Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/995 E. 2019/200 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2014/995
KARAR NO : 2019/200

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … ENERJİ ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : ULUDAĞ ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş
VEKİLLİ : Av.A
Merinos Kavşağı Osmangazi/Bursa
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 28/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili beyanlarında özetle ; davacı şirketin 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuatına göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan üretim lisansı alındığını ve bu lisans kapsamında müşterilerine elektrik enerjisi tedarik ettiğini, davacının müşterilerine eletrik enerjisi nakletmek üzere bağlantı ve sistem kullanım hakkında tebliğ gereği müşterileri adına davalı UEDAŞ ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşması yaptığını bu nedenle davalı ile aralarında sözleşme ilişkisi bulunduğunu, davalı 01/04/2003 ile 01/09/2006 tarihleri arasında Perakende Satış faaliyeti kapsamında tek terimli diğer iller puant sanayi tarifesine göre yapılan elektrik satışlarında onaylanmış sabit dağıtım sistem kullanım bedellerini davacı şirketten her saat diliminde sabit bir şekilde beher kwh başına alırken kendi elektrik satışlarından belirli saat dilimlerinde söz konusu bedeli ya tamamen almayarak veya kısmi alarak davacı şirket açısından piyasa faaliyetlerini zorlaştırdığını, ayrımcılık yaparak zarar doğmasına sebep olduğunu,davalının hakim durumunu kötüye kullanarak hem haksız rekabete neden olduğunu hemde kanunun 13.maddesindeki eşit taraflar arasında ayrım gözetmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, davacı tarafından EPDK’ya ve Rekabet Kurumuna müracaat edildiğini, davalının şikayete konu davranışı hakkında süresinde işlem tesis edilmemesi üzerine Danışay’da dava açıldığını, Danıştay 13.Dairesinin davalının davranışının hukuka aykırı olduğu ve dolayısıyla davranışının haksız rekabet teşkil ettiğine karar verildiğini, davalının haksız rekabet teşkil eden davranışı ile haksız şekilde fazladan kar elde ettiğini, davalının haksız rekabet teşkil eden davranışı nedeniyle haksız kazancının tespiti haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili beyanlarında özetle ; öncelikle zamanaşımı definde bulunduklarını, TTK 62.maddesinde yer olan hüküm doğrultusunda haksız rekabetten doğan alacak taleplerinin konu olduğu davaların bir yıllık zaman süresi içinde açılması gerektiğini, bu sürenin 01/09/2007 tarihinde dolduğunu, davanın 20/04/2009 tarihinde açılmış olduğunu, bu nedenle davanın zaman aşımına dayalı usulden reddedilmesi gerektiğini, davalının 4628 sayılı kanunun 13.maddesi ile düzenlenen “Eşit taraflar arasında ayırım yapılmaması esası” şekilinde ifade edilen rekabet ilkesini ihlal etmediğini savunmuş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava haksız rekabet dolayısıyla haksız rekabetin tespiti ile haksız rekabet nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemidir.
Davacı 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine göre EPDK’dan üretim lisansı almış olan ve bu lisans kapsamında müşterilerine elektrik enerjisi tedarik eden şirkettir. Davalı ile aralarında davacının müşterilerine elektrik enerjisi nakletmek üzere bağlantı ve sistem kullanım hakkında tebliğ uyarınca davacı müşterileri adına davalı ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşması yapılmıştır.
Bu anlaşmaya göre 01/04/2003 ile 01/09/2006 tarihleri arasında perakenda satış faaliyeti kapsamında tek terimli diğer iller sanayi puant tarifesine göre elektrik satışı yapılmış ancak daha sonradan EPDK’nın 31/12/2013 tarihli kararı ile 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere TEDAŞ tarafından uygulanacak perakende satış tarifesi yürürlüğü girmiştir. Davacı taraf davalı tarafın kendilerine her saat diliminde sabit bir şekilde bedelleri kw başına uygularken davalının kendi elektrik satışlarından müşterilerinden belirli saat dilimlerinde söz konusu bedeli ya tamamen almayarak veya kısmen alarak davacı açısından piyasa faaliyetlerini zorlaştırdığı, ayırımcılık yaparak zarara uğramasına sebep olduğu iddiaısındadır.
Bilindiği üzere haksız rekabet aynı zamanda haksız fiil içeren bir eylem türüdür. Tıpkı haksız fiillerde olduğu gibi hukuka aykırı davranış, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasındaki illiyet bağının bulunması haksız rekabetin varlığı açısından zorunludur.
Buna göre öncelikli olarak davacı ve davalı arasındaki bağlantı ve sistem kullanım anlaşması çerçevesinde davacının haksız rekabet teşkil edecek eyleminin bulunması, birinci zorunlu unsurdur.
