Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/628 E. 2018/775 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2017/628 Esas – 2018/775
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2017/628
KARAR NO : 2018/775

HAKİM : ….
KATİP :……

DAVACI : … SESLENDİRME,ÇANAK ANTEN,GÜVENLİK,İLETİŞİM SİS.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. –
Üçevler Mah. Ertuğrul Cad. No:71/1 Nilüfer/ BURSA
VEKİLİ : Av. ……..- Atatürk Cad. Koruyucu İş Hanı K:5 D:257 Osmangazi/ BURSA
DAVALI : …………… -TC Kimlik no- ……..
Fidyekızık Mah. 4.Filiz Sk. No:16 İç Kapı No:2 Yıldırım/ BURSA
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/05/2017
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı tarafın … Elektrik isimli ticari işletmenin sahibi olarak elektrik-elektronik malzeme satış ve taahhüt işini yapan tacir olduğunu, taraflar arasında ticari satış ilişkisinden kaynaklanan cari hesap ilişkisi mevcut olduğunu, malların imzalı sevk irsaliyeleri ile davalıya teslim edildiğini, davalının bakiye 21.818,07.-TL cari hesap borcu bulunduğunu, cari hesap borcunun ödenmemesi üzerine Bursa 10.İcra Dairesinin 2017/4459 sayılı takip dosyasıyla takip başlatıldığını, takibe itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı……… cevap dilekçesinde, davacının dava konusu kadar alacaklı olduğunu ve alacağa dayanak mal ve hizmetin yerine getirildiğini ispat etmek zorunda olduğunu, faturaların kesilmiş olmasının tek başına alacaklı olduğu anlamına gelemeyeceğini, arada sözleşme yoksa faturaların ancak bir icap olarak kabul edilebileceğini, davacı tarafın kendisini tacir olarak nitelendirmesine rağmen faaliyetlerinin esnaflık faaliyeti olduğunu, tacir olmaması nedeniyle davaya bakma görevinin Ticaret mahkemeleri olmadığını belirterek öncelikle görevsizlik kararı verilerek Bursa Asliye Hukuk Mahkemelerinin yargı yeri olarak belirlenmesi gerektiğini, itirazın iptaline karar verilmesi geektiğini savunmuştur.
DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava ilamsız takibe itirazın iptali davasıdır. Kural olarak ispat külfeti alacaklı olduğunu iddia eden davacı taraf üzerindedir. O halde davacının fatura içeriğindeki mal ve hizmeti davalıya teslim ettiğini ispatlaması gerekir. Faturanın tek başına mal teslimini ispata yeterli olmadığı, fatura veya irsaliye üzerinde malın teslim alındığına dair alıcı taraftan sadır olmuş bir imza bulunması gerektiği ortadadır.
Davacı taraf iddiasını ispat zımnında davalının teslim imzalarını içeren irsaliyeli fatura örnekleri sunmuştur. Davacı tarafın sunduğu irsaliyeli fatura örnekleri davalıya tebliğ edilerek teslim imzalarının kendisine ait olup olmadığı konusunda beyana davet edilmiş, ve bu hususta 2 hafta kesin süre verilmiştir. Davalıya kesin süre içinde beyanda bulunmaması üzerine imzaların kendisinden sadır olmuş sayılacağı konusunda uyarı da yapılmıştır. Bu ihtar davalının bizzat kendisine tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı süresi içerisinde beyanda bulunmamış, bu suretle usulen imzaların davalıya ait olduğunu kabul etmek gerekir.
Davacı taraf mal teslim iddiasını yukarıda açıklandığı suretle ispatlamış olmasına rağmen davalı taraf fatura bedellerinin ödendiğine dair herhangi bir kayıt ve belge sunmamıştır. Bu durumda davalının takibe itirazının haksız olduğu, alacağın likit olması ve yargılamayı gerektirmediği gözetilerek yapılan itirazın alacağın tahsilini geciktirmeye amaçladığı kanaatiyle itirazın iptaline karar verilerek davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.

Öte yandan davacı taraf davanın ispatı için tarafların ticari defter ve kayıtlarına dayanmış ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir. Mahkememizce verilen inceleme gününde davalı taraf kayıt ve defter sunmamış, davacının defterleri ve dosya mali müşavir bilirkişiye teslim edilmiştir. Davacı tarafın ticari defter inceleme raporuna göre; davacının ticari defterlerinin tasdikli olduğu, takip tarihi itibariyle davacının, davalıdan 21.818,07 TL alacaklı göründüğü belirtilmiştir.
Dosyadaki kanıt ve belgelere, SMM bilirkişi tarafından düzenlenen ticari defter raporlarına, davacının ticari defterlerinin tasdikli olup lehine delil teşkil etmesine, davalının da ticari defterlerini yasal ve kesin süreye rağmen sunmamasına göre; davacının ticari defter kaydı davalı aleyhine HMK.nin 222.maddesi gereğince delil teşkil edeceğinden, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı gerçek kişi olup tacir olmadığı yönünde itirazları da bulunmakla bu yönden yapılan değerlendirmede ise;
TTK’nın 11. madde (6102 sayılı TTK 11.madde) hükmüne göre, ticarethane veya fabrika (md.12), yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler (md.13) ticari işletme sayılır. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.14) (6102 sayılı TTK 12.m). Esnaf’ın tanımı 17. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnaf’ın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 13. maddede hüküm altına alınmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. 11.06.2002 tarih ve 24782 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 1463. maddesinde de (6102 sayılı TTK 11/2. madde), önce 17. maddeye gönderme yapılarak, 507 S.K. hükümlerinin saklı tutulduğu belirtildikten sonra “Bakanlar Kurulu’nun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz” denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. (21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir.) Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda ise; elektrik- elektronik malzeme satışı bedensel çalışma gücünden öte sermaye gerektirir. Öte yandan davacı vekili davalının ticari hacmini gösterir davalının internet sitesinden yaptığı işlere dair internet çıktılarını sunmuş, davalının ticari faaliyetlerinin esnaf sınırını aştığı kabul edilmiştir. Her ne kadar davalının tacir ve esnaf kaydı bulunmasa da davalıyı yaptığı faaliyetlerin kapsamı itibariyle tacir kabul etmek gerekir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Davanın kabulü ile; Bursa 10.İcra Dairesinin 2017/……. esas sayılı takip dosyasına davalı-borçlu tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına,
İtirazın alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğu değerlendirilerek davalı-borçlunun asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
Alınması gereken 1.490,39.-TL harçtan peşin yatırılan 263,51.-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.226,88.-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı vekili lehine takdir edilen 2.618,17.-TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan ve dava açılması aşamasında yapılan masraflar ve alınan peşin harç dahil edilerek hesaplanan 865,31.-TL muhakeme masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okundu, anlatıldı. 30/05/2018

İş bu kararın gerekçesi 30/05/2018 tarihinde yazılmıştır.

Katip …….

Hakim ……..