Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1441 E. 2022/416 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/1441 Esas
KARAR NO : 2022/416

HAKİM :….
KATİP : ….

DAVACILAR : 1-….
2-….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : 1….
VEKİLİ : Av…..
DAVALI : 2- ….
VEKİLİ : Av…..
DAVALI : 3- ….
VEKİLİ : Av…..
DAVALI : 4-….

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 02/11/2016
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde ; 20.06.2016 Tarihinde … … ‘ın sevk ve idaresindeki … plakalı
motosikletin, …. …. sevk ve idaresinde olan…. plakalı otomobile çarpması
sonucu yaramalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydan gelmiş olduğunun, Müvekkillerin
oğulları olan müteveffa … …’in kazaya karışan motosiklette yolcu olduğunun,
Kazaya Karışan araçlardan … plakalı motosikletin zorunlu mali trafik
sigortasının 25210771-Y-O poliçe numaralı davalı … Sigorta A.Ş adına kayıtlı olduğunun, Kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali trafik sigortacısının bulunmadığını, … plakalı motosiklet ve …. plakalı araç sürücüsünün bu
kazada kusurlu olduğunu, ancak müteveffanın yolcu olması sebebiyle kusuru
bulunmadığını, Müteveffanın kaza anında Karacabey Devlet Hastanesine kaldırıldığını, burada 43
gün yoğun bakımda kaldıktan sonra vefat ettiğini, … plakalı motosiklet sürücüsü davalı … … ve …. plakalı araç sürücüsü … …’in kusurlu olmaları sebebiyle müteveffanın annesi …. için 20.000 TL ayrı ayrı manevi tazminata hükmedilmesini, yine aynı davalıların, müteveffanın babası olan … için 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerden ötürü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak
kaydı ile şimdilik 3.000 TL trafik kazasında ölüm nedeniyle destekten yoksun kalan davacıların toplanacak delillere göre tazminat hesabı yaptırılarak, dava tarihinden işletilecek faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalılardan kusurları oranında müteselsilen tahsilini, destekten yoksun kalan her bir müvekkil içinde; Davalılar … … ve …. …. 20.000TL ayrı ayrı manevi tazminat kararı verilmesini
talep ve dava etmişlerdir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde; Kaza tarihi olan 20.06.2016 tarihinde müvekkil davalı arkadaşından emanet olarak aldığı motosiklet ile Ramazan ayı olması sebebiyle iftara yakın bir saatte firından pide almaya gittiği esnada yoldu çocukluk arkadaşı müteveffa … …’i görmesi ile müteveffa kendisini de eve bırakmasını istediği. Müvekkil davalı da arkadaşını eve bırakmak üzere ana yol denilebilecek bir yolda seyir halinde iken, diğer davalı … …’in ara yoldan yol kontrolünü yapmadan ve ana yola çıkarken hızını azaltmadan çıkması sonucu müvekkilin kullanmakta olduğu motosiklet diğer davalı yanın aracının sağ ön Lastik tarafına çarptığı. Müvekkil davalı ve çocukluk arkadaşı mütevaffa motosikletten yere düşmükleri. Kazanın ve zararın meydana gelmesinde 2918 sayılı KTK 47/1-D maddesine muhalefet ederek, Aracının Hızını Kavşaklara Yaklaşırken Azaltmadığı için ve Trafik Güvenliği Ve Diğer İle İlgili Kural, Yasak, Zorunluluk Veya yükümlülüklere uymadığı Sebebiyle Ağır Kusurlu olduğu. Şöyle ki; olay tarihinde davalı müvekkil iftar saatine yakın bir zamanda pide almak için fırına gittiği esnada çocukluk arkadaşı olan müteveffa … … … ‘i gördüğü ve müleveffa müvekkilden kendisini de eve bırakmasını istediği ve müvekkil de kabul ettiği. Müvekkil davalı arkadaşı ile normal hızda ve yolda motosiklet ile seyir halinde iken diğer davalı … …’in kullanmakta olduğu … plaka sayılı aracın trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili kural, yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere uymamış olması sebebi ile hızını da azaltmamış olması nedeniyle müvekkil yan ve arkadaşı … …’un yaralanmasına neden olduğu. Müvekkil davalı kaza sonrasında etraftaki insanlara … …’un evine gidip ailesine yaralandığı hususunun haber verilmesini istemişse de hastaneye götürülürken yolda bayıldığı. Bu esnada müvekkilin babasının durumdan haherdar olması sonucu hastaneye önce gelen müvekkilin babası müvekkilin arkadaşının sağlık durumunun ciddi olduğunu ve yoğun bakım ünitesi olan bir hastaneye şevkinin gerektiğini öğrendiği. Akabinde en yakın Yalova ilinde olduğu ancak Yalova Devlet Hastanesi’nde yoğun bakım ünitesi boşluğu olmadığından Özel Yalova Hastanesi’ne sevk edildiği. Yaklaşık 40 gün yoğun bakımda kaldığı ve akabinde vefat ettiği. Kazanın meydana gelmesinde dikkatsiz bir şekilde trafik güvenliği kurallarına uymayan diğer davalı … … kusurlu davrandığı. Yapılacak yargılamada diğer davalı … …’in ağır ve asıl kusurlu olduğu ortaya çıkacağı. Yargılama esnasında yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesinde bu izah etmeye çalıştığımız hususlar meydana çıkacak olduğu. Müvekkil de kaza sonucu yaralandığı ve tedavisinden sonra hastaneden çıktığı Davacıların haksız ve hukuki mesnette yoksun davasının reddine, Görev ve yetki itirazımızın kabulüne, müvekkilin ADLİ YARDIM TALEBİNİN kabulüne, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir
Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde; Müteveffanın yolcu konumunda olması kusursuz olduğunu göstermediği. Araç sürücüsünün ve müteveffanın alkollü olup olmadıkları, ilgili kurallara uyup uymadıkları tespit edilmesi gerektiği. Davaya konu olay çift taraflı bir kaza olup müvekkil kuruma … plaka sayılı aracın trafik sigortası olmadığından bahisle husumet yöneltildiği. Dolayısıyla, tespit edilecek bir tazminat miktarından da, ancak sigortasız aracın kusuru oranında sorumluluk yüklenebildiği. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sürücülerin ve Yolcuların Koruyucu Tertibat Kullanma Zorunluluğu” başlıklı 78. Maddesi ve Karayolları Trafik Yönetmeliği m. 150 gereğince yolcuların da kullanmak zorunda olduğu koruyucu tertibatlar söz konusu olduğu Usule ilişkin itirazları değerlendirilerek, 6704 sayılı Kanunun 5. Maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanunun 97.maddesindeki başvuru ön koşulu gerçekleştirilmeden açılan davanın usulden reddine, Delillerin tebliği için davacı yana kesin süre verilmesine, aksi halde bunlara dayanılmaktan vazgeçilmiş sayılmasına,

Vekil eden Kuruma husumet yöneltilmesine sebep olduğu belirtilen … plakalı motorlu aracın olay tarihinde geçerli zorunlu trafik sigorta poliçesi bulunduğundan davanın reddine, Esas bakımından dahi haksız ve mesnetsiz açıldığı bulunan davanın reddi ile avukatlık ücreti dâhil her türlü yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesi karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı HDI Sigorta vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafça dava dilekçesi ile birlikte davacının elinde bulunan belgeler il VIK gereği taraflarına gönderilmediğinden , bu belgeler ve davacı tarafça ileri sürülecek iddialar hakkında cevap verme , delil ve tanık bildirme haklarının saklı olduğu Mezkur kazaya ilişkin müvekkil şirket nezdinde trafik sigortası poliçesi ile sigortalı araç davacı yanın belirtmiş olduğu … plakalı motosiklet olmayıp, kazaya karışmış olan diğer … plakalı araç olduğu. Mezkur kazanın oluşumunda müvekkil şirket nezdinde trafik sigortası poliçesi ile sigortalı olan … plakalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığı. Sonuç olarak; mezkur kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından; bu hususun bir yansıması olarak müvekkil … Sigorta A.Ş’nin davacı yanca iddia ve talep olunan tazminattan sorumluluğu bulunmadığı. Zira Olay Nedeniyle sigorta Şirketinin Sorumluluğu Kusur Ve Zmms Poliçe limitleri İle Sınırlı Bulunduğu. Zmms ( Trafik ) Sigorta poliçeleri Kusur Oranında Sorumluluğu Havi Poliçeler Olduğu, mezkur Kazanın Oluşumunda Sigortalı Araç Sürücüsünün kusuru Bulunmadığından Müvekkil Şirketin de Sorumluluğu bulunmadığı. Zmms ( Trafik ) Poliçesi Genel Şartlarında bu Husus Şu Şekilde Belirlendiği. Sigortacı poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne yada yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin ettiği. Müvekkil Şirketin Mezkur Kazaya Karışan … Plakalı Aracın Zmms (trafik) Sigortacısı Sıfatıyla ; Davacı Yanca Talep olunan Manevi Tazminat Sorumluluğu bulunmadığı. Ktk Ve Yine Trafik Sigortası Genel Şartları geregi Davacı Yanca Talep Olunan Manevi Tazminat Talepleri teminat Dışı olduğu. Bu Husus Ktk Ve Zmms (trafik) Sigorta Poliçe genel Şartlarında Açık Olarak Belirtildiği. Yukarıdaki beyan ve savunmaları saklı kalmak kaydıyla ve hiçbir surette kabul anlamına gelmemek üzere; Mezkur kazada … plakalı motosiklette yolcu olarak bulunan müteveffa koruma başlığı (kask) takma zorunluluğunu yerine getirmediği. Karayolları Trafik Yönetmeliği Sürücülerin ve Yolcuların Koruyucu Tertibat Kullanma Mecburiyeti Belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmalarının mecburi olduğu Üç tekerlekli yük motosikletleri hariç, elektrikli bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletlerde sürücülerin koruma başlığı ve koruma gözlüğü, yolcuların ise koruma hamlığı, kullanma zorunluluğu bulunmakta olduğu Mezkur kazada kazaya karışan motosiklette yolcu olarak bulunan müteveffa zorunlu olarak kullanması gerekli olan koruma başlığını takmayarak yapmış olduğu ihmali davranışıyla iş bu üzücü kazanın oluşumuna sebebiyet verdiği ‘şeklinde ifade etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İncelenen Dosya Kapsamına Göre
Derdest dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45/2. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3.) maddesi gereği, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Haksız fiil sebebiyle tazminat davalarında temel olarak haksız bir fiilin varlığının ve haksız fiilde davalı tarafın kusurununu belirlenmesi gerekir.
Taraflar delil olarak , Kaza tespit tutanağını, ZMMS sigorta poliçesini, keşif ve bilirkişi incelemesini göstermişlerdir.
Trafik kazasında davacıların davacıların çocuğu … … Urttekin vefat etmiştir.
Davaya konu trafik kazasında müteveffanın bulunduğu aracı kullanan da Sürücü davalı … …’dır.
Sürücü davalı … … idaresindeki araçla, müteveffaya bulunduğu motora çarptığı de yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği dosya muhteviyatındaki bilgi, belge, rapor, tutanak ve ifadelerin titizlikle incelenmesi sonucunda anlaşılmıştır.

Yargılama devam ederken davacılar vekili davalı … … ve … Sigorta yönünden davalarından feragat etmiştir. Dava açıldıktan sonra davadan feragat edilebilir. Davadan feragat, iki taraftan birinin (davacının) talep sonucundan vazgeçmesidir (HMK m. 307).Davadan feragat kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğurur.(HMK m.311)
Davalı sürücü … …, idaresindeki otomobil ile olay mahalli dört yönlü kavşak mahalline gelip kavşak müşterek alanına giriş yapmadan evvel sağ tarafından yaklaşan diğer davalı sürücü idaresindeki motosiklete çarptığı bu kaza neticesinde … … … tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği dosya muhteviyatındaki bilgi, belge, rapor, tutanak ve ifadelerin titizlikle incelenmesi sonucunda anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK m. 53 öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Destek tazminatı, fiili ve sürekli olarak bakımdan yoksun kalınması halinde takdir edilen bir tazminattır. Bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları vardır. Bunun gibi her gün, her hafta, her ay düzenli bir şekilde yapılmış olmakla beraber ancak sınırlı bir süre için yapılmış veya ilerde yapılması umulan yardımlar da destek olarak nitelenemez. Olayımızda ölen kişi davacının annesi olduğu bakmakla yükümlü olduğu kabul edilmesi gerekmektedir. Bu kabul şartınında bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları kapsamında değerlendirmek gerekecektir.
Bu hususlar 15/01/2021 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporunda incelenmek ile Davalı sürücü … …’in, %55 (yüzde ellibeş) oranında kusurlu olduğu, -Davalı sürücü … …’ın, %45 (yüzde kırkbeş) oranında kusurlu olduğu, yönünde rapor tanzim edilmiştir.
Anayasa mahkemesi 01/09/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 10/06/2020 tarihli kararı ile 2918 sayılı KTK’nın ZMMS dair tazminatların genel şartlara göre belirlenmesine ilişkin hükümleri iptal etmiştir. “İPTAL” kararının eldeki uyuşmazlığa etkisinin açıklığa kavuşturulması gereklidir.
Anayasa Mahkemesi söz konusu norm denetimini, görülmekte olan bir davada Mahkemenin başvurusu üzerine, bir başka ifadeyle itiraz (somut norm denetimi) yoluyla gerçekleştirmiştir.
T.C. Anayasası’nın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre ise “İptal kararları geriye yürümez.”
İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 E.K. sayılı kararında “Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Anayasadaki bu düzenlemeden güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruyacağıdır. Ancak iptal kararının geriye yürümeyeceğini mutlak olarak anlamak ya da kabul etmek mümkün değildir. Bir kere iptal kararları geriye yürümeyecekse, dava mahkemelerinin davaları durdurarak sorunu Anayasa Mahkemesine havale etmesinin bir anlamı olmayacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214).
Nitekim bu mülâhazalarla somut norm denetimi sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi durumunda, bu kararın geriye yürümesi gerektiği kabul edilmiştir. T.C. Anayasası’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.”
Anayasa’da yer alan açık hüküm gereğince, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’nce iptal kararı verilmesi durumunda, iptal kararı, itiraz yoluna başvuran mahkeme bakımından bağlayıcıdır ve geriye yürür. Bununla birlikte, bu kararın henüz kesinleşmemiş ve görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davalara etkisi ayrıca değerlendirmeye muhtaçtır.
İptal kararının görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davaları etkilemeyeceği kabul edilirse, iptal edilen kanuni düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu sabit duruma geldiğinden, T.C. Anayasası’nın 152 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince benzer nitelikteki davalara bakmakta olan bütün mahkemelerce Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılır ki, bu ihtimalde de görülmekte olan diğer davalar bakımından nihai olarak iptal kararının geriye yürümesi neticesi ortaya çıkacaktır.
Belirtmek gerekir ki, T.C. Anayasası’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11 inci maddesine göre “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” 138 inci maddeye göre de hâkimler öncelikle Anayasa’ya uygun olarak hüküm verirler.
Bütün bu açıklamalar ışığında, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesince verilecek iptal kararının, kesin hüküm halini almış yargı kararları saklı kalmak şartıyla, geriye yürüdüğünü kabul etmek zorunludur. Esasen geriye yürümezlik ilkesi hukuk güvenliği amacıyla tercih edildiğine göre, bu ilkenin yalnız kesin hüküm halini almış kararlar bakımından kabul edildiğini söylemek onun amacına daha uygun düşer (Kıratlı, Metin: Anayasa Yargısında Somut Norm Denetimi, Ankara, 1966, s. 180; Kuzu, Burhan: Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının Geriye Yürümezliği Sorunu, İÜHFM, 1988, C:2, s.214; Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214; Aliefendioğlu, Yılmaz: Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi, Ankara, 1996, s.305; Tunç, Hasan: Türk Anayasa Yargısında İtiraz Yolu, Erzincan, 1992, s.72-73).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15/06/2011 tarih ve 2011/20-231, 2011/425 esas karar sayılı kararında da “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakkın da istisnasını teşkil ederler” hususları belirtilmiştir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 E.K. sayılı kararında da “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur…” hususları ortaya konulmuştur.
Açıklanan bu bilgiler ışığında ve iptal kararının içeriğine göre, sigorta şirketinin trafik kazasından doğan sorumluluğunda da öncelikle Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Bu bilgileri destekler mahiyette Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/749 esas 2020/907 karar 15/10/2020 tarihli kararında da özetle sigortalar yönünde de TBK hükümlerine göre hesaplama yapılacağı ifade edilmiştir.
Bu noktada davaya konu dosyamız AYM İptal Kararı doğrultusunda aktüer bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır.
29/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda müteveffanın Rapor TRH-2010 tekniği uygulanmıştır. Zira yerleşik Yargıtay uygulaması da TRH2010 tablosunun ülke gerçeklerine daha uygun olduğu yeknesak uygulama olarak kabul edilmiştir. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/10352 E., 2021/2596 K.) Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesi ile yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucu dava konusu kaza nedeniyle kaza tarihi itibariyle ;Bu değerlendirmeye göre ortak kusurun bulunması durumuna göre rapor tanzim edilmiş; ilk olarak davacı babanın destek zararının 158.847,12 TL, davacı annenin destek zararının 195.463,27 TL olacağı; yine Yargıtay yerleşik kararlarında Kask takmamak karşılığı %20 müterafik kusur tenzilinden bahsedilmekle olayda %20 müterafik kusur indirimi uygulandığında davacı babanın destek zararının 126.960,52 TL, davacı annenin destek zararının 126.960,52 TL olacağı; ve kask Takmamak (%20)+ Hatır taşıması (%20) = %40 indirim yapılmak suretiyle davacı babanın destek zararının 95.073,92 TL, davacı annenin destek zararının 117.277,96 TL
destekten yoksun kalma tazminatı tespit edilmiştir.
Mahkememiz hatır taşımasına yönelik olarak; davacı vekilinin davalı … ile Müteveffanın arkadaş olduğu, motora kendi isteği ile bindiğinin tanık beyanları ile sabit olduğu anlaşılmıştır.
Hatır taşıması, taşıyanın bir kimseyi taşıtına bindirip ücret almaksızın ve bir çıkarı olmaksızın bir yerden bir yere götürmesidir. Bu tanıma göre, taşımanın “hatır taşıması” sayılabilmesi için iki unsur gereklidir:
Birinci unsur, araca bindirilen kişiden bir ücret alınmamış olmalıdır. İkinci unsur, taşıyanın, taşıdığı kişiden bir çıkarı, bir beklentisi olmamalıdır. Taşıyanın “Ekonomik Yararı” Varsa “Hatır Taşıması” Söz Konusu Olmaz Taşıyan, taşıdığı kişiden bir “yarar” sağlıyorsa, bu, “hatır taşıması” değildir. Başka bir anlatımla, “taşınan” kişinin araçta taşınmasında bir “yararı” olmayıp, taşıyana “yardım ve hizmet” amacıyla, onun bir işini görmek, bir sorununu çözmek üzere bir yere götürülmekte ise, bu “hatır taşıması” değildir. Eğer bu taşıma sırasında “taşınan” kişi bir kazaya uğrayıp da bir zarar doğarsa, hesaplanacak tazminattan “hatır indirimi” yapılması hukuka aykırı olacaktır.(19. HD.12.10.1993, 11883-6462,17. HD.14.02.2012, E.2011/1460 K.2012/1534, HGK 27.03.1996, 85-214, 4. HD. 1.11.2002, 7658-12716) Dava dosyasında yapılan incelemede, aracın sürücüsü … ile Müteveffa … … arkadaş oldukları, müteveffanın arkadaşı … ile birlikte arkadaşı … ‘ın motoruna bindiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda hatır taşımasının bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Kask takılmadığı yönünde müterafik kusur değerlendirmesinde; ceza dosyasında otopsi raporunda da genel beden travmasına bağlı ve kafa tası kemik kırıkları beyin kanaması akciğer kontizyonuve gelişe komplikasyonları parçalanması sonucuna
bağlı ölüm olarak kayıtlara geçmiştir. müteveffanın ölümünün kgenel beden travmasına bağlı ve kafa tası kemik kırıkları beyin kanaması akciğer kontizyonuve gelişe komplikasyonları parçalanması sonucu olduğu bu veriler ışığında ölenin kaza esnasında müterafik kusurunun bulunduğu ispatlanmıştır.
6098 sayılı TBK 52 maddesi gereği zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmışsa hakim, tazminatı indirebilecek veya tamamen kaldırabilecektir. Zarar görenin kendi menfaatlerini korumak için makul bir insanda beklenen davranışta bulunmayarak, zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına müterafik (bölüşük) kusur olarak adlandırılır. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, öğreti ve Yargıtay uygulamalarıyla da benimsenmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği, müterafık kusur indirimi oranı %20, hatır taşıması indirimi oranı %20 olup, maddi tazminattan yazılı oranlarda müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılması gerekir.

Somut olayda, motosiklette yolcu olarak bulunan müteveffanın için dosya kapsamı itibariyle kaza geçirilen aracın motosiklet olduğu göz önüne alındığında, yine olayı gören tanık beyanlarında motorun çok süratli olduğu ve tarafların aynı mahallede oturduklarının ve arkadaş olduklarının sabit olduğu yabancı ve ücret karşılığı taşıdığı biri ile bu şekilde hız yapıp şeklinde davranılamayacağı yine müteveffanın kaskının takılı olmadığından bahisle müterafik kusurlu sayılmasının gerektiği, bu bağlamda %20 müterafik kusur ve %20 hatır taşıması indirimi yapılması gerecektir.
Davacı vekili tarafından 02/01/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini ıslah ettiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK m. 53 öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Destek tazminatı, fiili ve sürekli olarak bakımdan yoksun kalınması halinde takdir edilen bir tazminattır. Bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları vardır. Bunun gibi her gün, her hafta, her ay düzenli bir şekilde yapılmış olmakla beraber ancak sınırlı bir süre için yapılmış veya ilerde yapılması umulan yardımlar da destek olarak nitelenemez. Olayımızda ölen kişi davacıların eş ve babası olduğu ve yine davalının engelli olduğundan bahisle bakmakla yükümlü olduğu kabul edilmesi gerekmektedir. Bu kabul şartınında bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları kapsamında değerlendirmek gerekecektir.
Davacı, muris desteğin öldüğü tarih itibariyle 17, yaşında olup,Yargıtay’ın yerleşik kararlarında belirlediği ilkelere göre; Kazalının 1.04.2017 Tarihinde çalışmaya başlayacağı ailesine destek olacağı, Kazalının 1.04.2019-1.10.2019 Tarihleri arasında 6 ay askerlik hizmeti yaparak terhis olacağı, Müteveffa gencin, 27 yaşında evleneceği (TÜİK evlenme İstatistikleri BURSA), Müteveffa gencin evlendikten 2 yıl sonra ilk çocuğunun, bu tarihi takiben 2 yıl sonra ikinci çocuğunun olacağı varsayımı yapılmıştır.Kazalının yaptığı iş ve elde ettiği gelire ilişkin belge ve bilgilerin dava dosyasına sunulmamış olduğu görülmüştür. Bu sebeple hesaplamalarımız Yargıtay yerleşik içtihatları dikkate alınarak brüt asgari ücret üzerinden yapılacaktır. 2021/340 T. 21.1.2021) Yargıtayın ilke kararları gereğince yetiştirme gideri bedeli indirimi yapılacaktır. Dosyaya sunulu Tahkikat dosyasının incelenmesinde, davacı babanın işçi olduğu annenin ise ev hanımı olduğu anlaşılmıştır. Davacı babanın işlemiş dönem kazancı, 11.667,32TL olduğu, bu miktarın %5’i davacı babanın destekten yoksun kalma zararından tenzil edilecektir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 45/11. Maddesinde(6098 Sayılı BK’nun 53/3.md.) düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlarımıştır. Görülmektedir ki, destekten yaksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalman zarardır. Bu tazminat eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, sosyal karakterde kendine özgü bir tazminattır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. Sayılı ilamında da aynt esaslar benimsenmiştir. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında da bu zarar türünün yansıma yolu ile doğrudan destekten yoksun kalanlar üzerinde doğduğu, miras hukukundan bağımsız bir talep olduğu kabul edilmektedir. Özet olarak, destekten yoksun kalma tazminatı terekeye dahil bir tazminat olmayıp, ölenin desteğinden yoksun kalanların ölüm nedeniyle ortaya çıkan, miras hukukundan (terekeden) bağımsız, yansıma yolu ile uğrarılan maddi zararın tazmini amacını güden bir zarar olduğundan, bu yönde bir hesaplamanın yapılması mümkün olmamıştır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas Numarası: 2005/4648, Karar Numarası: 2005/691, Karar Tarihi: 30.11.2005)

Kazalının yaptığı iş ve elde ettiği gelir konusunda dava dosyasına herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı görülmüştür. Yargıtay 17. Hukuk Dairelerinin bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlarda dikkate alınarak, kazalının tazminat hesabına esas gelirinin asgari ücret olacağı kabulüne ulaşılmıştır. (HGK 14.11.2001, 2001/21-1025 E, 1022 K, 4. H.D 01.05.2007,2006/6473-2007/5536)
Huzurdaki Dava, davacılar murisinin ölümü nedeniyle, 6098 sayılı TBK’nun 53. ve 56. maddeleri (818 sayılı BK’nun 45/2. ve 47. md.) gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.6098 sayılı TBK’nun 53. maddesi (818 sayılı BK’nun 45/2. md.) gereği, ölümle sonuçlanan olay nedeniyle, ölenin yardımından mahrum kalan yakınlarının, bu zararlarının da tazmini gerekmektedir.
Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm gerçek1eşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. İlk durumda eylemli destek, ikinci durumda ise varsayımsal (farazi) destek kavramı söz konusudur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364/1. maddesinde “herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür” düzenlenmesine yer verilmiştir.
Davaya konu kazada davacılar oğlu … … vefat etmiştir. Davacılar murisin vefatı dolayısıyla destek yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep etmişlerdir. davada vefat eden davacıların çocuğudur. Bu sebeple ölenin davacılara destek olduğu kabul edilmiştir.
Davamıza konu olayı ele aldığımızda dosya kapsamında görüleceği üzere davacılar ile müteveffanın anne çocuk , ve eş ilişkisinin olduğu, davacının müteveffanın çocuk ve eşe bakımı ile eve katkıda bulunarak destek olduğunu ortaya koymuştur. Davacıların müteveffanın fiili ve sürekli bakımından yoksun kaldığı anlaşılmaktadır.
Bahse konu Anayasa Mahkemesinin kararı incelendiğinde; Anayasa Mahkemesi 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Yüksek Yargı bu karar sonrasında, “Genel Şartlar” hükümlerinin hesaplamalarda dikkate alınamayacağı hükmüne ulaşmıştır. Bu sebeple KZMSSGŞ.nın iptalini içerdiği ve Yargıtay tarafından benimsenen TBK.nu hükümlerine göre prograsif rant formülüne göre hesaplama yapılması ilkesine dönülmesini sağladığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin son içtihatları incelendiğinde TRH 2010 Kadın/Erkek tablolarının kullanılmasının Türkiye’de yaşam stardatı ve yine ölüm sürelerinin uzaması gözetilerek ve de tüm daireler arasında birliği sağlamak için olduğu
Bu nedenle hesaplamada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince KZMSSGŞ ekinde belirtilen hesaplama sisteminden dönülerek Prograsif rant formülleri çerçevesinde TRH 2010 Kadın/Erkek ömür tablosu kullanılarak hesaplama yapılacaktır.
İşleyecek Aktif Dönem Gelirinin Bulunması; Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlarda dikkate alınarak, asgari ücret düzeyindeki bir geliri %10 artış %10 iskonto ile iskontolanarak ve TRH-2010 tablolarından yararlanılarak 01.01.2022 – 06.11.2051 tarihleri arasında hesaplanmıştır.
İşleyecek Pasif Dönem Gelirinin Bulunması; Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlarda dikkate alınarak, kazalının aktif çalışma döneminin 01.04.2059 Tarihinde son bulacağı ve davacı annenin bakiye ömür sonunun 6.11.2051 Tarihi olması sebebiyle bu dönemden sonra destek gören kalmayacağı için hesaplama yapılmamıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih-2019/40-2020/40 sayılı iptal kararı gözetilerek, tazminat hesaplamalarında 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’ndaki düzenlemelerin değil Borçlar Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu düzenlemelerinin esas alınması, hesaplamaların TRH 2010 Tablosuna göre ve progresif rant yöntemiyle yapılması ilkeleri benimsendiğinden, tazminat hesap biçimine ilişkin itirazlar yerinde görülmemiştir. (YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2021/14963 Karar Numarası: 2021/2953Karar Tarihi: 14.06.2021)

Huzurda görülen uyuşmazlığın Temyiz Dairesi olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin en son ilke kararında; hesaplamalarda TRH-2010 Beklenen Ömür Tabloları ve Prograsif Rant Tekniğinin
uygulanması ile hesaplama yapıldığı davacının öz oğlu olması ve davacıya müteveffanın eylemli ve sürekli olarak desteğinden yoksun kaldığı dosya kapsamında sabit olmakla davacılar için toplamda 658847 TL desteğinden yoksun olacağı tespit edilmiştir. Davacının davasını alınan önceki aktüerya ve kusur oranı bu rapora göre ıslah ettiği ve davada ancak bir kez ıslah yapılabileceğinden (TRH-2010 tablosu esas alınarak yeniden yapılan değerlendirme sonucu ortaya çıkan bakiyenin açılacak ek dava ile talep edilebileceği gözetilerek)
Davacının manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmesinde;
Davacı trafik kazası nedeniyle yaralanmıştır. Gerek trafik kazasının oluşumu gerekse yaralanma davacıda manevi bir zarara yol açacağı ortadadır.
6098 sayılı TBK m. 56 hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözönünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Motosiklet sürücüsü … kullandığı motosiklet ile 20/06/2016 tarihinde yaptığı kaza neticesinde motosiklette bulunan davacıların oğlu … …’un vefat ettiği ile sürücü …’ın kazada yaralandığı sürücü % 45 kusurlu olduğu, motosiklette yolcu olarak bulunan … … ‘un için dosya kapsamı itibariyle hatır taşımasının ve yine kask takmadığının söz konusu olduğu olan trafik kazası gözetildiğinde;
Yukarıda belirtilen hususlar ve olay tarihi, tarafın ölüm tarihindeki yaşı, sosyo-ekonomik durumları, olayın ağırlığı, ortaya çıkan manevi üzüntü, kusur durumu dikkate alınarak 10.000,00 TL manevi tazminatın her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere davalılar … … ve … … ‘ın sorumlu oldukları fazlaya ilişkin istemin reddine hükmetmek gerektiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş ve her ne kadar kısa kararın 6 maddesinin a bendinde ….. … …’den denilmiş ise de bunun sehven yazıldığı basit yazım hatası olduğunun analaşıldığı iş bu durum gerekçeli kararda … … olarak düzeltilerek aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
A-Davacıların maddi tazminat taleplerine yönelik;
1-Davacıların Davalı … Sigorta feragat nedeniyle REDDİNE,
2- … … ‘e yönelik maddi tazminat talebinin REDDİNE
3- Davacı … …’in maddi tazminat taleplerinin KABULÜ buna göre 32.942,35 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … …’ yönünden kaza tarihi olan 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Güvence Hesabı temerrüde düşürülme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacı … …’e verilmesine, (02-01-2020 tarihli ıslah dilekçesi taleple bağlılık ilkesi gereği )
4-Davacı … …’e maddi tazminat taleplerinin kabulüne buna göre 32.942,35 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … …’ yönünden kaza tarihi olan 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Güvence Hesabı temerrüde düşürülme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … Uztekin’e verilmesine,(02-01-2020 tarihli ıslah dilekçesi taleple bağlılık ilkesi gereği )
B-Davacıların Manevi tazminat taleplerine yönelik;
5-Davacı eş … … ‘ in manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜNE, buna göre 10.000,00 TL Manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile … …’ dan alınarak davacıya verilemesine
6-Davacı eş … … ‘ in manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜNE, buna göre 10.000,00 TL Manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile … … ‘ dan alınarak davacıya verilemesine
7-Davacı eş … … ‘ in manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜNE, buna göre 10.000,00 TL Manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile … …’ten dan alınarak davacıya verilemesine
8- Davacı eş … … ‘ in manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜNE, buna göre 10.000,00 TL Manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile … … ‘dan alınarak davacıya verilemesine
9-Sigorta Şirketinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı tutulmasına,
10-Maddi tazminat davası açısından alınması gereken 4.500,58 TL ve Manevi tazminat davası açısından alınması gereken 1.366,20 TL toplam harç olan 5.866,78 TL harçtan başlangıçta alınan 29,20 TL peşin harç, 341,55 tamamlama harcı ve 872,64 TL ıslah harcından mahsubu ile bakiye 4.623,39 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irad kaydına,
11-Manevi tazminat davası açısından;
12-Davacı tarafça yapılan 1.243,39 TL harç, 1.925,50 TL yargılama gideri toplam 3.168,89 TL’nin kabul red oranına göre 1.584,45 TL’sinin davalılar … … ve … … ‘dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerine bırakılmasına,
13-Manevi tazminat davası açısından; Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar … … ve … … ‘dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
14-Manevi tazminat davası açısından; Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar … … ve Güvence Hesabına ödenmesine,
15-Maddi tazminat davası açısından Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.365,01 TL vekalet ücretinin davalılar … … ve Güvence Hesabına’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
16-Davalı … … tarafından yapılan 800,00 TL, davalı … … tarafından yapılan 181,00 TL ve Güvence Hesabı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre 515,50 TL’sinin davacılardan alınarak adı geçen davalılara ödenmesine, bakiyesinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip ….
E-imzalıdır

Hakim ….
E-imzalıdır