Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1839 E. 2020/162 K. 17.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1839
KARAR NO : 2020/162

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :… …
VEKİLİ :Av…
DAVALI :…

VEKİLİ :Av. …

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 17/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23.03.2020
Mahkememizde açılan kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasında;
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde davalı şirketin Bursa İkinci Asliye Ticaret Mahkemesi‘nin 2009/2604 değişik iş sayılı dosyasından aldığı ihtiyati haciz kararı ile Bursa 10. İcra Dairesinin 2019/… sayılı dosyası ile takip başlattığını, bu takibe dayanak yapılan Akbank Anonim Şirketi Artvin Şubesi‘ne ait 12.06.2009 tarihli ve Z3508747 seri numaralı 20.000 TL bedelli çek üzerindeki ciro imzasının davacı şirkete ait olmadığını, keza Bursa 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/1044 esas sayılı dosyasıyla açtıkları davayı da kazandıklarını, davalının şikayeti üzerine Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen kovuşturma sonucunda davacı şirket yetkilisi Gülizar Karamehmetoğlu’nun beraat ettiğini, esasen çekin bir adi ortaklığa ait olduğunu, adi ortaklığı temsil yetkisi olmayan biri tarafından şirket kaşesi kullanılarak davacıya verildiğini ileri sürerek Bursa 10. İcra Dairesinin 2019/… sayılı dosyası ile borçlu olmadıklarının tespitine, takibin iptaline ve konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı vekili de davanın reddi gerektiğini savunmuş, dava açmakta hukuki yarar bulunmadığını, zira Bursa 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/1044 esas sayılı dosyasıyla verilen kararla takibin durdurulduğunu, davacının güncel bir dava/takip tehdidi altında bulunmadığını, gerçekte davacının davalı şirkete borcu olduğunu, davacı tarafa akaryakıt satıp teslim ettiklerini, bedelinin halen ödenmediğini, borca karşılık verilen dava konusu 20.000.TL tutarındaki çekin de karşılıksız çıktığını, icra takibine geçildiğinde imzaya itiraz edildiğini, anılan icra mahkemesi kararıyla takibin durdurulduğunu, bu kez savcılığa şikayet ettiklerini, açılan ceza davasında borcun adi ortaklığın dava dışı paydaşı tarafından ikrar edildiğini, kötü niyet tazminatı taleplerinin haksız olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE : Derdest dava kambiyo takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Somut olayda çekdeki ciro imzasının yetkili kişiye ait olmadığı ileri sürülerek menfi tespit talep edilmektedir.
Nitekim Bursa 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/1044 esas sayılı dosyasıyla Çekdeki ciro imzasının davacı şirket yetkilisi ne ait olmadığı tespit edilmiş ve takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Elbette dar yetkili İcra Hukuk Mahkemesi tarafından alınan, imzaya ilişkin bilirkişi raporu mahkememizi bağlayıcı nitelikte değilse de, davalı tarafın savunması ve ceza kovuşturmasında ortaya çıkan gerçekler nazara alındığında imza konusunda yeni bir bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir. Mahkememizce de dava ve takip konusu çekdeki ciro imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığı kabul edilmiştir.
Davalı taraf dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını ileri sürmüşse de Bu görüşe mahkememizce itibar edilmemiştir. Zira davalı tarafça konulan haczin halen etkilerini sürdürdüğü ve daha bağlının da alacak iddiasını devam ettirdiği nazara alındığında davacının dava açmakta hukuki yararı mevcuttur. Bu bakış açısıyla davanın kabulü gerektiği düşünülebilir. Ancak mahkememizce farklı bir değerlendirme yapılmıştır.
Olayı anlayabilmek açısından süreci özetlemekte yarar vardır. Bir dönem davacı … Mühendislik Ticaret Limited Şirketi ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında her iki tarafın kabul ve ikrar ettiği bir adi ortaklık bulunmaktadır. O dönemde adi ortaklığın lehdar olduğu bu çek adi ortaklığın kaşesi kullanılarak imzalanıp davalı şirkete teslim edilmiştir. Çek karşılıksız çıkınca hamil icra takibine girişmiş, adi ortaklığın paydaşları olan … Mühendislik Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti.’ni de borçlu göstermiştir. Bilindiği gibi adi ortaklığın hükmi şahsiyeti yoktur. Bu nedenle adi ortaklığın ortaklarının müteselsil sorumluluğuna gidilir. Bu takip üzerine adi ortaklığın temsilcisi durumundaki ortak, imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmüş ve takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Açılan ceza davasında … Ltd. Şti. vekili olduğunu söyleyen Emrullah Yılmaz çekin akaryakıt borcuna karşılık verildiğini beyan etmiştir. Ceza davasında davacı şirket yetkilisi de yargılanmış ancak beraat etmiştir. Yukarıda sözü edilen Emrullah Yılmaz ise resmî belgede sahtecilik suçundan mahkum olmuştur.
Esasen adi ortaklığın temsilcisi durumundaki Gülizar Karamehmet’in imzasını taşımayan ciro geçersizdir. Ancak davacı tarafın bunu ileri sürmesi temel dürüstlük kuralına aykırı bulunmuştur. Davacı taraf kendisinin de içinde bulunduğu bir organizasyondaki rolünü inkar ederek sanki her şey kendinden habersiz gerçekleşmiş gibi davranmaktadır. Ceza davasında beraat etmesi hukuk hakimi açısından bağlayıcı değildir. Keza dar yetkili mahkeme tarafından verilen takibin durdurulmasına ilişkin karar da mahkememizi bağlamaz.
Dikkat edilirse davacı şirket yetkilisi çekin elinden e suretle çıktığını açıklamaktan özenle kaçınmakta, akaryakıt borcunun münhasıran … Mühendislik Ltd. Şti. borcu olmamasını ileri sürerek sanki adi ortaklığın borcundan sorumluluğu yokmuş gibi davranmaktadır. Davacı taraf adi ortaklığın akaryakıt borcu olup olmadığına hiç değinmemekte, sadece “bizim borcumuz yok” diyerek güya gerçeği söylerken asıl gerçeği gözden saklamaya çalışmaktadır.
Davacı taraf ispat külfeti üzerinde olan taraftır. O halde eldeki davada çekin elinden ne suretle çıktığını ve adi ortaklığın kaşesinin nasıl kullanıldığını da açıklamalıdır. Bu usul hukukundaki temel kurallardan biri olan usuli dürüstlük kuralının bir gereğidir.
Elbette kambiyo hukukunun kendine özgü kuralları vardır. İmza konusu da en önemli unsurlardan biridir. Ancak davacı şirketin adi ortaklık hükümlerinden kaynaklanan sorumluluğu da gözardı edilmemelidir. Bir adi ortaklığın paydaşları üçüncü kişileri yanıltıcı bir işlem yaparlar ve temsil konusunda yanlış bir zehaba neden olurlarsa bunun sonucuna katlanırlar. İyi niyetli üçüncü kişilerin kazanımları korunduğu gibi adi ortaklığın her bir ortağı, müteselsil sorumluluk yanında kendi eyleminden kaynaklanan şahsi sorumluluk altındadır.
Sonuç itibariyle davalı tarafta geçerli bir ödeme yapılacağı izlenimi doğuran bir işleme göz yuman, elindeki çeki ve şirket kaşesini koruyamayan, çekin elinden nasıl çıktığını izah edemeyen davacı tarafın menfi tespit talebi temel dürüstlük kuralına aykırı bulunduğundan davanın reddine karar verilmiş, şartları oluşmadığından davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir.
HÜKÜM .: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL harcın başlangıçta alınan 341,55 TL peşin hartan mahsubu ile artan 287,15 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/02/2020

Katip …

Hakim …