Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/160 E. 2020/187 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2016/160
KARAR NO : 2020/187

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – T.C. N:…
2- … – T.C. N:…
…,
3- … – T.C. N:…

VEKİLİ : Av. … –

DAVALILAR : 1- …

VEKİLİ : Av. … –

2- … KONFEKSİYON MALZ TEKS PLASTİK SAN VE TİC LTD ŞTİ
VEKİLİ : Av. … -.

3- … – T.C. N:…

VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/02/2016
KARAR TARİHİ : 19/02/2020
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı …’in kullandığı 16 … 01 plakalı aracın davacılardan …’in kullandığı bisiklete tam kusurlu biçimde arkadan çarparak ağır yaralanmasına sebep olduğunu, yaralanma sebebiyle uzun süre tedavi gören davacının halen sağlığına kavuşamadığını, eğitimden uzak kaldığını, kafa travması sebebiyle zihin sağlığının dahi tehlikede olduğunu, ebeveyn olan diğer davacılar … ve …’in uzun süre çocuklarıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, tedavi sürecinde ilave masraflar ettiklerini, davalı Bahadır Konf. Ltd. Şti’nin malik sıfatıyla, diğer davalı … A. Ş.’nin ise sigortacı sıfatıyla zararlardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, davacı Eyyüp için şimdilik 10.000.TL maddi 100.000.TL manevi tazminatın, davacılar Hasan ve Halime için şimdilik ayrı ayrı 5.000.TL maddi 30.000.TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini, sigorta şirketinin maddi tazminattan sorumlu tutulmasını talep etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı Bahadır Konf. Ltd. Şti. vekili davanın reddini istemiş, kusurun davacı bisiklet sürücüsü …’de olduğunu, aniden aracın önüne çıktığını, arkadan çarpmanın söz konusu olmadığını, işleten sıfatları bulunmadığını, ortada ağır bedensel maluliyet olmadığından Eyyüp dışındaki davacıların tazminat isteyemeyeceğini, ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, aracın kaskolu olduğunu, bu nedenle sigorta şirketinin zorunlu mali mesuliyet dışında kalan kısımdan da sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı … de davanın reddini istemiş, bisiklet yolunu kullanmayan ve aniden kamyonetin önüne çıkan davacı Eyyüp’ün kazada kusurlu olduğunu, istenen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, dava dilekçesinde maddi tazminat sebebinin açıkça yazılmadığını, tedavinin halen sürdüğünü ve tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava trafik kazası biçiminde ortaya çıkan haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Davacı taraf kazayı, kazada davalı tarafın kusurunu, kaza sebebiyle meydana gelen yaralanma ve bunun sebep olduğu maddi ve manevi zararı ve elbette zarar ile kusurlu hareket arasındaki illiyet bağını ispat etmelidir.
Dava konusu haksız fiil, yaralamalı bir trafik kazası biçiminde ortaya çıkmıştır. Bu itibarla sürücü hakkında bir ceza kovuşturması da başlatılmıştır. Ceza kovuşturmasında verilecek kusur nispeti hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak trafik kazasında kusur takdiri için muhakkak surette bilirkişi raporu alınması gerekmez. Yasada ve yönetmelikte yazılı asli ve tali kusur halleri ile olağan hayat tecrübeleri dikkate alınarak kusurun resen takdir edilmesi mümkündür. Buna rağmen ceza dosyasında Adli Tıp Kurumundan rapor alınacağı ve bunun hem kazanın oluşu hem de kusur takdiri yönünden ciddi bir fikir vereceği dikkate alınarak ceza dosyasından alınacak bilirkişi raporu beklenmiştir. Zaten tarafların karıştığı bir trafik kazasının varlığı tartışma konusu değildir. Ceza kovuşturması sonucunu beklemek bu yönden gereksizdir.
Ceza dosyasından alınan ilk rapor davalı …’in asli kusurlu, davacı …’in tali kusurlu olduğu yönündedir. Sonradan alınan Adli Tıp raporu da aynı biçimde kusur dağılımı takdir etmiştir. Fakat her iki raporda davacı bisiklet sürücüsüne verilen kusurun sebepleri farklı açıklanmıştır. Trafik bilirkişisi bisikletin yolun ortasını kullanmasını doğru bulmamış, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 136. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmış, adli tıp raporu ise bunu “bisikletin yolun sağına yeterince yanaşmadan seyrini sürdürmek” biçiminde açıklamıştır.
Öncelikle bu kusur dağılımını takdir etmekte yarar vardır. Zira bilirkişiler tarafından verilen kusur dağılımı görüşüne katılmak mümkün değildir. Kaza mahalli mahkememizce bilinmektedir. O yol üzerinde yer yer geniş yaya kaldırımları bulunmakla beraber bir bisiklet yolu yoktur. Haliyle bisikletler de motorlu taşıtlar için ayrılan yolu belli kurallara riayet ederek kullanacaktır. Bu kurallar Karayolları Trafik Yönetmeliğinde gösterilmiştir. Ancak dikkat edilirse her iki bilirkişi raporunda da zikredildiğinin aksine bisikletin yolun sağına yanaşık gitme mecburiyeti yoktur. Esasen bu tedbir kimi geniş şeritli taşıt yollarında makul olabilir. Bu olağan hayat tecrübesi ile kararlaştırılmalıdır. Fakat dar veya standart yollarda bu çözüm kaza riskini artırma riski taşır. Zira özellikle şerit kenarlarında yeterli alan bulunmayan dar yollarda bisiklet yolun en sağına yanaşık seyrederken onu geçmek isteyen araçlar normal sollama kurallarına uymayı ihmal edebilir. Bu da örneğin çift yönlü iki şeritli bir yolda karşıdan bir araç gelmesine rağmen bisikletin yanından geçme sırasında iki şeride üç aracın sıkışmasına sebep olur. Halbuki bir şeridin iki bisiklet tarafından aynı anda kullanılması bile yönetmeliğe aykırıdır. Bu durumda bisiklet sağda daha çok sıkışacak, geçen aracın aynasının veya çıkıntılı bir parçasının çarpmasına maruz kalma riski artacaktır. Hızın etkisi ve büyük araçtan uzak kalma refleksi ile, bisikleti geçmeye çalışan bir araç karşıdan gelen araca değil bisiklete yakın kalmaya çalışacak bu da bisikletin arkadan gelip geçmeye çalışan her aracın tehlikesine maruz bırakacaktır. Üstelik bisikleti büyük bir kamyonun geçtiğini, karşıdan da yine büyük bir kamyonun geldiğini düşünün. İki kamyonun yanyana geldiği anda en sağda kalacak bisiklete ne kadar dar bir alan kalacağını hayal edin. O dar alanda dengede kalmaya çalışarak ilerleyen bir bisiklet değil ayakta bekleyen bir yaya olmak bile istemezsiniz.
Bu açıklamalardan sonra ifade edelim ki kazanın meydan geldiği yol da bisiklete sağdan seyretmeyi güvenli kılacak kadar geniş değildir. Akıllı bir bisiklet sürücüsü sağa yanaşıp solundan hızlı araçların geçmesi riski yerine yolun ortasından seyredip araçların zorunlu olarak sollama kurallarına uymalarını bekler. Yani önünüzde bir bisiklet şeridin ortasında seyrediyorsa karşıdan aracın gelmediği ve sollamanın güvenli olduğu bir ana kadar beklemek zorunda kalırsınız. Somut olayda bisiklet sürücüsüne atfedilecek bir kusur yoktur. Trafik bilirkişisi bisiklete kusur verirken “Bu araçlarla, diğer araçlar izlenirken, geçilirken, manevra yapılırken; karayolunu kullananların hareketini zorlaştırıcı, tehlike doğurucu davranışlarda bulunulması” kuralının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de hangi hareketin zorlaştırıcı ve tehlike doğurucu olduğunu anlatmamıştır.
Öte yandan davalı sürücünün anlatımı oluşa uygun değildir. Bisikletin kendi ile aynı yönde gittiği gerçeğinin aksine bisikletin yolun sağından soluna geçmeye çalıştığını iddia etmiştir. Bir bisikletin arkasından çarparsanız bisikletin arka tarafı ön tarafından hızlı hareket etmeye başlar ve eylemsizlik etkisi altındaki ön taraf ya sağa ya da sola dönerek bisiklet yan pozisyon alır. Bu durum bisiklet sürücüsünün aracın sol tarafına çarpmış olmasını açıklar. Bu itibarla cezadan ve tazminattan kurtulmaya çalışan araç sürücüsün beyanı yerine tarafsız tanığın beyanına itibar edilmiştir. Üstelik tanığın anlatımı oluşa daha uygundur. Davalı araç sürücü soldaki geliş şeridi boşalıncaya kadar sollama yapmamaya, göz göre göre bisikleti zorda bırakmamaya özen göstermelidir. Davalı sürücü kusurludur. Davacı bisiklet sürücüsü kusursuzdur, çünkü kazaya sebep olacak bir hareket yapmadığı gibi, kazayı engellemek için yapacağı bir şey de yoktur.
Kusur dağılımı bu şekilde karara bağlandıktan sonra maluliyet ve zarar araştırmasına geçilmiştir. Davacı Eyyüp’ün tüm tedavi kayıtları getirtilmiş, adli tıp kurumundan sürekli maluliyete dair rapor alınmıştır. İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 11/03/2019-4643 sayılı raporunda Eyyüp’ün meslekte kazanma gücünü %35,2 oranında kaybettiği, tedavisinin de oniki aya kadar uzayabileceği açıklanmıştır.
Sonraki aşamada aktüerya hesabından anlayan bilirkişiden maluliyet oranına göre davacının isteyebileceği maddi tazminat miktarı konusunda rapor alınmıştır. 09.08.2019 tarihli raporda davacı …’in bedensel kazanma gücü kaybı dolayısıyla talep edebileceği maddi tazminat miktarı 431.765.TL olarak hesaplanmıştır. Rapora itiraz üzerine alınan ek raporda geçici iş görmezlik süresi dahil edilerek veya hariç bırakılarak seçenekli hesap yapılmış ve takdir mahkemeye bırakılmıştır. 12.11.2019 tarihli ek rapora göre geçişi iş göremezlik zararı dahil edilirse 425.851,55.TL, hariç tutulursa 416.307,46.TL zarar hesaplanmıştır.
Davacı taraf ek raporda belirtilen ve geçici iş görmezlik zararının dahil edildiği miktar üzerinden davasını ıslah etmiştir. Mahkememizce bilirkişi raporundaki hesap yöntemi ve sonuçları hem mevzuata, hem gelir durumuna hem de içtihatlara uygundur. Davacı yaşı itibariyle çalışmasa da bu dönemde sürekli malul sayılacak, gündelik iş ve ihtiyaçlarını karşılayacak güçten mahrum kalacaktır. Keza eğitim hayatı da olumsuz etkilenecek, davacı para kazanmaya daha geç başlayacaktır. O halde geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesi daha adil bir çözümdür.
Davacılar … ve … başlangıçta ayrı ayrı 5.000.TL maddi tazminat talep etmişlerse de ıslah dilekçesinde bu taleplerini atiye terk ettiklerini beyan etmişlerdir. Davayı atiye terk etmek, ileride gerekirse tekrar açmak üzere davayı geri almak anlamına gelir. Davayı geri almak davalıların muvafakatına bağlıdır. Islah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiş, ancak davalılar davayı geri alma beyanına karşı çıkmamışlardır. O halde adı geçen davacılar yönünden maddi tazminat davasının açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirse de kısa kararın okunması sırasında bu husus unutulmuştur.
Davacılar manevi tazminat da talep etmiştir. Elbette bu boyutta bir kaza ve yaralanma sebebiyle manevi acılar çekilmesi, ruhsal sıkıntılar ve üzüntüler yaşanması kaçınılmazdır. Davacı Eyyüp için bu acıların ayrıca ispatı gerekmez. Bu durum olağan hayat tecrübesiyle anlaşılabilir. Keza çocukları bu acılara maruz kalan anne ve babanın da çektiği acıyı ve manevi zararı ispata gerek yoktur. Burada dikkat edilmesi gereken husus, asıl manevi zararın Eyyüp’e ait olmasıdır. Anne ve baba ise yansıma yoluyla zarara uğrarlar. Bu itibarla anne ve baba için hükmedilecek manevi tazminat daha düşük takdir edilmiştir.
Hükmedilen maddi tazminattan kasko sigortacısı da poliçe limiti ile sınırlı biçimde ve zorunlu sigorta limitini aşan kısım itibariyle sorumludur. Ancak davacı taraf bu talebini sınırlı biçimde ileri sürdüğünden ihtiyari sigortadan karşılanacak miktar taleple bağlı biçimde sınırlı tutulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Maddi tazminata ilişkin davanın kabulü ile 425.851,55 TL ‘nin davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’e ödenmesine,
Hükmedilen bu tazminata davalılar … ve … Konfeksiyon Ltd. Şti. Yönünden kaza tarihi olan 02/10/2015 tarihinden, diğer davalı … şirketi yönünden dava tarihi olan 08/02/2016 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
Taleple bağlılık ilkesi gereğince davalı … şirketinin müteselsil sorumluluğunun 290.000,00 TL si zorunlu mali mesuliyet poliçesi ve 10.000 TL ise ihtiyari mali sorumluluk poliçesinden karşılanmak üzere 300.000,00 TL ile sınırlı tutulmasına,
Manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile davacı … için 80.000,00 TL davacı baba … için 25.000,00 TL ve davacı anne … için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 130.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen alınarak adı geçen davacılara ödenmesine,
Hükmedilen manevi tazminata davalılar … ve … Konfeksiyon Ltd. ŞTi. Yönünden kaza tarihi olan 02/10/2015 tarihinden, diğer davalı … şirketi yönünden dava tarihi olan 08/02/2016 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
Manevi tazminat yönünden fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,
Maddi Tazminat yönünden alınması gereken 29.089,91- TL harcının, peşin yatırılan 614,79-TL harç ile ıslah anında yatırılan 839,71-TL harçtan mahsubu ile bakiye 27.635,41- TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiline,
Manevi Tazminat yönünden alınması gereken 17.760,6-TL davalılardan müteselsilen tahsiline,
Davacı tarafça yapılan toplam 935,60-TL muhakeme masrafının müteselsilen tahsiline,
Maddi Tazminat yönünden davacılar vekili lehine takdir edilen 38.260 TL ücret-i vekaletin davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
Manevi Tazminat yönünden davacılar vekili lehine takdir edilen 26.650 TL ücret-i vekaletin davalılardan müteselsilen alınarak adı geçen davacılara ödenmesine,
Davacının yatırdığı peşin olarak yatırdığı 614,79-TL harç ile ıslah anında yatırılan 839,71-TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okundu, anlatıldı. 19/02/2020

İş bu kararın gerekçesi 19/02/2020 tarihinde yazılmıştır.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır