Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1093 E. 2019/308 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1093
KARAR NO : 2019/308

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … TC : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … TC : …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında özetle ; Bursa 17. İcra Müdürlüğünün 2015/15200 sayılı dosyası ile 15/06/2015 tanzim tarihli 20/07/2015 vadeli 145.000,00 TL bedelli bonodan dolayı 07/12/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığını, davacının, kızının sahibi olduğu inşaat şirketi (Hak Yapı isimli şahıs firması) vasıtasıyla müteahhitlik işleri, daire alım satım işleri yaptığını, … isimli kişininde davacının inşaat yaptığı İstanbul ili Tuzla ilçesi 8150 ada 14 parsel sayılı taşınmazda inşaa ettiği binada henüz bina yapılmadan topraktan dört adet daire satın almak istediğini, davacı ile sözlü olarak aralarında anlaştıklarını, …’in bu sözlü anlaşmaya istinaden zaman zaman davacıya ödemeler yaptığını, sonrasında ise taraflar arasındaki sözleşmeyi yazıya döktüklerini, 19/1/2014 tarihli ” Daire Satış Sözleşmesi ” isimli dört adet farklı yazılı sözleşme yapıldığını, bu sözleşmelere göre giriş katta bir daire ve bedeli 120.000,00 TL, ikinci katta iki daire birinin bedeli 122.500,00 TL, diğerinin bedeli 127.500,00 TL, 4.katta bir daire ve bedeli 130.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, yani dört daire için toplam 500.000,00 TL’ye anlaşma yapıldığını, bu sözleşmelere kadar da …’in 1.kat için peşinat 85.000,00 TL, diğer dairelerin her biri için de 50.000,00’şer TL olmak üzere toplam 135.000,00 TL peşinat verdiğini, kalan bedelin ise tapu devri sırasında ödeneceğinin sözleşmeye yazıldığını, davacınında peşinatları alırken …’e dairelerin tapuda teslim edilememesi ihtimaline binaen 235.000,00 TL’lik teminat istediğini, davacınında tapu devri sırasında iade edilmek üzere aldığı peşinatın üzerinde 145.000,00 TL, 241.000,00 TL ve 63.000,00 TL bedelli üç adet farklı senedi sadece rakam bölümünü doldurarak ve imzalayarak farklı tarihlerde …’e teslim ettiğini, ilk senet olan 145.000,00 TL bedelli senedin yatay tutulduğunda solundaki boşluğa ” 19/11/2014 tarihli sözleşmeye istinaden teminat senedidir, daire satışından dolayı verilmiştir, başka herhangi bir işlem için kullanılamaz” şeklinde bir ibare yazıldığını, senedin teminat senedi olduğunun açıkça belli olduğunun, teminat ibaresinin yazılmasının bizzat … tarafından engellendiğini, daha sonra binanın yapılarak tüm dairelerinin tapularının çıktığını, davacının …’i tapularını devretmek ve kalan paralarını alabilmek için tapuya davet ettiğini, davacının tapuya eşinin kardeşi …, … ve onun ortağı … isimli kişilerle geldiğini, …’in davacıya ikinci kattaki yedi nolu daireyi kendi üzerine, ikinci kattaki aldı nolu daireyi kayınbiraderi …’e, 11 nolu daireyi diğer kayınbiraderi …’e, bir nolu giriş kattaki daireyi ortağı …’ya devretmesini istediğini, bu sırada davacının yanında oğlu Resul TURGUT ve arkadaşları Tahsin KESKİN ve Kemal ALKAN’ında olduğunu, tapuda devir işlemlerine başlandığını, davacının kalan 265.000,00 TL alacağını talep ettiğini, … ve yanındakilerin ise yanlarında 135.000,00 TL olduğunu söylediklerini, davacının bu durumda geriye 130.000,00 TL alacağının kaldığını ve dairelerden birinin parasını almamış olacağını söylediğini, Mehmet Ali isimli kişinin yanında sadece 15.000,00 TL olduğunu gerisini sonra tamamlayacağını söylediğini, davacının kabul etmeyerek tapu memuruna … isimli kişiye devri istenen dairenin satışının iptali için talimat verdiğini ve Mehmet Ali’ye paranı tamamla 130.000,00 TL’yi getir, daireyi al ” dediğini ve …’deki üç adet senedin istendiğini, Necati’nin 241.000,00 ve 63.000,00 TL tutarlı senetleri verdiğini, ancak 145.000,00 TL tutarındaki senedi ” evde unuttum, sonra veririm ” dediğini, Mehmet Ali’ninde ikinci kattaki dairenin bilgilerini alarak krediye başvuracağını söylediğini, 20 gün boyunca geri dönüş yapmaması üzerine davacının bu daireyi başkasına sattığını, iki ay sonra da evine haciz işlemi için gelindiğini, …’ deki senedin davalı …’a ciro edildiğini, davalı ve icra takibinin alacaklısı olan …’ın … ve … ile birlikte hareket ettiğini, kötüniyetli olduğunu, bu nedenle İstanbul Anadolu CBS ‘ye şikayette bulunduğunu ve Bursa CBS gönderilerek 2016/62132 hazırlık dosyası ile devam ettiğini, bu nedenle davacının Bursa 17. İcra Müdürlüğünün 2015/15200 sayılı dosyası ile takibe konan 145.