Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/429 E. 2018/55 K. 17.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2017/429
KARAR NO : 2018/55

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
Söğütözü Mah. 2176 Sk. No:7/97 Çankaya/ANKARA
VEKİLİ : Av. …
Katip Çelebi Sok. No.2/3 Çankaya/ ANKARA

DAVALI : …. Demirtaş Org. Sanayi Bölgesi 1.Nilüfer Sokak N:5 Merkez/ BURSA
VEKİLİ : Av. … – Gülbahçe Mah. Dr. Sadık Ahmet Cad. Evke Trade Tower No:17-19 Kat:3 D:26 Osmangazi/ BURSA
DAVA : Kambiyo Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 24/03/2017
KARAR TARİHİ : 17/01/2018

Mahkememize açılan menfi tespit davasında,
DAVACININ TALEBİ: Davacı taraf dava dilekçesinde, taraflar arasında sözlü bayilik sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme gereğince cari hesap ilişkisi içinde alışveriş yapıldığını, davalının imal ettiği mobilya ürünlerinin satışını yapan davacı bayinin stoklu çalışmadığını, genel olarak teşhir salonunda mevcut bulunan mobilyalar üzerinden sipariş alıp davalı şirkete ilettiğini, bu ilişki çerçevesinde davalıya 170.000-TL tutarlı teminat mektubu ve ayrı bir taşınmaz ipoteği verildiğini, davalının bayilikleri tasfiye edeceğini bildirerek cari hesabın kapatılmasını istediğini, cari hesaba teşhir için verilen mobilyaların da katıldığını, halbuki teşhir ürünlerinin davalı tarafça geri alınması gerektiğini, ipotek ve teminat mektubunun baskısıyla davalıya 100.000-TL bedelli 3 adet bono verdiklerini, teminat mektubunun daha sonra kendilerine iade edildiğini, teşhir ürünlerinin iade alınması yolundaki taleplerin karşılanmadığını, ancak iade alınacağı vaadiyle 28.872-TL tutarlı yeni bir bono verdiklerini, davalının haksız biçimde aldığı bu bonoları takibe koyduğunu ileri sürerek toplamı 328.872-TL tutarlı bonoların bedelsiz olduğundan iptaline, teşhir ürünlerinin davalıya iadesinin sağlanmasına ve cari bakiye borcun tespiti ile nizanın giderilmesine karar verilmesini talep etmektedir.
DAVALININ CEVABI: Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmakta, teşhir ürünlerinin iade alınmasının söz konusu olmadığını, teşhir ürünlerinin zaten büyük bir iskonto ile satılıp teslim edildiğini, mal satım faturalarının itirazsız biçimde teslim alınarak defterlere işlendiğini, 328.000 TL cari hesap bakiyesinin kapatılması taleplerinin haklı olduğunu, dava konusu yapılan bonoların mücerret borç ikrarını tabii senetler olduğunu, bedelsizlik konusundaki ispat yükünün davacıya ait olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE: Derdest dava kambiyo takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Ancak olumsuz tespit istenen kambiyo senetlerinden tamamı henüz takibe konulmamıştır. Bu nedenle kısmen takipten önce açılan menfi tespit davasının varlığından söz etmek gerekir. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Ortada imzası inkar edilmeyen bonolar bulunduğuna göre davacının aynı kıymette yazılı belgeler yahut kesin delillerle davasını ispat etmesi gerekir.
Davacının iddialarını iki ayrı başlık altında ele almakta yarar vardır. Bunlardan birincisi cari hesap şeklinde işleyen açık hesap ilişkisinde henüz hesap kapatılmadan önce satıcı tarafa verilen bonoların ödeme amacıyla değil teminat amacıyla verildiği iddiasıdır. İkincisi de cari hesaptan satıcı tarafın iddia ettiği miktarda borçlu olmadıklarına ilişkindir. Özellikle ilişkinin başında satıcı tarafça davacı bayiye teslim edilen teşhir ürünlerinin geri alım taahüdü ile verilmesi sebebiyle teşhir ürünlerinin geri alınarak bedelinin açık hesap borcundan tenzili gerektiği ileri sürülmüştür.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede bu iki iddia ayrı ayrı ele alınmıştır. Öncelikle davacı tarafın teşhir ürünü mallarla ilgili iddiası tartışılmış, davalı satıcının bunları geri almasını gerektirir hukuki bir zorunluluk bulunmamıştır. Taraflar arasındaki ilişkinin işleyişini açıklamakta yarar vardır. Davalı taraf büro mobilyaları üretim ve pazarlaması yapan bir şirkettir. Davacı taraf ise bu mobilyaların Ankara’da perakende biçimde pazarlamasını ve satışını yapan bayi durumundadır. Herkesçe malum olan işleyişe göre bu tür mobilyalar daha çok müşterilerin teşhirdeki numune ürün ve mobilyaları inceleyerek seçip beğenmesinden sonra sipariş verilmekte bu sipariş bayi tarafından üretici firmaya iletilmekte, üretici firmada belli bir süre içinde mobilyaları imal edip satıcıya (bayiye) veya onun göstereceği yere teslim etmektedir. Bu durum bayi iş yerinde sürekli biçimde teşhir için numune mal bulunmasını gerektirmektedir. Genel olarak bayi ve üretici arasında her seferinde bir satış sözleşmesi yapılmış olur. Yani bayi sipariş verdiği ürünleri satın alır, istediği kişiye belli şartlar çerçevesinde satar. Üretici ile son alıcı arasında doğrudan bağlantı yoktur. Bu tür satışların bir yöntemi de konsinye satış denilen satış yöntemidir. Bu yöntemde bayi malı almaz, sadece müşteriden sipariş alıp üreticiye iletir. Üretici de malı son alıcıya yahut son alıcıya iletilmek üzere bayie teslim eder. Bu tür ilişkilerde satışa konu edimlerin mülkiyeti bayie geçmez. Konsiyne satış daha çok başkası namına satış anlamına gelir. Somut olayda konsinye usulü satış yapıldığına dair herhangi bir veri yoktur. Bu durumda ister teşhir için ister satış için bayiye gönderilmiş olsun, üreticinin bayiye verdiği tüm malların mülkiyeti bayie geçecektir. Bunun aksi ancak bir yazılı delille ispatlanabilir. Taraflar arasında buna ilişki bir yazılı sözleşme yoktur. Davacı bu iddiasını belgeleyecek hiçbir delil sunamamıştır. Teşhir için gönderilen malların mülkiyetinin bayie geçmesinin en önemli sonuçlarından birisi de bayiin isterse isterse teşhirdeki ürünleri son kullanıcılara satma hakkı bulunmasıdır.
Somut ilişkide davacı taraf teşhir ürünlerinin geri alım taahhüdü ile teslim edildiğine diar bir belge sunamadığı gibi dosya kapsamındaki veriler bu iddiasını destekler mahiyette değildir. Davalı tarafın sunduğu faturalar incelendiğinde teşhir ürünlerinin %50 – %60 bandını geçen bir iskonto ile gönderildiği görülmektedir. Gönderilen ürünler ve faturaları taraf defterlerine işlenmiş, cari hesaba borç ve alacak kaydedilmiştir.
Davacının bir iddiası da ipotek ve teminat mektubu baskısı altında verdiği bonoların teminat bonosu olduğu iddiasıdır. Bu iddianın da açık bir biçimde yazılı delille ispatı gerektiği konusunda tereddüt yoktur. Ne bonolar verilirken ne de ayrı bir sözleşme ile bonoların teminat için verildiğine dair kayıt yoktur. Hayatın olağan akışına göre cari hesaptan borçlu olan taraf senet verdiğinde ödeme için vermiş kabul edilir. Ödeme yaptığında hem senedini geri alır hem de cari hesap borcunu kapatmış olur. Ödeme yapıldığında iade edilmek üzere senet verilmesi demek bu senedin teminat amacıyla verilmiş olması demek değildir. Alacaklı tarafın kambiyo senedinin vasfından kaynaklanan teminat gücünden yararlanmış olması zaten işin tabiatı gereğidir. Dikkat edilirse davacı taraf cari hesaptan borcu olmadığını söylememektedir. Teşhir ürünlerinin iadesi yapılınca borcunun daha az olacağını iddia etmekte, net bir biçimde borcunun ne kadar kaldığını yahut kalacağını beyan etmemektedir. Bu durum da bonoların temsil ettiği borcun gerçekte mevcut olduğunu göstermeye yeter. Davacı tacir olduğuna göre ve tüm alım-satımları defterde kayıtlı olduğuna göre bono verirken ne kadar borcu olduğunu bilerek hareket etmiş olmalıdır. Kısaca özetlemek gerekirse kambiyo senedinin vasfına ve olağan hayat akışına göre kambiyo senetleri mevcut bir borcun belirli bir vadede itfası amacıyla verilmiş olması asıldır. Bunun aksi ancak yazılı delillerle veya kesin delillerle ispatlanabilir.
Davacı taraf senet üzerindeki ihdas sebebine dayanarak ispat külfetinin yer değiştirdiğini ileri sürmüşse de bu iddiaya haklılık vermek mümkün değildir. Dikkat edilirse davacı taraf bonoları kendisi tanzim ederek Ankara’dan İstanbul’a göndermiştir. Hatta bir bononun yanlış gönderildiği iddiası üzerine eskisinin iptal edilip yeni bir bono gönderildiği de anlatılmaktadır. Buna göre bonoları düzenleyen doğrudan davacının kendisidir. Daha sonra bunu gerekçe göstererek ispat külfetinin yer değiştirdiğini işaret etmek haklı sayılamaz. Üstelik bononun hangi amaçla verildiğine dair anlatımlara bakıldığında malen yahut naklen kaydının senedin geçerliliğine doğrudan tesir etmeyeceği gayet açıktır. Senedin hangi amaçla verildiği bellidir. Aksi ancak yazılı delille ispatlanır.
Somut olayda bayilik sözleşmesinin feshinde haklılık yahut haksızlık üzerinde durmayı gerektirici bir yön yoktur. Bu sebeple davalı tarafın sözleşmenin sona erdirilmesine ilişkin hareketlerindeki hukuka uygunluğa ilişkin araştırma yapılmamıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasında bir kısım bonolar yönünden takipten önce dava açılmış ve bunların tamamı yönünden ihtiyati tedbir uygulanmamıştır. Sadece Ankara 4. İcra Dairesinin 2017/9932 esas sayılı dosyası ile yapılan toplam 128.872 TL’lik takibe yönelik tedbir uygulanmıştır. Bu sebeple yalnızca bu miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmetmek için gerekli şartların oluştuğu kabul edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Davanın reddine,
Davacının açtığı menfi tespit davasının alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğu değerlendirilerek davacının tedbir sebebiyle ödenmeyen 128.872-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
Alınması gereken 35,90 TL harcın, peşin yatırılan 5.616,31-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 5.580,41-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Davalı tarafça yapılan 12,40 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı vekili lehine takdir edilen 25.682,32-TL ücreti-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar taraf vekillerinin ve davacı şirket yetkilisinin yüzlerine karşı açıkça okundu, anlatıldı. 17/01/2018

İş bu kararın gerekçesi 16/02/2018 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …