Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/848 E. 2021/1195 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/848 Esas
KARAR NO : 2021/1195
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …–
VEKİLİ : Av. …-
DAVALI : …-…- …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/06/2017
KARAR TARİHİ : 17/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı müvekkilinin, Bursa’da kurulu üretim tesisinde ürettiği ticari araçlar için hava süspansiyon körüklerini yurtiçinde ve yurtdışında 100’den fazlaya ülkeye satışını yaptığını, davalının 19.03.2012 tarihli iş sözleşmesi ile davacı müvekkilin işyerinde satış genç çalışanı olarak başladığı işinde satış görevlisi olarak devam ettiğini, davalının çalıştığı süre boyunca davacı müvekkilinin yurtiçi ve yurtdışı müşteri çevresine, fiyat ve fiyatlandırma bilgilerine, iş ve işletme(ticari) sırlarına vâkıf olduğunu, davalının 10.06.2016 tarihli dilekçe ile istifa etmek suretiyle iş sözleşmesini feshettiğini, davalının işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra Bursa’da davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren … Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi unvanlı şirkette satış pazarlama görevlisi olarak işe girdiğinin öğrenildiğini, adı geçen firmanın web sitesinden tümüyle davacı müvekkil ile aynı ürünlerin üretim ve satışının yapıldığının anlaşıldığını, davalının sadece müvekkili ile rakip konumdaki firmada çalışmakla kalmadığını, aynı zamanda davacıdaki çalışması sırasında vakıf olduğu müşteri bilgilerini de işe girdiği firma lehine kullanarak davacının müşterilerine satış yapmaya çalıştığı bilgisinin edinildiğini belirterek Rekabet yasağına aykırılık (İş sözleşmesindeki) nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000-EURO cezai şartın davalıdan tahsili ile birlikte haksız fiilin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Açılan dava haksız ve yersiz olup reddi gerektiğini, müvekkilinin davalı şirketten yönetsel ve ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntılar ve maruz kaldığı mobbing nedeni ile istifa etmek sureti ile işten ayrıldığını, davalı müvekkilinin davacı şirkette Satış temsilcisi olarak çalıştığını dava dışı -… Otomotiv San. Ve Tic.A.Ş.de ise müdür pozisyonunda çalıştığını, davalı müvekkilinin rekabet yasağına aykırı olarak hareket ederek davacı şirketin müşterilerine mal pazarladığı yönündeki beyanların gerçeğe aykırı olduğunu, iş sözleşmesinin sadece son sayfasının müvekkili tarafından imzalandığını, rekabet yasağı adı altındaki düzenlemede müvekkilinin imzası bulunmadığını, bu nedenle de geçersiz olduğunu, davacının müşteri çevresinin tanınması için internetten kısa bir araştırma yapılmasının yeterli olduğunu zira çalışılan firmaların web sitelerinde zaten bu şirketin reklamını yaptığını ve aynı iş kolundaki firmaların aynı fuarlara katıldığını, aynı müşteri grubuna hitap ettiğini, sektör genelinde bulunan müşterilerin hiçbir zaman şirketlere özel olmadığını, aynı şirketin aynı ürünü iki ayrı firmadan da ayrı ayrı alabildiğini, müvekkilinin çalıştığı pozisyon gereği sır ve özel bilgiler altında adlandırılan ürün maliyet ve fiyatlandırma çalışmalarının hiçbirinin ulaşım izin ve yetkisine sahip olmadığını, davacının bu bilgilerini SAP adı verilen bir bilgisayar sisteminde kayıtlandırıp sakladığını, dolayısıyla müvekkilinin bu bilgilere erişim izin ve yetkisi bulunmadığını, rekabet yasağına aykırı davranışı kabul anlamına gelmemekle beraber davacı şirket vekilince dosyaya sunulan iş sözleşmesinin rekabet yasağına aykırı hükümleri Anayasal bir hak olan çalışma özgürlüğünü ağır bir biçimde ihlal ettiğini ve hukuken geçerliliği bulunmadığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 18. Maddesine bakıldığında zaman bakımından bir sınırlandırma olmasına rağmen coğrafi bölge ve iş konusu bakımından bir sınırlandırma bulunmadığını, yine rekabet yasağına aykırı davranıştan söz edebilmek için davacı işverenin önemli bir ölçüde maddi zararının söz konusu olması gerektiğini, davacı vekilinin dava ve delil listesinde müvekkili şirketin zararından bahsetmediği gibi zarara ilişkin bir belgede ibraz etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe; Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Yargıtay 9. HD’nin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle içtihat değiştirerek,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlenmiştir. (Yargıtay 9 HD 01/06/2021 tarih 2021/3076 esas 2021/9789 karar sayılı ilamı)
Tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın HMK’nun 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2. Maddesi gereğince davanın usulden (görev yönünden) REDDİNE, görevli Mahkemenin İş Mahkemeleri olduğuna,
Karar kesinleştiğinde ve HMK’nun 20. Maddesinde öngörülen iki (2) haftalık kesin süre içerisinde müracaat edilmesi halinde dosyanın görevli Bursa İş Mahkemesine gönderilmesine, kesinleşmeye mütakip süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmadığında dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin hatırlatılmasına,
Yargılama giderlerinin esas hakkında karar verecek mahkemece değerlendirilmesine,
Dair tarafların yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/12/2021

Katip …
☪e-imzalı

Hakim …
☪e-imzalı