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, %20 kötüniyet tazminatına veicra dosyasındaki işlemlerin durdurulması hususunda tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davacı ile dava dışı …’in dört adet daire satımı konusunda anlaştıklarını, dört adet satış sözleşmesi yapıldığını, 135.000,00 TL peşinat verildiğini, alıcıların bakiye borçları da inşaat devam ettiği aşamada tamamen ödediğini, davacı adına hareket eden …’in anlaşmadan sonra sözleşmede yer almayan iç kapı mutfak dolabı ve kombininde davacı tarafça yapılması konusunda sözlü ek anlaşma yapıldığını, dairenin birim fiyatının 130.000,00 TL’den 145.000,00 TL’ye çıktığını, bedelin tamamen ödendiğini, davacının sattığı dairelerden sekiz nolu daireyi 15/10/2015 tarihinde …’e , 11 nolu daireyi 06/11/2015 tarihinde …’e diğerininde farklı bir tarihte … ‘ya devrettiğini, davalı tarafından 145.000,00 TL ödenerek satın alınan ve tapusu damadı … adına çıkartılacak olan 4.dairenin ise arsa sahibi ile davacı müteahhit arasında sıkıntı olduğu ve kısa zamanda çözüleceği gibi gerekçelerle devrinin yapılmadığını, tapuda işlemlerin yapılması amacıyla kimlik ve fotoğrafların davacıya verildiğini ancak devrin bir türlü gerçekleşmediğini, …’in yaptığı araştırmada dairenin Elif ÖZTÜRK adlı şahsa satışının yapılarak devredildiğinin öğrendiğini, davaya konu bononun teminat senedi olmadığını, senet üzerinde teminat senedi olduğuna dair bir ibare de olmadığını, senedin teminat senedi olduğu kabul edilse dahi teminatın gerçekleşmediği ve borçlunun teminata konu borcunu ödediğini ispat etmesi gerektiğini, 145.000,00 TL’yi almadığını ispat külfetinin davacıda olduğunu, davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Eldeki dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Dava konusu senet Bursa 17.İcra Müdürülüğünün 2015/15200 sayılı dosyasına konu 145.000,00 TL bedelli 15/06/2015 keşide tarihli 20/07/2015 vade tarihli keşidesi … lehtarı … olan senettir.
Davacı dava dışı … ile aralarında taşınmaz alım satımı ile ilgili anlaşma yapıldığını dört daire için toplam 500.000,00 TL’ye anlaşıldığını, birinci kat için peşinat 85.000,00 TL, diğer dairelerin her biri için 50.000,00’er TL olmak üzere toplam 135.000,00 TL peşinat verildiğini, verilen 235.000,00 TL peşinat için dairelerin tapuda teslim edilmemesine rağmen teminat olarak dava konusu 145.000,00 TL bedelli senedin verildiğini ve ayrıca 241.000,00 TL ve 63.000,00 TL olan iki adet senet daha teminat olarak verildiğini ve dava dışı …’e teslim edildiğini, ileri sürmüştür.
Söz konusu ilişkide davacının …’den halen 130.000,00 TL bakiye
alacağının kaldığını, ancak bir takım bedellerin ödenmemesi nedeniyle ikinci kattaki dairenin devirinin yapılmadığını bu sırada 241.000,00 TL ve 63.000,00 TL tutarlı senetlerin kendisine iade edildiğini ancak dava konusu 145.000,00 TL tutarlı senedin iade edilmediğini, senedi verirken senedin yanına teminat ibaresi yazıldığını ancak bu kısmın senetten kesildiğini, davalının dava dışı …’in kayınvalidesi olduğunu davalının dava dışı … ve Mehmet Ali YILMAZ ile birlikte hareket ettiğini öne sürmüşlerdir.
Davalı ise senedin kambiyo senedi olduğunu, iddiların yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, senedin davalıya verilen peşinat karşılığında verildiğini, ancak dairenin davalı adına tescilinin yapılmadığını bu sebeple senet dolasıyla alacaklarının bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.
Taraflar arasında ikinci kat dairenin tapuda tescil işleminin yapılmadığı konusunda ihtilaf yoktur. Yine davacıya peşinat ödemesi yapıldığı konusunda da ihtilaf yoktur. Taraflar arasındaki ihtilaf 145.000,00 TL bedelli senedin teminat senedi olup olmadığı, davalının davacıdan bu senet dolayısıyla alacaklı olup olmadığı konusundadır.
Buna göre; kambiyo senedi borçluları tarafından açılan menfi tespit davaları, yargılama hukuku bakımından zorunlu olarak İİK 72. maddeye tâbidirler.
Dava konusu senet kambiyo senedi olduğuna göre davacının iddialarını yazılı delil ile ispatlaması gerekmektedir. Senedin bir kısmına teminat yazıldığı ve bu kısmın kesildiği iddiası da senedin teminat senedi olup olmaması bakımından ise senedin o kısmında teminat senedi yazıp yazmadığı, senedin kesilip kesilmediğinin bilirkişi raporuyla tespit edilmesi ispata yeterli olmayacaktır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 15.10.2015 tarih 2015/8100 E. 2015/12880 K. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere (Bursa C. Başsavcılığı’nın 2012/24758 Sr. sayılı ceza soruşturması dosyasında alınan 14.06.2012 tarihli Jandarma Kriminal Laboratuarı uzmanlık raporunda, dava konusu senedin sol kısmının diğer üç kenardan farklı olduğu, söz konusu bölümün kesici bir alet yardımıyla kesildiği tespit edilmiş ise de, kesilen kısımda senedin teminat olup olmadığı, teminat olduğu yazılı ise hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı olup olmadığı hususunda bir belirleme yapılması mümkün olmadığı gibi, bu yönde bir tespite dair yazılı delil de sunulmamıştır. Hal böyle olunca, davacının dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasını yazılı delil ile ispat yükü altında bulunduğu gözetilerek, var ise bu yöndeki deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir iken, usule uygun olmadığı halde tanık da dinlenmek suretiyle, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.) bu iddianın yazılı delil ile ispatlanması gerekir.
Uyuşmazlık kambiyo hukuku yönünden değerlendirildiğinde; bilindiği üzere kambiyo senetleri (ticari senetler) ihdasi (kurucu) nitelikteki senetlerdendir. Gerçekten, bir borç için kambiyo yükleniminde bulunulması borcun yenilenmesi (tecdidi) sonucunu doğurmaz (BK., m. 133). Bu durumdaki bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri asıl borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü halinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Dava dosyamıza ait yargılama konusu çekler bakımından da durum kambiyo senedinin tedavülünden kaynaklanmaktadır.
Davacı burada temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağı için kambiyo yükleniminden kaynaklanan borcunu ödemekten kaçınma hakkı olduğunu (bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası) Bedelsizlik iddiası, Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesi anlamında bir “doğrudan doğruya defi”, yani kişisel defidir.
Kambiyo taahhüdünde bulunulmasına neden olan ve temel ilişkideki asli para edimini teşkil eden “temel alacak”, o kambiyo taahhüdünün hukuki sebebini oluşturur. Ancak, kambiyo taahhüdünün geçerliliği sebebe bağlı olmayıp, bu senetler maddi anlamda soyut (mücerret) senetlerdir. Kambiyo senetlerinin maddi anlamda soyutluğu ilkesi gereğince temel alacağın mevcut olmaması, geçersiz olması kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta, fakat sebepteki (temel ilişkideki) sakatlık kambiyo borçlusuna“nedensiz zenginlesme defi” öne sürme hakkını vermektedir. Bu davayı açan davacı, kambiyo senedinin hükümsüzlüğünü öne sürmemekte, tersine kambiyo taahhüdünün varlığını kabul etmektedir. Ancak, borçlu, temel ilişkiden bir alacak hakkı doğmadığı halde, kambiyo senedi alacağının istenmesi nedensiz zenginlesme oluşturduğundan kambiyo taahhüdünü yerine getirmek zorunda olmadığını öne sürmektedir. Bu noktada menfi tespit isteminde bulunan; temel ilişkinin varlığını, temel ilişkide ki sözleşmenin türünü, kambiyo senedinin hangi nedenle ve sözleşmesel ilişki nedeniyle verildiğini ispatladıktan sonra bu temel ilişkideki hangi nedenlerden dolayı kambiyo taahhüdünü yerine getirmek zorunda olmadığını ispatlamakla yükümlüdür. Burada iki aşamalı bir ispat yükü söz konusudur ve ispat yükü de menfi tespit isteminde bulunan kişi üzerindedir. Buna ilişkin ispat yükümlülüğü yerine getirilmediği takdirde kambiyo senetlerinin maddi anlamda soyutluğu ilkesi ve mücerretlik ilkesi gereğince temel ilişkiden bağımsız borç ilişkisi yaratacağından kambiyo senetleri/çekler nedeniyle sorumlu olunacaktır.
Bilindiği üzere HMK Madde 201’e göre; senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Yazılı delille ispatı gerekir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Diğer yönüyle davacı dava dışı …’e 145.000,00 TL , 241.000,00 TL ve
63.000,00 TL tutarlı senetleri yapılan peşinat ödemesi karşılığında verdiğini ileri sürmüş ise de yine aynı davacı peşinat olarak toplamda 235.000,00 TL ödendiğini ileri sürmüştür. 235.000,00 TL ödemenin teminatı olarak toplamda 449.000,00 TL’lik senet vermek hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu itibarla davacının bu iddiaları da mahkememizce kabul görmemiştir. Davalının 145.000,00 TL senet dolayısıyla davacıdan alacaklı olduğu kabul edilerek davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Kötüniyet tazminatının şartları oluşmadığından davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL’nin harcın başlangıçta alınan 2.589,84 TL’den mahsubu ile artan 2.545,00 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 14.350,00 TL TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta
süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/03/2019
Katip …

Hakim …