Bu eylemin kusurlu davranış neticesinde gerçekleştirilmesi diğer zorunlu unsurdur.
Yine hukuka aykırı eylem dolayısıyla bir zarar meydana gelmiş olması ve bu zarar ile hukuka aykırı davranış arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir.
Davacı davalının hukuka aykırı eylemini, eylemde kusurlu olduğunu ve bundan dolayı uğramış olduğu zararı ispatla mükelleftir.
Haksız rekabet açısından bu unsurların tamamının bir arada bulunması gerekir. Davacının iddiası tek terimli diğer iller puant sanayi tarifesine göre yapılan elektrik satışlarında sabit dağıtım sistem kullanım bedellerinin davacıdan her saat diliminde sabit olarak alındığı halde davalının kendi müşterilerinden belirli saat dilimlerinde söz konusu bedeli tamamen veya kısmen almama şeklindeki davalı eyleminin haksız rekabet fiili oluşturduğudur. Tarife değişikliğine neden olan EPDK’nın 31/12/2003 tarihli 276 sayılı kararıdır. Bu kararda 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere karar alınmış olup, bir geçiş dönemi öngörülmüştür. Davacı tarafından daha önce davalı ile yapılan bağlantı ve sistem kullanım anlaşması çerçevesinde belirlenen sözleşme hükümlerinin ve tarife türünün EPDK kararı sonrasında sözleşme hükümlerinin EPDK kararına uygun bir şekilde uyarlanması yahut yenilenmesine yönelik davalıya bir başvurusu yahut ihtarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim bu konuda davalıya 31/05/2018 tarihli celsede süre verilmesine rağmen buna yönelik bir kayıt sunulmamıştır.
Haksız rekabetin zorunlu diğer unsuru olan zarar konusunda ise haksız rekabet eylemi nedeniyle davacıdan hangi tür zararının ortaya çıktığı ve zararın ne olduğunun belirlenmesi gerekir. Davacı zarara uğradığını, ne miktarda olduğunu ve kaynağını ispatlamak zorundadır. Davalının iddia edilen eylemi dolasıyla davacının ortaya çıkabilecek zararı bilirkişi raporlarıyla da belirlenen tarife değişikliği dolayısıyla davalının müşterilerinden elde ettiği kar değildir. Davacının haksız rekabet nedeniyle uğrayabileceği zarar davalının kendi müşterilerine tarife değişikliğini uygulayıp belli saat dilimlerinde kullanım bedelini tamamen almayıp yada kısmen alırken davacının sabit bedel almasından dolayı uğrayabileceği müşteri kaybı şeklinde ortaya çıkabilecektir. Yani müşterilerin tarife farklılıkları nedeniyle daha fazla bedel ödememek için davacının müşterisi olmaktan çıkarak davacının müşteri kaybı dolayısıyla bir zararının bulunup bulunmamasına göre haksız rekabet kaynaklı meydana gelen zararın var olup olmadığı belirlenebilecektir. Zira tek zamanlı tarife uygulamasında da davacı müşterilerinden gelir elde ederek kar elde etmektedir. Davalı da uyguladığı tarifeler dolayısıyla müşterilerinden gelir ve kar elde etmektedir. Davalının bu tarifeyi uygulamış olması dolayısıyla elde ettiği tüm karı davacının zararı olarak kabul etmek mümkün değildir. O halde belirlenmesi gereken davacının iddia ettiği davalı eylemi nedeniyle müşteri portföyünde olumsuz değişiklik olup olmadığı müşteri kaybına uğrayıp uğramadığı, müşteri portföyünün ve dolasıyla elde edeceği gelirin davalıya geçip geçmediği bu sebeple davalının davacı zararına ne tutarda kar elde ettiği ve davacının zararının ne miktarda olduğudur.
Dosya kapsamında farklı bilirkişilerden raporlar alınmış, bilirkişiler ortak kanaatlerinde haksız rekabet eyleminin var olduğunu Danıştay kararına da atıf yapmak suretiyle belirlemişlerdir.
Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla aldırılan bilirkişi heyet raporlarında ise bilirkişi heyeti bir takım belge ve delillerin davacı tarafça eksik bildirildiği ve sunulduğunu, bu sebeple zarar hesaplamasının yapılmasının mümkün olmadığı şeklinde olmuştur. Bilirkişi heyetine göre davacı tarafın ihtilaflı dönemde tek terimli üç zamanlı sanayi sınıfı diğer iller statüsündeki müşteriler portföyünde 01/04/2003-01/09/2006 tarihleri arasında kalan dönemde görülen olumsuz değişmenin ne oranda ve miktarda olduğunu gösteren tablonun sunulması gerektiğini ve 01/04/2003-01/09/2006 tarihleri arasında kalan dönemde bu dönemi takip eden bir yıl içinde TEDAŞ’ın tek terimli üç zamanlı sanayi sınıfı diğer iller statüsündeki müşterilere yaptığı satışların eksiksiz olarak listesinin temin edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.
Talimat mahkemesinde aldırılan bilirkişi raporları da mahkememiz gekçesinde vurgulandığı gibi tarife değişikliğinin uygulanmamasının davacı müşterilerine etki edip etmediği, etki etmiş ise bu müşterilerden davacının elde edeceği gelirin davalıya kayıp kaymadığının belirlenmesi noktasındadır. Öncelikle davacının müşteri kaybının oluşup oluşmadığının davacı tarafça ispatlanması gerekmektedir. Buna yönelik davacı tarafça dosyaya sunulmuş bir veri bulunmadığı gibi mahkememizin 15/02/2018 tarihli celsesinin bir nolu ve 31/05/2018 tarihli celsesinin iki nolu ara kararlarında davacı kayıtları bakımından müşteri kaybının bulunup bulunmadığı araştırılmıştır.
Mahkememiz dosyasından aldırılan diğer bilirkişi raporlarında temelde davacının zararı yanlış kıstaslar temel alınmak suretiyle belirlenmiş ve buna göre davacının KDV hariç 3.428.908,69 TL KDV dahil 4.040.212,25 TL olarak zararının ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Ancak bu hesaplama yapılırken davacının zararının belirlenmesi kriteri hatalıdır. Zira davalı tarafın uygulamış olduğu tarife dolayısıyla müşterilerinden elde ettiği kara göre davacı zararını belirlemek mümkün değildir. Davacı uyguladığı tarifeye göre müşterilerinden zaten gelir elde etmektedir. Davalı da uyguladığı tarifeye göre müşterilerinden gelir elde etmektedir. Birinin elde ettiği karı diğerinin zararı olarak kabul etmek gerçek zararın tespiti olarak kabul edilemeyecektir. Davacının zararı davalının bu uygulaması dolayısıyla ortaya çıkabilecek müşteri portföyündeki olumsuz değişiklikler ve müşteri kaybı dolayısıyla yoksun kaldığı gelirlerdir. Bu nedenle bu bilirkişilerin hesaplama kriteri ile belirledikleri zarar miktarını içeren raporlara itibar edilmemiştir.
Talimat yoluyla aldırılan bilirkişi raporlarında da eksiklik olarak belirtiltiği üzere davacı tarafça farklı tarife uygulanmasının davacıya yansımasının belirlenebilmesi bakımından davacının ihtilaflı dönemde tek terimli üç zamanlı sanayi sınıfı diğer iller statüsündeki müşteri portföyünde 01/04/2003-01/09/2006 tarihleri arasında kalan dönemde görülen olumsuz değişimi yani davacının bu dönem kapsamında yaşamış olduğu müşteri kaybının tablo olarak sunulması gerektiği gibi bu konuda 15/02/2018 ve 31/05/2018 tarihli celselerde davacı kayıtlarında inceleme yapılmak suretiyle de bilirkişi raporu aldırılmış, alınan 20/09/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre de davacının bu yönde bir zararı tespit edilememiştir. Talimat yoluyla rapor aldırılan bilirkişi heyetinini davalı kayıtlarına ilişkin bir takım belgelerin bulunması gerekliğine ilişkin açıklaması yönünden ise; usul ekonomisi gereği öncelikle davacının bu uygulama dolayısıyla 01/04/2003-01/09/2006 tarihleri arasında kalan dönemde uygulamanın olumsuz yansımaları ile müşteri kaybına ilişkin verilerinin tespitinden sonra ne oranda davacının elde edeceği gelirin davalıya geçmiş olduğu araştırılması gerekmektedir. Bu uygulamanın davacıya olan yansımasının bulunup bulunmadığı, olumsuz etkileyip etkilemediği, müşteri portföyünde değişikliğe yol açıp açmadığı tespit edilmeden ve ispatlanmadan davalı kayıtları itibariyle araştırma yapılması gereksiz olacağı gibi yargılamayı daha karmaşık hale getirip usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Davacının tespit edilen müşteri kaybı ve zararı yok yahut davacı tarafça ispatlanamamış ise anılan dönemde davalı müşteri portföyü ve yapılan satışların araştırılması gereksiz olacaktır.
Davacının bu uygulama nedeniyle müşteri portföyünde olumsuz yönde değişiklik olduğu ve zarara uğradığı gerek davacı tarafça sunulan kayıt ve belgelere ve gerekse mahkememizce yapılan araştırmalara göre ispatlanamamıştır. Bu nedenle davacının haksız rekabet bulunduğuna ilişkin tespit davası ile haksız rekabet dolasıyla tazminat istemine yönelik davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın reddine,
3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL harcın başlangıçta alınan 135,00 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 90,60 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta
süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/02/2019

Katip …

Hakim …