Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/120 E. 2018/329 K. 14.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
ESAS NO : 2018/120 Esas
KARAR NO : 2018/329

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – TC Kimlik No:…
VEKİLİ : Av. … – Ankara Yolu Eski Hal Karşısı Tüze Kule İş Merkezi K:3 No:6 Osmangazi/ BURSA

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – Ahmetpaşa Mah. Fevzi Çakmak Cad. No:69 Bey-Han İşhanı K:7 D:715 16050 Osmangazi/ BURSA
DAVA : Ticari Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili
DAVA TARİHİ : 19/01/2018
KARAR TARİHİ : 14/03/2018

Mahkememize açılan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasında,
DAVACININ TALEBİ: Davacı taraf dava dilekçesinde, davacı … ile davalılardan …’ın diğer davalı Tasfiye Halinde Toprak Isı Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin ortakları olduğunu, davalı …’ın tasfiye memruu olarak atandığını, tasfiye işlemleri sırasında şirket mülkiyetinde bulunan iki gayri menkulün gerçek değerinin çok altında düşük fiyata satıldığını, elde edilen bedellerin …’ın şahsi hesabına alınıp kullanıldığını, taşınmazlar içerisinde bulunan makinaların da bu şekilde satıldığını, olay sebebiyle Cumhuriyet Savcılığına yaptıkları şikayet üzerine başlatılan ceza soruşturma ve kovuşturmasında …’ın güveni kötüye kullanma sebebiyle mahkum olduğunu, …’ın işlemleri sebebiyle davacının tasfiye payının zarar gördüğünü ileri sürerek davalı …’ın yönetim kurulu başkanlığı ve tasfiye memuru sırasında şirkete verdiği zararlar için şimdilik 5.000 TL’nin davalıdan alınarak şirkete ödenmesine, davacının tasfiye sonucu alacağı paydan dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL’nin zararın doğduğu tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI: Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmuş, talep haklarının zaman aşımına uğradığını, 1985 – 1990 yılları arasında ticari hayatında iflas etmiş bulunan davacının tüm borçlarının ağabeyi olan davalı … tarafından ödendiğini, herhangi bir karşılık alınmadığını, şirketin başlangıçta 1974 yılında müteveffa baba … ile … arasında %50 payla kurulduğunu, 1994 yılında anonim şirkete dönüşme aşamasında …’ın %40 hisse ile şirkete ortak alındığını, hisse bedeli tahsil edilmediğini, davacının anne ve babasının ölümünden sonra şirket yönetimini ele geçirdiğini, diğer kardeşleriyle birlik olarak haksız ceza kovuşturmalarına sebep olduğunu, şirketin borca batak hale gelmesinden sonra tekrar kendisinin yönetimi üstlendiğini, tasfiye işlemlerini yürüttüğünü, davacının ileri sürdüğü ceza kovuşturmasında Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ile beraat ettiğini, düşük bedele satıldığı söylenen taşınmazlar üzerindeki çok sayıda haciz yüzünden piyasa şartlarında alıcı bulunmadığını, taşınmazların altı yıl satılık kaldığını, üzerindeki haciz şerhleri yüzünden daha ucuz fiyata satılmak zorunda kalındığını, tahsil edilen paranın resmi kayda girsin diye banka hesabına yatırıldığını ancak şirket taşınmazının parası olduğunun açıklama kısmına yazıldığını, elde edilen paradan borçların ödendiğini, davacının payı da kendisine ödenerek elinden ibraname alındığını ileri sürmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE: Yukarıda özetlenen dava içerisinde, iki ayrı talep ileri sürülmüştür. Bunlardan birincisi tasfiye memuru aleyhine açılan sorumluluk davasıdır. Diğeri ise şirket ortağının tasfiye payı alacağına ilişkin olarak şirketi hasım göstererek açtığı davadır. Taleplerin nitelikleri nazara alındığında her iki dava ve talebin bir arada görülmesinde sakınca bulunduğu takdir edilmiş, davalar tefrik edilmiştir. Tasfiye memurunun sorumluluğuna ilişkin davadan tefrik edilen ve şirkete karşı açılan iş bu dava ayrı bir esasa kaydedilmiştir. Zira şirket bir talep yönünden lehdar, diğer talep yönünden davalı durumundadır.
Eldeki dava yönünden uyuşmazlığın çözümü için başkaca delil toplanmasına gerek görülmemiştir. Dikkat edilirse davalı şirket tasfiye halindedir ve tasfiye işlemleri henüz tamamlanmamıştır. Tasfiye tamamlanmadan ortaklardan birinin tasfiye payını istemesi mümkün olmaz. Davacı taraf tasfiyenin yürütülmediğini bu nedenle tasfiye payını da alamadığını düşünüyorsa şirkete yeni bir tasfiye memuru atanmasını isteyebilir. Kaldı ki tasfiye memuru aleyhine açılan ana davanın akıbeti eldeki davayı da esastan etkileyecek, orada alınan karara göre şirket malvarlığı ile birlikte tasfiye payı da değişecektir.
Şirketin tasfiyesi tamamlandığında, yani tüm alacakları tahsil edilip, borçları ödendiğinde ve varsa menkul – gayrimenkul malları satılarak paraya çevrildiğinde ortaklara isabet edecek pay ortaya çıkar. Kimi zaman şirket borçları hak ve alacaklarından fazla çıkabilir ve ortağa tasfiye payı düşmeyebilir. Hatta kamu borcu gibi kimi kalemler ve sermaye borcu gibi sebeplerle ortak borçlu da çıkabilir. O halde şirket genel kurulu kararına dayalı tasfiyenin sona ermesini beklemek gerekir. Mahkememizce bu işlemlerin bekletici mesele yapılması mümkün değildir. Davacı, tasfiye tamamlandığında alacak talep edebilir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 35,90-TL harcın davacıdan tahsiline,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı vekili lehine takdir edilen 2.180-TL ücreti-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okundu, anlatıldı. 14/03/2018

İş bu kararın gerekçesi 21/05/2018 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …