Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1160 E. 2020/156 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1160
KARAR NO : 2020/156

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … –
2- … – …
3- … –
VEKİLİ : Av. … –

DAVALILAR : 1- … –
2- … –
3- … –

VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 03/09/2018
KARAR TARİHİ : 12/02/2020
Mahkememiz dosyasının Bursa BAM 5. Hukuk Dairesi’nin 2018/388 esas ve 2018/513 karar numarasıyla bozularak esasa kaydedilmiş ve davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ: Davacı taraf dava dilekçesinde, davacıların ortağı olduğu davalı … Kooperatifinin 1961 yılından beri faaliyet gösterdiğini, davacıların babası Mustafa Eroğlu’nun kuruluştan vefatına kadar üye olarak devam ettiğini, ancak son dönemde kooperatifin doğru yönetilmediğini, 13/08/2016 tarihinde yapılan kooperatif ara denetim kurulu raporunda bu durumun ortaya çıktığını, rapora göre kooperatif üyesi ve çalışanı …’ın sahte belgelerle üye hesaplarını kullanarak kooperatifi 976.776,58 TL zarara uğrattığını, buna rağmen adı geçen hakkında yasal işlem başlatılmadığını, ibrası için üyelere baskı yapıldığını, işten çıkarılan …’a hak etmediği halde kıdem tazminatı ödendiğini, bu bedelin de zimmete geçirilen paradan mahsup edildiğini, zararın tamamen tahsil edilmediğini, kısmen senetler ve kısmen nakit ödeme alındığını, kooperatif yönetiminin denetim ve gözetim görevini yerine getirmemesi sebebiyle zararın büyüdüğünü, hileli işlemler sebebiyle kooperatif mali tablolarının gerçeğe aykırı düzenlenmiş olduğunu, buna dayalı ibraların da batıl olacağını, 09/03/2017 tarihinde yapılan genel kurulda …’ın korunarak üyelerin yanlış bilgilendirildiğini, genel kurulda alınan 4-5-7 numaralı kararların usule aykırı olup iptali gerektiğini, genel kurulda çağrı davetinin usulsüz yapıldığını, genel kurulda yanlış bilgi verilerek oylama yapıldığını, bilançoların hatalı olduğunu, üyelere maddi manevi baskı yapıldığını, ortaklık menfaatlerinin korunmadığını, taleplerine rağmen … hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmadığını, yetkisi olmadığı halde fiilen başkan gibi hareket eden Mustafa Toker’in üyelikten istifa etmediğini, kayıtların bağımsız bir mali müşavir tarafından denetlenmesi ve yönetim kurulunun istifasına ilişkin taleplerinin karşılanmadığını ileri sürerek davacıların olumsuz oy kullanarak şerh koyduğu ibra kararı ile birlikte 4-5 ve 7 numaralı kararların iptaline, davalı yöneticiler …, …, …, … ve …’ün kooperatifi son on yılda uğrattıkları zararların tespiti ile davalı yöneticilerden kooperatif lehine tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI: Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmuş, sorumluluk davası ile genel kurul karar iptali davasının birlikte görülemeyeceğini, davaların tefriki gerektiğini, karar iptali talebi yönünden yöneticilerin taraf sıfatı bulunmadığını, tazminat taleplerinin belirsiz olduğunu, muhtemel bilirkişi incelemelerine dayanarak dava açılamayacağını, genel kurur kararının iptali için gerekçe gösterilmediğini, genel kurula katılan davacıların usulsüz çağrı iddialarının dinlenemeyeceği, çağrının usulünce yapıldığını, genel kurul tutanaklarından anlaşılacağı üzere dördüncü madde için sadece iki red oyu kullanıldığını, davacılardan birinin dava hakkı bulunmayacağını, kooperatif kayıtlarının gerçeğe uygun olduğunu, davacıların red oyu vermekle yetindiğini, muhalefet şerhlerinin tutanağa yazılmadığını, davanın kötü niyetle olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE: Yukarıda özetlenen dava sebebiyle mahkememizde yapılan yargılama sonunda 18.10.2017 gün ve 2017/509 E. sayılı ilamla davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuş ve Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Beşinci Hukuk Dairesi 2028/388-513 E. K. sayılı ilamla mahkememizin kararını kaldırmıştır. Kaldırma kararında kooperatif genel kuruluna sunulan bilanço ve faaliyet raporu ile gelir gider tablolarının gerçeğe uygunluğunun denetlenebilmesi için denetim raporunun dosyaya getirilmesi ve ondan sonra eski çalışandan ne miktarda tahsilat yoluna gidildiği veya senet ile teminat altına alındığı tespit edilerek iddianın soyut olup olmadığı veya defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Yine kaldırma kararında yöneticiler hakkında açılan sorumluluk davasının ana dosyadan tefrik edilerek yine denetim raporu getirtilerek, yöneticilerin kooperatif zararına hareketleri olup olmadığının incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahkememizce kaldırma kararına uygun biçimde hareket edilmiş ve genel kurul kararı iptali ile yönetici sorumluluğuna ilişkin davalar birbirinden tefrik edilmiştir. Kooperatif genel kurul karar iptaline ilişkin davaya derdest dosya üzerinden devam edilmiş, yönetici sorumluluğuna ilişkin dava mahkememizin 2018/1680 esas sırasına kaydedilmiştir.
Daha önce açıklandığı üzere kooperatif genel kurul kararının iptaline ilişkin taleple, yönetici sorumluluğuna ilişkine istekler temelde kooperatif çalışanının verdiği zararın tazmini için yöneticilerin üzerlerine düşen görevi yerine getirip getirmediği ve kooperatif genel kuruluna doğru-yeterli bilgi verip vermediği ile yakından ilgilidir. Elbette kooperatif genel kuruluna sunulan kayıtların doğruluğunu araştırılabilmesi için kooperatif kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekecektir. Alınacak rapor 2018/1680 E. Sayılı davayı da etkileyecek mahiyettedir. Yöneticiler kayıtlarını usulüne uygun tutmuşlar, genel kurula doğru ve yeterli bilgi sunmuşlarsa genel kurul kararının iptali için bir sebep kalmayacaktır. Keza kayıtlar doğru tutulmuş ve yöneticiler kooperatif zararını gidermek için üzerlerine düşen görevi yerine getirmişlerse sorumluluk davasının da haksız olduğu sonucu doğacaktır. Tersi durumda davaların haklı olduğu kabul edilecektir. Ancak 25.09.2019 tarihli ilk rapor davanın çözümüne yeterli bilgi içermemektedir. Kooperatifin tüm kayıt ve defterleri ceza soruşturmasına esas olmak üzere adli emanete alınmış olduğundan bilirkişi kayıtları yeterince incelemeye imkan bulamamıştır. Bunun üzerine bilirkişiye ek ücret takdir edilerek kayıt ve deflerleri adli emanet odasında incelemesi için yetki verilmiştir. Elbette bu ortam uygunsuz, kayıtlar karışıktır. Bilirkişi neyi nerede bulacağı konusunda kooperatif çalışanlarından bilgi alma imkanı bulamayacak, bu sebeple incelemesi uzun ve zahmetli olacaktır. Bu sebeple bilirkişiye ek ücret takdir edilmiş, davacı tarafa bu ücreti yatırması için uyarı yapılarak ek ücretin karşılanmaması halinde bilirkişi incelemesi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. Buna rağmen davacı taraf ek bilirkişi ücretini yatırmamış, bu haliyle üzerine düşen ispat külfetini yerine getirmemiştir.
Dosyaya sunulan 25.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda kooperatif çalışanı …’ın 11.08.2016 tarihli kayıtla kooperatife 896.100 Türk Lirası borçlandırıldığı, adı geçenin 08.09.2016 tarihinde 100.TL, 19.12.2016 tarihinde 369.323,42.TL 26.12.2016 tarihinde 64.108,62.TL nakit ödeme yaptığı belirtilmiştir. Keza …’dan toplam 462.567,96.TL tutarında senet de alınmış, 37.618,87.TL’lik kısmı tahsil edilmiştir.
Öncelikle belirtelim ki davacı taraf bilirkişi ücretlerini yatırmadığından, bilirkişi incelemesi delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaktır. Bu da davacı taraf üzerine düşen ispat külfetinin yerine getirilemediği anlamına gelir. Öte yandan toplanan deliller çerçevesinde kooperatif yöneticilerinin kooperatif zararını tespit ettikleri ve sorumlusundan tahsil etmek üzere harekete geçtikleri, bunun için hukuki yollara başvurdukları anlaşılmaktadır. Keza bu durum kooperatif genel kuruluna sunulan denetim raporuna işlenmiş, ilgili hakkında dava açılması veya açılmaması kararının genel kurula bırakıldığı belirtilmiştir.
Kooperatif genel kurulunda alınan kararlara karşı iptal davası açabilmenin ön şartı toplantıya katılarak muhalif oy kullanmak ve muhalefetini tutanağa yazdırmaktır. Genel kurula elli üye katılmıştır. Davacılar üç kişidir. Genel kurul toplantısının dördüncü maddesinde görüşülen yönetim kurulu raporu oylanmış, bir ret oyuna karşılık kırk dokuz kabul oyuyla rapor kabul edilmiştir. Bilanço gelir gider tablosu ise iki red oyuna karşılık kırk sekiz kabul oyu almıştır. Bu durumda en azından davacıların biri yönünden dava hakkı yoktur. Bu maddeye muhalif oy veren kişiler isimlerini ve muhalefetlerini usulünce tutanağa işletmemiştir. İbraya ilişkin beşinci maddede ise üç muhalif oy mevcuttur. Bu oyların davacılara ait olduğu kabul edilmelidir. Zira davacılar …, … ve … toplantının sonunda genel kurulda alınan kararlara itiraz ettiklerini ve muhalif kaldıklarını tutanağa işletmişlerdir. Öte yandan dava konusu edilmeyen altıncı madde, bir ret oyuna karşılık kırk dokuz oyla kabul edilmiştir.
Şartları oluştuğu takdirde tek bir üyenin başvurusu dahi iptal kararı verilmesine yeterlidir. Bu sebeple davacılardan hangisinin hangi maddeye ret oyu verdiğinin önemli olmadığı düşünülebilir. Muhalefet şerhi yeterli ve usulüne uygun görülmediğinde davacıların dava hakkı bulunmayacağı izahtan varestedir. Toplantının sonunda muhalafet şerhleri tutanağa geçmiş olduğuna göre diğer hususların değerlendirmesinde yarar vardır.
Davacılar bir kooperatif çalışanının bazı usulsüzlüklerine karşı dava ve şikayet yoluna gidilmemesinin doğru olmadığı görüşündedir. Bu sebeple yönetimi de hatalı davranmakla, genel kurulu yanıltmakla, yanlış bilgi vermekle suçlayarak yönetim ve denetim kurulunun ibrasının haksız olduğunu ileri sürmektedir. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere yönetim kurulunun genel kurulu yanılttığını söylemek doğru olmaz. Bilakis genel kurul çağrı davetinin yedinci maddesi münhasıran bu konunun görüşülmesine yöneliktir. Genel kurulda durum tartışmaya açılmış, müzakerelerden sonra dava açılmaması uygun görülmüştür. Davacılar da genel kurulda söz alarak karşı görüşlerini dile getirmişler, bu maddenin gündemden çıkarılmasını önermişler ancak bu öneri üç oya karşılık kırk yedi oyla reddedilmiştir. Üstelik kooperatif çalışanı hakkında dava açılması hususu da altı oya karşılık kırk dört oyla uygun görülmemiştir. Artık bu durumda genel kuruldan gizlenen bir olayın varlığından söz etmek doğru olmaz. Yönetim kurulu gizlemiş olsa bile toplantıda söz alan davacı üyeler, yeterli açıklama yapmış, genel kurul mevcut durumdan yeterince haberdar olmuştur. Unutmamak gerekir ki, kooperatiflerde genel kurul en yetkili organdır. Tabir caizse kooperatifin millet meclisi de, anayasası da, anayasa mahkemesi de genel kuruldur. Genel kurul kamu düzenini ilgilendirmeyen, mamelek haklarına ilişkin olan konularda istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Örneğin bazı usulsüzlükleri sabit olsa bile yönetim kurulunu ibra etmek mümkündür. Somut olay da bu mahiyette görülmelidir. Kooperatif genel kurulu uzun sürecek dava ve adliye süreci ile meşgul olmak yerine işine bakmayı daha makul ve ekonomik bulabilir. Bu tasarruf ve takdir hakkına karışılması yerinde olmaz. Kooperatif çalışanının eylemleri takibi şikayete bağlı olmayan bir suç ise her üye zaten tek başına savcılığa müracaat edebilir ve kooperatifin iradesine bakılmaksızın soruşturma başlatılabilir. Ancak üyeler çoğunlukla dava açılması yerine zararın başka yollarla giderilmesini tercih edebilir. Üstelik bu genel kurulda alınan karar geri dönülmez ve hak kaybı doğuracak bir karar değildir. Kooperatif çalışanı hakkında şimdilik dava açılmasının uygun görülmemesi yönetim kurulunun ibrası gibi değildir. Zamanaşımı sürei dolana kadar gelecek genel kurullarda zararın giderilmesi konusunda yeterli tatmin ve inandırıcılık sağlanmazsa dava açılması için yönetim kuruluna yetki verilmesi mümkündür.
Davacılar dışında kalan büyük çoğunluğun mevcut durumu tartışarak karar verdiği, davacıların karşı oylarının sonuca tesir etmeyeceği, alınan kararların da objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı kanaatine varılmıştır. Alınan kararlar sırf davacıları ızrar için alınmış değildir. Kararın sonuçlarından tüm üyeler eşit olarak etkilenecektir.
Davacı taraf kooperatif yöneticilerinin özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, genel kurula doğru ve yeterli bilgi vermediğini ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
Alınması gereken 54,40-TL harca peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile 23 TL harcın davacıdan tahsiline,
Davalı vekili lehine takdir edilen 3.400-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 12/02/2020

İş bu kararın gerekçesi 12/02/2020 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır