Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/184 E. 2020/12 K. 08.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/184 Esas
KARAR NO : 2020/12

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : …
KATİP : … …

ANA DAVA
DAVACI : … – … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Limited Şirket Yöneticisinin Sorumluluğuna Dayalı Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/02/2017

BİRLEŞEN DAVA

DAVACI : … – …

VEKİLLERİ : Av. … –
DAVALI : … – …

VEKİLLERİ : Av. … – Demirtaşpaşa Mah. Ankara Yolu Cd. Tüze İş Mrk. No:36 K:5 D:16 Osmangazi/ BURSA
Av.

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 31/07/2017

KARAR TARİHİ : 08/01/2020

ANA DAVADA
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde davalı …’in davacı ile birlikte … Poliüretan Parça Geliştirme San ve Tic. Ltd. Şti.’nin %50 paya sahip ortağı olduğunu, uzun yıllardır şirketi tek başına temsil ettiğini, şirket müdürlüğü görevini özenle yürütmediğini, diğer ortağın bilgi ve rızası olmaksızın krediler çekilip mal varlığına ipotek konulduğunu, şirketin borçlandırıldığını, şirkete ait iki aracın değerinin çok altında bedellerle …’in çocuklarına devredildiğini, Genel Kurul Kararlarında davacı adına sahte imzalar atıldığını, müdürün azli talebi ile açtıkları davada şirkete kayyum atandığını, davanın sürdüğünü, şirketin mali kayıtlarının gerçeğe uygun biçimde tutulmadığını, bazı yurt dışı şirketlerden mevcut olan alacakların olağan dışı gider ve zarar hesabına kaydedilerek kapatıldığını, bu suretle alacakların ortadan kaldırıldığını, şirket alacaklarının tahsil edilmediğini, kasa hesabında görünen 105.249,59 TL’nin davalı ortakça halen şirkete iade edilmediğini, davalının müdür sıfatıyla sorumluluğu bulunduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000TL tazminatın haksız fiillerin işlenme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak … Poliüretan Parça Geliştirme San ve Tic. Ltd. Şti.’ne ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir.
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf ise, davanın reddini savunmuş, davacının tek başına bu davayı açamayacağını, şirket adına dava açılması gerektiğini ileri sürülen iddiaların haksız olduğunu, davacının daha önce şirketi kendi çabalarıyla kurup büyüttüğünü ileri sürmüş olmasına rağmen bugün şirketin davalı tarafından kötü yönetildiğini ileri sürmesinin kabul edilemeyeceğini, şirketin üretim, stok, sipariş ve personel işlerinin davacı tarafından yürütüldüğünü, uyarılara rağmen yüksek ham madde ve mamul stokuyla çalışarak işletmeyi zarar ettirdiğini, şirketi zor durumda bırakmak için kredi verilmemesi talebiyle bankalara ihtar çektiğini, bunun da şirketin işleyişini zora soktuğunu, kredilerin alınması aşamasında kendi imzası bulunduğunu, ve bir çok kredi için davalı … ve dava dışı Ayhan Demirkul’un mal varlıklarının ipotek edildiğini, aslen …’in çocuklarına ait şirket araçlarının davacının bilgisi dahilinde vergi avantalarından yararlanmak için şirket adına tescil edildiğini, araçların masraf ve bakımlarının kendileri tarafından ödendiğini, yurt dışı firmalara iş avansı ödenmiş olması için bir EFT kaydı olması gerektiğini, gerçekte bu tür bir işlem yapılmadığını, 6376 sayılı yasadan yararlanılarak işlemlerin düzeltildiğini ileri sürmüştür.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı şirketin sorumlu müdürü iken şirkete borçlandığını, bu güne kadar borcunu ödemediğini, hakkında Mudanya İcra Müdürlüğü’nün 2017/354 esas sayılı dosyasında takip yapıldığını, takibe haksız biçimde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle davanın reddini istemiş, eldeki davanın 2017/184 E. Sayılı dosyasıyla derdestlik söz konusu olduğunu, her iki davanın birleştirilmesi gerektiğini, şirkete borçlu olmadığını, şirkete kayyum atanmasından sonra Bursa 10. Noterliğinin 40547 yevmiye sayılı ihtarı üzerine kasa hesabını açıklayan Bursa 10. Noterliğinin 41828 yevmiye sayılı cevabını gönderdiklerini, kasa eksiği bulunmadığını, bilakis 2.872,45.TL fazlalık bulunduğunu, davalının şirkete borçlu değil alacaklı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest ana dava limited şirket müdürüne karşı açılan sorumluluk davasıdır. Kanunda limited şirket müdürlerinin sorumluluğuna ilişkin özel bir hüküm bulunmayıp 644’üncü maddede anonim şirketlere ilişkin hükümlere atıf yapılmıştır. Anonim şirketlerde yöneticilerin sorumluluğunu düzenleyen 553’üncü maddede, “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” ifadesine yer verilmiştir. Somut olayda da bu hüküm ve devam eden maddelerde yer alan hükümler çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır.
Öncelikle belirtelim ki davada ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Davacı davalı müdürün kanundan yahut esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu biçimde ihlal ettiğini ve bundan bir zarar doğduğunu, kusurla zarar arasında illiyet bağı bulunduğunu ve zararın miktarını ispat etmek zorundadır. Davalı taraf cevap dilekçesinde davada ortakların tek başına taraf sıfatı bulunmadığını ileri sürmüşsede bu görüşe katılmak mümkün değildir. Her bir pay sahibi şirketten bağımsız olarak doğrudan veya dolaylı zarar iddiasıyla sorumluluk davası açabilir. Somut olayda davacının taraf sıfatı vardır.
Davanın daha iyi anlaşılabilmesi için ortakların durumları ve karşılıklı konumları ile geçmişte yaşanan süreçten bilgi verilmesi yararlı olacaktır. Zira dava daha çok somut bir olaya dayalı sorumluluk sebebiyle tazminat iddiası içermekte ise de şirketin kötü yönetildiği iddiasına da yer verilmiştir. Nitekim, gerekmediği halde kredi kullanılarak şirketin lüzumsuz finasman maliyeti altına sokulduğu, mal varlıklarının ipotek edildiği, şirkete ait iki aracın müdürün çocuklarına düşük fiyatla devredildiği, sahte imzalarla genel kurul kararı düzenlendiği gibi iddialar söz konusudur. O halde ortaklar arasındaki ilişkinin iyi anlaşılmasında yarar vardır.
… Poliüretan Parça Geliştirme San. ve Tic. Ltd. Şti. üç ortaklı olarak 1991 yılında kurulmuştur. Kuruluşunda tarafların eşleri olduğu tahmin edilen kişiler şirketin 1/3 pay sahibidir. Ortaklık yapısı 2002 yılında değişerek bu günkü halini almıştır. Halen ortaklardan biri davacı …, diğeri davalı …’dir. Şirket defterlerinde yer yer davacının eşi Emire Melek Günay ismi yer almakta ise de bunun gerekli düzeltmelerin yapılmamış olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ortaklar eşit pay sahibidir. Dava dışı ATS Modsan Limited Şirketinde de üçte birer pay sahibi olan … ve … arasında uzun yıllara dayanan bir iş ve dostluk ilişkisi mevcuttur. Şirketin müdürlüğünü uzun yıllardır davalı … yürütmektedir.
… Ltd. Şirketi adına bir arsa satın alınmış, üzerine fabrika binası yapılmıştır. ATS Modsan Ltd. Şirketindeki sorunlara paralel biçimde bu şirkette de sorunlar baş göstermiş, ortaklar birbirini suçlamaya başlamış ve karşılıklı davalar açılmıştır.
İki büyük ortak arasındaki kavganın, ikinci kuşak devreye girince başladığı kanaatine varılmıştır. Davalılardan …’in iki oğlu da mühendis olarak babalarının ortak ve yönetici olduğu ATS Modsan şirketinde çalışmaya başlamışlardır. Davacının kızı da mezkur şirket bünyesinde işe alınmıştır. Otuz yılı aşkın süre devam eden güvene dayalı sağlam ortaklık yapısı ortakların çocuklarının ATS Modsan’da işe alınmasıyla bozulmaya başlamıştır. Davalı …’in çocuğuna ortağı Selçuk’un adını vermesine kadar varan samimi ve içten bir güven ortamı var iken, çocukların şirket kaynaklarından ne kadar yararlanacağı kavgasının başlamasıyla her şey değişmiştir. Şirketin muhasebe bölümünde işe alınan Merve Günay bir süre sonra işten çıkarılmış, bu da kavgayı alevlendirmiştir. Ortaklar profesyonel davranmayı bir tarafa bırakıp duygusal hareket etmeye başlamış, karşılıklı suçlamalar başlamıştır. Ortaklar kabul etmese de şirkette anlaşmazlığa neden olan temel olgu ortakların çocukları üzerinden başlayan kavga ve kişisel kıskançlıklardır. Çalışıp üreten, ürettikçe kazanan, kazandıkça büyüyüp ikinci bir şirket ve büyük bir fabrika sahibi olan ortaklar, artık eldekini paylaşma kavgasıyla küçülmeye ve kendi kendilerine zarar vermeye başlamıştır.
Bu açıklamalardan sonra somut iddia ve olgulara göz atmakta yarar vardır. Yukarıda açıkladığımız üzere bir şirketin uzun veya kısa vadede kar veya zarar etmesi birden çok faktörün bir araya gelmesine bağlıdır. Yöneticiler öz kaynakları ile büyümeyi seçip kredi kullanmayarak bazı fırsatları kaçırabilecekleri gibi, kriz dönemini yara almadan da atlatabilirler. Bunun tersi de mümkündür. Dış finansman fırsatlara kapı açabileceği gibi, kimi zaman da iflasa yol açar. O halde şirketin kredi kullanması tek başına olumlu veya olumsuz değerlendirilemez. Tercihlerin haklılığı da sonuçlarına göre değerlendirilmez. O günkü şartlarda tacirin tercihi makul ise, sonuçta zarar da olsa özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırılıktan söz edilemez. Bir istisna ile ki; kredi kullanmak, bir gerçeği gizlemek veya haksız kazanç elde etmek gibi kötü niyetli bir amaca alet edilmiş olmasın.
Tazminat talebinin bir sebebi olarak şirkete ait 16 BFF 64 ve 16 BRF 26 plakalı araçların düşük bedellerle şirket müdürünün oğullarına devredilmesi gösterilmiştir. Birçok şirket ortağı, kendisinin veya ailesinin kullandığı aracı şirket adına satın alarak vergi/amortisman ayrıcalıklarından yararlanmak ister. Aracın bedelinin gerçekte kim tarafından ödendiği de kayıtlarda yer almaz. Gerçeği ortaklar daha iyi bilirler. Nitekim davacı …’ın kullandığı araç da şirket adına kayıtlıdır. Gerçek nasıl olursa olsun 16 BFF 64 ve 16 BRF 26 plakalı araçların bedellerinin ATS MODSAN şirketinin … şirketinden olan alacağından düşüldüğü dikkate alınırsa şirketin zararından söz edilemez.
Davaya dayanak yapılan bir sebep de şirket kayıtlarında yer alan bir avans hesabıdır. Kayıtlara göre yurt dışında faaliyet gösteren Polyrit İsrael ve Luso Product İngiltere isimli firmalara toplam 798.308,46.TL avans ödemesi yapılmış, daha sonra bu hesap tahsil edilmiş gibi kapatılmıştır. Davacı bu paranın tahsil edilmediğini ileri sürmektedir. Bununla ilgili de bir bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Ancak belirtmek gerekir ki geçmiş yıllardan beri devam eden bu avans kaydından davacının haberdar olması gerekir. Zira genel kurul toplantılarında şirketin mali kayıtlarının da incelendiği var sayılır. Kaydın gerçek durumu bilindiği halde dava konusu yapılırsa temel dürüstlük kuralına aykırı hareket edilmiş olur.
Yukarıdan beri izah edilen hususları ortaya koymak için şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi 12.02.2019 tarihli raporunda 16 BFF 64 ve 16 BRF 26 araçların değerinden daha düşük fiyatla satıldığı iddiasını takdire bırakmış, iki aracın toplam 40.000.TL’ye satılmasının şirketi zarara uğratıp uğratmadığı konusunda net bir görüş açıklamamıştır. Mahkememizin kabulüne göre bu araçların satışı sebebiyle şirketin zarara uğradığı iddiası inandırıcı bulunmamıştır. Kanaatimizce bu araçlar gerçekte Alper ve Selçuk Şenel’in şahsi malıdır. Vergi avantajı yüzünden şirket adına tescil edilmiştir. Bilirkişi 2016 yılı kısmi mali denetim raporuna atıf yaparak şirket kasasında bulunmayan ve kasa affına konu edilen toplam 798.308,46. TL’den müdür …’in sorumlu olacağı kanaatindedir. Ancak gerekçesi aşağıda açıklanacağı üzere mahkememizce bu görüşe de itibar edilmemiştir.
Rapordaki ve daha sonra kayyumdan alınan 25.12.2019 tarihli rapordaki detay bilgiler dikkate alınınca banka kredisinden dolayı şirketin zarara uğratıldığına dair hiçbir emare yoktur. Kredilerin şirket lehine kullanıldığı sabittir. Kredi kullanımı kötü yönetime delil olmaz ve azil isteğine haklılık kazandırmaz.
Diğer hususlara geçmeden önce özellikle Polyrit ve Luso isimli firmalara verilen avans üzerinde durmak gerekir. Gerek eldeki davada gerekse bağlantılı dava dosyalarında alınan raporların hepsi yurt dışındaki firmaya gerçekte bir avans gönderilmediğini, kasa fazlasını düzeltmek için bir muhasebe hilesi yapıldığını ortaya koymaktadır. Ancak banka yoluyla yapılması mümkün olan bu ödeme gerçekte yapılmamış, fakat yapılmış gibi deftere kayıt işlenmiştir. Daha açık bir ifade ile şirket kasasından bu miktarda para çıkışı olmamıştır. Gerçekte bir para gönderilmediğine göre tahsilat kaydından kasaya para girmesi de beklenmez. Davacının da dediği gibi bu para gerçekte tahsil edilmemiştir. Fakat gerçekte gönderilmemiştir de! O halde kasada olması gereken para nerededir?
Davacı taraf bu bilirkişi raporunu esas alarak davasını ıslah etmiş, tazminat talebini 940.866,52.TL’ye çıkarmıştır.
Bilirkişi raporunda fiktif hareketlerle ortadan kaldırıldığı söylenen paranın kaynağı ve gerçek mevcudiyeti konusunda yeterli bilgi yoktur. Bu para banka hesaplarından gönderilmediğine ve fiilen de kasada bulunmadığına göre, nereden gelmiş, nereye gitmiştir?
Bunu anlamak için şirkete atanan kayyumdan bir ilave bilgi alınmıştır. 25.12.2019 tarihli kayyum raporuna göre şirket kurulduğundan beri hiç kar payı dağıtmamıştır. Halbuki kuruluştan bu güne toplam kaydi kar miktarı 733.838,33.TL’dir. Bir şirketin ortaklarına hiç ödeme yapmaması ticaretin tabiatına aykırıdır. Ortaklar şirketten gelir elde etmeyecekse neden ortak olurlar? Karın bir kısmı sermayeye eklenmiş olsa da halen dağıtılmamış 556.048,52.TL kara karşılık 500.401,86.TL zarar toplamı vardır. Fabrika binasının maliyeti kayden 3.195.727,88.TL’dir. Görüldüğü gibi şirketin kazancı güya fabrika inşaatını karşılamaya bile yeterli değildir. Eğer kayıtlar gerçekse şirket kötü yönetilmemiştir. Zor şartlara rağmen fabrika binası tamamlanmıştır. Elbette gerçek, herkesçe bilinen bir sırdır. Ortaklar devlete daha az vergi vermek için kar payı dağıtmazlar. Gelirlerini doğru biçimde göstermezler. Sürekli kasadan para kullanırlar. Yurt dışına avans gibi gösterilen para ortaklarca kullanıldığı için fiilen kasadan çıkmıştır. Ancak hakiki sebep kayıtlarda gösterilmediğinden kayden kasadadır. Bu şekilde şişen kasa mevcudunun bir yöntemle eritilmesi gerekir. Somut olayda da güya yurt dışı şirkete avans verilmiş, sonra da dönem dönem çıkan kasa affından yararlanılmıştır. Bu paranın doğrudan davalı ortaklarca kullanılıp davacıya pay verilmediği iddiası açıkça ileri sürülmemiş, malum “para nerede” sorusu sorulmakla yetinilmiştir. Davacı gerçeği çok iyi bildiği halde davalılara resmen cevaplayamayacakları sorular sorarak davayı kazanmaya çalışmaktadır. Para süreç içinde ortaklarca fiilen alınmış veya şirketin kabul edilmeyen giderlerine harcanmış, şirketin fabrika inşaatında kullanılmıştır. Davacı hakikati bildiği halde bilmezlikten gelerek davayı kazanmaya çalışmaktadır. Bu tutum temel dürüstlük kuralına aykırıdır.
Bir zamanlar güven ilişkisi sebebiyle büyüyen ve gelişen şirket, ortaklarının çekişmesi yüzünden gerilemeye başlamıştır. Ortaklar kendi elleriyle yaptıklarını yine kendi elleriyle yıkmaya başlamış, birbirlerini şikayet ederek, vergi dairesine ihbar ederek şahsi hesaplar peşine düşmüşlerdir. Halbuki üretim yapan şirketler kamu ekonomisinin de bir parçasıdır. Şirketlerin gerekirse ortaklarından bile korunması gerekir. Bu amaçla taraflar birçok defa anlaşmaya davet edilmiş, görüşme ve pazarlıklarına aracılık edilmişse de başarıya ulaşmak mümkün olmamıştır. Bu dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın her iki ortak grubuna da zarar verecektir. Bu dava kazanılsa da kaybedilse de kaybeden şirket olacaktır. Sorunun çözümü ya profesyonel yönetim desteği almak ya da pay devirleri ile ortaklık yapısını değiştirip yeni bir heyecanla işe devam etmektir.
Bu çözüm önerisi ortaklara ve vekillerine defalarca hatırlatılmıştır. Buna rağmen her iki ortak grubu da sürekli yeni davalar ve karşı davalar açarak, davaların birleştirilmesini talep ederek sorunu daha karmaşık hale getirerek sanki çözümsüzlükten medet ummaktadır.
Sonuç itibariyle mahkememizde oluşan kanaat odur ki, şirketteki temel sorun “kazanma ve paylaşma” sorunu değildir. Ortakların çocuklarının şirkette çalışmaya başlaması ve her birinin şirketten ne kadar yararlanacağı konusunun perde gerisinden gündeme gelmesi uyumsuzluğun başlangıç noktasıdır. Davalı şirket müdürlerinin şirketi kötü yönetmedikleri, şirketin kazanmaya ve kayıt dışı biçimde paylaşmaya devam ettiği kabul edilmiştir. Bu kadar uzun süre sessiz kalan davacı ortağın bunları bildiği halde bilmiyormuş gibi yapması kabul edilemez. Elbette kayıtdışılık bir usulsüz yönetim biçimidir ve müdürlerin sorumluluğunu gerektirir. Ancak uzun yıllar süren bu duruma sessiz kalan davacının bu olguları dava sebebi yapması Türk Medeni Kanunun ikinci maddesine aykırıdır. Davanın reddi gerekir.
Mahkememizin 2017/998 esas dosyası 17.10.2018 gün ve 2017/998 E. 2028/1306 K. sayılı ilamla eldeki davaya birleştirilmiştir. Esasen tarafları arasında bağlantı olsa da davaların konuları, nitelikleri ve hukuki sebepleri farklıdır. Bu iki davanın ayrı görülmesi daha uygun olacaktır. Süreç içinde davaların yeniden tefrik edilmesi ihmal edilmiş, sonradan da unutulmuştur. Elbette şirket yöneticisinin kasa hesabını verebilmesi, özen ve bağlılık yükümlülüğünün değerlendirilmesi açısından birleşen dava elimizdeki davaya da tesir eder. Ancak verilecek hükümler ve sonuçları farklıdır. Tek bir kararla hüküm verilmesi yerine ayrı ayrı karar verilmesi uygun olacaktır. Davanın tefriki unutulduğu gibi, hüküm açıklanırken de birleşen davaya yönelik bir karar verilmesi de unutulmuştur. Gerekçeli kararın yazımı sırasında fark edilen bu hata düzeltilememiştir. Artık bu hususun ya istinaf aşamasında ya da sonradan kanuna eklenen HMK 305/A maddesi uygulanarak çözülmesi mümkün olabilir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
Alınması gereken 54,40-TL harcın peşin harç ile ıslah anında yatırılan 15.896,88- TL harçtan mahsubu ile 16.013,26-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı vekili lehine takdir edilen 64.094,00-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 08/01/2020

İş bu kararın gerekçesi 29/12/2020 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır