Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/977 E. 2020/249 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/977 Esas
KARAR NO : 2020/249

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :… …

VEKİLİ :Av. …

DAVALI :… …

VEKİLİ :Av. …

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 11/07/2018
KARAR TARİHİ : 05/03/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/04/2020
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ; davacının 2010 yılı içerisinde MİGEM ‘e başvurarak kendi adına Denizli Baklan Çakırlar köyünde bulunan bölge için IV.Grup Maden Arama Ruhsatı talebinde bulunduğu ve talep uygun görülerek davacı adına 201001079 ruhsat numaralı IV Grup Maden Arama Ruhsatı hazırlanıp davacıya verildiğini, davacı ilgili ruhsat sahası üzerinde gerekli karotlama ve incelemeleri yapmış sonrasında … İth.İhr.TksSan.Tic.A.ş’nin ruhsat sahasına talip olması neticesinde davalı şirkete 21/12/2012 tarihinde kendi adına düzenlenmiş olan ruhsatını kendi aralarında yaptıkları sözleşme ile devir ettiğini, sözleşme gereği davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek söz konusu arama ruhsatını …’a devrettiğini, ancak davalı tarafın üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davclı tarafından davacı yapılması gereken ödeme yapılmadığını, karotlamalar yapılmamış sözleşmede belirlenmiş cezai bedel ödenmemiş ve en nihayetinde de ruhsaz sahası davacıya iade edildiğini, davacı imzalatılmış olan 09/02/2015 tarihli sözleşme ifası imkansız olduğundan zaten geçerli olan bir sözleşme olmadığını, bu nedenle sözleşmenin iptali ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava görevsiz mahkemede açıldığını, Bursa Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, görev yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Maden Kanunun ve Yönetmeliği gereği davacının 25/12/2012 tarihinde maden arama ruhsatını davalıya devretmesiyle beraber bütün hak ve vecibeler davalıya geçtiğini, maden arama ruhsatı 3 yıllı süre sebebiyle kendiliğinden hükümsüz hale geldiğinden ruhsat sahasında yegane hak sahibi devletin olduğunu, maden arama sahasında mühendislik firmasında hizmet alınarak ve onun nezaretinde 4-5 ay aralıksız sondaj ve karot çalışmaları yapıldığı, işinde uzman başka bir mühendislik firması ile anlaşılarak sahanın tamamında elektro sondaj çekildiğini, arama çalışmaları sırasında davacı şahıs sık sık gelerek bilgi sahibi olduğunu, Denizli Noterliğinin 3760 yevmiyeli ihtarnamesiyle işbu sözleşmeyi tek taraflı feshettiği beyan edilmiş bulunduğu, davacının bir gün sonra yanılma sebebiyle feshettiği sözleşme için neden dava açıldığını anlayamadıklarını, eldeki davada hukuki yarar bulunmadığını, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde iptal davası açılmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava 09/02/2015 tarihli sözleşmenin iptali davasıdır.
Davacı taraf, davacı adına 201001079 ruhsat numaralı IV Grup Maden Arama Ruhsatı hazırlanıp davacıya verildiğini, davacı ilgili ruhsat sahası üzerinde gerekli karotlama ve incelemeleri yapmış sonrasında … İth.İhr.TksSan.Tic.A.ş’nin ruhsat sahasına talip olması neticesinde davalı şirkete 21/12/2012 tarihinde kendi adına düzenlenmiş olan ruhsatını kendi aralarında yaptıkları sözleşme ile devir ettiğini, sözleşme gereği davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek söz konusu arama ruhsatını …’a devrettiğini, ancak davalı tarafın üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davclı tarafından davacı yapılması gereken ödeme yapılmadığını, davacıya imzalatılmış olan 09/02/2015 tarihli sözleşme ifası imkansız olduğundan zaten geçerli olan bir sözleşme olmadığını, bu nedenle sözleşmenin iptalini talep etmiştir.
Maden Kanunun ve Yönetmeliği gereği davacının 25/12/2012 tarihinde maden arama ruhsatını davalıya devretmesiyle beraber bütün hak ve vecibeler davalıya geçtiğini, maden arama ruhsatı 3 yıllık süre sebebiyle kendiliğinden hükümsüz hale geldiğinden ruhsat sahasında yegane hak sahibi devletin olduğunu, eldeki davada hukuki yarar bulunmadığını, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde iptal davası açılmadığını, İptali istenen 2015 yılına ait imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan hususlar;
