Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/710 E. 2019/32 K. 14.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/710 Esas – 2019/32
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/710
KARAR NO : 2019/32

HAKİM :
KATİP :

DAVACI : …. …. AKARYAKIT OTOMOTİV GIDA VE NAKLİYAT SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. M

DAVALI :

VEKİLİ : Av.

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 18/05/2018
KARAR TARİHİ : 14/01/2019
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : Davacı taraf dava dilekçesinde, Bursa 20. icra müdürlüğünün 2017/6342 Esas sayılı dosyası ile takibe konulan 25.000 TL bedelli iki ayrı bono sebebiyle borçlu olmadıklarını, bono üzerindeki imza ve kaşelerin davacı şirkete ait olmadığını, şirketi temsile yetkili kişinin Temur Tüfekçi isimli kişi olduğunu, onun da böyle bir senet imzalamadığını, usülsüz tebligatla takibin kesinleştirildiğini ileri sürerek anılan bonolar sebebiyle borçlu olmadıklarının tespitine, takibin iptaline, haksız takip tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmuş, davacı şirketle davalı arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin fesih sırasında da kar mahrumiyetinden kaynaklanan tazminatlar konusunda da protokoller imzalandığını, dava konusu bonoların bu protokol kapsamında alındığını, daha sonra ortaya çıkan olaylar sebebiyle protokol ve bonolarda kaşesi bulunan Mirpet Şirketinin gerçekte kurulmamış olduğunun anlaşıldığını, davacı şirket ile kurulmamış bu şirketin aynı adresi gösterdiklerini ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava kambiyo takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Kural olarak ve davacı taraf süresinde kambiyo senedindeki imzasını inkar etmemiş olduğundan ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Takip şeklen kesinleşmiştir. Ancak davacı taraf bono üzerindeki keşideci imzasının davacı şirkete ait olmadığını, bunun yanında takibinde usulsüz biçimde kesinleştirildiğini ileri sürmektedir.
İlk bakışta davacının savunmasını doğrulayacak bir takım olgular bulunduğu görülmektedir. Örneğin dava konusu bonoların keşidecisi şirketin unvanı ile davacı şirketin unvanı arasında farklılık vardır. Ancak kesinleşmiş bir kambiyo takibine karşı açılan davada bu olguların şüpheye yer vermeyecek biçimde davayı ispat etmesi beklenir.
Davalı tarafın savunmasından anlaşılacağı üzere taraflar arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi mevcut iken bu sözleşme bir aşamada feshedilmiştir. Davalı taraf dava konusu bonoların sözleşmenin feshi sebebiyle davacı şirket tarafından düzenlenerek verildiğini ileri sürmektedir. Buna karşılık davacı taraf bu iddiayı reddetmekte, bonolardaki imzanın davacı şirket temsilcisine ait olmadığını, üstelik bono keşidecisinin de davacı şirketle ilgisi bulunmadığını savunmaktadır.
Senet metni incelendiğinde bonoların keşideci kısmında yer alan şirket ünvanı ile davacı şirketin unvanı arasında fark bulunduğu görülecektir. Ancak bu fark ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde tasarlanmıştır. Adresleri aynı görünen iki şirketin ünvanı arasındaki tek fark M ve R harfleri arasındaki İ harfinden ibarettir. Bu durum nazara alındığında bonoların keşidecisi ile davacı arasında bağlantı olmadığını kabul etmek ve sırf bu nedenle davayı kabul etmek gerekir. Ne var ki, gerçekte ANKARA MİRPET ismiyle tescil edilmiş bir şirket yoktur. Kaşede yer alan vergi numarası yeni kurulacak bir şirkete aittir. Öyleyse meçhul bir fail, olmayan bir şirket adına senet ihdas ederek davalı tarafa vermiş ve hatta taraflar arasındaki gerçek akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshi sebebiyle düzenlenen protokolü de yine sahte unvanla imzalamıştır. Elbette bu hileli işlemi taraflardan biri yapmış olmalıdır. Zira arada bir üçüncü şahıs yoktur. İki seçenek söz konusudur.
Birinci seçeneğe göre davalı taraf akaryakıt bayilik sözleşmesinin fiilen fesinden sonra kendine bir alacak ihdas edebilmek amacıyla sahte bir protokol ve bunu düzenlemiş, ancak her nasılsa protokol ile bu konuda muhatabın adını doğru biçimde yazmamıştır. Davalı taraf bu sahte bonoyu davacı aleyhine takibe koyarak haksız kazanç elde etmek amacında olmalıdır.
İkinci seçeneğe göre bu sahteliği davacı taraf yapmış olabilir. Akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshi sebebiyle sözleşmeden kaynaklanan tazminat sorumluluklarından kurtulabilmek için sözleşmenin karşı tarafını yanıltıcı biçimde okunaksız ve dikkati çekmeyen sahte unvanlı bir şirket kaşesi kullanarak Belge düzenleyen davacının daha sonra bu sahteliğe dayanarak menfi tespit talep ettiği düşünülebilir.
Aşağıda açıklanacağı üzere mahkememizce yapılan değerlendirmede bu farklılığın davalıdan kaynaklanan sebeplerden çok davacı taraftan kaynaklanan hileli işlemlerden doğmuş olabileceği takdir edilmiştir. Şunu belirtelim ki davacı MRPET Limited Şirketi ile davalı arasında feshedilmiş bir akaryakıt bayilik sözleşmesi bulunmaktadır. Davacının sunduğu ve fesih sebebi ile hazırlandığını ileri sürdüğü 2.01.2017 tarihli protokol altındaki imza da gerçekte var olmayan MİRPET Limited Şirketi adına düzenlenmiştir. Bu işlemde davalı şirketin herhangi bir yararı yoktur. Gerçekte var olmayan bir borçludan yola çıkarak hak elde etmeyi ummak en hafif tabiriyle safdillik olur. Davacı taraf zamanında icra takibine karşı imza inkârın da bulunmuş olsa davalının bu hilesi daha baştan akim kalacaktır.
Davalı tarafın sunduğu belgeler arasında yer alan protokole göre fesih sebebiyle ödenmesi gereken tazminat 100.000 TL olarak belirlenmiş ve bunun 25.000 TL’lik dört taksitte ödenmesi kararlaştırılmıştır. Yine davacının sunduğu belgelerden anlaşılacağı üzere 27.02.2017 tarihinde davacı taraf davalı şirket hesabına 25.000 TL para göndermiştir. Banka dekontundaki işlem açıklamasına göre bu bedel 24.02.2017 tarihli senede istinaden yapılmış bir ödemedir. Davacı taraf, protokolü ve senetleri inkar etmesine rağmen bu protokol gereğince düzenlenen bir bonoyu neden ödediğini açıklayamamıştır.
Davacı tarafın bulonodaki imzayı inkar etmesi tek başına hemen ve derhal bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirmez. Keza keşideci unvanındaki farklılık da tek başına davacının borçlu olmadığının tespitine yeterli görülemez. Eğer davacı taraf hileli bir hareketle karşı tarafı aldatıcı işlem yapmışsa sonucuna katlanmalıdır. Verdiği belgenin gerçek ve geçerli olduğu izlenimi uyandıran taraf, belge sahte de olsa sorumludur. İmza inkarı halinde uygulanacak prosedüre dikkat edilirse, hakimin imza incelemesi amacıyla bilirkişi raporu alması için iddiayı inandırıcı bulması gerekir. Nitekim H.M.K.’nın 211. maddesi gereğince “Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
Görüldüğü gibi soyut imza inkarı davayı ispata yeterli değildir. Aksi halde kendi hilesine dayanan kişilerin bundan yarar sağlamalarına meydan verilecektir. Mahkememizce varılan kanaate göre sahte unvan ve imza kullanarak hileli işlem yapan davacı taraftır. Zira bu işlemden yarar sağlayacak olan da kendisidir. Bu hile ile akaryakıt bayilik sözleşmesinden kaynaklanan tazminatı ödemekten kurtulacaktır. Bu kanaat esas alınarak davacı aleyhine H. M. K. ‘nın 329’uncu maddesinde yer alan müeyyideler uygulanmıştır. Birinci fıkrada gösterilen vekalet ücreti, tarife esas alınarak Mahkememizce takdir edilmiştir.
Davacı taraf icra mahkemesine takibe karşı yaptıkları başvurunun lehlerine sonuçlandığını ileri sürmüşse de, bu husus araştırmaya değer görülmemiştir. İcra mahkemeleri şekli ve sınırlı inceleme yaparlar ve kararlar sadece takip hukukuna ilişkindir. Borçlu isminin doğru yazılmamış olması icra mahkemesinde davacı lehine değerlendirilebilirse de yukarıda açıklanan gerekçelerle bu işlemin davacı hilesinden ibaret olduğu kabul edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
Davacı tarafın kötü niyetle ve hiç bir hakkı olmadan dava açtığı kanaatine varıldığından H.M.K. 329/2 maddesi gereğince davacı şirketin 5.000,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine,
Yine aynı gerekçe ile ve H.M.K. 329/1 maddesi gereğince davacının, davalının tarife gereğince vekiline ödemesi gereken asgari 5.850.TL’yi davalıya ödemeye mahkum edilmesine,
Alınması gereken 35,90-TL harcın peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 817,98-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
Davalı vekili lehine takdir edilen 5.850-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 14/01/2019

İş bu kararın gerekçesi 01/02/2019 tarihinde yazılmıştır.

Katip 167697

Hakim 37232