Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/919 E. 2021/334 K. 26.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/919 Esas
KARAR NO : 2021/334

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 29/06/2018
KARAR TARİHİ : 26/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, 17/04/2018 günü saat 16.10 sıralarında Bozüyük istikametinden Eskişehir ili istikametine doğru 11 … 877 plakalı otobüste yolcu olarak giderken, aynı istikamette seyreden sürücü … sevk ve idaresindeki 06 … 328 plakalı çekicinin zamanında frenleme yapamaması ve KTK madde 56/1 c bendine de aykırı davranarak önden giden aracı güvenli ve yeterli bir mesafeden izlememesi sonucu duramayarak 11 … 877 plakalı otobüsün arka kısmına çarpması sonucu çok araçlı,zincirleme, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza esnasında otobüste yolcu olan davacının da yaralandığını ve bu durum kaza tespit tutanağına da işlendiğini, trafik kazası sonucu yaralanan ve ayağında patella kırığı oluşan davacının, 17.04.2018 tarihinde Bilecik Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve ortopedi cerrahı tarafından 18.04.2018 tarihinde ameliyat edildiğini, ameliyattan sonra müşahade altında tutulan davacının 20.04.2018 tarihinde taburcu edildiğini, kazaya sebebiyet veren 06 … 328 plaka sayılı aracın davalı … … Sigorta Anonim Şirketi’ne 311000057954708 numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk (trafik) sigorta poliçesi ile kaza tarihinde sigortalı bulunduğunu, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı … … Sigorta Anonim Şirketi’nden karşılanması amacıyla doğrudan doğruya davalı … … Sigorta Anonim Şirketi’ne 29.05.2018 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, davalı … şirketine 15 gün içerisinde cevap verilmediği takdirde dava yoluna başvurulacağı, başvuru dilekçesinde ihtaren bildirildiğini, davalı … şirketinin 01.06.2018 tarihli cevabi yazısında eksikliklerin giderilmesini talep ettiğini, eksiklikler kesin malüliyet raporu harici giderildiğini ancak kesin Maluliyet Raporunun kaza tarihi dikkate alındığında taraflarınca alınmasının mümkün olmadığının da davalı … şirketine bildirildiğini, Söz konusu kanun değişikliği uyarınca 29.05.2018 tarihinde davalı … şirketine yapılan yazılı başvuruya sigorta şirketi tarafından, sağlık kurulu raporu eksikliği nedeniyle ödeme yapılmaması, sağlık kurulu raporunun alınmasının söz konusu süre geçene kadar mümkün olmaması, Sağlık Kurulu Raporu alınsa dahi davalı … tarafından ödeme yapılıp yapılmayacağının belirsiz olması ve davacının mağduriyetinin artarak devam etmesi nedeni ile işbu davayı açma zaruriyeti hasıl olduğunu, davacının iş bu kaza sonucunda eski hareket kabiliyetini kaybettiğini ve sağ dizindeki kırık yüzünden operasyon geçirdiğini, gözlem altında tutulduğunu ve bu durum halihazırda çalışan davacının işlerinin aksamasına sebebiyet verdiğini beyan etmekle işgücü kaybından doğan 3.500,00-TL daimi maluliyet (sakatlık) ve 100,00-TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 3.600,00-TL tazminatının, davalı … şirketine başvuru tarihi olan 29.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Trafik Sigortası kaynaklı sürekli sakatlık dosyalarında gönderilen engelli raporlarının Trafik Poliçesi Genel Şartları gereği “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde hazırlanması gerektiğini, aynı hususla ilgili olarak Hazine Müsteşarlığının 2015/17 sayılı sektör duyurusunda da adı geçen yönetmelik hükümleri kapsamında rapor alınması gerektiğini, 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 59. maddesi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 98. maddesi değiştirildiğini, Mülga 98. Madde Tedavi Giderlerinin Ödenmesi başlığıyla, trafik kazasına bağlı olarak katlanılmak zorunda kalınan giderlerin zorunlu mali sorumluluk sigortası sigortacısı tarafından 8 iş günü içinde teminat altına aldığı limit ile sınırlı olarak ödenmesi gerektiği hususunu hükme bağlandığını, bahse konu 6111 sayılı kanunun 59.maddesi (KTK 98.) ile trafik kazalarına ilişkin olarak bu tarihten sonra sunulacak sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükme bağlanmış olup, yine aynı kanunun Geçici 1. maddesi ile 6111 sayılı kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağının düzenlendiğini, davacının geçici iş göremezlik giderine ilişkin talebinin haksız ve hukuka aykırı olup reddi gerektiğini, yine 6111 sayılı Kanun ile Karayolu Trafik Kanunu 8.maddesinin (…) bendinin son üç paragrafı 6111 sayılı kanunun 54.maddesi ile yürürlükten kaldırıldığını, bu kapsamda, SGKnın 25/02/2011 tarihinden önce meydana gelen kazalara ilişkin eski KTK 8. maddesinden kaynaklanan rücu hakkı ortadan kalktığını, 6111 sayılı kanun kapsamında, trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin 6111 sayılı kanunla düzenlenen KTK 98 , KTK 8 ve aynı kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeneceği yönündeki düzenleme ile, sigorta şirketinin yükümlülüğünün SGKya prim aktarımı ile sınırlandırılması nedeniyle tedavi giderleri ve geçici iş gücü kaybı ödemelerine ilişkin talepler için sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığını, Karayolları Trafik Kanununun 99.maddesi gereğince, sigorta şirketinin hasar ödeme mükellefiyeti hak sahibinin belgeleri ile usulen sigorta şirketine müracaatından itibaren 8 işgünü sonra başladığını, davacı tarafından davalı şirkete karşı hiçbir şekilde ihbar yapılmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere bir an için haklı bir talep olduğu kabul edilse dahi, alacak için davalı şirketin temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle davacı tarafın davalı şirkete başvuru yapmış olduğundan kaza tarihinden itibaren faiz talebinin hukuka uygun olmadığını beyan etmekle davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe: Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat talebine ilişkindir.
Trafik bilirkişinin 12/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda; Kazanın meydana gelmesinde 06 … 328 plaka sayılı çekici sürücüsü …’in KTK’nun sürücülere ait asli kusurlardan 84/d “Arkadan Çarpma” maddelerini ihlal ettiğinden %100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Şöyle ki; kaza mahalli bölünmüş, tek yönlü 2 şeride ilave emniyet şeritli, D200-07 kod nolu Devlet Karayolu üzerinde idaresindeki harfiyat yüklü çekici aracıyla Bozüyük ilçesi istikametinden Eskişehir ili istikametine seyrederken KM:33+350’ye geldiğinde, yolun sağ şeridinde yapılan yol çalışması olmasından dolayı trafik akımın sol şerit üzerinden verilmesinden dolayı oluşan trafik yoğunluğundan dolayı aynı istikamette önünde duraklama halinde olan 11 … 877 plaka sayılı otobüsün arka kısımlarına çekicisinin ön kısımlarıyla çarpması neticesi 11UC 877 plaka sayılı otobüsün öne doğru ivme kazanarak ön kısımlarıyla, aynı istikamette önünde duraklama halinde bulunan 34 GU 5039 plaka sayılı çekiciye bağlı 63 K 9923 plaka sayılı yarı römorkun arka kısımlarına çarpması sonrası ileri yönde ivme kazanan 34 GU 5039 plaka sayılı çekici ön kısımlarıyla, aynı istikamette önünde duraklayan 26 … 2964 plaka sayılı kamyonetin arka kısımlarına çarpmış, bu çarpmanın etkisi ile ileri yönde ivme kazanan 26 … 2964 plaka sayılı kamyonetin ön kısımlarının da, aynı istikamette önünde duraklama halinde olan 26 … 690 plaka sayılı kamyonetin arka kısımlarına çarpması esnasında, gerekli işaret levhaları ve sürücüleri ikaz eden ve yönlendiren bayrak görevlisinin de bulunduğu, yolun yapım ve onarım çalışması yapılan bölgesine yaklaşırken harfiyat yüklü çekici aracının hızını, yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurması, kaza mahalli noktaya idaresindeki çekici aracıyla yaklaşırken aynı istikamette önünde yol yapım çalışması nedeniyle trafiğin duraklama halinde olduğunu çarpma anından çok önce fark ederek çarpmayı önlemek için zamanında etkili fren tedbiri almada yetersiz kaldığı ve dava konusu kazaya sebebiyet verdiği anlaşılmakla kazanın oluşumunda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Yine dosyada alınan ATK’nun 27/05/2020 tarihli bilirkişi raporunda kişinin tüm vücut engellilik oranının %4 olduğu, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği belirlenmiştir.
07/12/2020 tarihli aktüer raporunda; davacının tüm vücut engellilik oranının %4 olduğu, iyileşme(işgöremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceğinin belirtilmesi nedeniyle, 17/04/2018-17/08/2018 tarihleri arasındaki 4 aylık dönem iyileşme dönemi olarak ve %100 çalışamaz kabul edilmiş, takip eden dönemdeki kazançlarına ise %4 maluliyet oranı uygulanmış, SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödemelerinin düşülmesi halinde maluliyeti nedeni ile oluşan zararının 49.033,21 TL olacağı hesaplanmıştır.
Davacı vekili rapor doğrultusunda davasını ıslah etmiştir.
Anayasa mahkemesi 01/09/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 10/06/2020 tarihli kararı ile 2918 sayılı KTK’nın ZMMS dair tazminatların genel şartlara göre belirlenmesine ilişkin hükümleri iptal etmiştir. “İPTAL” kararının eldeki uyuşmazlığa etkisinin açıklığa kavuşturulması gereklidir.
Anayasa Mahkemesi söz konusu norm denetimini, görülmekte olan bir davada Mahkemenin başvurusu üzerine, bir başka ifadeyle itiraz (somut norm denetimi) yoluyla gerçekleştirmiştir.
T.C. Anayasası’nın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre ise “İptal kararları geriye yürümez.”
İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 E.K. sayılı kararında “Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Anayasadaki bu düzenlemeden güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruyacağıdır. Ancak iptal kararının geriye yürümeyeceğini mutlak olarak anlamak ya da kabul etmek mümkün değildir. Bir kere iptal kararları geriye yürümeyecekse, dava mahkemelerinin davaları durdurarak sorunu Anayasa Mahkemesine havale etmesinin bir anlamı olmayacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214).
Nitekim bu mülâhazalarla somut norm denetimi sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi durumunda, bu kararın geriye yürümesi gerektiği kabul edilmiştir. T.C. Anayasası’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.”
Anayasa’da yer alan açık hüküm gereğince, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’nce iptal kararı verilmesi durumunda, iptal kararı, itiraz yoluna başvuran mahkeme bakımından bağlayıcıdır ve geriye yürür. Bununla birlikte, bu kararın henüz kesinleşmemiş ve görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davalara etkisi ayrıca değerlendirmeye muhtaçtır.
İptal kararının görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davaları etkilemeyeceği kabul edilirse, iptal edilen kanuni düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu sabit duruma geldiğinden, T.C. Anayasası’nın 152 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince benzer nitelikteki davalara bakmakta olan bütün mahkemelerce Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılır ki, bu ihtimalde de görülmekte olan diğer davalar bakımından nihai olarak iptal kararının geriye yürümesi neticesi ortaya çıkacaktır.
Belirtmek gerekir ki, T.C. Anayasası’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11 inci maddesine göre “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” 138 inci maddeye göre de hâkimler öncelikle Anayasa’ya uygun olarak hüküm verirler.
Bütün bu açıklamalar ışığında, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesince verilecek iptal kararının, kesin hüküm halini almış yargı kararları saklı kalmak şartıyla, geriye yürüdüğünü kabul etmek zorunludur. Esasen geriye yürümezlik ilkesi hukuk güvenliği amacıyla tercih edildiğine göre, bu ilkenin yalnız kesin hüküm halini almış kararlar bakımından kabul edildiğini söylemek onun amacına daha uygun düşer (Kıratlı, Metin: Anayasa Yargısında Somut Norm Denetimi, Ankara, 1966, s. 180; Kuzu, Burhan: Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının Geriye Yürümezliği Sorunu, İÜHFM, 1988, C:2, s.214; Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214; Aliefendioğlu, Yılmaz: Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi, Ankara, 1996, s.305; Tunç, Hasan: Türk Anayasa Yargısında İtiraz Yolu, Erzincan, 1992, s.72-73).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15/06/2011 tarih ve 2011/20-231, 2011/425 esas karar sayılı kararında da “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakkın da istisnasını teşkil ederler” hususları belirtilmiştir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 E.K. sayılı kararında da “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur…” hususları ortaya konulmuştur.
Açıklanan bu bilgiler ışığında ve iptal kararının içeriğine göre, sigorta şirketinin trafik kazasından doğan sorumluluğunda da öncelikle Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Bu bilgileri destekler mahiyette Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/749 esas 2020/907 karar 15/10/2020 tarihli kararında da özetle sigortalar yönünde de TBK hükümlerine göre hesaplama yapılacağı ifade edilmiştir.
Davalı … yürürlükteki ZMMS genel şartlarına göre geçici iş görememezlik zararında sorumluluklarının bulunmadığını savunmuştur. Bu durum da açıklığa kavuşturulmalıdır.
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (…) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar; Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, Tedaviyle ilgili diğer giderler, Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (…) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
Bakıcı giderleri
Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir. Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idare düzenleme niteliğindeki genel şartlar ile genişletilmesi ve daraltılması düşünülemez. Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. Böyle bir durumda idari düzenleme hükümleri değil kanun hükümleri uygulanmalıdır.
Diğer yönüyle genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. Buna göre davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin savunmaları kabul edilmemiştir.
Hasar dosyasına baktığımızda; davacının 29/05/2018 tarihinde davalı … şirketine başvurduğu anlaşılmaktadır. Davalı … şirketinin de bu başvuruyu 30/05/2018 tarihinde işleme aldığı anlaşılmaktadır. Ancak hasar dosyası içeriğinde davalı sigortanın eksik evrak olduğu ve davacıya tamamlaması gerektiğine dair bir dönüşü yoktur. Ödeme yapmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının başvuru tarihinden itibaren (29/05/2018) 8 iş günü sonrası davalının temerrüde düştüğü kabul edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1- Davanın KABULÜ ile,
49.033,21-TL iş göremezlik maddi tazminatının 11/06/2018 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 3.349,46 -TL harçtan başlangıçta alınan 35,90- TL peşin harç ve 775,89 TL ıslah harcı toplamı olan 811,79‬-TL’nin mahsubu ile bakiye 2.537,67-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5- Davacı tarafça yapılan 811,79‬-TL harç, 1.995,65-TL yargılama gideri toplam 2.807,44‬-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 7.174,31-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7- Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/03/2021

Katip …
✍ e-imzalıdır.

Hakim …
✍ e-imzalıdır.