Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/908 E. 2021/188 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/908 Esas
KARAR NO : 2021/188

BAŞKAN : …
ÜYE : ..
ÜYE :..
KATİP : …

DAVACI :….
VEKİLİ : Av. ..
FERİ MÜDAHİL:1-
2-….
3-….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL: ….
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL: ….
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL: … -.
VEKİLİ : Av. ..

FERİ MÜDAHİL: ….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL/: …
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL: 1-…
2-….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL: …
VEKİLLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL: ….
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL : ….-
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL : …
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL :….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL : ….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL : ….
VEKİLİ : Av. ..

FERİ MÜDAHİL : …
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL : ….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL :….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL: ….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL: …
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL:…
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL:….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL: …
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL/:…
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL: …
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL: ….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL: …
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL:…
VEKİLİ : Av….

FERİ MÜDAHİL: …
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL : ….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL :…
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL: 1…
2-….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL : ….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL : ….
VEKİLİ : Av. …

FERİ MÜDAHİL :….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL :….
VEKİLİ : Av. ….

FERİ MÜDAHİL :…
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL :….
VEKİLİ : Av…

FERİ MÜDAHİL: 1-…
2-…
3- …

DAVA : Konkordato
DAVA TARİHİ : 28/06/2018
KARAR TARİHİ : 22/02/2021
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : davacı şirketin mali tabloların incelenmesi neticesinde döviz kurlarındaki artış ve dalgalanmalar, faiz oranlarının artması, nedeniyle davacı şirketin gelir gider dengesi ve nakit akışlarındaki bozulmaların şirketin faaliyetini ve ekonomik güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle geçici mühlet talebinde bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde ;
Davacı vekilinin dilekçesine eklediği konkordato ön projesinde davacının teklifinin vade konkordatosu olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti ilk taksiti 30 Haziran 2022 tarihinden başlamak üzere yılda 2 eşit taksitler halinde (6 Ayda Bir) 6 yılda alacaklılara ödenmesi şeklinde proje düzenlenmiştir.
Adi konkordato, iflasa tabi olup olmadığına bakılmaksızın, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun borçlarını proje ile belirli bir vade veya indirim yoluyla yeniden yapılandırabilecekleri bir hukuki imkandır. Konkordato geçici mühleti başarıya ulaşma ihtimalinin olması durumunda borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir ve ilan edilir.
Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen borçlu veya borçlunun iflasını isteyebilecek alacaklılardan biri, Asliye Ticaret Mahkemesine vereceği dilekçesine İİK m. 286’ da sayılan belgeleri de ekleyerek konkordato mühleti talebinin kabul edilmesi hususunda bir başvuru yapabilir.
Konkordato talebine eklenecek belgeler Madde 286 da sayılmıştır, mahkeme talep ile birlikte İİK m. 286’ daki belgelerin eksiksiz olduğunu tespit ettikten sonra borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet verir. Burada mahkemece yapılacak inceleme şekli bir inceleme olup talepte ve sunulan belgelerde bir eksiklik bulunmuyorsa borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet vermek gerekmektedir. Bu aşamada mahkemec üç aylık geçici mühlet kararı verilirken içerik ve sunulan bilgilerin sıhhati ve gerçekliğinin denetlenmesi mümkün değildir. Mahkeme geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi konkordato komiseri görevlendirilerek denetlenir (İİK m. 287/3).
Komiser mühletin sonunda mahkemeye bir rapor sunar. Bu rapor neticesinde mahkeme konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğuna kanaat getirirse, borçluya bir yıllık kesin mühlet verir (İİK m. 289). Bu bir yıllık kesin mühlet, sürenin dolmasından önce komiser veya borçlunun talebiyle altı aya kadar daha uzatılabilmesi mümkündür.
Kesin mühlet verilmesine ve uzatılmasını ilişkin kararlar kesin nitelikte olup bu kesinlik olgusu kararın verildiği anda istinaf sebebi yapılamamasını ve tasdik kararından sonra da bu hususların istinaf sebebi yapılamamasını kapsar. (Kanun’un 293/1. maddesine göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Bu iki düzenleme kanunyollarını sadece bu kararların verildiği tarihte değil yargılama sonunda verilen nihai karar aşamasında da kapatmıştır. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/… – 2020/…)
Kesin mühletin ilanından sonra, İİK m. 299’a göre konkordato komiseri tarafından yapılacak ilanla alacaklıların alacaklarını bildirmesi istenir ve komiser bildirilen alacakların kayıtlarını yapar. Borçlunun bilançosunda veya alacaklılar listesinde kaydı yer almayan alacaklının konkordato projesi kapsamında yer alabilmesi için alacağını komisere bildirmesi gerekmektedir.
Bu şekilde, bilançoda yeralan alacaklar ve ilan yoluyla bildirilen alacaklar olmak üzere alacaklılar iki bölüm oluşturmaktadır.
Buna göre komiser tarafından davacı borçlu için alacaklılara ilân tarihinden itibaren onbeş gün içinde alacaklarını bildirmeye davet için gerekli ilanlar yapılmış ve ilanda, alacak bildiriminin yapılacağı adresin ve hangi zaman içinde yapılabileceği, alacağını süresinde bildirmeyen alacaklıların, alacaklarının borçlunun bilançosunda da kayıtlı olmaması durumunda, kanun maddesinde belirtilen konkordato müzakerelerine alınmayacağı hatırlatılmıştır.
Bilançoda bulunmayan alacaklar yahut alacak olarak bulunupta bilanço da yer alan alacak ile alacaklı tarafından bildirilen alacak arasında farklılık varsa ve borçlu bildirilen bu alacağı kabul etmezse bu alacak çekişmeli alacak statüsüne girdiğinden oylamada bu çekişmeli kısım nazara alınmayacaktır. Ancak alacağı hiç bildirilmeyen yahut düşük bildirildiğini düşünen bu alacaklının İİK uyarınca çekişmeli alacak yönünden dava açma hakkı saklıdır.
Burada borçlunun bildirdiği alacak tutarı ile alacaklının iddia ettiği tutar arasındaki fark miktarı çekişmeli alacak düzeyindedir. İİK’nun 302.maddesinin 4.fıkrasına göre ;”çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümler saklıdır.”
Buradaki hükümden çekişmeli olan alacakların tamamı hakkında bir alacak yargılaması yapar gibi mahkemenin belirleme yapma yükümlülüğü bulunduğu sonucu çıkartılmamalıdır. Böyle bir durumda çekişmeli alacakların araştırılması yoluna gidilecek olursa konkordatoya ilişkin sürelerin yasada sınırlı olarak belirlenmiş olması da dikkate alındığında alacaklar hakkında yargılama yapar gibi araştırma yapmak konkordato yargılama usulüne aykırıdır. Dosya üzerinden basit bir belirlemeyle karar verilebilir olan çekişmeli alacaklarla ilgili mahkemece karar verilebilirse de çoğu kez banka kredisinden kaynaklanan itirazın iptali ve menfi tespit davalarında alacağın miktarının net bir biçimde belirlenebilmesi birden fazla kez bilirkişi incelemesi ve yıllar süren yargılamalara konu olduğu düşünüldüğünde dosya üzerinden basit belirlemelerle karar verilebilecek haller dışında konkordato oylamasına ve nisabına etki edebilme ihtimali bulunan ve belirlenmesi yargılamayı gerektiren çekişmeli alacakların oylamada dikkate alınması yönünde delil araştırması yapılmak suretiyle müspet karar verilmesi doğru olmayacaktır.
Bu konuda örnek verilecek olunursa; ilama dayalı olan, kesinleşmiş takibe yahut kambiyo senedine dayalı olan alacaklar gibi çekişmeli alacaklar yönünden alacaklılar toplantısında hesaba katılması bakımından bu hususta müspet karar verilip verilmemesi yönünde değerlendirme yapılması heyetimizin uygulaması olarak belirlenmiştir. Bunun dışında ki önemli nitelikte delil araştırması gereken ( keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yapılması gibi) çekişmeli alacaklar için araştırma yapılarak karar verilmesi konkordato yargılama usulüne tezat teşkil edeceğinden bu türden çekişmeli alacaklar toplantı nisabında dikkate alınmaması heyetimizce uygun bulunmuştur. Ayrıca bu alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacak yönünden tasdik kararının ilanından itibaren 1 ay içerisinde dava açma hakkı da saklıdır. Dolayısıyla çekişmeli alacak sahibinin haklarının olumsuz etkilenmesinden de söz etmek mümkün değildir. ( Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkan sağlanmıştır (İİK m.308/b). Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/…. – 2020/…. ) (Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-karar No: 2020/…. – 2020/….)
Bu hususta Komiser raporunda alacaklılar toplantısı öncesi alacak bildirimine ilişkin ilandan sonra yapılan alacak bildirimleri ile bir kısım çekişmeli alacakların ortaya çıkmış olduğu, raporun onbirinci sayfasında … Ltd. Şti. Olarak alacaklı görünen firmanın alacağının 100.000,00 TL tutarlı kambiyo senedinden kaynaklandığı ancak toplantı nisabına katılarak oylamaya dahil edildiği, konkordatoya tabi borcun içerisinde yer verilmiş olduğu görülmekle bu alacak hakkında toplantı nisabı bakımından bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Aynı şekilde…A.Ş’nin leasıng sözleşmesinden kaynaklı bildirmiş olduğu alacak da leasınge konu malların bu firma tarafından geri iade alındığı dolayısıyla bir borcun kalmamış olması nedeniyle konkordato toplantı nisabında da yer almadıkları anlaşıldığından bu alacak hakkında da toplantı nisabı bakımından bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu alacaklının komiserliğe sunduğu dilekçe ile alacakları olduğunu bildirdiği ve Komiser Heyeti tarafından alacağın çekişmeli alacak olduğunun belirlendiği anlaşılmaktadır. Finansal Kiralama konusu makineler maliki ( …. A.Ş) tarafından geri alınmış olup iddia edilen kısım ise çekişmeli alacak düzeyinde kaldığından toplantı nisabı bakımından bu çekişmeli kısmın nisaba dahil edilmesi yönünde bir karar verilmesi mümkün görülmemiştir. Zira sözleşmeye konu mallar geri alınmış ve ayrıca sözleşme gereği bulunduğu iddia olunan alacakların ise borçlu ile bu alacaklı arasında çekişmeli olduğu anlaşılmıştır. Çekişmeli kısmın belirlenmesi de bir yargılama yapılarak tespiti gerektirmektedir. Yargılama neticesinde belirlenecek çekişmeli alacağı toplantı nisabında dikkate almak mümkün değildir. Yasanın 308/b maddesi uyarınca bu alacaklının çekişmiei alacağa ilişkin dava açma hakkı bulunmaktadır. ….A.Ş’nin toplantı ve alacak nisabına ilişkin iddiaları bu sebeple yerinde görülmemiştir. Yine iddia edilen çekişmeli alacak toplantı nisabına etki etmemektedir.
Tabloda belirtilen…. A.Ş,…. Şti., … A.Ş,… A.ş, … A.Ş’nin bildirmiş olduğu çekişmeli alacaklarla ilgili olarak bu çekişmeli alacakların banka kredi sözleşmesinden ve borçlu ve alacaklının ticari defter ve kayıtlarında belirlenen ticari alacaklardan kaynaklandığı, bu alacakların kambiyo senedi, kesinleşmiş takip, mahkeme ilamından kaynaklanmadığı, çekişmeli alacağa ilişkin ilgililerin 308/b maddesi uyarınca dava açma haklarının bulunduğu gözetilerek çekişmeli kısımların toplantı nisabında dikkate alınmamasına karar verilmiştir.
…. tarafından Bankamızca kesin mühlet tarihi olan 27.11.2018 itibariyle 6.512.201,31.-TL nakit 12.485.984,00-TL gayrinakit alacağı Komiserler Kuruluna bildirmiştir. 26.07.2018 tarihli Beşiktaş 17. Noterliğinin 26.07.2018 tarihli ihtarnamesi ile 5.376.267,11 TL nakdi ve 12.910.584,50 TL gayrinakti alacak bildirilmiştir. Borçlu kayıtlarında bankanın alacağı toplantı tarihi itibariyle nakti alacağı 4.925.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Gayrinakti alacak ise nakde dönüşmediğinden dikkate alınmamıştır. Halk bankasının alacağı rehinli alacak olup rehin konusu mallar borçlu şirkete aittir ve malların değeri davacının borcunu karşıladığından rehinli alacaklar toplantı nisabında komiserler tarafından dikkate alınmamıştır. Borçluya ait rehinli malların ( Ataşehir ve Mudanyadaki taşınmaz) toplam kıymeti 6.150.000,00 TL dir. Rehni aşan kısım ise çekişmeli alacak düzeyinde olup çekişmeli kısmın belirlenmesi de bir yargılama yapılarak tespiti gerektirmektedir. Yargılama neticesinde belirlenecek bir çekişmeli alacağı toplantı nisabında dikkate almak mümkün değildir. Yasanın 308/b maddesi uyarınca bu alacaklının çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca 12.485.984.00-TL gayrinakit alacak nakde dönüşmeden alacak olarak toplantı nisabında dikkate alınmasına imkan bulunmamaktadır. Zira bu gayri nakti alacağın nakde dönüşüp dönüşmeyeceği belli değildir. Bu yüzden gayri nakti alacağın toplantı nisabında dikkate alınmasına imkan yoktur. Borçlu şirketin mallarının dışında üçüncü kişi rehinleri olup belirleme yapılırken üçüncü kişinin verdiği rehinli malların kıymeti dikkate alınmamıştır. Zira borçluya ait rehinli malların değeri borcu karşılamadığında bu kısım ayrıca bir üçüncü kişi rehni bulunsa da adi alacak olarak toplantıya katılacaktır. 6.512.201,31.-TL ile 6.150.000,00 TL arasındaki fark toplantı nisabına etki etmemektedir.
Aradaki çekişmeli kısma ilişkin bu alacaklıların İİK 308/b maddesi uyarınca dava açma hakkı da yasa gereği saklıdır. Bu alacaklıların haklarının zedelenmesi de söz konusu değildir. Kanaatimizce konkordato yargılaması yapan mahkemenin çekişmeli alacaklarla ilgili karar verebileceği haller doğrudan dosya üzerinden sunalan belgelere (ilama dayalı olan, kesinleşmiş takibe yahut kambiyo senedine dayalı olan alacaklar gibi) göre belirlenebilecek hallerle sınırlı olarak uygulanabilecek haller olduğundan çekişmeli kalan kısmın da alacak olarak oylamaya dahil edilmesine yönelik talebi yerinde görülmemiştir.
Komiser aracılığı ile konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra, ilanla konkordato projesini müzakere etmek üzere alacaklılar toplantıya davet edilmiş, ilânın birer sureti adresi alacaklılara posta ile gönderilmiş, toplantı günü ilandan en az on beş gün sonra 04/08/2020 tarihinde yapılmıştır.
Davacı kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 30 Haziran 2022 tarihinden başlamak üzere yılda 2 eşit taksitler halinde (6 Ayda Bir) 6 yılda alacaklılara ödenmesi şeklinde proje düzenlenmiştir.
04/08/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında 7 alacaklı hazır bulunmuş, daha sonra iltihak süresi içerisinde katılım sağlanarak konkordatoya tabi toplam 45 alacaklıdan 28 alacaklı davacının projesine kabul oyu vermiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 18.434.458,79 TL alacak tutarının da 10.668.227,51 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %62,22’lık oranına alacak sayısının ise %57,87’lik oranına tekabül etmektedir. Bu sebeple davacının alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir.
Toplantı sonrası oylamaya ilişkin iltihak süresi beklenmiş ve komiser tarafından oylama sonucunda projenin tasdiki hususuyla ilgili olarak gerekçeli rapor hazırlanmıştır. Rapor mahkememize ibraz edildikten sonra kesin mühlet içerisinde konkordato projesi tasdik kararı hakkında bir karar verebilmek için bir duruşma günü belirlenerek İİK 304. Maddesi uyarınca duruşma günü ilan edilmiş, itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri ihtar edilmiştir.
Konkordatonun tasdiki için gerekli koşullar İİK’nın 305. maddesinde sayılmıştır. Bunları beş maddede sıraladığımızda şartlar şu şekildedir:
1- Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerekmektedir.
Davacının 2020 yılı rayiç bedelli bilançosuna göre belirlenen toplam aktif tutarı 84.144.662,71 TL’dir. Somut uygulamalar nazara alındığında iflas tasfiyesi halinde paraya çevirme sırasında cebri icra yoluyla yapılacak satışlarda var olan kıymetlerin %40 ila %60’ı arasında değişmektedir. Komiser tarafından ortalama oran %65 olarak kabul edildiğinde dahi davacının toplam aktif tutarının 39.751.537,81 TL’lik kısmı mevcut borçlarını karşılayabilecektir. Ancak bu tutardan iflas masası giderleri ve diğer giderler düşüldüğünde alacaklıların alacaklarına kavuşma oranı dana da düşmüş olacaktır. Konkordato projesi kapsamında faizsiz olan alacaklarının %100’lük kısmını vadelerin sonunda tahsil etmiş olacaklardır. Dolayısıyla her halükarda konkordato projesi kapsamında borçların tasfiye edilmesi, iflas tasfiyesine göre alacaklıların daha lehinedir. Yine ortalama iflas tasfiyesi süreci davacı potansiyelindeki bir şirket için en az beş yıl süreceğinden projedeki vade süresi de alacaklılar bakımından olumsuz sonuç doğurmayacaktır.
2- Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerekir.
Projenin tasdiki için en önemli şartlardan birisi de kaynaklarla orantılılık olgusudur. Davacı şirket ikamet amaçlı olmayan binaların inşaatı (Fabrika, atölye ve sanayi üretimini amaçlı binalar ile hastane, okul, otel, İşyeri, mağaza, alışveriş merkezi, lokanta, kapalı spor tesisi, cami, kapalı otopark, tuvalet vb İnşaatı) işleri ile faaliyet göstermektedir. Şirketin iki ortağı vardır. Şirketin sermayesi 9.630.000,00 TL olup, …. … %95, … …. %5 hisseye sahiptir.
Burada öncelikle davacı şirket hem kaydi hemde rayiç değer bilançosuna göre borca batık olmadığını belirtmekte yarar vardır.
Davacı şirketin 2018 yılı zararı konkordato öncesinden kaynaklanan zarardır. 2019 ve 2020 yıllarındaki zararın sebebi ise, yıllara yaygın inşaat gelirlerinin henüz gelir tablosu hesaplarına aktarılmamasından kaynaklanmaktadır. Haziran 2020 sonu île gelir tablosu hesaplarına aktarılacak 7.504.498,75 TL kar bulunmaktadır.
Davacı şirketin Konkordato başvurusunun yapıldığı tarihte maddi duran varlıkları 11.991.833,35 TL iken bu tutar 31.05.2020 tarih itibari ile 1.225.180,94 TL artarak 13.217.014,29 TL olmuştur.
Rayiç değer bilançosuna göre öz kaynaklar toplamı 1.260.294,03 TL’dir. Dolayısıyla davacı şirket rayiç bilançoya göre borca batık durumda değildir. Aktifi pasifinden 1.260.294,03 TL daha fazladır.
Davacı şirket projesine göre konkordatoya tabi olduğu belirlenen 18.434.458,79 TL borcun;
1. Taksit 30.06.2022 tarihinde Toplam Borcun %8,33
2. Taksit 31.12.2022 tarihinde Toplam Borcun %8,33
3. Taksit 30.06.2023 tarihinde Toplam Borcun %8,33
4. Taksit 31,12.2023 tarihinde Toplam Borcun %8,33
5. Taksit 30.06,2024 tarihinde Toplam Borcun %8,33
6. Taksit 31.12.2024 tarihinde Toplam Borcun %8,33
7. Taksit 30.06.2025 tarihinde Toplam Borcun %8,33
8. Taksit 31.12.2025 tarihinde Toplam Borcun %3,33
9. Taksit 30.06.2026 tarihinde Toplam Borcun %8,33
10, Taksit 31.12.2026 tarihinde Toplam Borcun %8,33
11. Taksit 30.06.2027 tarihinde Toplam Borcun %8,33
12. Taksit 31.12.2027 tarihinde Toplam Borcun %8,37′ sini ödeyecektir.
Davacı şirketin konkordatoya başvuru sonrasında 2018 yılında satış tutarı 13.741.524,94 TL maliyet 14.005.087,91 TL’dir, 2019 yılında satış tutarı 15.267.208,11 TL maliyet 17.635.131,38 TL’dir, 2020 yılı haziran sonu satış tutarı 32.066.640,83 TL 21.930.655,84 TL’dir. Toplam satış tutarı 61.075.373,83 TL olup oplam maliyet 53.570.875,13 TL’dir. 7.504,498,75 TL fark ise kardır.
