Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1389 E. 2021/6 K. 07.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/1389 Esas – 2021/6
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2018/1389
KARAR NO : 2021/6

BAŞKAN : 125321
ÜYE : 196023
ÜYE : 215947
KATİP : 167697

DAVACI : …. GIDA SANAYİ TİCARET A.Ş.
VEKİLİ : Av. A
FERİ MÜDAHİL : SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL : ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL : T…. BANKASI ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.
FERİ MÜDAHİL : … BANKASI ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.

FERİ MÜDAHİL : ….BANKASI ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. .

DAVA : Konkordato
DAVA TARİHİ : 18/10/2018
KARAR TARİHİ : 07/01/2021

Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,

DAVACININ TALEBİ : Davacı şirketin mali tabloların incelenmesi neticesinde döviz kurlarındaki artış ve dalgalanmalar, faiz oranlarının artması, nedeniyle davacı şirketin gelir gider dengesi ve nakit akışlarındaki bozulmaların şirketin faaliyetini ve ekonomik güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle geçici mühlet talebinde bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde ;
Davacı vekili dilekçesine eklediği konkordato ön projesinde vade konkondatosu teklif etmiştir.
Davacı kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve Konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 31/01/2021 tarihinden başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde alacaklılara ödenmesine şeklinde proje düzenlenmiştir.
Adi konkordato, iflasa tabi olup olmadığına bakılmaksızın, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun borçlarını proje ile belirli bir vade veya indirim yoluyla yeniden yapılandırabilecekleri bir hukuki imkandır. Konkordato geçici mühleti başarıya ulaşma ihtimalinin olması durumunda borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir ve ilan edilir.
Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen borçlu veya borçlunun iflasını isteyebilecek alacaklılardan biri, Asliye Ticaret Mahkemesine vereceği dilekçesine İİK m. 286’ da sayılan belgeleri de ekleyerek konkordato mühleti talebinin kabul edilmesi hususunda bir başvuru yapabilir.
Konkordato talebine eklenecek belgeler Madde 286 da sayılmıştır, bunlar aşağıda belirtilenlerdir;
Mahkeme talep ile birlikte İİK m. 286’ daki belgelerin eksiksiz olduğunu tespit ettikten sonra borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet verir. Burada mahkemece yapılacak inceleme şekli bir inceleme olup talepte ve sunulan belgelerde bir eksiklik bulunmuyorsa borçluya derhal üç aylık geçici bir mühlet vermek gerekmektedir. Bu aşamada mahkemec üç aylık geçici mühlet kararı verilirken içerik ve sunulan bilgilerin sıhhati ve gerçekliğinin denetlenmesi mümkün değildir. Mahkeme geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi konkordato komiseri görevlendirilerek denetlenir (İİK m. 287/3).
Komiser mühletin sonunda mahkemeye bir rapor sunar. Bu rapor neticesinde mahkeme konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğuna kanaat getirirse, borçluya bir yıllık kesin mühlet verir (İİK m. 289). Bu bir yıllık kesin mühlet, sürenin dolmasından önce komiser veya borçlunun talebiyle altı aya kadar daha uzatılabilmesi mümkündür. Mühletlere ilişkin mahkemece verilen tüm kabul kararları ve tedbirlere ilişkin kararlar kesin niteliktedir. Bu kesinlik nihai karar sonrasında da kanun yolu aşamasında bu hususların istinaf sebebi yapılamamasını da kapsar.(İİK’nın 287/son maddesi uyarınca geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi aynı Kanun’un 293/1. maddesine göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.Bu iki düzenleme kanunyollarını sadece bu kararların verildiği tarihte değil yargılama sonunda verilen nihai karar aşamasında da kapatmıştır. Açıklanan nedenlerle her iki alacaklı vekilinin istinaf dilekçesinin bu yöne ilişkin kısımlarının reddine karar vermek gerekmiştir Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1403 – 2020/1401)
Davacının konkordato başvurusu ve başvuruya eklediği İİK m. 286 da sayılan belgelerin eksiksiz olduğu görüldüğünden davacı borçluya geçici mühlet verilmiştir.
İİK m. 289/3 gereği, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde, borçluya bir yıllık kesin mühlet süresi verilir hükmü uyarınca geçici mühlet içerisinde yapılan incelemeler ve konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı denetlenmiştir. Mahkememizce, komiser raporu ve alacaklıların da itirazları değerlendirilmiş, borçlunun teklif etmiş olduğu konkordato şartlarına göre borçlarını ödeme ihtimalinin olduğu ve teklif edilen konkordatonun borçlunun ödeme kabiliyetine tekrar kavuşma amacına hizmet ettiği yolunda kanaatine ulaşılmıştır ve borçluya kesin mühlet verilmiştir. Kesin süre içerisine Covid-19 salgını nedeniyle 7226 sayılı kanun kapsamında salgında geçen süre kesin süreye eklenmiştir (Durna, Ümit Erkan: Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle yargıda duran sürelerin konkordato kurumundaki mühlet ve süreler açısındandeğerlendirilmesi,14.05.2020) (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1232 – 2020/1402).
Kesin mühletin ilanından sonra, İİK m. 299’a göre konkordato komiseri tarafından yapılacak ilanla alacaklıların alacaklarını bildirmesi istenir ve komiser bildirilen alacakların kayıtlarını yapar.
Borçlunun bilançosunda veya alacaklılar listesinde kaydı yer almayan alacaklının konkordato projesi kapsamında yer alabilmesi için alacağını komisere bildirmesi gerekmektedir.
Borçlunun bilançosunda kayıtlı alacaklıların ilan tarihinden itibaren alacaklarını bildirme zorunluluğu bulunmamaktadır (m. 299). Bu şekilde, bilançoda yeralan alacaklar ve ilan yoluyla bildirilen alacaklar olmak üzere alacaklılar iki bölüm oluşturmaktadır.
Alacaklılar, komiser tarafından yapılacak ilânla, ilân tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde alacaklarını bildirmeye davet olunur ve komiserin bu ilanı (m. 299), İİK m. 288’deki usule uygun şekilde yaptırması gerekecektir.
Buna göre komiser tarafından davacı borçlu için alacaklılara ilân tarihinden itibaren onbeş gün içinde alacaklarını bildirmeye davet için gerekli ilanlar yapılmış ve ilanda, alacak bildiriminin yapılacağı adresin ve hangi zaman içinde yapılabileceği, alacağını süresinde bildirmeyen alacaklıların, alacaklarının borçlunun bilançosunda da kayıtlı olmaması durumunda, kanun maddesinde belirtilen konkordato müzakerelerine alınmayacağı hatırlatılmıştır.
Buradaki onbeş günlük süre içerisinde alacağın komisere bildirilmesi yükümlülüğü, borçlunun bilançosunda göstermiş olduğu alacaklar veya borçlunun konkordato projesinde göstermiş olduğu listede yeralan alacaklar hakkında geçerli değildir. Alacaklar bildirildiğinde komiser, borçlunun ticari defterlerini, bilançolarını ve beyanlarını dikkate alarak, alacakların gerçek olup olmadığı hakkında gerekli incelemeleri yapar ve İİK m. 302’e göre alacaklılar toplantısına sunacağı raporu hazırlayarak, alacaklıların bilgisine sunar. Şayet bilançoda bulunmayan alacaklar yahut alacak olarak bulunupta bilanço da yer alan alacak ile alacaklı tarafından bildirilen alacak arasında farklılık varsa ve borçlu bildirilen bu alacağı kabul etmezse bu alacak çekişmeli alacak statüsüne girdiğinden oylamada bu çekişmeli kısım nazara alınmayacaktır. Ancak alacağı hiç bildirilmeyen yahut düşük bildirildiğini düşünen bu alacaklının İİK uyarınca çekişmeli alacak yönünden dava açma hakkı saklıdır.
Burada borçlunun bildirdiği alacak tutarı ile alacaklının iddia ettiği tutar arasındaki fark miktarı çekişmeli alacak düzeyindedir. İİK’nun 302.maddesinin 4.fıkrasına göre ;”çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümler saklıdır.”
Buradaki hükümden çekişmeli olan alacakların tamamı hakkında bir alacak yargılaması yapar gibi mahkemenin belirleme yapma yükümlülüğü bulunduğu sonucu çıkartılmamalıdır. Böyle bir durumda çekişmeli alacakların araştırılması yoluna gidilecek olursa konkordatoya ilişkin sürelerin yasada sınırlı olarak belirlenmiş olması da dikkate alındığında alacaklar hakkında yargılama yapar gibi araştırma yapmak konkordato yargılama usulüne aykırıdır. Dosya üzerinden basit bir belirlemeyle karar verilebilir olan çekişmeli alacaklarla ilgili mahkemece karar verilebilirse de çoğu kez banka kredisinden kaynaklanan itirazın iptali ve menfi tespit davalarında alacağın miktarının net bir biçimde belirlenebilmesi birden fazla kez bilirkişi incelemesi ve yıllar süren yargılamalara konu olduğu düşünüldüğünde dosya üzerinden basit belirlemelerle karar verilebilecek haller dışında konkordato oylamasına ve nisabına etki edebilme ihtimali bulunan ve belirlenmesi yargılamayı gerektiren çekişmeli alacakların oylamada dikkate alınması yönünde delil araştırması yapılmak suretiyle müspet karar verilmesi doğru olmayacaktır.
Bu konuda örnek verilecek olunursa; ilama dayalı olan, kesinleşmiş takibe yahut kambiyo senedine dayalı olan alacaklar gibi çekişmeli alacaklar yönünden alacaklılar toplantısında hesaba katılması bakımından bu hususta müspet karar verilip verilmemesi yönünde değerlendirme yapılması heyetimizin uygulaması olarak belirlenmiştir. Bunun dışında ki önemli nitelikte delil araştırması gereken ( keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yapılması gibi) çekişmeli alacaklar için araştırma yapılarak karar verilmesi konkordato yargılama usulüne tezat teşkil edeceğinden bu türden çekişmeli alacaklar toplantı nisabında dikkate alınmaması heyetimizce uygun bulunmuştur. Ayrıca bu alacaklının İİK 308/b maddesi uyarınca çekişmeli alacak yönünden tasdik kararının ilanından itibaren 1 ay içerisinde dava açma hakkı da saklıdır. Dolayısıyla çekişmeli alacak sahibinin haklarının olumsuz etkilenmesinden de söz etmek mümkün değildir. ( Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkan sağlanmıştır (İİK m.308/b). Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1401 – 2020/1372 ) (Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-karar No: 2020/715 – 2020/701)
Qnb Finansbank A.ş. tarafından komiserliğe bildirilen alacak bildiriminde 1.431.535,45 TL alacak bildiriminde bulunulmuştur. Borçlunun defter kayıt belgeleri üzerinde konkordato komiseri iği nce yapılan inceleme ve tespitlerde anapara 1.079.502,18 TL olduğu görülmüştür.
Kuveytürk Katılım Bankası A.ş. tarafından komiserliğe bildirilen alacak bildiriminde 440.105,04 TL alacak bildiriminde bulunulmuştur. Borçlunun defter kayıt belgeleri üzerinde konkordato komiserliğince yapılan inceleme ve tespitlerde anapara 290.000,00 TL olduğu görülmüştür.
Türkiye İş Bankası A.Ş. tarafından komiserliğe bildirilen alacak bildiriminde 232.065,87 TL alacak bildiriminde bulunulmuştur. Borçlunun defter kayıt belgeleri üzerinde konkordato komiserliğince yapılan inceleme ve tespitlerde anapara 100.000,00 TL olduğu görülmüştür. Banka yetkilileri alacak bildiriminde anapara bakiyenin 102.950,23 TL olduğunu beyan etmiş ancak kullanılan kredi tutarının anapara 100 000,00 olduğu banka hesap özetlerinde görülmüştür. Bu bankanın çekişmeli tutarı toplantı nisabına etki etmediği gibi çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakkı da saklıdır.
Bu hususta mahkememizce çekişmeli alacakların toplantı nisabında ne şekilde dikkate alınacağına ilişkin karar oluşturulmuş ve banka bildirimleri sonrası çekişmeli hale gelen alacakların banka kredi sözleşmesinden kaynaklandığı bildirilen bu alacakların mahkeme ilamı, kesinleşmiş takip, yahut kambiyo senedine dayanmadığı anlaşıldığından ve aynı zamanda çekişmeli alacaklarla ilgili İİK.’nın 308/b maddesi uyarınca tasdik kararının ilanı sonrası bir ay içerisinde çekişmeli alacağa ilişkin dava açma hakları saklı bulunduğundan çekişmeli kısımların da konkordato nisabının belirlenmesinde dikkate alınması taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Ayrıca aradaki çekişmeli kısma ilişkin bu bankaların İİK 308/b maddesi uyarınca dava açma hakkı da yasa gereği saklıdır. Bu alacaklıların haklarının zedelenmesi de söz konusu değildir. Kanaatimizce konkordato yargılaması yapan mahkemenin çekişmeli alacaklarla ilgili karar verebileceği haller doğrudan dosya üzerinden sunalan belgelere (ilama dayalı olan, kesinleşmiş takibe yahut kambiyo senedine dayalı olan alacaklar gibi) göre belirlenebilecek hallerle sınırlı olarak uygulanabilecek haller olduğundan çekişmeli kalan kısmın da alacak olarak oylamaya dahil edilmesine yönelik talebi yerinde görülmemiştir.
Komiser aracılığı ile konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra, ilanla konkordato projesini müzakere etmek üzere alacaklılar toplantıya davet edilmiş, ilânın birer sureti adresi alacaklılara posta ile gönderilmiş, toplantı günü ilandan en az on beş gün sonra 16/03/2020 tarihinde yapılmıştır.
Davacı kesin mühlet sonrası alacaklılar toplantısından önce projesini revize etmiş ve konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 31/01/2021 tarihinden başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde alacaklılara ödenmesine şeklinde proje düzenlenmiştir.
16/03/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında 7 alacaklı hazır bulunmuş, daha sonra iltihak süresi içerisinde katılım sağlanarak konkordatoya tabi toplam 9 alacaklıdan 5 alacaklı davacının projesine kabul oyu vermiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 3.585.115,13 TL alacak tutarının da 2.124.334,58 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %55,56’lık oranına alacak sayısının ise %59,25’lik oranına tekabül etmektedir. Bu sebeple davacının alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir.
Davacı ile aralarında vekalet ilişkisi bulunan Arife Tuğba Çetinkaya’ya 454,35-TL. borcu olduğu görülmektedir. Süreç içeresinde komiser aracılığıyla davacının kayıtları denetlenmiş bu alacağın fiktif bir alacak olduğu ve kötüniyetle alacaklı olarak gösterildiğine ilişkin bir veriye rastlanmamıştır. Fiktif olsaydı ve kötüniyet bulunsaydı alacak miktarı çok daha yüksek gösterilebilecekti. Bu alacaklının alacağı fiktif olmadığı ve davacının kötüniyetli olduğu tespit edilmediği müddetçe konkordato nisabında dikkate alınmaması mümkün değildir. Bu alacaklı toplantıda red oyu kullanmadığından davacı şirketle arasında vekillik görevinin icrası bakımından menfaat çatışması oluşmayacağı kabul edilmiştir. Bu alacaklı red oyu kullanmış olsa idi menfaat çatışması söz konusu konusu olup vekillik görevinin icrası mümkün olmayacaktı.
Davacının üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınmış borçları bulunmaktadır. Bu kapsamdaki alacaklar adi alacak olarak toplantı nisabında dikkate alınmıştır. Buna ilişkin açıklamalar aşağıda rehinli alacaklar bölümünde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Şirket adına kayıtlı bulunan Bursa İli … Mahallesi 1265 Ada 4 Nolu parseldeki taşınmaz 22.012020 tarihli 2020-BGD-229 nolu değerleme raporunda Gayrimenkulun mevcut durumuna göre toplam satış değeri 370.000,00 TL olarak belirlenmiştir. İpotek rehin paraya çevrilerek satışı aşamasına geçilmiştir. Bankaya 370.000,00 TL para ipotek fek bedeli için alacaklı adına yatırılmıştır. Kuveyt Türk Katılım Bankası nın rehinli alacaklı olduğu şirket aktifine kayıtlı 16 ABS 805 plakalı araç satılarak 234.522.00 TL ödeme yapılmıştır.
405.000,00 TL tutarındaki A… adına kayıtlı bulunan gayrimenkul karşılığında alacaklı 3.kişiden 370.000,00 avans ödeme alınarak ipotek alacaklısı Yapı Kredi Bankasına yatırılmıştır. Bu tutrın düşümüne Yapı Kredi Bankası itiraz etmemiş. Toplantıda kabul oyu vermiştir.
Konkordatoya tabi alacaklar belirlenirken üçüncü kişi rehniyle temin edilen alacaklar ve borçlunun verdiği rehinli alacaklar dolayısıyla yapılan ödemelerin düşümü dikkate alınarak nisap belirlenmelidir.
Toplantı sonrası oylamaya ilişkin iltihak süresi beklenmiş ve komiser tarafından oylama sonucunda projenin tasdiki hususuyla ilgili olarak gerekçeli rapor hazırlanmıştır. Rapor mahkememize ibraz edildikten sonra kesin mühlet içerisinde konkordato projesi tasdik kararı hakkında bir karar verebilmek için bir duruşma günü belirlenerek İİK 304. Maddesi uyarınca duruşma günü ilan edilmiş, itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri ihtar edilmiştir.
Konkordatonun tasdiki için gerekli koşullar İİK’nın 305. maddesinde sayılmıştır. Bunları beş maddede sıraladığımızda şartlar şu şekildedir:
1- Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması gerekmektedir.
Davacı şirketin 3.355.382,61 TL tutara sahip rayiç değer varlıklan bulunmaktadır., Borçlu şirket ise sunduğu konkordato ört projesinde, alacaklıların alacağının ftlOO’ünü faizsiz bir biçimde, her bir alacaklının alacak tutarının ilk taksiti Ocak 2021 tarihinden başlamak üzere 36 ayda faizsiz ödemeyi teklif etmektedir. Şirketin 3.535.415,13 TL anapara toplam borcu bulunmaktadır. Şirketin varlıklarının konkordato da alacaklıların elde edeceği muhtemel miktar 3.355.382,61 TL iken , iflas halinde alacaklıların eline geçmesi öngörülen muhtemel tutar 2.841.148,67 TL dir.Şirket yetkilisi A…. adına bulunan taşınmazın satışından elde edilecek 405.000,00 Tl tutarın İpotek ve haciz alacaklılarına ödenmesi durumunda konkordatoya tabi alacaklılar alacaklılarının yüzde 100’ne kavuşabileceklerdir. Şirketin iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel tutar 2,841.148,67 olup,toplam 3.585.115,13 TL borca göre alacaklılar muhtemel %79 oranında alacaklarına kavuşabileceklerdir. Burada kamu borçları iflas masası giderleri düşüldüğünde bu oran daha da düşecektir. Ancak konkordato projesinin kabulü halinde alacakların eline geçebilecek tutarın tamamına kavuşabilecekleri dikkate alındığında, konkordatonun İflasa nazaran alacaklıların lehine olduğu açıkça görülmektedir. Yine ortalama iflas tasfiyesi süreci davacı potansiyelindeki bir şirket için en az beş yıl süreceğinden projedeki vade süresi de alacaklılar bakımından olumsuz sonuç doğurmayacaktır.
2- Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerekir.
Projenin tasdiki için en önemli şartlardan birisi de kaynaklarla orantılılık olgusudur. Davacı şirket baskılı emprime kumaş imalatı ve toptan satış ticaretini yapmaktadır. Ham olarak temin ettiği kumaşı fason olarak boyahanelerde boyama ve baskı işlemine tabi tutturarak mamül kumaş ticaretini gerçekleştirmektedir.
Şirketin sermayesi 240.000,00 TL’ olup, şirketin üç ortağı bulunmaktadır. … 75%, … 15%, Nakihan Baykal 10% oranında hisseye sahiptir.
… ve … şirketi temsil ve ilzama yetkilidir.
Davacı şirket rayiç değer bilançosuna göre az bir miktar borca batıktır. Borca batıklık tutarı 437.415,75 TL düzeyindedir.
Ancak davacının toplam borç miktarı yüksek değildir. Süreç içerisinde davacı mühlet borcu yaratmamış, kamu borcu oluşturmamış ve işçilerine düzenli ödeme yapabilmiştir. Toplam borç tutarı davacı şirketin işletmesel potansiyeli dikkate alındığında ödenebilecek düzeydedir. Konkordato talebinin yarattığı piyasa endişesi, pandemi süreci gibi olumsuzluklar nedeniyle satış rakamları mühlet döneminde bir miktar düşse de davacı işletmesel faaliyetine devam etmiştir. Bu konuda davacının işletmesel performansı mühlet süreci sınırlı tutularak değerlendirilmemelidir.
İşletme kasasında ve bankalarda 400.856,41 TL nakit bulunmaktadır. Şirketin hali hazırda 1926.000,00 TL civarında müşterilerinden alacak hesabı bulunmaktadır, bu tutarın yaklaşık 499.299,38 TL sı konkordato ya tabi ödeme yapacağı tedarikçilerden oluşmaktadır. Ayrıca 240.000,00 TL tutarında portföyde tahsilde bekleyen alacak senetleri bulunmaktadır. Şirketin 3.585.115,13 TL borcu toplam borcu bulunmaktadır. 405.000,00 TL tutarındaki A.Reha Baykal adına kayıtlı taşınmaz satılma aşamasında bulunan gayrimenkul karşılığında alacaklı 3.kişiden 370.000,00 avans ödeme alınarak ipotek alacaklısı Yapı Kredi Bankasına yatırılmıştır.
Şirketin yaklaşık 2.200.000,00 TL bankalara, 1.000.000,00 TL civarında tedarikçilere ödemesi gereken borcu bulunmaktadır. Aylık ortalama 89.000,00 civarında konkordatoya tabi borç ödemesi yapması gerekmektedir.
Davacı şirket konkordato projesinde yer verdiği nakit akım tablosunda 2021 yılından başlamak üzere yıllık 980.000,00 TL ödeme tutarına göre 36 ayda toplam 2.940.000,00 ödeyebileceğine yer vermiştir, ön projede yer vermediği yaklaşık 260.000,00 TL tutannda rehinli alacaklılara ve bankalara faiz ödemesi farkı ortaya çıkmaktadır. Bu durumun ortaya koyduğu aylık ortalama 7.200,00 civarında faiz yükünü işletmenin stoklarından karşılama yoluna gidebileceği görülmektedir
Şirker proforma gelir tablosunda 2020 yılı ve devamındaki 36 aylık süreçte 716.000,00 TL net kar hedefini ortaya koymuştur.Satış rakamları ve faaliyet gelirleri ve giderlerini değerlendirildiğinde davacı şirketin bu rakamlara ulaşabileceği kabul edilmiştir.
Davacı ayrıca konkordato döneminde tedarikçi ödemeleri, maaş ödemeleri ve diğer gider ödemelerini düzenli bir şekilde vadesinde yapmıştır. Vergi, SGK borcu bulunmamaktadır. Davacının ekonomik ve finansal karlılığı, likidite ve çalışma durumu, borç ödeme gücü, varlıkların verimliliği ve etkinliği, yönetim yeterliliği hakkında yapılan değerlendirmeler sonucunda firmanın Ocak 2021’den başlamak üzere 36 ay da konkordato projesine uygun olarak borçlarını ödeyebileceği kabul edilmiştir.
Tüm veriler incelendiğinde davacının projede gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği ödemelerine ilişkin temel dayanakları nesnel gerçekçi görülmektedir. Projenin başarı şansının bulunduğu ve kaynaklarla orantılı olduğu kabul edilmiştir. Projenin hayata geçirilmesinde ve borçların ödenmesinde sunulan teklif ve kaynaklar itibariyle davacının projesinde samimi ve iyi niyetli olduğu görülmektedir. Bu sebeplerle yasanın öngördüğü kaynaklarla orantılılık şartının da dosya kapsamı itibariyle mevcut olduğu kabul edilmiştir.
3-Konkordato projesi İİK m. 302 de öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olmalıdır. İİK’nın 302.’nci maddesinin 3. fıkrasına göre, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini, aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır.
16/03/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında 7 alacaklı hazır bulunmuş, daha sonra iltihak süresi içerisinde katılım sağlanarak konkordatoya tabi toplam 9 alacaklıdan 5 alacaklı davacının projesine kabul oyu vermiştir. Toplantı sonucuna göre toplantı nisabına mesnet teşkil eden 3.585.115,13 TL alacak tutarının da 2.124.334,58 TL’lik kısmı ile proje kabul edilmiştir. Bu alacaklı sayısının %55,56’lık oranına alacak sayısının ise %59,25’lik oranına tekabül etmektedir. Bu sebeple davacının alacaklılar toplantısında yasanın öngördüğü çoğunluğu sağladığı kabul edilmiştir.
4- İİK’nın 206. maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklarının tam olarak ödenmemesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe, yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir. İmtiyazlı alacaklıların alacaklarından açıkça vazgeçmesi halinde borçlunun teminat göstermesine gerek kalmayacaktır. Çekişmeli ve geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacaklıların oylamaya katılmaları halinde bunların teminat gösterip göstermeyeceği mahkeme tarafından karar verilecektir. Yeni düzenleme ile 206. maddenin ikinci ve üçüncü sırasındaki alacaklar imtiyazlı alacaklar olmaktan çıkarıldığından dolayı bu alacaklar için ayrıca teminat gösterilmesi gerekmemektedir. Teminat borçlu veya üçüncü bir kişi tarafından gösterilebilir ancak borçlunun gösterdiği teminat, diğer alacaklıların alacaklarını tahsili için projede yer alan taşınır veya taşınmaz mallardan biri olamaz.
Buradaki şartlar İİK’nun 206.maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacakların ve mühlet içerisinde komiserin izniyle akdedilmiş olan borçlulara ilişkin alacakların teminatlandırılması düzenlenmiştir. Bilindiği üzere mühlet sonrası borçlar konkordatoya tabi borçlar değildir. 206/1.maddede öngörülen borçlarda imtiyazlı alacak olup konkordatoya tabi değildir. İmtiyazlı alacaklılardan kasıt son bir yıl içerisinde tahakkuk eden işçilik alacaklarıdır. Bir yıllık sürenin hesaplanmasında geçici mühletin başlangıç tarihi baz alınmalıdır. Mahkememizin kabulüne göre de tahakkuk eden alacaktan kasıt ilama bağlanmış alacaklardır. Yasa koyucu burada imtiyazlı alacaklar ile mühlet içerisinde doğan alacaklıların alacağının teminatlandırılmasını yahut alacaklının teminat gösterilmesinden feragat edilmesi şartını aramıştır.
Konkordato sürecinde IİK 206.maddenin l.sırasırıdakî imtiyazlı alacağı oluşmam ıştır. Şirket çalışanlara ödemelerini her ay düzenli yaptığı görülmektedir.
Davacının karşılıklı yıl sonu mutabakatlaşmaları sonucu HMK Tekstil için teminatlandırılması gereken 19.484,38 TL borç ile WE Tekstil AŞ. Firmasına ait teminatlandırılması gereken 784,61 TL tutarındaki mühlet içi borçlanmanın alacaklılarına ödenmiş olduğu, bu şekilde teminata bağlanması gereken mühlet içi borçlanmanın kalmadığı anlaşılmaktadır. Davacının İİK 305.maddesinde düzenlenen bu şartı da gerçekleştirmiş olduğu kabul edilmiştir.
5- Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması gerekmektedir. Bu giderler bilirkişi ücreti, tasdik kararının tebliği ve ilânı ile gerekli yerlere bildirilmesi için gereken tebliğ ve posta giderleri, dosya ve sair evrak giderleri, celse harçları gibi giderlerden oluşmaktadır. Yeni düzenleme ile birlikte, alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan tutar üzerinden binde 2.27 oranında harç alınmalıdır.
Konkordato nisabına esas teşkil eden alacak miktarı olan 3.585.115,13 TL’nin binde 2,27 ‘sine tekabül eden tutar 8.139,00 TL olup tasdik kararından önce bu harç tutarı davacı tarafça yatırılmıştır. Konkordato tasdiki için gereken yargılama gideri bakımından dosyada yatırılmış olan avans yeterli olduğundan davacı tarafça başkaca bir yargılama gideri yatırılmasına gerek duyulmamıştır.
Rehinli alacaklar yönünden değerlendirme;
Borçlunun mülkiyetinde olan bir mal rehin gösterilerek teminata bağlanan borçları rehinli mallar karşıladığı takdirde rehinli alacaklı olarak toplantıda oy kullanılamayacağı kabul edilmiştir. Zira rehnin karşılamadığı kısım ancak adi alacak olarak kabul edilebilir ve toplantıda bu kısım bakımından oy kullanılabilir. (Kuveytürk ve Finansbank)
Bu kapsamda davacını Kuveytürk ve Finansbank’a ait borçların teminatını teşkil eden rehinler bizzat borçlunun mülkiyetinde olup alacak rehinle teminat altına alındığından toplantı nisabına bu alacakların rehni karşılamayan tutarları dahil edilmiştir.
Davacının üçüncü kişi rehniyle temin edilmiş borçları bulunmaktadır. Bu borçlar Yapı Kredi Bankası’dır. Toplantıya bu alacaklı adi alacaklı olarak kabul edilmiş ancak üçüncü kişi (ortak A. Reha Baykal) adına kayıtlı taşınmazın satışından elde edilen ve üçüncü kişi tarafından yatırılan bedel düşülerek nisap belirlenmiştir. Yapı Kredi Bankası bu belirlemeye itiraz etmemiş toplantı da kabul oyu kullanmıştır.
Üçüncü kişi rehniyle teminata bağlanan borçların rehinli borç sayılmayıp adi alacak olarak değerlendirilmesini de açıklamakta yarar vardır.
Kural olarak rehinle temin edilmiş olan alacaklar, (298 inci madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılacaktır) konkordatoya tabi olmadığından toplantı nisabına katılmazlar.
Burada bir borcun rehinle teminat altına alınan bir borç olarak kabul edilmesi için rehinli malın borçluya ait olup olmayacağı tartışmalıdır.
Doktrinde bir kısım yazarlar rehinli malın borçluya ait olmasını zorunlu kabul ederken, bir kısım yazarlar ise rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılmasını kabul etmişlerdir.
Uygulamada ilk başta Bölge Adliye mahkemelerince 7101 sayılı yasadan önceki konkordatoya ilişkin İİK düzenlemelerinin yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay kararlarında rehinli malın borçluya ait olması gerektiği (Bknz.Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamı) kabul edildiğinden Bölge Adliye mahkemelerince de rehinli malın borçluya ait olması gerektiği kabul edilmiştir.
Mahkememizce de toplantının yapıldığı tarihlerde bu genel kabule göre davacının üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınan borçları adi alacak olarak kabul edilmiş ve buna göre toplantı yapılmıştır.
Ancak uygulamada daha sonra doktrinde önemli bir yer tutan görüş benimsenerek bir kısım bölge adliye mahkemelerince rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılmasını kabul etmişlerdir.
Bu hususta 16.10.2020 tarihinde lexpera.com.tr.de yayınlanan Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Murat Atalı, Doç. Dr. Ersin Erdoğan’ ait makalede rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılması gerektiği belirtilmiştir. Makaleden bir kısım şöyledir
“Vadesi gelmiş borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi bulunan borçlunun, kanunda öngörülen şartlarla, mahkeme denetim ve gözetiminde, alacaklıları ile anlaşmak suretiyle borçlarını tasfiye etmesine imkânı tanıyan konkordato kurumu, 7101 sayılı Kanunla önemli değişikliklere uğramıştır. İşbu çalışmada, İcra ve İflâs Kanunu’nun 302’nci maddesi çerçevesinde konkordato projesinin kabulü için aranan nisapta, öğretide 7101 sayılı Kanun öncesinde (veya onu tekrar eden gerekçelerle sonrasında) ileri sürülen görüşlerin aksine, üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle güvence altına alınan alacakların, şu gerekçelerle dikkate alınamayacağı sonucuna varılmıştır.
7101 sayılı Kanunla, konkordatonun tasdiki açısından, bütün alacaklar açısından teminat gösterme koşulu kaldırılmıştır. Dolayısıyla, değişiklik öncesi aksi yöne ileri sürülen görüşlerin dayanağı olan, üçüncü kişinin rücu alacağının teminatsız kalacağı düşüncesinin, artık pozitif temeli bulunmamaktadır.
7101 sayılı Kanun ile yapılan, adi alacaklılar ile rehinli alacaklıların birbirinden ayrılmasıdır. Konkordato projesinin kabulü, esas itibariyle adi alacaklılara -projeden etkilenecek alacaklılara- bırakılmış ve bu kabul, tasdik şartı olarak da aranmıştır. Rehinli alacaklılarla müzakere ise, ilk defa 7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kanunun 308/h maddesinde ayrıca düzenlenmiştir. Üçüncü kişiye ait bir malın rehniyle güvence altına alınmış olan bir alacağı (ve alacaklıyı) hem İİK m. 302 hükmü anlamında adi alacaklar için söz konusu olan konkordato projesinin oylamasına dahil etmek, ama diğer taraftan da bu alacağı rehinli alacak olarak kabul edip onu İİK m. 308/h, III hükmünde rehinli alacakların yapılandırılması için öngörülen 2/3 şeklindeki nisaba dahil etmek açık bir çelişki ve tutarsızlık olur.
Konkordato nisabının belirlenmesi açısından, kanun koyucunun esas aldığı ölçüt, rehinli alacaklının (velev ki üçüncü kişi tarafından rehin tesis edilmiş olsun) konkordato nisabında dikkate alınmasına manidir. Zira kanun koyucu konkordato projesinin kabulü için aranan nisabı düzenlediği 302’nci maddesinde, oy hakkı bulunan alacaklıları, konkordato projesinden etkilenip etkilenmemeye göre belirlemiştir. Dolayısıyla konkordato tasdik edilse de edilmese de, alacağına ne oranda ve hangi sürede kavuşacağı anlamında, konkordato projesinden hiçbir şekilde etkilenmeyecek olan bir rehinli alacaklının (rehinli malın mülkiyeti üçüncü kişiye ait olduğunda da bu durum değişmediğine göre), söz konusu projenin oylamasına katılmasını haklı gösteren bir durum yoktur.
Kanunun hem 302’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hem de 308/h maddesinin lafzı, alacağı üçüncü kişi tarafından rehinle temin edilmiş alacaklının konkordato nisabına dahil edilmesine manidir. Kanun koyucu, rehin hakkının kimin tarafından (borçlu veya üçüncü bir kişi) tesis edildiği konusunda bir ayrım yapmamıştır. Bilakis, Kanunun 302’nci maddesinde, oylamaya katılacak olanlar açıkça sayılırken, alacağının rehinle karşılanamayan kısmı için rehinli alacaklıdan söz edildiği halde; diğer bir ifadeyle, kanun koyucu bu kadar ayrıntı ve özel (çoğunlukla istisnai) durumu dahi dikkate almışken; uygulamada gerçekten çok sık rastlanan bir durum olan üçüncü şahıs rehnini unuttuğunu varsaymak, olsa olsa kanun koyucuya bühtân olur.
Üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinli alacaklının, Kanunun 302’nci maddesi anlamında konkordato nisabında dikkate alınmaması, üçüncü kişi açısından ayrıca bir sakınca yaratmamaktadır.”
Bu görüşten sonra bir kısım Bölge Adliye Mahkemeleri de bu görüşü benimseyerek rehin konusu malın ister borçluya isterse üçüncü kişiye ait olsun rehinli borç olarak sayılması gerektiğini kabul etmiştir. (Bknz.; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23.Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1403 – 2020/1401, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/1232 – 2020/1402, İstanbul Bam 17.Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2020/2350 – 2021/221, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2021/307 – 2021/444)
Prof.Dr. Selçuk Öztek ‘e ait 9 Eylül 2020 tarihli görüşte ise özet olarak; “öğretide ve uygulamada konkordatoda bir alacaklının alacağının rehinli alacak olarak nitelendirilebilmesi için rehin konusu malın mülkiyetinin konkordato borçlusuna ait olması gerektiği, şayet alacaklının alacağının üçüncü kişi tarafından verilen bir güvence altına alınmış ise, bu alacağın konkordato nisabına dahil edileceği, zira konkordato tasdikinin, alacağı üçüncü kişiye ait bir malla güvence altına alınan alacaklı bakımından mecburiyet doğuracağının ileri sürüldüğü, konkordato sürecinde, bizzat konkordato borçlusuna ait olan rehinli malın rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edilebileceği veya bu mal hakkında başlamış olan takibe devam edebileceği, ancak herhalde bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamayacağı ve rehinli malın satışının gerçekleştirilemeyeceği, bu yasağın, rehnin konkordato borçlusu lehine üçüncü kişi tarafından verilmiş olması, yani rehinli malın üçüncü kişiye ait bulunması halinde, aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğu için, üçüncü kişiye sirayet edeceği ve üçüncü kişiye ait rehin konusu mal hakkında muhafaza tedbiri alınamayacağı gibi rehin konusu malın satışının gerçekleştirilemeyeceği, somut olayın özelliklerine göre, konkordatonun tasdiki kararına veya tasdik kararını takip eden bir yıllık sürenin sonuna ya da tasdik kararının kesinleşmesine kadar devam edebilen bu süreç içinde satılamayan üçüncü kişiye ait malın asıl borçluya bu süreç içinde rücu etmesinin de gündeme gelemeyeceği ve dolayısıyla rehinli alacaklının üçüncü kişiye ait malla temin edilmiş alacağını adi alacak olarak konkordatoya yazdırmasının gerekmediği” sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Yargıtay ise bu husustaki görüşünü 7101 sayılı yasa ile getirilen konkordato düzenlemelerinde de rehinli malın borçluya ait olması gerektiği kabul edilmesi gerektiği yönünde ortaya koymuştur.
Yargıtay 15. HD’si 16.02.2021 tarih, 2021/1389 E. 2021/275 K. sayılı ilamında; “İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir. 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir. Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir. Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez. İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kişi tarafından verilmiş olması durumu ayrık tutulmamıştır. Bu nedenle alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır. Bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi borçlu ve rehin veren 3.kişinin kanunun 303. maddesi çerçevesinde hareket etmesi gerekecektir. Somut olayda ZHR Turizm A.Ş. ve Mehmet Akif İlci taşınmazları üzerine talep eden şirket lehine ipotek tesis edildiğinden bu ipoteklerle teminat altına alınan alacaklının nisapta adi alacak olarak göz önünde bulundurulması gerekirken yanılgılı gerekçeyle nisap dışında tutulması doğru olmamıştır.
Sonuç olarak Yargıtay 7101 sayılı yasadan önceki uygulamasını 7101 sayılı yasa döneminde de aynı şekilde devam ettirmiştir. Yargıtay bu son kararında gerekçe olarak; alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacağını, bu hususun konkordato kurumunun amacına uygun olacağını, bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi gerekeceğini kabul etmiştir.
Zaten mahkememizce de Yargıtayın sonradan belirginleşen yukarıda açıklanan kararına uygun olarak davacının üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınan Yapı Kredi Bankasına olan borçları adi alacak olarak kabul edilmiş ve buna göre toplantı yapılmıştır.
İİK’nun 302 son maddesine göre komiser iltihak süresinin bitmesinden itibaren en geç yedi gün içinde konkordatoya ilişkin tüm belgeleri, konkordato projesinin kabul edilip edilmediğini ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu mahkemeye tevdii eder. İİK 304.madde uyarınca rapor ve dosyayı tevdii alan mahkeme konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her halde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olan duruşma günü 288.madde uyarınca ilan edilir. İtiraz edenler itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilana yazılır.
Yapılan yargılama sonucunda açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının konkordato projesinin tasdik şartlarının mevcut olduğu, özellikle iflas halinde alacaklıların eline geçebilecek alacak tutarları dikkate alındığında davacının iflas etmek yerine işletme faaliyetine devam etmesinin hem davacı hem alacaklılar hemde ülke ekonomisine istihdam yaratan davacı potansiyelindeki bir şirket için ülke ekonomisi yararına da olduğu kabul edilmiştir. Konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 31/01/2021 tarihinden başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde alacaklılara ödenmesine ilişkin projenin tasdikine karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 308/c maddesinin ikinci fıkrasına göre “Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.”
Bu düzenlemeye göre projede yer alsın veya yer almasın anılan borçlar için konkordato hükümleri geçerli olacaktır. Zira bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburi olacağından bu nitelikteki borçlar da tasdik kararı kapsamındadır.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Davanın … SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ (Ticaret Sicil No:.), (Vergi Kimlik No:.) talebinin kabulü ile projenin tasdikine,
Konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcunun ilk taksiti 31/01/2021 tarihinden başlamak üzere 36 ayda eşit taksitler halinde alacaklılara ödenmesine ilişkin projenin tasdikine,
Konkordato Komiseri …’nun komiserlik görevinin sonlandırılmasına,
…’nun İİK 306/2.maddesi gereğince tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetimi sağlamak üzere atanmasına,
…’dan borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir rapor alınmasına,
…’ya aylık 1.000,00 TL ücret takdiri ile bu giderin şirket kasasından ödenmesine,
Tasdik kararının İİK 288.maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
Alınması gereken 59,30 TL harca peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 07/01/2021

İş bu kararın gerekçesi 07/01/2021 tarihinde yazılmıştır.

Başkan 125321
e-imzalıdır
Üye 196023
e-imzalıdır
Üye 215947
e-imzalıdır
Katip 167697
e-imzalıdır