Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/86 E. 2019/571 K. 14.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/86 Esas
KARAR NO : 2019/571

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … – … Genel Müdürlüğü Acemler 1619…
DAVALI : 1- … – …
VEKİLİ : Av. … – Atatürk Bulvarı Caddesi Deposito İş Merkezi A-1 Blok 2. Kat No:319 İkitelli -Osb Başakşehir/ İstanbul Bahçeşehir Başakşehir / İSTANBUL
DAVALILAR : 2- … – …
3- … – … …

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/01/2018
KARAR TARİHİ : 14/05/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekili kurumun birbirini takip eden yıllarda “… Genel Müdürlüğüne Ait Hizmet Binalarının Genel Temizliği ile Çay Servisi. Odacılık, Bahçe Bakım, Santral ve Sekreterlik Hizmetlerinin Yaptırılması Hizmet Alımı İşi” ihale edildiğini, yapılan ihale neticesinde akdedilen sözleşmenin eki niteliğinde olan şartnamenin 5.20 Maddesinde “Yüklenici çalıştıracağı personelin işe alınmaları veya işten çıkartılmaları, çalışmaları sırasında is kanunu, ilgili tüzük ve yönepielikler çerçevesinde doğacak tüm haklarını ödemekle yükümlüdür. bu yükümlülüklerle ilgili kurum veya kuruluşlarla da yüklenici muhatap olup gereken her türlü is ve işlemleri yapacaktır. İdarenin yüklenicinin çalıştıracağı personelin kanuni hak ve alacakları ile hiçbir ilişkisi bulunmayacaktır.” denildiğini, belirtilen ihale ve sözleşme kapsamında çalışan personellerden ……, Bursa 3. İş Mahkemesinin 2011/209 E sayılı dosyasında müvekkili idareye karşı dava açtığını, davanın müvekkilinin aleyhine sonuçlandığını, kararın onandığını, ……’nun bu karara istnaden, Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2013/… sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, müvekkilinin icra dosyasına 28.553,93 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, dava dışı işçinin …’nin değil alt işveren niteliğindeki davalı firmaların personeli olarak çalıştığını, bu nedenle de çalıştığı dönemler baz alınarak dava dışı işçiye yapılan ödemelerin alt işverenlerden tahsili gerektiğini , davalılardan rücuen alacaklarını tahsil etmek için işbu davayı açtıklarını, davanın kabulü ile, müvekkili tarafından dava dışı ……’ya ödenen 21.314,36 TL + 7.239,57 TL tutarlara ilişkin (toplam 28.553,93 TL), davalılar yönünden ayrı ayrı sorumluluklarının belirlenmesi ve dava tarihi itibariyle tespiti mümkün olmayan sözleşmeden kaynaklanan alacak miktarlarının tespit edilerek, herbir alacağın ödeme tarihleri itibarıyla yasal faizi ile davalılardan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dışı personelin 16.01.2010-02.09.2013 tarihleri arasında müvekkili şirkete bağlı olarak asıl işveren … Genel Müdürlüğü’nde çalıştığını, ihale usulüne göre hizmet verilen kurumda son alt işveren olması nedeniyle davalı müvekkilinin davadışı personele ödenen tutarın tamamından sorumlu tutulmasının yahut da davalıların tüm alacaktan müşterek müteselsil sorumluluk yüklenmesinin istenilmesi talebinin reddi gerektiğini, alacağı kabul etmemekle birlikte ve yine açıklayacağımız hususlar da nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ,aksi durumda ise şirketlerin sadece kendi dönemlerinin yarısı oranında sorumluluğu bulunduğunu, davacı kurumun borçlar kanunu hükümlerine atıfta bulunarak açmış olduğu davada ,son işveren olan davalı müvekkili bakımından tüm alacaktan sorumlu tutulması yönündeki talebinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirkete bağlı olarak çalışan tüm işçilerin ve yine dava konusu alacakların ödendiği iddia olunan işçinin işe alınmasına, işten çıkarılmasına, çalışmaları esnasında ücretlerinin tespitine, mesai düzeninin belirlenmesine, yapacakları işin sevk ve idaresine, yapacakları işle ilgili olarak alınması gereken eğitimlerin alınmasına, davacı olan asıl işveren … Genel Müdürlüğü ve ona bağlı olarak çalışan idareciler karar verdiğini ve uyguladığını, müvekkili şirketin sadece dava konusu alacakların ödendiği iddia olunan işçi ve konumundaki diğer çalışanların özlük işlerini asıl işveren … Genel Müdürlüğü yetkililerinin talimatları doğrultusunda yerine getirdiğini, bu nedenle davalı müvekkilinin davacının ödediğini iddia ettiği alacak yönünden herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, farklı firmaların değişik tarihlerde asıl işveren … Genel Müdürlüğü ihalesini almasına ve davadışı personelin işe giriş ve çıkışını yapmalarına rağmen dava konusu alacağın mahkeme ilamı neticesi ödendiği iddia olunan işçinin asıl işveren nezdindeki çalışması kesintisiz olarak devam ettiğini, dava dışı işçinin çalıştığı dönemde ihale alan başka firmaların sigortalısı olarak sürekli davacı kurum nezdinde çalıştığını, dava konusu alacakların ödendiği iddia olunan işçi davalı şirket nezdinde, davacı asıl işveren … Genel Müdürlüğü ’nde kesintili olarak kısa sürelerle ile çalışmış ve sonrasında da ihaleyi alan başka firmalar nezdinde de davacı kurumda çalışmaya devam ettiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda alt işveren sürekli değiştiği halde işçiler değişmiyor ve asıl işveren işçileri işe alma ve talimat verme yetkisini kendisinde bulunduruyorsa bu ilişkide işveren asıl işverendir. Alt işverenin işveren sıfatı olmaması nedeniyle de müvekkilimin iş bu davada husumet ehliyeti yoktur. Yine davalı müvekkil şirket ile alacakları huzurdaki davanın konusu olan işçinin davacı asıl işveren nezdinde çalıştığı diğer dönemlerde ihale alan şirketler arasında işyeri devri söz konusu olmadığından Yargıtay kararları gereği diğer dönemleri kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin ihale aldığı dönem öncesinde ve sonrasında diğer firmalardaki çalışmalardan dolayı da sorumlu olmayacağı açık olduğunu, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinde! veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Keza aynı maddenin 7. fıkrasına göre, “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez. Hükmünün yer aldığını, Mahkeme dosyasına sunulan emsal raporlardan anlaşılacağı üzere müvekkili firma çalışanlarının asıl işveren İstanbul Üniversitesi’ndeki çalışmaları yönünden yapılan incelemeler neticesinde ilişkinin muvazaalı olduğu ve işçilerin başlangıçtan itibaren gerçek işveren İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü çalışanı sayılması gerektiği yönünde tespit yapılmış olup, iş bu hususta şirketçe idari para cezaları ödenmiş, açılan tespit davası reddedilmiş ve ilişkinin muvazaaya dayandığı kesinleşmiştir. Bu nedenle emsal bazı dosyalarda davalı müvekkil veya diğer taşeron firmalar yönünden husumet yönünden davanın reddine ilişkin kararlar verilmiştir. Davadaki husumet konusu da … Genel Müdürlüğü ‘nde çalıştırılan personele ilişkin olup, tüm bu açıklamalar ışığında davalı müvekkilin muvazaaya yol açan davacı kamu kurumuna karşı herhangi bir borcu doğmadığını, bu hususunun müvekkili tarafından alınan ihalede belirlenen hak edişler uyarınca işçilerin tüm hak ve ücretleri işçilere tamamıyla ödenmiş davacı kurum tarafından müvekkil firma dava konusu döneme ilişkin sözleşme süresi bitiminde ibra edilmiştir. İş söz konusu ihale sonrası imzalanan sözleşme gereği davalı işverene kıdem tazminatı vs. adı altında ödeme yapılmadığı gibi iş bu tutarlar ihale teklifinde de hesaplanmadığını, Davacı yanca sözleşme gideri adı altında verilen %3 lük tutarın ise damga vergisi vs. ödemeleri dahi karşılamadığı açık olup, Kamu İhale Kurumunun zararına ihale alınamayacağına ilişkin açık yasağı da gözetildiğinde davacı yanca davalı şirketten verilmeyen ve ihale bedeline konu edilmeyen dava konusu alacağın tazmini halinde davalı şirketin açıkça zarara uğrayacağı ve nihayetinde kıdem tazminatı vs. feshe bağlı tazminat ve sair alacaklardan davalı müvekkilin sorumlu tutulması halinde ihalenin zararına alınmış olacağı açık olup, açıklanan nedenlerle de ilgili bedelin davalı müvekkilden tazmini mümkün olmadığını, yine davacı kurumca sözleşmede işçilere ödeneceği belirlenen tüm hak ve ücretler davalı yanca ödenmiş olup, işçiyi işe almayan mevcut kurum işçisini çalıştırmaya devam eden nitekim işçinin mesaisini belirleme hak ve yetkisi olmayan müvekkilin kendisine bildirilmeyen ve davacı kurumca yaptırılan fazla mesai, hafta sonu çalışması, dini-milli bayram çalışması vs. alacaklardan da sorumlu tutulması mümkün değildir. Yıllık izin dahi davacı kurum yetkililerince belirlendiğinden ve belirli bir usulce kullandırıldığından davalı müvekkilin usulünce kullandırılmayan yıllık izin alacağından da sorumlu tutulması mümkün olmadığını, ihale olunan iş ile ilgili olarak genel giderler adı altında davacı kurumca taşerona ödenen ve tamamı damga vergisi, kik payı vs. Esasen asıl işverenin ödemek yükümlülüğünde olduğu sair giderle denk gelen tutardan ismen sayılan kıdem tazminatı 6552 sayılı yasa sonrasında tamamen çıkarılmış olup, iş bu surette davalı müvekkile ödenmeyen bir kıdem tazminatı tutarının davalı müvekkilinden alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi tarafından tip sözleşme ve kamu ihale mevzuatı değerlendirilmeden sonuca ulaşılması hatalıdır. Zira kamunun ihale sistemi bilirkişi tarafından incelendiğinde taşeron firmaya işçilerin aylık ücret ve sosyal ödemelerin haricinde maksimum %3 gibi bir kar ile iş verildiği, yapılan ödeme ve hesaplamalarda işçilerin ücret ve sosyal alacakları dışında taşerona bir ödeme yapılmadığı yaklaşık ihale bedelinin %8 i gibi bir kıdem tazminatı alacağının taşerondan geri istenmesi ve alınması halinde kamu ihale yasası kapsamında zararına iş alma yasağına aykırı olarak taşeron firmanın aldığı ihalede kar payının oldukça üzerinde bir zarara uğradığı ve 6552 sayılı yasa kapsamında yapılan düzenlemenin esasen kamunun tip sözleşme ve ihale sisteminde taşerona karşı yasal hak ihlalinin önlenmesi açısından da bu şekilde düzenleme yapıldığı ve 6552 sayılı yasada açıkça taşerona karşı hak ihlalinin giderilmesinin amaçlandığı değerlendirildiğinde davanın müvekkil yönünden reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davadışı personelin iş akdinin feshinde ve kıdem tazminatı doğmasında kusur ve sorumluluğu bulunmayan müvekkile sorumluluk yükletilmesi hukuka aykırıdır.Bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, davacının huzurdaki davada talep ettiği hak ve alacakları zamanaşımına uğramış olup, bu nedenle huzurdaki davanın zamanaşımı yönünden de reddi gerektiğini, dava dışı işçiler asıl işveren olan davacı kurumun bünyesinde çalıştıklarını, emir ve talimatları da davacı kurumun yetkililerinden aldıklarını, asıl işverene bağlı müvekkili şirkette çalışan tüm işçilerin işe alınmasına, işten çıkarılmasına çalışmaları esnasında ücretlerinin tespitine, yapacakları işin sevk ve idaresine, çalışma koşullarında, yapacakları işle ilgili olarak alınması gereken eğitimlerinin alınmasın da asıl işveren ve ona bağlı olarak çalışan idareciler karar verdiğini, müvekkili şirkette çalışan tüm işçilerin üzerindeki yönetim hakkı tamamen asıl işveren olarak davacı kurum tarafından kullanıldığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte tüm sorumluluğun davacı kuruma ait olmadığı düşünülse dahi müvekkili şirketin işçilik alacaklarından ancak kendi dönemi ile sınırlı olmak üzere 1/2 oranında sorumlu tutulabileceğini, tüm bu açıklamalar ışığında davacının müvekkile rücu edemeyeceği, bir an için aksi kabul edilecek olsa dahi müvekkil şirketin, ancak kendi dönemli ve kendi dönemindeki ücreti ile sınırlı olarak 1/2 oranında sorumlu tutulabileceğinin kabulu gerekir. 6552 Sayılı Kanun’un 10. Maddesinin 2. Nolu bendinde; “…2) İdarelerin teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin mevzuatı ile 4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yedinci fıkrası esas alınmak suretiyle, idareye ait bir işyerinde yürütülen asıl işin bir bölümünde idarenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde hizmet alımı ihalesine çıkılabilir…” denilmekle esasen uygulamada sıklıkla rastlanılan “ genel hizmet alımı” yoluyla asıl işin bölünmez bir parçası olan ve asıl iş niteliğindeki işlerde ihale yoluyla kamu kurumu çalışanı olması gereken kişilerin taşeron firma çalışanı olarak çalıştırılması yasaklanmıştır. Bu suretle kamunun daha önce beyanlarımızda defaten belirttiğimiz üzere muvazaaya yol açar nitelikte asıl işinin parçası olan işçiler yönünden hukuka aykırı olarak hizmet alımı yoluna gitmesi sonrasında iş esasen kendi işçisi olan ancak sadece SGK kayıtlarında taşeron firma çalışanı olmaktan öteye gitmeyen personeli yönünden yasaklanan kapsamda açılan ihale ve imzalanan TİP sözleşmeye dayanarak taşerondan her ne suretle olursa olsun alacak talep etmesinin önüne geçilmiş olup, iş yasaklanan hizmet alımları ile çalıştırılan personellerin tüm alacakları yönünden de bu suretle gerek üst işverenin gerekse işçinin taşerona karşı açacağı alacak talepli davalarda ve yine dava konusu somut olayda da davacının temizlik elemanı olup asıl işin bölünmez parçası olan işi ifa ettiği de açık olup taşeron yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davada rücuen tazminat konusu alacak borçlar kanunu hükümlerine uyarınca sözleşmeye bağlı doğduğundan ve vadesi de belli olmadığından muaccel hale gelmesi için ihtarı zorunlu kabul edildiğini, bu doğrultuda evvelce ihtarı gösterir delil bulunmamakla birlikte ve alacağı kabul etmemekle ,ödeme tarihinden itibaren istenilen faiz talebinin reddinin de gerektiğini, cevap dilekçemizde açıklamalı şekilde belirttiğimiz üzere ekinde sunmuş olduğumuz kamu ihale kurumu kararları ve emsal bilirkişi raporları ve kararları doğrultusunda davanın davalı müvekkil yönünden zamanaşımı ve husumet itirazları değerlendirilerek öncelikle usulden aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, davacı … bünyesinde … Genel Müdürlüğüne ait hizmet binalarının genel temizliği ile sair hizmetlerinin yaptırılması, hizmet alım işi ihalesi kapsamında ihale edilen işin davalılar tarafından yürütülmesi kapsamında dava dışı işçi ……’nun yüklenici firmalarda çalışması, sonrasında işçilik alacakları yönünden açmış olduğu davada hüküm altına alınan tutarların sözleşme ile belirlenen sorumluluklar kapsamında davalılardan rücu’en tahsiline ilişkindir.
Dava dışı işçi ……’nun davacı kurum üst iş veren ile davalı firmalarda çalıştığı dönemler itibari ile sorumlulukların belirlenmesi bakımından hizmet dönemlerine ilişkin SGK kayıtları dosyamız içerisine getirtilmiş, davacı ve davalı şirketler arasında düzenlenen hizmet sözleşmeleri dosyamız içerisine ibraz edilmiş, dava dışı işçi tarafından davacı … aleyhine yürütülen Bursa 3. İş Mahkemesinin 2012/209 Esas 2013/38 Karar sayılı İş Mahkemesi dosyası ile söz konusu ilamın icrası bakımından …’ye karşı yürütülen Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı icra dosyası getirtilerek dosyamız içerisine alınmış, dava dosyası ve ibraz edilen deliller kapsamında dava dışı işçi ……’nun davacı üst işveren kurum … nezdinde ve davalı şirketler bünyesinde çalışma hizmet dönemleri göz önüne alınarak; Bursa 3. İş Mahkemesinin 2012/209 Esas 2013/38 Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı yönünden davalı şirketlerin sorumlu oldukları tutarların belirlenmesi ve netice itibari ile davacının davalılardan rücuen tahsilini talep edebileceği tutarın belirlenmesi yönünden Nitelikli hesaplamalar Uzmanı Adli Bilirkişi ……’ e tevdii edilerek rapor aldırılmıştır.
Bilirkişi tarafından ibraz edilen, mahkememizce istenilen şekilde düzenlenen bilirkişi raporuna göre; dava dışı işçi ……’nun davacı kurum … nezdinde ve davalı şirketler bünyesinde çalışma tarihleri, SGK kayıtlarına göre belirlenerek dava dışı işçinin 24/11/2001 – 31/12/2004 tarihleri arasında Binsa Ltd. Şti.’de, 01/01/2005 – 31/12/2005 tarihleri arasında Reis Ltd. Şti – … Ltd. Şti. Ortaklığında, 01/01/2006 – 29/01/2008 tarihleri arasında Binsa Ltd. Şti.’de, 30/01/2008 – 31/12/2008 tarihleri arasında … Firmasında, 01/01/2009 – 15/01/2010 tarihleri arasında Lidertem Ltd. Şti. – Orhan Temizlik Firmasında, 16/01/2010 – 30/04/2012 tarihleri arasında … İnşaat A.Ş.’de çalışmalarının olduğu belirlenerek; çalışma süreleri her bir şirket bakımından ayrı ayrı gün sayısı olarak tespit edilmiş ve adı geçen şirketlerin İş Mahkemesi ilamı ile belirlenen tutardan sorumluluk oranlarının ve sorumluluk tutarlarının ayrı ayrı tespit edilerek, ayrıca ilamın icrası aşamasında yapılan giderler bakımından sorumlulukların da ayrı ayrı tespit edilerek sözleşme hükümleri kapsamında sorumlulukların tamamen davalı şirketlerden ya da davacı kurum ile davalı şirketlerden 1/2’şer oranında tahsili bakımından takdiri mahkemeye bırakarak seçenekli şekilde rapor düzenlendiği görülmüş, rapor içeriği ve yapılan tespitler mahkememizce de uygun görülerek hükme esas alınmıştır.
Yapılan yargılama ve inceleme sonucunda davacı … Genel Müdürlüğü bünyesinde davalı taraflarla yapılan temizlik hizmet alım sözleşmeleri kapsamında davacı kurum bünyesinde ve davalı şirketler nezdinde çalıştırılan işçilerin sorumluluk durumları ile ilgili yapılan belirlemenin, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 20.maddesi ile düzenleme altına alınmış olup; buna göre; ” Yüklenici çalıştıracağı personelin işe alınmaları veya işten çıkartılmaları, çalışmaları sırasında İş Kanunu ilgili tüzük ve yönetmelikler çerçevesinde doğacak tüm haklarını ödemekle yükümlüdür. Bu yükümlükler ile ilgili kurum veya kuruluşlarla da yüklenici muhatap olup; gereken her türlü iş ve işlemleri yapacaktır. İdarenin yüklenicinin çalıştıracağı personelin kanuni hak ve alacakları ile hiçbir ilişkisi bulunmayacaktır. ” hükmü taraflar arasında kabul edilmiş olup; bu kapsamda davacı … Genel Müdürlüğünün hizmet alım ihalesi kapsamında düzenlenen hizmet alım sözleşmeleri ile davalı şirketlere verilen temizlik vesaire hizmetlerin yerine getirilmesi sırasında ve nedeni ile çalıştırılan işçilerin her türlü kanuni hak ve alacaklarından davalı alt işveren firmaların sorumlu olacağı kararlaştırılmış olmakla; davacı …’nin bu sebeple ödenen tutarların tamamı bakımından davalı şirketlere rücu edebileceği sözleşme hükmü ile açıkça belirlenmiştir.
Davalı … İnşaat A.Ş. Vekili tarafından zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de; gerek BK’nun 125, gerekse 6098 Sayılı TBK’nun 146.maddeleri ile belirlenen 10 yıllık genel alacak zamanaşımının taraflar arasında geçerli hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak davasında da uygulama yeri bulacağı anlaşılmış olup; aksine bir düzenleme olmadığından; 10 yıllık zamanaşımının kabulü ile davanın süresi içerisinde açıldığı belirlenmiştir.
4857 Sayılı İş Kanunun 2/6.maddesinde; ” Bir işverenden iş yerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenler ile uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu iş yerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye, asıl işveren – alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak bu kanunda iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. ” hükmü bulunmakta olup; davacı asıl işveren olan USKİ alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeni ile alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup; asıl ve alt işverenler dış ilişki itibari ile dava dışı işçiye karşı müteselsilen sorumludurlar. (Yargıtay 23. H.D.’nin 2014/6531 Esas 2015/4785 Karar )
İç ilişkide alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide ise bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan TBK’nın 167.maddesinde düzenlenen ; ” Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça borçlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. ” şeklinde düzenlenen hükümle de müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirlenmiş olup; bu kapsamda taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükmü ile çalıştırılan işçiler ile ilgili İş Kanunundan kaynaklı sorumlulukların davalı alt işveren firmalara ait olacağı kararlaştırıldığından; davacı kurum …’nin ödediği tutarın tamamını sorumlu oldukları oranda davalı şirketlerden rücuen tahsilini talep edebileceği açıktır.
4857 Sayılı İş Kanunun 120.maddesi ile yürürlükte bulunan 1475 Sayılı İş Kanunun 14/3.maddesi; ” İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik iş yerlerinde çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanı. İş yerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi iş yeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. İş yerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdam tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesi ile sınırlıdır. ” hükmünü içermektedir.
İhbar tazminatları ise 4857 Sayılı İş Kanunun 17.maddesinde; ” İçinin iç sözleşmesi itibari ile belirlenmiş ve haksız fesheden işveren sorumlu tutulmuştur. Aynı kanunun işyerinin ya da bir bölümümün devri başlıklı 6.maddesinin 1 ve 2. Fıkralarında da; ” iş yeri veya işyerini bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde devir tarihinde iş yerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. ” hükmüne yer verilmiş olup; bu durumda da sözleşmede başka bir düzenleme yok ise kural olarak ihbar tazminatından dava dışı işçinin tüm işverenler yanındaki çalışma dönemi ve süreleri dikkate alınarak belirleme yapılması gerekir.
Yukarıda belirlenen sözleşme ve mevzuat hükümleri kapsamında yapılan incelemede; davacı idare … Genel Müdürlüğünün bahse konu İş Mahkemesi ilamı ile belirlenen dava dışı işçi ……’nun kıdem tazminatı yıllık işçi alacaklarından ilam alacağı ve yargılama giderleri ile icra takip masraflarından oluşan kalemlerin, davalı şirketten dava dışı işçinin davalı şirketlerde çalışma süreleri göz önüne alınarak yapılan oranlama kapsamında hangi tutarlarda sorumlu olacakları bilirkişi tarafından mahkememizce istenilen şekilde kalem kalem tespit edilerek belirlenmiş olup; buna göre, dava dışı işçinin davalı … Ltd. Şti.’de çalışma süreleri göz önüne alınarak yapılan oranlama sonucunda 1.590,90 TL kıdem tazminatı alacağı, 124,56 TL yıllık izin alacağı, 57,63 TL yargılama gideri, 205,886 TL ilam vekalet ücreti, 232,02 TL faiz olmak üzere 2.210,96 TL tutardan sorumlu olacağı, davalı … Firmasında çalışma süreleri göz önüne 1.468,86 TL kıdem tazminatı alacağı, 115,00 TL yıllık izin alacağı, 53,21 TL yargılama gideri, 190,06 TL ilam vekalet ücreti, 214,22 TL faiz olmak üzere toplam 2.041,36 TL tutardan sorumlu olacağı belirlenmiş olup; her ne kadar adı geçen davalı şirketler yönünden icra aşamasında yapılan masraflarda oranlanarak bölüştürülmüş ise de; davalı şirketler … Ltd. Şti ile … adına Bursa 3. İş Mahkemesinin 2012/209 Esas 2013/38 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılamada adı geçen davalıların davalı sıfatı ile yer almadıkları gibi davanın da kendilerine ihbar olunmadığı, anılan davadan ve açılan icra takibinden haberdar olmayıp; önceki icra harç ve giderlerinden sorumlu tutulamayacakları sonucuna varılarak yalnızca ilam ile hüküm altına alınan ve kesinleşen tutarlardan sorumlu oldukları sonucuna varılarak; anılan tutarların bu davanın açıldığı 12/01/2018 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınmasına karar vermek gerekmiş;
Davalı … İnşaat A.Ş. Yönünden ise sorumluluğun 3.639,46 TL kıdem tazminatı alacağı, 284,95 TL yıllık izin alacağı, 131,84 TL yargılama gideri, 470,93 TL ilam vekalet ücreti, 530,79 TL faiz olmak üzere toplam 5.057,96 TL ile icra aşamasında yapılan 1.199,92 TL tutarın da ilavesi iğle belirlenen 6.257,88 TL tutardan davalı … İnşaat İş Mahkemesi ilamına konu yapılan yargılamada dava kendisine ihbar olunduğundan; söz konusu tutarın davacı tarafça ödendiği, 16/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sorumlu olacağı kabul edildiğinden; bu tutarın davalı şirketten tahsiline karar vermek gerekmiş, fazlaya ilişkin istemin reddi ile hüküm aşağıdaki şekilde tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 6.257,88 TL’nin davalı … İnşaat A.Ş.’den 16/08/2013 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 2.210,96 TL’nin davalı … Ltd. Şti.’den, 2.041,36 TL’nin davalı …’tan 12/01/2018 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya VERİLMESİNE, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2- Alınması gereken 717,95 TL nispi harçtan peşin alınan 487,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 230,32 TL karar ve ilam harcının davalılardan müteselsilen alınarak ( Davalı … İnşaat A.Ş. Bu tutarın 137,12 TL ‘sinden, Davalı … bu tutarın 44,72 TL’sinden, Davalı … Ltd. Şti. Bu tutarın 48,43 TL’sinden sorumlu olmak kaydı ile ) hazineye İRAT KAYDINA,
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı … İnşaat A.Ş. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan kısım üzerinden taktir ve tayin olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5- Davacı tarafça yapılan aşağıda dökümü yazılı toplam 1.252,73 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesap olunan 461,00 TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak ( Davalı … İnşaat A.Ş. Bu tutarın 274,47 TL ‘sinden, Davalı … bu tutarın 89,52 TL’sinden, Davalı … Ltd. Şti. Bu tutarın 96,94 TL’sinden sorumlu olmak kaydı ile ) davacı tarafa VERİLMESİNE, bakiyesinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 sayılı HMK’nun 333. Maddesi uyarınca davacı tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzünde, davalı tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/05/2019

Katip …

Hakim …

DAVACI TARAFÇA YAPILAN
YARGILAMA GİDERLERİ DÖKÜMÜ.
35,90 TL BVH.
487,63 TL PH.
329,20 TL TEB. VE POSTA GİD.
400,00 TL BİLİRKİŞİ ÜCRETİ
TOPLAM : 1.252,73 TL