Görüldüğü üzere davacı şirket konkordato dönemi içerisinde olumlu anlamda artan grafik izlemiştir. Davacının devam etmekte olan Çerkezköy, Manisa-Turgutlu karayolu ve Liman yolu projeleri bulunmaktadır. Bu projeler süreç içerisinde farklı seviyelerde tamamlanmış olup bu projelerin tamamlanması için davacının ihtiyaç duyduğu tek şey belli miktarda finansmandır.
Davacı mühlet içerisinde ihtiyaç duyduğu finansmanı üçüncü kişilerle yaptığı anlaşma çerçevesinde tedarik etmiş ve bu durum davacının satış rakamlarına olumlu seviyede yansımıştır.
Davacının projeleri tamamlamasıyla hakedişlerden elde edeceği gelirler borçlarını rahatlıkla ödemeye yetecektir.(Tekirdağ/Malkara)-Barbaros Liman Bağlantısı işi, Manisa-izmir-Turgutlu Yolu işi, Otoyol Ayr-Çerkezköy Yolu işi toplam sözleşme bedeli 123.176-012,00 T’dir, sözleşme fiyatları ile kalan işlerin tutarı 82.313.967,74 TL, kalan işlerin fiyat farkı 69.244.223,45 TL olup, kalan işlerin sözleşme fiyatları ve fiyat farkı ile toplam tutarı 151.558.191,19 TL’dir.
Davacı şirketin projelerde mevcut 151.558.191,19 TL + KDV işi bulunmakta olup, ortalama karlığı %25-%30 civarındadır. Sadece elindeki işleri tamamlayabilmesi durumunda mevcut borçlarını ödeme kabiliyeti olduğu görülmektedir.
Davacının mühlet içerisinde “Alkam Madencilik” ile yapmış olduğu finans ortaklığı sorunlar nedeniyle çıkmaza girdiğinden davacı şirket tarafından mevcut yapılacak işlerin finansmanın sağlanması gerekmektedir.
Davacının yaklaşık 5 milyon TL tutarında nakit finansman girdisi ile projedeki edimlerini yerine getirebildiği bundan kaynaklı gelecek hakedişlerle finansman döngüsünü sağlayarak projeleri tamamlayabileceği anlaşılmaktadır.
Davacı bu kapsamda dava dışı üçüncü kişilerle finansman ihtiyacı için yaptığı sözleşmeleri sunmuştur. Ancak davacının “…. …” isimli firma ile benzer sorunları yaşama ihtimali bulunduğundan davacının “B” planı olarakta tabir edilen altırnatif yol haritası sunarak projelerin tamamlanabilme yetisini ortaya koyması istenmiştir. Davacı taraf projelerin icrası aşamasında üçüncü kişilerle finansman ihtiyacı bakımından benzer sorunlar yaşama ihtamlinide nakit girdisi için makina ve ekipmanlarını kaynak olarak sunmuştur.
Konkordato mühleti içerisinde yapılan değerlemelere göre kaynak olarak gösterilen makina ve ekipmanların toplam değeri 6.533.000,00 TL olup satışından elde edilecek gelir finansman ihtiyacını karşılayacaktır. Ancak bu makina ve ekipmanlar sahada kullanıldığından projedeki işlerin tamamlanabilmesi için makina ve ekipmanlara ihtiyaç duyulacaktır. Ancak bu durumda davacı kiralama yoluna giderek bu ihtiyacını karşılayacak ve kiralama maliyetlerini yıllara yayarken, makina ve ekipmanların satışı ile işletmeye direkt olarak nakit girdisi sağlamış olacaktır.
Şüphesiz davacı üçüncü kişilerle finansman ihtiyacı için yaptığı sözleşmelerde “…. …” isimli firma ile benzer sorunlar yaşamaz ise makina ve ekipmanların satışını yapmasına gerek kalmayacak ve ayrıca yıllara yayılan kiralama maliyetleri de ortaya çıkmayacaktır.
Süreç içerisinde 5 milyon TL düzeyinde bir nakit girdisinin projeleri tamamlama olgusunu gerçekleştirebileceğini nesnelleştirmek bakımından 2018 yılında satış tutarının 13.741.524,94 TL , 2019 yılında satış tutarının 15.267.208,11 TL , 2020 yılı haziran sonu itibariyle 6 aylık süreçte ise satış tutarının 32.066.640,83 TL olduğunu belirtmekte yarar bulunmaktadır.
Davacının projesi kaynaklarla orantılı, nesnel, samimi ve iyi niyetlidir.
3-Konkordato projesi İİK m. 302 de öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olmalıdır. İİK’nın 302.’nci maddesinin 3. fıkrasına göre, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini, aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır.
04/08/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında 7 alacaklı hazır bulunmuş, daha sonra iltihak süresi içerisinde katılım sağlanarak konkordatoya tabi toplam 45 alacaklıdan 28 alacaklı davacının projesine kabul oyu vermiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 18.434.458,79 TL alacak tutarının da 10.668.227,51 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %62,22’lık oranına alacak sayısının ise %57,87’lik oranına tekabül etmektedir. Bu sebeple davacının alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir..
4- İİK’nın 206. maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklarının tam olarak ödenmemesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe, yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir. İmtiyazlı alacaklıların alacaklarından açıkça vazgeçmesi halinde borçlunun teminat göstermesine gerek kalmayacaktır.
Buradaki şartlar İİK’nun 206.maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacakların ve mühlet içerisinde komiserin izniyle akdedilmiş olan borçlulara ilişkin alacakların teminatlandırılması düzenlenmiştir. Bilindiği üzere mühlet sonrası borçlar konkordatoya tabi borçlar değildir. 206/1.maddede öngörülen borçlarda imtiyazlı alacak olup konkordatoya tabi değildir. İmtiyazlı alacaklılardan kasıt son bir yıl içerisinde tahakkuk eden işçilik alacaklarıdır. Bir yıllık sürenin hesaplanmasında geçici mühletin başlangıç tarihi baz alınmalıdır. Mahkememizin kabulüne göre de tahakkuk eden alacaktan kasıt ilama bağlanmış alacaklardır. Yasa koyucu burada imtiyazlı alacaklar ile mühlet içerisinde doğan alacaklıların alacağının teminatlandırılmasını yahut alacaklının teminat gösterilmesinden feragat edilmesi şartını aramıştır.
Davacının teminata bağlanması gereken borçları bulunmaktadır. Bu kapsamda davacının 1.456.765,49 TL TL muhlet borcu olduğu görülmüştür. Bu alacaktan 191.709,32 TL’lik kısım teminat gösterilmesinden feragat etmiştir. Feragat etmeyen tutarında alacaklı bulanmaktadır. Davacı bu kısım alacak için … kodlu 75.000 TL değerinde elektronik kantar, 25305013 kodlu 85.000 TL değerinde sandwic marka hidrolik kırıcı (2015model) …. kodlu 1.350.000,00 TL değerli değerinde … darbeli kırıcı ve parçaları makinelerinin mühlet borcununun teminatı olarak göstermiş ve mahkememizce bunlar teminat olarak kabul edilmiş bu makinelerin amacı dışında devri mahkememizce yasaklanmışır. Dolayısıyla davacının İİK 305.maddesinde düzenlenen bu şartı da gerçekleştirmiş olduğu kabul edilmiştir.
5- Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması gerekmektedir.
Projede bildirilen 18.434.458,79 TL olan konkordatoya tabi borcun mevcut harçlar tarifesi uyarınca binde 2,27 oranına göre alınması gereken tasdik harcı miktarı 41.846,22 TL olup tasdik kararından önce bu tutar davacı tarafça yatırılmıştır. Konkordato tasdiki için gereken yargılama gideri bakımından dosyada yatırılmış olan avans yeterli olduğundan davacı tarafça başkaca bir yargılama gideri yatırılmasına gerek duyulmamıştır.
Rehinli alacaklılar bakımından açıklama yapmak gerekmektedir.
Borçlunun mülkiyetinde olan bir mal rehin gösterilerek teminata bağlanan borçları rehinli mallar karşıladığı takdirde rehinli alacaklı olarak toplantıda oy kullanılamayacağı kabul edilmiştir. Zira rehnin karşılamadığı kısım ancak adi alacak olarak kabul edilebilir ve toplantıda bu kısım bakımından oy kullanılabilir.
Bu kapsamda davacını Halkbank’a ait borçların teminatını teşkil eden rehinler bizzat borçlunun mülkiyetinde olup alacak rehinle teminat altına alındığından toplantı nisabına bu alacaklı dahil edilmemiştir. Üçüncü kişiler tarafından verilen rehin dışında da borçlunun verdiği rehinler alacağı karşılamaktadır. Alacaklının çekişmeli alacak düzeyinde kalan alacakları için yukarıda çekişmeli alacaklar kısmında açıklama yapıldığından buruda tekrara gerek duyulmamıştır.
Davacının üçüncü kişi rehniyle temin edilmiş borçları bulunmaktadır. Bu borçlar … ve …adır. Toplantıya bu alacaklılar adi alacaklı olarak kabul edilerek oy kullandırılmışlardır.
Üçüncü kişi rehniyle teminata bağlanan borçların rehinli borç sayılmayıp adi alacak olarak değerlendirilmesini de açıklamakta yarar vardır.
Kural olarak rehinle temin edilmiş olan alacaklar, (298 inci madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılacaktır) konkordatoya tabi olmadığından toplantı nisabına katılmazlar.
Burada bir borcun rehinle teminat altına alınan bir borç olarak kabul edilmesi için rehinli malın borçluya ait olup olmayacağı tartışmalıdır.
Doktrinde bir kısım yazarlar rehinli malın borçluya ait olmasını zorunlu kabul ederken, bir kısım yazarlar ise rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılmasını kabul etmişlerdir.
Uygulamada ilk başta Bölge Adliye mahkemelerince 7101 sayılı yasadan önceki konkordatoya ilişkin İİK düzenlemelerinin yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay kararlarında rehinli malın borçluya ait olması gerektiği (Bknz.Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamı) kabul edildiğinden Bölge Adliye mahkemelerince de rehinli malın borçluya ait olması gerektiği kabul edilmiştir.
Mahkememizce de toplantının yapıldığı tarihlerde bu genel kabule göre davacının üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınan borçları adi alacak olarak kabul edilmiş ve buna göre toplantı yapılmıştır.
Ancak uygulamada daha sonra doktrinde önemli bir yer tutan görüş benimsenerek bir kısım bölge adliye mahkemelerince rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılmasını kabul etmişlerdir.
Bu hususta 16.10.2020 tarihinde lexpera.com.tr.de yayınlanan Prof. Dr. …. …., Prof. Dr. … .., Doç. Dr. … ….’ ait makalede rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılması gerektiği belirtilmiştir. Makaleden bir kısım şöyledir
“Vadesi gelmiş borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi bulunan borçlunun, kanunda öngörülen şartlarla, mahkeme denetim ve gözetiminde, alacaklıları ile anlaşmak suretiyle borçlarını tasfiye etmesine imkânı tanıyan konkordato kurumu, 7101 sayılı Kanunla önemli değişikliklere uğramıştır. İşbu çalışmada, İcra ve İflâs Kanunu’nun 302’nci maddesi çerçevesinde konkordato projesinin kabulü için aranan nisapta, öğretide 7101 sayılı Kanun öncesinde (veya onu tekrar eden gerekçelerle sonrasında) ileri sürülen görüşlerin aksine, üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle güvence altına alınan alacakların, şu gerekçelerle dikkate alınamayacağı sonucuna varılmıştır.
7101 sayılı Kanunla, konkordatonun tasdiki açısından, bütün alacaklar açısından teminat gösterme koşulu kaldırılmıştır. Dolayısıyla, değişiklik öncesi aksi yöne ileri sürülen görüşlerin dayanağı olan, üçüncü kişinin rücu alacağının teminatsız kalacağı düşüncesinin, artık pozitif temeli bulunmamaktadır.
7101 sayılı Kanun ile yapılan, adi alacaklılar ile rehinli alacaklıların birbirinden ayrılmasıdır. Konkordato projesinin kabulü, esas itibariyle adi alacaklılara -projeden etkilenecek alacaklılara- bırakılmış ve bu kabul, tasdik şartı olarak da aranmıştır. Rehinli alacaklılarla müzakere ise, ilk defa 7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kanunun 308/h maddesinde ayrıca düzenlenmiştir. Üçüncü kişiye ait bir malın rehniyle güvence altına alınmış olan bir alacağı (ve alacaklıyı) hem İİK m. 302 hükmü anlamında adi alacaklar için söz konusu olan konkordato projesinin oylamasına dahil etmek, ama diğer taraftan da bu alacağı rehinli alacak olarak kabul edip onu İİK m. 308/h, III hükmünde rehinli alacakların yapılandırılması için öngörülen 2/3 şeklindeki nisaba dahil etmek açık bir çelişki ve tutarsızlık olur.
Konkordato nisabının belirlenmesi açısından, kanun koyucunun esas aldığı ölçüt, rehinli alacaklının (velev ki üçüncü kişi tarafından rehin tesis edilmiş olsun) konkordato nisabında dikkate alınmasına manidir. Zira kanun koyucu konkordato projesinin kabulü için aranan nisabı düzenlediği 302’nci maddesinde, oy hakkı bulunan alacaklıları, konkordato projesinden etkilenip etkilenmemeye göre belirlemiştir. Dolayısıyla konkordato tasdik edilse de edilmese de, alacağına ne oranda ve hangi sürede kavuşacağı anlamında, konkordato projesinden hiçbir şekilde etkilenmeyecek olan bir rehinli alacaklının (rehinli malın mülkiyeti üçüncü kişiye ait olduğunda da bu durum değişmediğine göre), söz konusu projenin oylamasına katılmasını haklı gösteren bir durum yoktur.
Kanunun hem 302’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hem de 308/h maddesinin lafzı, alacağı üçüncü kişi tarafından rehinle temin edilmiş alacaklının konkordato nisabına dahil edilmesine manidir. Kanun koyucu, rehin hakkının kimin tarafından (borçlu veya üçüncü bir kişi) tesis edildiği konusunda bir ayrım yapmamıştır. Bilakis, Kanunun 302’nci maddesinde, oylamaya katılacak olanlar açıkça sayılırken, alacağının rehinle karşılanamayan kısmı için rehinli alacaklıdan söz edildiği halde; diğer bir ifadeyle, kanun koyucu bu kadar ayrıntı ve özel (çoğunlukla istisnai) durumu dahi dikkate almışken; uygulamada gerçekten çok sık rastlanan bir durum olan üçüncü şahıs rehnini unuttuğunu varsaymak, olsa olsa kanun koyucuya bühtân olur.
Üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinli alacaklının, Kanunun 302’nci maddesi anlamında konkordato nisabında dikkate alınmaması, üçüncü kişi açısından ayrıca bir sakınca yaratmamaktadır.”
Bu görüşten sonra bir kısım Bölge Adliye Mahkemeleri de bu görüşü benimseyerek rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılması gerektiğini kabul etmiştir. (Bknz.; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23.Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/… – 2020/…, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/… – 2020/…, İstanbul Bam 17.Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/.. – 2021/…, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2021/…. – 2021/….)
Prof.Dr. … ‘e ait 9 Eylül 2020 tarihli görüşte ise özet olarak; “öğretide ve uygulamada konkordatoda bir alacaklının alacağının rehinli alacak olarak nitelendirilebilmesi için rehin konusu malın mülkiyetinin konkordato borçlusuna ait olması gerektiği, şayet alacaklının alacağının üçüncü kişi tarafından verilen bir güvence altına alınmış ise, bu alacağın konkordato nisabına dahil edileceği, zira konkordato tasdikinin, alacağı üçüncü kişiye ait bir malla güvence altına alınan alacaklı bakımından mecburiyet doğuracağının ileri sürüldüğü, konkordato sürecinde, bizzat konkordato borçlusuna ait olan rehinli malın rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edilebileceği veya bu mal hakkında başlamış olan takibe devam edebileceği, ancak herhalde bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamayacağı ve rehinli malın satışının gerçekleştirilemeyeceği, bu yasağın, rehnin konkordato borçlusu lehine üçüncü kişi tarafından verilmiş olması, yani rehinli malın üçüncü kişiye ait bulunması halinde, aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğu için, üçüncü kişiye sirayet edeceği ve üçüncü kişiye ait rehin konusu mal hakkında muhafaza tedbiri alınamayacağı gibi rehin konusu malın satışının gerçekleştirilemeyeceği, somut olayın özelliklerine göre, konkordatonun tasdiki kararına veya tasdik kararını takip eden bir yıllık sürenin sonuna ya da tasdik kararının kesinleşmesine kadar devam edebilen bu süreç içinde satılamayan üçüncü kişiye ait malın asıl borçluya bu süreç içinde rücu etmesinin de gündeme gelemeyeceği ve dolayısıyla rehinli alacaklının üçüncü kişiye ait malla temin edilmiş alacağını adi alacak olarak konkordatoya yazdırmasının gerekmediği” sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Yargıtay ise bu husustaki görüşünü 7101 sayılı yasa ile getirilen konkordato düzenlemelerinde de rehinli malın borçluya ait olması gerektiği kabul edilmesi gerektiği yönünde ortaya koymuştur.
Yargıtay 15. HD’si 16.02.2021 tarih, 2021/… E. 2021/… K. sayılı ilamında; “İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir. 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir. Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir. Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez. İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kişi tarafından verilmiş olması durumu ayrık tutulmamıştır. Bu nedenle alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır. Bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi borçlu ve rehin veren 3.kişinin kanunun 303. maddesi çerçevesinde hareket etmesi gerekecektir. Somut olayda …. A.Ş. ve… taşınmazları üzerine talep eden şirket lehine ipotek tesis edildiğinden bu ipoteklerle teminat altına alınan alacaklının nisapta adi alacak olarak göz önünde bulundurulması gerekirken yanılgılı gerekçeyle nisap dışında tutulması doğru olmamıştır.
Sonuç olarak Yargıtay 7101 sayılı yasadan önceki uygulamasını 7101 sayılı yasa döneminde de aynı şekilde devam ettirmiştir. Yargıtay bu son kararında gerekçe olarak; alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacağını, bu hususun konkordato kurumunun amacına uygun olacağını, bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi gerekeceğini kabul etmiştir.
Zaten mahkememizce de Yargıtayın sonradan belirginleşen yukarıda açıklanan kararına uygun olarak davacının üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınan …. ve …a olan borçları adi alacak olarak kabul edilmiş ve buna göre toplantı yapılmıştır.
Yapılan yargılama sonucunda açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının konkordato projesinin tasdik şartlarının mevcut olduğu kabul edilmiştir. Davacının konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 30 Haziran 2022 tarihinden başlamak üzere yılda 2 eşit taksitler halinde (6 Ayda Bir) 6 yılda alacaklılara ödenmesine ilişkin projenin tasdikine karar vermek gerekmiştir. İİK’nun 306.maddesine göre
İcra ve İflas Kanunu’nun 308/c maddesinin ikinci fıkrasına göre “Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.”
Bu düzenlemeye göre projede yer alsın veya yer almasın anılan borçlar için konkordato hükümleri geçerli olacağını hatırlatmakta yarar vardır. Zira bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburi olacağından bu nitelikteki borçlar da tasdik kararı kapsamındadır.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı …. ANONİM ŞİRKETİ (Ticaret Sicil No:….), talebinin kabulü ile projenin tasdikine,
Konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 30 Haziran 2022 tarihinden başlamak üzere yılda 2 eşit taksitler halinde (6 Ayda Bir) 6 yılda alacaklılara ödenmesine,
Davacının mühlet içerisindeki teminata bağlanması gereken 1.456.765,49 TL tutarındaki mühlet borcunun teminatı olarak gösterilen 25300014 kodlu 75.000 TL değerinde elektronik kantar, 25305013 kodlu 85.000 TL değerinde sandwic marka hidrolik kırıcı (2015model) … kodlu 1.350.000,00 TL değerli değerinde …. darbeli kırıcı ve parçaları makinelerinin mühlet borcununu teminatı olarak kabulü ile amacı dışında devrinin mahkememizce yasaklandığının açıklanmasına,
Konkordato Komiserleri … …., … …., …..’un komiserlik görevinin sonlandırılmasına,
.. ….’ın İİK 306/2.maddesi gereğince tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetimi sağlamak üzere atanmasına,
…’dan borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir rapor alınmasına,
…’a aylık 1.500,00 TL ücret takdiri ile bu giderin şirket kasasından ödenmesine,
Mahkememizce kesin mühletin İİK’da öngörülen sonuçlarının kendiliğinden sonlandığının açıklanması ile mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına,
Tasdik kararının İİK 288.maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
Harçlar yasası gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair davacı vekili ile duruşmaya katılan feri müdahil vekillerinin yüzüne karşı davacı bakımından kararın tebliğinden itibaren, itiraz eden diğer alacaklılar yönünden ise kararın ilanından itibaren on gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/02/2021

İş bu kararın gerekçesi 22/02/2021 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip ….
e-imzalıdır