucunda açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının konkordato projesinin tasdik şartlarının mevcut olduğu, kabul edilmiştir. Davacıların konkordatoya tabi ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti tasdik kararına takip eden üçüncü ayın sonunda başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde garameten alacaklılara ödenmesine ilişkin projenin tasdikine karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 308/c maddesinin ikinci fıkrasına göre “Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.”
Bu düzenlemeye göre projede yer alsın veya yer almasın anılan borçlar için konkordato hükümleri geçerli olacaktır.
Konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarını muhafaza eder.
Konkordatoya muvafakat eden alacaklı da kendi haklarını, borçtan birlikte sorumlu olan kişilere ödeme mukabilinde devir teklif etmek ve onlara toplantıların günü ile yerini en az on gün önce haber vermek şartıyla bu hükümden yararlanır.
Dolayısıyla konkordatoyu kabul eden alacaklı borçtan birlikte sorumlu olan kişilere de konkordato şartları dairesinde müracaat edebilecektir.(İİKm.303)

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Davacı … SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ (Mersis No:0033042519200010) (Bursa Ticaret Sicil Numarası:744855) talebinin kabulü ile projenin tasdikine,
Davacı şirketin konkordatoya tabi ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti tasdik kararına takip eden üçüncü ayın sonunda başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde garameten alacaklılara ödenmesine,
Davacı …… SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ (Mersis No:0385051746800018) (Bursa Ticaret Sicil Numarası:64504) talebinin kabulü ile projenin tasdikine,
Davacı şirketin konkordatoya tabi ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti tasdik kararına takip eden üçüncü ayın sonunda başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde garameten alacaklılara ödenmesine,
Konkordato Komiseri Atilla AKSU’nun komiserlik görevinin sonlandırılmasına,
Atilla AKSU’nun İİK 306/2.maddesi gereğince tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetimi sağlamak üzere her iki davacı şirket bakımından atanmasına,
…. AKSU’dan borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir rapor alınmasına,
… AKSU’ya aylık 1.500,00 TL ücret takdiri ile bu giderin şirket kasalarından ödenmesine,
Mahkememizce kesin mühletin İİK’da öngörülen sonuçlarının kendiliğinden sonlandığının açıklanması ile mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına,
Tasdik kararının İİK 288.maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Harçlar yasası gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 44,40TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair davacılar vekili ile duruşmaya katılan feri müdahil vekillerinin yüzüne karşı davacı bakımından kararın tebliğinden itibaren, itiraz eden diğer alacaklılar yönünden ise kararın ilanından itibaren on gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/04/2021

İş bu kararın gerekçesi 02/04/2021 tarihinde yazılmıştır.

Başkan 125321
e-imzalıdır
Üye 122455
e-imzalıdır
Üye 215947
e-imzalıdır
Katip 167697
e-imzalıdır