-Taraflar arasında 09/02/2015 tarihli imzalanmış bir sözleşme var mıdır?
-Ruhsatın iptal edilmesi ve hakların devlete geçmesi nedeniyle sözleşmenin iptalinde davacının hukuki yararı var mıdır?
-Dava 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi midir, öyleyse dava hak düşürücü süre içerisinde açılmış mıdır?
Davacı taraf dosyaya iptalini istediği 09/02/2015 tarihli sözleşmeyi sunmamıştır. Davalı taraf böyle bir sözleşme olmadığını taraflar arasında yalnızca 25.12.2012 tarihli ruhsat devir sözleşmesi olduğunu savunmuştur. Davacı her şeyden önce iptalini istediği sözleşmenin varlığını ispatlamalıdır. Ancak davacı sözleşmenin kendisinde bulunmadığını davalı elinde bulunduğunu belirtmiştir.
HMK’nın 220/3 maddesine göre; İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği halde bu taraf belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir. Maddeden de anlaşılacağı üzere davacı taraf 09/02/2015 tarihli sözleşmenin varlığı ve davalı elinde bulunduğu noktasında davacıya yemin teklif edebilir.
Ancak yemin delilinin toplanmasından önce davacının davada hukuki yararı bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olup davada bulunması zorunludur. Taraflar arasında hukuki yararın bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Öyleyse hukuki yararın bulunup bulunmadığı öncelikli olarak belirlenmelidir.
Dosya arasına alınan Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 09.10.2020 tarihli yazı cevabından da anlaşılacağı üzere sözleşmeye konu ruhsatın 25.12.2012 tarihinde davalıya devredildiği, devredilen bu ruhsatın 13.05.2015 tarih-4662 sayılı olur ile iptal edildiği ve ruhsatın devlete intikal ettiği bildirilmiştir. Yazı cevabında davacının iptalini istediği 09/02/2015 tarihli sözleşmenin bulunduğu da bildirilmemiştir.
Sözleşmeye konu ruhsat iptal edilerek devlete intikal etmiş olduğundan dosya taraflarının bu ruhsat üzerinde hüküm ve tasarruf etme hakkı kalmamıştır. Bu sebeple davacı iptalini istediği devir sözleşmesinin iptal edilmesiyle elde edeceği hukuki yararı ortaya koymalıdır. Bu hususta davacı tarafa açıklama yapmak üzere süre verilmiştir.
Davacı taraf bu konuda tüm dava ve şikayet ve diğer hakların kullanılabileceği yönünde beyanda bulunmuşsa da bu beyan genel nitelikte bir beyan olup hukuki yararın bulunup bulunmadığını belirlemeye yarayacak bir beyan değildir. Sözleşme iptal edildikten sonra kime karşı ne tür bir dava açılacağı bu dava ile ne tür taleplerde bulunulabileceği ve davacının bu yolla elde edebileceği ne tür bir hakkın bulunduğu açıklanmamış, kullanılacak hakların neler olduğu belirtilmeden genel geçer ifadelerle hukuki yararın bulunduğu bildirilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir . Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır.
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu`nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K. ve 25.05.2011 gün ve 2011/11-186 E. 2011/352 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)`nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası`nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir.
Dosya kapsamında toplanan deliller ,davacı tarafın açıklamaları ışığında Devletçe iptal edilen ve tüm hakları Devlete geçen maden ruhsatının devrine ilişkin sözleşmenin iptalinde davacı hukuki yararın varlığını ortaya koyamamıştır. Sözleşme iptal edilmekle bu ruhsat davacıya geri de dönmeyecektir, ruhsata ilişkin hakları canlanmayacaktır. Bunun dışında başkaca hukuki yararın bulunduğu da davacı tarafça net ve denetime elverişli bir biçimde ortaya da konmamıştır. Bu sebeple davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL harcın başlangıçta alınan 35,90 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 22.450,00 TL nisbi (25.12.2012 tarihli ruhsat devir sözleşmesindeki ruhsat değerine göre) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,

Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/03/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza