Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/963 E. 2023/991 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/963 Esas
KARAR NO : 2023/991

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2023
KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davalılardan … A.ş Bakırköy …icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile diğer davalı … Ürünleri San.ve Tic.ltd.şti. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus ilamsız takip başlatıldığını, müvekkili şirkete icra takip dosyasından haciz ihbarnameleri gönderildiğini, müvekkilinin 89/1,89/2,89/3 haciz ihbarnamelerine sehven cevap vermemesi üzerine gerçekte … Ürünleri San.ve Tic.ltd.şti’.ye borçlu olmadığı halde icra dosyasına borçlu olarak eklendiğini, müvekkili şirketin davalılardan … Ürünleri San.ve Tic.ltd.şti.’ ye borcu olmadığını, işbu dosya borcundan kaynaklı olarak haciz yapıldığını, müvekkili şirket yönünden üçüncü haciz ihbarnamesine de sehven cevap verilmemiş olup, yasada geçen 15 ve 20 günlük sürelerin geçtiğini, bu sebeple genel hükümlere göre menfi tespit talebiyle alacaklı tarafa ödenmemek üzere teminat karşılığında, ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2018/2531 K. 2018/11280 T. 19.06.2018)
Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
İİK’nın 89/3. maddesinin, üçüncü cümlesi, “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur…” hükmünü içermektedir. Bu hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/3568 esas, 2016/6425 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “İİK 89. maddesindeki haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkemelerdir.” İİK 89. maddesindeki özel düzenleme ile İİK 72. maddesindeki menfi tespit davasına ilişkin genel düzenleme gözetildiğinde genel düzenleme hükmünün İİK 89. maddesini işlevsiz bırakacak biçimde uygulanamayacağı da açıktır.
Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; Davacı ile davalı arasında bir akdi ilişkisi sözkonusu değildir. Tarafların tacir olması tek başına uyuşmazlığın ticari uyuşmazlık olduğunu göstermediği yukarıdaki detaylı anlatımlarla da sabittir. Yine takip kambiyo senedine dayanmakta ise de; davacı takip dosyası açısından üçüncü kişi konumundadır. Takibin kambiyo senedine dayalı olarak başlatılmış olması davaya Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakılmasını gerektirmez. (Antalya BAM 12. HD 2018/152esas, 2018/219 karar). Bu durumda uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmakla, usul ekonomisi gereği ve emsal YHGK 2017/15-2141 esas, 2019/442 karar sayılı ilamı doğrultusunda tensiben Mahkememizin görevsizliğine dosyanın görevli Bakırköy Asiye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/18 Esas – 2020/71 Karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1110 Esas – 2023/1087 Karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1051 Esas – 2023/1125 Karar, yine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/1770 Esas – 2023/1530 Karar)
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli Mahkemenin Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi OLDUĞUNA,
3-HMK 20. Maddesi gereğince süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde iki hafta içinde mahkememize müracaat ile dosyanın görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar tensiben tarafların yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/10/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır