Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/257 E. 2022/128 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/257 Esas
KARAR NO : 2022/128

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – …- …
2- … – …- …
3- … – …- …
VEKİLİ : Av. … – .
DAVALILAR : 1- … – …- …
2- … – – …

DAVALI : 3- … – …-
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

DAVA TARİHİ : 26/02/2016

BİRLEŞEN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2018/1594 ESAS 2018/1603 KARAR SAYILI DOSYASI

DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
3- … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1- … …
VEKİLİ : Av. … – …
2- …
VEKİLLERİ : Av. … …
Av. … …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 26/11/2018
KARAR TARİHİ : 11/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ana dava dilekçesinde;22/07/2008 tarihinde davalı …’in kullandığı … plakalı aracın tam kusurlu biçimde karıştığı kazada davacılar murisinin vefat ettiğini, davalı … A.Ş’nin malik sıfatı ile ve işleten olması sebebiyle sorumluluğu bulunduğunu, keza diğer davalı ….’nin de sorumlu mali mesuliyet sigortacısı sıfatıyla sorumlu olduğunu, ölüm sebebiyle davacıların manevi zarara uğradıklarını, ayrıca müteveffanın desteğinden mahrum kaldıklarını ileri sürerek toplam 125.000-TL manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik toplam 10.000-TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmektedir.
Ana dosya Davalısı … A.Ş. Cevap dilekçesinde; aracın maliki olmakla birlikte işleten sıfatını taşımadıklarını, aracı … …-… Mim. A.Ş.’ye kiraladıklarını, işleten sıfatının bu şirkete ait olduğunu, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, kazada kusurlarının da bulunmadığını, davacıların murisinin emniyet kemerini takmadığını bu sebeple müterafik kusurlu olduğunu, manevi tazminatların fahiş miktarda talep edildiğini, zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını ileri sürmüştür.
Diğer ana dosya davalısı … cevap dilekçesinde; olay sebebiyle büyük üzüntü duyduğunu, olaydan dolayı mahkumiyet alıp cezaevinde kalarak cezasını çektiğini, tazminatların sigorta şirketlerince ödenmesi gerektiğini, ehliyetsizlik ya da alkol gibi bir durum olmadığını, kusur yönünden yeniden bir rapor alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
Ana dosyada Davalı …. davaya cevap vermemiştir.
Birleşen dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; Açılan davanın aynı konu ile ilgili olarak daha Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan 2016/257 Esas sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiş, ayrıca birleştitilmesini talep ettiği dava dosyasında davalısı …’in kullandığı ve yine aynı dosyada davalı olan … A.Ş.’nin işleteni olduğu, … Sigorta A.Ş.’ye sigortalı olan … plakalı kamyonet ile şehir merkezinden Yalova istikametine doğru sol şerit üzerinde seyir halinde iken önündeki aracı solayarak oerta şeride geçmek isterken direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, aracın savrularak yolun sağındaki tretuvar taşkarına vurarak yoldan çıktığını, orta refüjde bulunan 2 ağaca çarparak ağaçları kökünden söktüğünü, daha sonra yan yola geçip demir bariyerlere çarptıktan sonra tali yola çıktığı, yan yatarak durabildiğini, kaza sırasında araçta yolcu olarak bulunan 17 yaşlarında olan maktülün aldığı yaralar neticesinde kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiğini, kazada …’in tam kusurlu olduğunu, anne, baba ve kardeşinin manevi çöküntüleri ve vefat eden müteveffanın gelecekteki maddi desteğinden yoksun kaldıklarından manevi tazminat ve destekten yokksun kalma tazminatı taleplerine ilişkin tazminat davası açtıklarını ve müteveffanın geride kalan yakınları için 125.000,00 TL manevi tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen dosya davalısı … Sigorta AŞ vekili; Davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde Trafik Sigorta Poliçesi ile 04/06/2008-04/06/2009 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, somut olayda öncelikle kusur durumunun net bir şekilde tespiti gerektiğini, davacı tarafın müvekkili şirkete başvurusu üzerine 2015 T 24330/1 nolu hasar dosyası açıldığını ve 27/05/2015 tarihinde davacı yan için 56.963,73 TL tutarında ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin poliçeden doğan sorumluluğunu yerine getirdiğini, bu ödemenin güncelleştirilmesi gerektiğini, davacının müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmesi gerektiğini, yine müteveffanın gelir durumunun ispatı da davacı tarafa düştüğünü, kaza anında müteveffanın henüz 17 yaşında olması sebebiyle hesaplanacak tazminattan yetiştirme gideri indiriminin de yapılması gerektiğini, ayrıca müteveffanın herhangi bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olup olmadığının da araştırılması gerektiğini, müteveffanın bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olması halinde bu kurum tarafından yapılan ödemelerin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, dava konusu kazada davacının desteğinin müvekkili şirket nezdinde sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğundan olayda hatır taşıması olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğini, davacı yanın manevi tazminat taleplerinden gerek Karayolları Trafik Kanunu gerekse Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi gereğince müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale geldiğini, hükmedilecek faizin ise yasal faiz olması gerektiğini, davacının başvurusu üzerine zararı karşılanmış olduğundan müvekkilinin temerrüdünden bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen dosya davalısı … ve Mimarlık Tekstil San. Tic. Ltd. Şirketi vekili; Kazaya karışan… plakalı aracın müvekkili firma tarafından kısa süreli olarak kiralandığını, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını, müvekkilinin kazaya karışan … plakalı aracı kısa bir süre için (20 gün) ve iş için kullanmak üzere kiraladığını ve yine çalışanlarından …’e de bu gerekçe ile aracı tahsis ettiğini, çalışanın iş saatleri dışında (öğlen arasında) ve iş amacı dışında söz konusu aracı kullandığı ve bu araçta arkadaşlarıyla Yalova yolundaki Özdilek tesislerine gitmek üzere yol aldığının da yine tüm dosya kapsamı itibariyle sabit olduğunu, müvekkili firmanın ne işleten ne de işveren sıfatıyla sorumlu tutulamayacağını, davacı vekili dava dilekçesinde sürücü …’in davaya konu olayda tam kusurlu olduğunu beyan etmiş ise de emniyet kemeri takmayan müteveffanın tamamen kusursuz kabul edilmesinin hatalı olduğunu, araç içerisindeki emniyet kemeri takan diğer iki kişinin aynı hadiseden hiç yara almadan zarar görmeden çıktıklarını, aracın sürücüsü … ile araçta bulunan … … ve müteveffanın arkadaş olduklarını ve olayda hatır taşımacılığının bulunduğunu, talep olunan tazminat miktarlarının da fahiş olduğunu, işbu davanın kaza tarihinden sonra 10 yıl beklenerek açıldığı hususu dikkate alındığında davacının BK uyarınca olay tarihinden itibaren faiz talebinin açıkça Medeni Kanun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek müvekkili firma aleyhine açılan işbu davanın reddini, masraf ve vekalet ücretlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe; Dava, trafik kazası sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu kaza 22/07/2008 tarihinde gerçekleşmiştir. Davaya konu trafik kazası sonucu davacılar murisi vefat etmiş olmakla taksirle ölüme sebebiyet eylemi için ceza zamanaşımı süresi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-d maddesi uyarınca 15 yıldır. Buna göre, uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
Gerek ceza yargılamasında gerekse mahkememizce yapılan değerlendirmede; 22.07.2008 günü , saat 12.15 sıralarında, Bursa ili , Osmangazi ilçesi , Yeşilova Mah , Bursa- Yalova karayolu , Yalova gidiş istikameti , Sami Restaurant önlerinde ; sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Bursa- Yalova karayolu boyunca Bursa istikametinden Yalova istikametine doğru sol şeritten seyrederken kontrolsüz olarak orta şeride geçmek isterken direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle devrilmesi sonucu maddi hasarlı , ölümlü ve yaralamalı bir trafik kazasının meydana geldiği, olay günü davalı taraf sürücüsü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Bursa -Yalova karayolu boyunca Bursa istikametinden Yalova istikametine doğru sol şeritten seyrederken kontrolsüz olarak orta şeride geçmek istediği anlaşılmakta olup ; davalı taraf sürücüsü doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yaparak K.T.K’nun 84/f , 67 ve 46 . maddelerini ihlal ettiği, bu olayda davalı taraf sürücüsü …’in ; sevk ve idaresindeki araç ile doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yaptığından , trafiği aksatacak ve tehlikeye düşürecek şekilde şerit değiştirdiğinden ( %100 ) ( yüzde- yüz ) oranında KUSURLU olduğu kanaatine varılmıştır.
Hatır için taşımada en önemli unsur taşımanın ücretsiz olarak yerine getirilmesidir. Burada tespit edilmesi gereken, her ücretsiz taşımanın hatır taşımacılığı kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğidir. Hatır için taşımanın söz konusu olabilmesi için, işletenin taşımak üzere araca aldığı yolcudan karşı edim alabilecekken yolcunun hatırı için veya iyilik yapma düşüncesi ile karşı edimi almayıp yolcuyu bedelsiz taşıması gerekmektedir. Dava dosyasında yapılan incelemede, aracın sürücüsü … ile araçta bulunan … … ve müteveffanın arkadaş oldukları, müteveffanın erkek arkadaşı ile birlikte erkek arkadaşının arabasına bindiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda hatır taşımasının bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Emniyet kemerinin takılmadığı yönünde müterafik kusur değerlendirmesinde; ceza dosyasında tanıklığına başvurulan tanık Ferhat Özata ifadesinde, camın kırık olduğunu ve müteveffanın vücudunun yarısının içeride yarısının dışarıda olduğunu belirtmiş, otopsi raporunda da künt kafa ve genel vücut travmasına bağlı ölüm olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca ATK kişinin ölümünün genel beden travması ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiğini, emniyet kemeri takılmamasının ölüm üzerinde etkisi olup olmadığının bilinemeyeceğini belirtmiştir. Bu veriler ışığında ölenin kaza esnasında emniyet kemeri takıp takmadığı belirlenememiş olmakla müteveffanın müterafik kusurunun bulunduğu ispatlanamamıştır.
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur (Yargıtay 17 HD 2019/4255 E-2020/3307 K sayılı ilam). Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. 2918 sayılı KTK 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek öğretide, gerekse Yargıtay uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda, getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır (Yargıtay 17. HD, 2020/8228 E-2021/190 K sayılı ilam). Somut olayda aracın sürücü …’e fiilen teslim edildiği, sürücünün davalı … Mim… Ltd. Şti’nin sigortalı çalışanı olduğu ve davalı … Mim… Ltd. Şti’nin bir alt kiralama yapmadığı anlaşılmaktadır. 26/07/2008 tarihli 120342 sayılı 1.660,73 TL tutarında, … …- … Mimarlık şirketi ile … firması arasında imzalanan 456113490 sayılı Avis Kira Sözleşmesi ile 20 gün süre ile 1.660,73 TL karşılığında kiralandığını gösterir sözleşme dava dosyasına sunulmuştur. 20 günlük sürenin kiralama ilişkisinde ve işleten sıfatının belirlenmesinde uzun süreli adledilemeyeceği aşikardır. Burada dikkat edilmesi gereken kıstas bu şekilde kısa süreli sözleşmelerin sürekli hale gelecek şekilde müteaddit kereler yapılıp yapılmadığıdır. Davalı … firması tarafından sunulan cari hesap ekstresine bakıldığında ise tek bir fatura (yalnızca 20 günlük süre için) bilgisine rastlanmaktadır. Söz konusu araca ilişkin kira ilişkisinin 20 günün sonunda da devam ettiğini gösterir fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenen kira sözleşmeleri dosyaya sunulmamıştır. Davalı … firması tarafından başkaca araçlara ait fatura listelerinin dosyaya sunulduğu görülmüştür. Dolayısıyla … Mimarlık şirketi ile … firması arasında imzalanan 20 günlük kira sözleşmesinin aracı işletenin sıfatını değiştirecek nitelikte uzun süreli bir akit olmadığı kanaatine varılmış ve … Mimarlık şirketinin işleten sıfatının bulunmadığına dair hüküm kurulmuştur.
Koç Sigorta AŞ araç sigortacısı olmadığından husumetten red kararı vermek gerekmiştir.
Ölüm sebebiyle çocuklarını/kardeşini kaybeden davacıların manevi zarara uğradığı konusunda tereddüt yoktur. Hayatın olağan akışına uygun bulunan acı ve üzüntü manevi tazminata temel teşkil edecektir. Ancak tazminat hesaplanırken tarafların kusuru ölenin yaşı, zararın ağırlığı gibi durumlar nazara alınarak davanın kısmen kabulü uygun görülmüştür.
Her ne kadar, Medeni Yasa’nın 364.maddesinde (önceki MKb315-316) “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır” denilmiştir. Ölen kardeşinin desteğinden yoksun kaldığını ileri süren kardeşin, tazminat isteği incelenirken, asıl üzerinde durulması gereken yaşam gerçekleridir. Özellikle eylemli bir bakım ve yardım ilişkisi varsa, destek tazminatına hükmetmek gerekecektir. Bu konuda bir Yargıtay kararında şöyle denilmiştir: Destekten yoksun kalma ile Medeni Yasanın 315. maddesindeki (4721 TMK. 364) nafaka alacaklısı olmak birbirinden ayrı hukuksal durumlardır. Destekten yoksun kalma iddiasının kabulü için, ölenin nafaka ile yükümlü olması şart değildir. Bir kimse diğer kimseyi bakıp beslemekle yükümlü olmadığı halde sağlığında ona düzenli olarak maddi yardımda bulunmuş ise, onun ölümü halinde sağlığında yardım gören kimse destekten yoksun kaldığını ileri sürebilir. Davacı kardeşin, ölenin desteğinden yoksun kalıp kalmadığı araştırılmalıdır. Önemli olan eylemli ve düzenli yardım ilişkisinin varlığıdır Kardeşin kardeşe destekliğinde “varsayımsal” desteklik söz konusu olmayıp, eğer bir kardeş sağlığında ötekine (eylemli ve düzenli olarak) yardım etmekte ise, bu “gerçek” bir destekliktir. Ara sıra yapılan yardımlar, harçlıklar destekten yoksunluğun kabulü için yeterli değildir. Öte yandan ana ve baba sağ, sağlıklı ve varlıklı olsalar bile, bir kardeş ötekinin bakımını üstlenmişse, örneğin kazancı yerinde bir ağabey, kardeşinin okul ve yüksek öğrenim masraflarını üstlenmişse, köyünden kasabasından okumak için büyük kente gelen kardeşini barındırmakta ve her türlü gereksinimini karşılamakta ise, “gerçek destek” olduğunun kabulü gerekir. Küçük yaşta ölen çocukların, ilerde kardeşlerine destek olacağı ileri sürülemez. Küçük çocukların, ilerde belli bir yaşa geldikten sonra, gerek yardım ve hizmet ederek gerek para vererek ana ve babalarına destek olabilecekleri yaşamın olağan akışına uygun ise de, kardeşlerine “varsayımsal” destekliğinden söz edilemez. Belki ilerde, kendinden küçük kardeşlerine yardım edebileceği veya sakat ve akıl hastası kardeşine bakmak zorunda kalacağı söylenebilir ise de, bugünden bu tür olasılıklar ileri sürülerek kardeşlerin destekten yoksun kalma tazminatı istekleri haklı görülemez. Bu gerekçelerle davacı … (…) … destek tazminatı talebi uygun görülmemiştir.
01/04/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacı …’ın karşılanması gereken zararının 83.460,82TL, Anne …’ın karşılanması gereken zararının 110.920,75TL olacağı, davacı … ve …’ın toplam alması gereken maddi tazminat miktarının toplam da 194.381,57 TL olduğu, daha önce sigorta şirketi tarafından 56.963,73 TL nin hesap tarihine güncellenmesi ile bu ödemenin 82.260,31 TL’ye denk geldiği, buna göre hesap tarihi itibariyle davacı … ve …’a ödenmesi gereken maddi tazminat miktarının 194.381,57-82.260,31 = 112.121,26 TL olduğu, davacının davasını alınan bu rapora göre ıslah ettiği ve davada ancak bir kez ıslah yapılabileceğinden (TRH-2010 tablosu esas alınarak yeniden yapılan değerlendirme sonucu ortaya çıkan bakiyenin açılacak ek dava ile talep edilebileceği gözetilerek) ve davalı … AŞ yönünden temerrüt tarihi ödeme tarihi olarak esas alınarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat için yasal faize hükmedilmiştir.
Tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1- Ana dava olan Mahkememizin 2016/257 esas sayılı dava dosyası ile birleşen mahkememizin 2018/1594 esas sayılı dava dosyalarında talep edilen maddi tazminat taleplerinin … ve … yönünden kabulü ile 112.121,26 TL maddi tazminatın davalılar … ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş’den kaza tarihi olan 22/07/2008 tarihinden, sigorta teminat limitiyle sınırlı olmak kaydıyla … Sigorta A.Ş’den temerrüt tarihi olan 27/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacılara ödenmesine,
Davacı … yönünden talep edilen maddi tazminat taleplerinin REDDİNE,
Ana dava olan Mahkememizin 2016/257 esas sayılı dava dosyası ile birleşen mahkememizin 2018/1594 esas sayılı dava dosyalarında talep edilen manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, … yönünden 40.000,00 TL … yönünden 40.000,00 TL, … yönünden 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş’den kaza tarihi olan 22/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacılara ödenmesine,
Davalı … ve … ve Mimarlık Teks. San. Tic. Ltd. Şti. yönünden açılan davanın husumetten REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 13.806,90-TL harçtan başlangıçta ana davada alınan 461,10-TL peşin harcın, birleşen davada alınan 461,10-TL peşin harcın, 750,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 12.134,70-TL harcın davalılar … Sigorta AŞ, … ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş’den müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, ( davalı … AŞ bu tutarın 6.731,11 TL si ile sınırlı sorumlu olmak kaydıyla)
3-Davacı tarafça yapılan ana davada yatırılan 461,10-TL peşin harç ve 29,20 TL başvurma harcı, birleşen davada yatırılan 461,10 TL peşin harç ve 35,90 TL başvurma harcı, 750,00 TL ıslah harcı ve 2.430,60-TL yargılama gideri toplam 4.167,90‬-TL’nin davanın kabul ret oranına göre 3.522,70-TL’sinin davalılar … Sigorta AŞ, … ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, (davalı … AŞ bu tutarın 1.954,04 TL si ile sınırlı sorumlu olmak kaydıyla)
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kabul edilen maddi tazminat yönünden; Davacılar … ve … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 14.601,51-TL vekalet ücretinin davalılar … Sigorta AŞ, … ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş’den müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine,
Kabul edilen manevi tazminat yönünden; davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT md. 10/1-4 hükümleri gereğince belirlenen 12.500,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş’den müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine,
Reddedilen maddi tazminat yönünden; davalılar … Sigorta AŞ ile … Otomotiv Tic. San. A.Ş kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT md.13/2 hükmü gereğince belirlenen 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’ tan alınarak adı geçen davalılara verilmesine,
Reddedilen manevi tazminat yönünden; davalı … Otomotiv Tic. San. A.Ş kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT md.10/4 hükmü gereğince belirlenen 5.250,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
6-Davalı … Mimarlık Teks. San. Tic. Ltd. Şti. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/4 hükmü gereğince belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin ve reddedilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 10/3-4 hükümleri gereğince belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak adı geçen davalıya ödenmesine,
7-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/02/2022

Katip …
☪e-imzalı

Hakim …
☪e-imzalı