Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/540 E. 2018/695 K. 16.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
ESAS NO : 2018/540
KARAR NO : 2018/695

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – T.C. No: …
Hacıilyas Mah. Şanlı Sk. No:12/B Osmangazi/ BURSA
2- … – T.C. No:…

DAVALI : …

VEKİLİ : Av. … – Nalbantoğlu Mah.Taşkapı Sk. Koruyucu Apt. B/Blk.No:6/4 Osmangazi/ BURSA

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 17/04/2018
KARAR TARİHİ : 16/05/2018

Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/12/2015 tarih ve 2014/1188 – 2015/1354 E/K sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12/02/2018 tarih ve 2016/13136 – 2018/986 E/K sayılı bozma ilamı gereğince bozulmakla 201/8/540 esasına kaydı yapılmış ve muhakemeye devam edilmiştir. Bu muhakeme esnasında;
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde davalı A.Ş. 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurulunda şirkete ait tek aktifi ve taşınmazı olan fabrika binasının devrine ilişkin taşınmaz satım kararı için vesayet makamından vasi için izin alınmadığından, bu nedenle alınan kararın batıl olduğundan ve butlanı ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf ise, davanın reddini savunmakta, öncelikle TTK 448/3 madde gereğince davacıdan teminat talebinin olduğunu, yerine getirilmesini talep ettiklerini, TTK.nun 538.madde ile A.Ş.lerde tasfiye memurlarına yönelik bir uygulama olduğunu, bu nedenle davada belirtilen karar nisabının uygulanmasının söz konusu olmadığını, vesayet makamından toplantıya katılmaya izin alınmış olduğundan, bu nedenle butlan iddiası geçersiz olmakla davanın reddine karar verilmesini ileri sürmektedir.
DELİLLER ve GEREKÇE: Yukarıda özetlenen dava sebebiyle mahkememizde yapılan yargılama sonucunda 30/12/2015 gün ve 2014/1188 E. 2015/1354 K. sayılı hükümle davanın reddine karar verilmiştir. Bu hüküm davacı tarafça temyiz edilmiş, davacı tarafın temyiz sebepleri incelenmeksizin usulden değerlendirme yapılmış, re’sen tespit edilen bir nedenle hüküm bozulmuştur. Bozma ilamında, “Dava, davalı … Un San. ve Tic. A.Ş.’nin malvarlığına dahil taşınmazın devrine ilişkin genel kurul kararı ile bu genel kurul kararına istinaden taşınmazın devir işleminin yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava konusu taşınmazın tapu iptal ve tescili istenildiğine göre husumetin taşınmazı satın alan şirkete de yöneltilmesi gerekir. Taraf teşkili dava şartlarından olup, bu şart sağlanmadan davanın esasına girilemez. O halde, mahkemece öncelikle taşınmazı devir alan şirket aleyhine dava açılmak üzere davacı tarafa süre verilerek işbu dava dosyası ile birleştirilmek suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” görüşüne yer verilmiştir. Mahkememizce bu görüşe iştirak edilmediğinden eski kararda direnilmesi uygun görülmüştür.
Bu karar bir direnme kararı olduğundan öncelikle direnme gerekçeleri yazılacak, akabinde de önceki kararın gerekçesi aynen tekrar edilecektir.
Öncelikle belirtelim ki davacı tarafın tapu iptali ve tescil talebi yoktur. Ne dava dilekçesinde ne de safahatta verilen dilekçelerde bu yönde açık bir talep ortaya konmuştur. Tabiatıyla taşınmaz malikinin hasım gösterilmesine de gerek görülmemiştir. Nitekim davacı asiller bu iradelerini bozmaya karşı beyanlarında tekrar etmişler, eldeki davanın neticesine göre tapu iptali davasını açmayı düşündüklerini açıklamışlardır. Kimse dava açmaya zorlanamaz.
Dava dilekçesinin “Sonuç ve İstek” kısmında yer alan ikinci bent en fazla bir tespit talebi olarak ele alınabilir. Zira bu cümlede taşınmaz devrinin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi istenmiştir. Bu isteği açısından bir karar verilmemiş olması eleştirilebilir. Fakat bu talep yönünden hukuki yarar bulunmadığı izahtan varestedir. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılamaz. Bu isteğin bir tapu iptali ve tescil isteği olarak anlaşılabilmesi için, taşınmaz malikinin açıkça hasım gösterilmesi, mevcut tapunun iptalinin istenmesi, taşınmazın kimin adına tescil edileceği talebinin de ortaya konması gerekir. Dava dilekçesindeki istekleri tapu iptali ve tescil davası olarak nitelemek çok zorlama bir yorumdur. Mahkememizce davanın tümden reddine karar verilmiş olması karşısında direnme kararının “yeni bir karar” niteliğine dönüşmemesi için, red kararına ilaveten tespit talebinde hukuki yarar bulunmadığına dair hüküm kurulmamıştır.
Davada taşınmazın son maliki ile diğer davalı şirket arasında zorunlu dava arkadaşlığı yoktur. Bu sebeple bozma ilamında da yeni bir dava açılarak eldeki davaya birleştirilmesi tavsiye edilmiştir. Ancak bunun da mahzurları bulunduğuna dikkat edilmelidir. Her iki davanın niteliği, davaların birlikte görülmesine sakınca teşkil eder.
Anonim şirket genel kurul kararlarının iptaline dair davalar maktu harç ile açılır, maktu vekalet ücreti takdir edilir ve basit usulle görülür. Davada ticaret hukuku uygulanır. Davalısı da her halükârda şirket hükmî şahsiyetidir.
Tapu iptali ve tescil davaları ise nispi harç ve vekalet ücretine tabi, yazılı usulle görülmesi esas olan davalardır. Davalısı taşınmazın malikidir, eşya hukuku kuralları uygulanır. Davacısı da şirketin ortakları değil, şirketin kendisidir. Velev ki şirket yöneticilerine karşı açılacak bir sorumluluk davasında taşınmazın veya bedelinin şirkete verilmesi istenmiş olsun!
Dikkat edilirse şirket tüzel kişiliği bir davada davalı, bir dava yönünden davacı (veya en fazla lehdar) durumundadır. Bu çelişki usulî sorunlar doğuracaktır. Genel kurul kararının iptaline karar verilse davalı sıfatını taşıyan şirket bu kararı temyiz etmek isteyecek, ancak karardan kendisi yararlandığı için temyizde hukuki yararı tartışmalı hale gelecektir.
Bu tür talepleri içeren davalar başlangıçta birlikte açılmış olsa bile birlikte görülmeleri sakınca içerir. Belki zorlama bir yorumla, önce genel kurul kararının iptali talebi ön mesele olarak ele alınıp karara bağlandıktan sonra buna bağlı olarak tapu iptali ve tescil talebi değerlendirmeye alınabilir. Ancak davacıların da beyan ettiği üzere önce genel kurul kararı iptali davasını neticelendirip kesinleştirmek, akabinde gerek görülürse bu karara istinaden yapılan taşınmaz devrini tartışmaya açmak daha doğru bir tercihtir. Davacının bu tercih hakkını elinden almak, onu dava açmaya zorlamak doğru değildir. Üstelik davacı açısından riskli bir süreç başlamıştır. Tapu iptali davasından feragat edemez, taraf teşkili sağlanmadan ve davalı kabul etmeden davasını geri de alamaz. Dava açsa, genel kurul kararının iptali davası esastan reddedildiğinden ve henüz temyiz incelemesine tabi tutulmadığından davayı kaybetme riski yüksektir. Taşınmaz değerine göre ciddi harç ödeme külfeti ve dava reddedilirse ciddi vekalet ücretleri gündeme gelecektir. Üstelik taşınmazı kendi adlarına tescil isteyemeyeceklerinden diğer davada davalı gösterdikleri şirket adına harç yatırma mükellefiyeti doğacaktır.
Görüldüğü üzere Yargıtay’ca yapılan niteleme ciddi mahzurlar barındırmaktadır. Davacı iradesine ağırlık vererek öncelikle şirket genel kurul kararının iptali taleplerini esastan inceleyerek karara bağlamak yerinde olacaktır.
Önceki kararda taşınmaz üzerine konulan tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir. Ancak taşınmazın dava konusu olmadığı hatta malikinin de davada taraf olmadığı açıktır. Tedbirin hukuken yersiz olduğu takdir edilmiştir. Direnme kararı sadece esas hakkındaki karar içindir. Her aşamada yeniden ele alınmaya müsait olan tedbirin kaldırılması, direnmenin özüne aykırı değildir. Bu sebeple dava konusu olmayan, dava dışı bir hükmi şahsiyet adına kayıtlı olan taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılması uygun bulunmuştur.
Davacılar vasisi oldukları kısıtlı …’in davalı … Un Sanayi ve Tic. A.Ş.’den %48 pay sahibi ve ortağı olduğu, davalı şirketin 24/07/2012 tarihli genel kurul toplantısında anonim şirketin aktifinde bulunan tek taşınmazı olan fabrika binası ve arsasının satılmasına karar verildiği, olağanüstü genel kurul toplantısında kanunun belirlediği asgari toplantı ve karar yeter sayılarına uyulmaması, ayrıca şirketin önemli miktarda aktifinin toptan satılabilmesi için nitelikli çoğunluk gerektiğinden, 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan şirketin taşınmazının satışına ilişkin genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Mahkememize açılan anonim şirketin olağanüstü genel kurul kararının iptaline ilişkin dava üzerine, şirketin ticaret sicil dosya örneği getirtilerek, olağanüstü genel kurul kararı hakkında iptal davası açıldığı usulen ilan edilerek tüm kanıt ve belgeler toplandıktan sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek, konusunda uzman bilirkişiden 12/10/2015 tarihli rapor alınmıştır.
Bilirkişi raporunda; “…6102 sayılı kanunun 408/2.md ile getirilen yeni düzenleme uyarınca şirketin mal varlığının önemli bir kısmının toptan satışı için genel kurul kararı gerektiği, şirketin mal varlığının önemli bir kısmının toptan satışı ibaresinden çok daha dar bir içerik ifade etmek üzere satım konusu olan mal varlığının şirketin yegane mal varlığı olması veya söz konusu malvarlığının şirketin faaliyetleri bakımından hayati bir önem arz etmesinin anlaşılması gerektiği, somut uyuşmazlıkta şirkete ait yegane taşınmazın satışına ilişkin işlem için TTK.nun 408/2 uyarınca genel kurul kararı alınması gerektiği, dava konusu uyuşmazlıkta 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurul kararının geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, yapılan inceleme toplantıya katılan hisse oranının %62,625 olduğu, karar nisabının hazır bulunan oyların çoğunluğu olup, TTK.nun 418.maddesindeki toplantı ve karar nisabının gerçekleştiği, alınan kararın TTK.nun 418.maddesinde belirtilen toplantı ve karar nisabına uygun olduğu, ağırlaştırılmış toplantı ve karar nisabı iddiasının TTK.nun 536-539.maddelerinde düzenlenip, tasfiye memurlarına yönelik olduğu, tasfiye memurlarına yönelik olarak yapılan düzenlemenin ve yasa hükümlerinin genel kurul kararlarında uygulanmayacağı, aksine davalı şirketin tasfiye halinde olan bir anonim şirket olmadığı, ağırlaştırılmış toplantı ve karar nisabının ve aktifleri satma yetkisinin düzenlendiği yasa hükümlerinin tasfiye hükümleri olduğu, anonim şirketlerin tasfiyesine ilişkin hükümler olduğu, bu nedenle olağanüstü genel kurulda ağırlaştırılmış toplantı ve karar nisabının uygulanması gerektiği iddiasının yerinde olmadığı, taşınmazın daha düşük bir bedel ile satılması iddiasının yoklukla malul veya butlanı talep edilebilir hususlardan olmadığı, bu yönden davanın 3 aylık süre içerisinde açılmadığı, davacıların genel kurula katılmaları için vesayet makamınca izin verildiği, genel kurulda taşınmaz satışı ile ilgili alınan kararda oy kullanımı için ayrıca bir izine gerek bulunmadığı, çünkü taşınmazın kısıtlı gerçek kişiye ait olmayıp şirkete ait olduğu, sonuç olarak; 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların hukuka ve ana sözleşmeye uygun olduğu…” belirtilmiştir.
Dosyadaki kanıt ve belgelere, bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; davacı 25/03/2014 tarihinde açılan dava ile davalı şirketin 24/07/2012 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespiti talep edilmektedir. Görüldüğü gibi dava yasal süre içerisinde açılmadığından, genel kurul kararının iptali davası olmayıp, alınan kararların butlanının tespiti davasıdır. Bunun için alınan kararın kanun hükümlerine mutlak aykırılık ve kamu düzenine aykırılık içermelidir. Davanın bu açıdan incelenmesi gerektir.
Davacı taraf 24/07/2012 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda alınan kararlarda satışına karar verilen taşınmazın şirketin yegane malvarlığı olup, şirket malvarlığının toptan satışı niteliğinde olduğundan, toplantı ve karar nisabına uyulmadığını ve taşınmazın düşük bedel ile satıldığını ve ayrıca taşınmazın satışı için vesayet makamından izin gerektiğini ileri sürmektedir.
Davacı şirkete ait Bursa Yıldırım ilçesi Karapınar Mahallesi 1968 ada, 2 parsel sayılı Un Fabrikası ve Arsası niteliğindeki taşınmaz davalı şirketin 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurul kararı gereğince davaya katılan Kaya Dokuma Emprime Tekstil Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şti.ne 07/05/2013 tarih 8646 yevmiye nolu tapu devri ile satışı yapılmıştır. Taşınmazın davalı şirketin tek malvarlığı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının iddialarının incelenmesi yönünden yapılan değerlendirmede; 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurulda toplantıya katılan hisse miktarı %62,625 olup, katılanların çoğunluğu ile karar alınmıştır. Dava konusu edilen olağanüstü genel kurulda TTK.nun 418.maddesinde gösterilen toplantı ve karar nisabına uyulmuştur. İddia edildiği gibi davalı şirket tasfiye halinde olmadığından, tasfiye memurlarına yönelik TTK.nun 536-539.maddelerinde düzenlenen ağırlaştırılmış toplantı ve karar nisabının uygulanması söz konusu değildir. Taşınmazın daha düşük bedel ile satışına karar verildiği iddiası yoklukla malul veya mutlak butlan sebebi sayılmaz. Bu nedenle bu yönden dava süresinde açılmış değildir.
Davacıların 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurula katılmaları için vesayet makamından izin alınmıştır. Ayrıca taşınmazın satışı için vesayet makamından izin alma zorunluluğu söz konusu değildir. Çünkü taşınmaz gerçek kişi olan kısıtlı …’e ait olmayıp, davalı tüzel kişi anonim şirkete aittir. Bu yönden de davacıların iptal istemi yerinde değildir.
Sonuç olarak; dava konusu 24/07/2012 tarihli olağanüstü genel kurulda TTK.nun 418.maddesinde öngörülen toplantı ve karar nisabı uygulanması gerekip, tasfiye halinde şirketlere ve tasfiye memurlarına yönelik düzenlenen TTK.nun 536-539.maddeleri arasındaki ağırlaştırılmış nisabın uygulanması söz konusu olmayacağından, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
27/03/2014 tarihli tensip kararı ile Bursa ili Yıldırım ilçesi 1968 ada 2 parselde kayıtlı taşınmaz için tedbiren konulan şerhin kaldırılmasına,
Alınması gereken 35,90-TL harca peşin yatırılan 25,20 TL harcın mahsubu ile 10,70 TL harcın davacıya tamamlattırılmasına,
Davalı vekili lehine takdir edilen 2.180-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 16/05/2018

İş bu kararın gerekçesi 16/05/2018 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …