Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1555 E. 2020/7 K. 07.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1555 Esas
KARAR NO : 2020/7

HAKİM : …
KATİP : … …

DAVACI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALILAR : 1- … – …
VEKİLİ : Av. … –
: 2- … – …
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 19/11/2018
KARAR TARİHİ : 07/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde ve kendi adına kayıtlı diğer davalı …Ş. Adına ZMMS poliçe ile sigortalı olan 60 HU … plakalı araç 34 RG … plakalı araca Tokat İli Merkez İlçesinde 05.08.2018 tarihinde meydana gelen kaza sonucunda maddi hasar verdiği ve kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu araçta meydana gelen değer kaybının tazmini için davalı … Sigortaya başvuru yapıldığı, sigorta şirketi tarafından 4.646,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin araçta meydana gelen değer kaybını karşılamadığından araçta meydana gelen değer kaybının olay tarihi itibariyle işleyecek faiz ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsili talep edilmiştir.

Davalı …Ş. Vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde; şirketin genel müdürlük adresinin İstanbul ili Sarıyer ilçesi sınırlarında bulunmasından dolayı sayın mahkemenin yetkisine itiraz ettiği, başvurucunun zararına ilişkin miktar olan 4.646,06 TL 01.11.2018 tarihinde davacıya ödenmiştir. Bu ödemeyle taraflar arasında borç ilişkisi sona ermiştir. Dolayısıyla başvurunun hukuksal yarar yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, değer kaybına uğradığı iddia edilen aracın hasar gören kısımlarının hasar boyutları ve niteliklerine göre onarım yöntemi belirlenmiş olup söz konusu aracın değer kaybına konu herhangi bir parça ve aksamının bulunmadığı görülmektedir. Boya işlemsiz ve mini onarımla giderilebilen basit kaporta, plastik tampon, plastik çamurluk ve diğer plastik parça onarımları, Jant, lastik ve mekanik tüm parçalar, elektrik, elektronik, tüm hava yastıkları ile radyo/Cd/Navigasyon cihazları, cam, kilit, ve döşeme aksamlarındaki hasarlar için değer kaybı kapsamı dışı olduğu, aracın şu anki ortalama piyasa bedeli, onarım gören parçalar ve diğer işlem gören aksamlar göz önünde bulundurulduğunda aracın daha fazla değer kaybına uğramadığı görülecektir. Yasal olarak ve pratikte de cari olan bu ilkeler ışığında komisyon nezdinde de daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi açısından dosyanın bağımsız ve tarafsız bir bilirkişiye gönderilip nesnel ve bilimsel veriler çerçevesinde bir değer kaybı raporu alınmasını talep etmişlerdir.
Davalı …’in cevap dilekçesi sunmadığı görüldü.
Tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde;
Dava araç değer kaybı tazminine ilişkin haksız fiil ve ZMMS poliçe kapsamında tazminat talebidir.
Davacı dilekçesinden de anlaşılacağı üzere kazanın 60 HU … plakalı araç 34 RG … plakalı araca Tokat İli Merkez ilçesinde 05.08.2018 tarihinde meydana gelen kaza sonucunda maddi hasar meydana gelmiştir.
Burada HMK 7. Maddesinin kesin yetki kuralı niteliğinde olup olmadığı üzerinde durmak gerekir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunarak şirketin genel müdürlüğü’nün İstanbul ilinde olduğundan ve yetkili olduğundan bahisle yetki itirazında bulunmuştur.
Dava konusu olayda HMK 7. Maddesine göre kaza Tokat ilinde meydana geldiğinden ortak yetkili mahkeme Tokat mahkemeleridir.
HMK 7. Maddesinin kesin yetki kuralı niteliğinde değildir. Davacı taraf davalı … şirketinin genel müdürlüğü İstanbul’da bulunduğundan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu ileri sürmüştür. Uyuşmazlık; haksız fiil hukuksal nedenine dayalı davalar yönünden 6100 sayılı HMK’nın 7. maddesinin “kesin” yetki kuralı içerip içermediği ve sigorta şirketlerinin bölge müdürlüğü’nün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere mahkemelerin yetkisi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 5 ila 19. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi genel yetkili mahkeme olarak belirlenmiştir(m.6).
HMK’da davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, özel yetki kuralları ile başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin, sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir (m.10).
Davalıların birden fazla olması halinde yetki ise 6100 Sayılı HMK’nın 7. maddesi;
“(1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.
(2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir” şeklindedir.
Davanın haksız eylemden kaynaklanması nedeniyle HMK 16. maddesinin de açıklanması ve HMK 7. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
HMK’nın “Haksız fiilden doğan davalarda yetki” başlıklı 16. maddesi;“Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir” düzenlemesini içermektedir.
HMK 7. madde metninde, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemenin kanunda belirtilmesi halinde bu yerin davada “kesin” yetkili olduğu hususunda açık bir düzenleme yazılı değildir. Bilindiği üzere yasa koyucu yetkinin kesin olmasını arzuladığı tüm hallerde bu “kesinlik” durumunu 6100 sayılı HMK yetkiyi düzenleyen diğer hükümlerin madde metninde açıkça belirtmiştir.
Sınırlı sayıdaki bu kesin yetki halleri dört maddede belirtilmiştir. Bunlar HMKm. 11/1, m.12/1, m.14/2 ve m.15/2 de belirtilen kesin yetki halleridir.
Kanun koyucu bu belirlemeyi HMK 7. maddesi yönünden yapmamıştır. Bu ise bilinçli bir tercihtir.
HMK’nın 7. maddesinin gerekçesinde; “Ancak, birden fazla davalı hakkında dava açılmak istendiğinde, dava sebebine göre davalıların tümü hakkında, kanunda ortak yetkili bir mahkeme belirtilmişse, davanın, davalılardan birinin yerleşim yerinde değil, ortak yetkili mahkemede açılması gerekmektedir. Ayrıca, “…davaya, ancak o yer mahkemesinde bakılır” denilerek, ortak yetkili mahkemenin yetkisi, kesin yetki hâline getirilmiştir” şeklinde bir açıklama bulunsa da, YHGK., 27.05.2015 tarih, 2013/11-2359 Esas, 2015/1443 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere kanunların gerekçeleri bağlayıcı olmayıp kenar başlıklarının kanun metnine dahil olup olmadıkları dahi ilgili kanunda belirtilir.
Yine haksız fiilden doğan davalarda yetkinin belirlenmesine ilişkin olarak HMK’da özel bir hüküm olarak 16. Madde düzenlenmiştir. Burada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğu düzenlenmiş olup, bu durumda birden fazla davalının ve davacının yerleşim yerlerinin farklı olduğu bir olayda haksız fiilin işlendiği yerin “kesin yetkili” olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ayrıca 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi ile ZMSS Genel Şartlarının C.7. maddesinde, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vukuu bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir. HGK’nun 25.12.2002 tarih ve 2002/11-1105 karar sayılı ilamı ile “birden fazla yetkili mahkeme varsa, davacının bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda seçimlik hakkına sahip olacağını” belirtmiştir.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’ne yazılan müzekkere cevabında; merkez sistemlerinde 60 HU … plakalı aracın 36185787 poliçe numaralı ZMMS ile sigortalı olan … ‘ye ait Bursa Bölge Müdürlüğü kaydı bulunamadığı belirtilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlıkta ise, davacının yerleşim yeri Van, davalı …’in yerleşim yeri Tokat, kazanın meydana geldiği yer Tokat , davalı …Ş.’ Bölge Müdürlüklerinin bulunduğu yer Spine Tower No:243 Büyükdere Cad. 34398 Maslak/İstanbul (… resmi internet sitesine göre, çıktısı dosyadadır.) Davacılar seçimlik hakkını kullanarak davayı, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’ne yazılan müzekkere cevabı dikkate alınarak davalının şubesinden veya acentasından daha yetkili organı olan Bölge Müdürlüklerinin bulunduğu yer mahkemesinde açması gerekeceğinde yetkili mahkeme İstanbul Asliye Ticaret mahkemesidir. Bu nedenle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir
HÜKÜM:
1-Davalının süresi içindeki yetki itirazının KABULÜ ile; mahkememizin yetkisizliğine, yetkili mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla; dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itiabren 2 haftalık kesin süre içerisinde yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
2- HMK’nun 331. Maddesi gereğince harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece karara bağlanmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzünde,davalı yanın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır