Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/30 E. 2023/755 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/30 Esas
KARAR NO : 2023/755

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/01/2023
KARAR TARİHİ : 04/07/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı borçlu tarafın ve müvekkil şirket arasında yapılan sözleşme ile … Fuarının … tarihleri arasında gerçekleştirileceği kararlaştırılmış ancak davalı tarafın hiç bir gerekçe göstermeden haksız biçimde tek taraflı olarak iş bu fuar tarihini, tarih belirtmeksizin ileri bir tarihe ertelediğini bildirdiği, anılan fuar için müvekkilce yüksek bütçeli koleksiyonların , fuar stantlarının hazırlanması kiralanan alanların ücretlerinin ödenmesi, seyahat ve konaklama rezervasyonlarının gerçekleştirilmesi gibi bir çok masraf yapıldığı, görüleceği üzere fuarın kararlaştırılan tarihte gerçekleştirilmemesi sebebiyle müvekkil nezdinde yüksek boyutlarda maddi zarar ve kar kaybı meydana geldiği, yakın tarihlerde başka fuarlar düzenlenmesi ve davalının müvekkilin katılacağı fuarı ertelemesinde hiç bir hukuki gerekçe bulunmaması nedeniyle davalı taraf ile müvekkil arasındaki fuar katılım sözleşmesini haklı nedenle feshetme zarureti hasıl olduğunu, bu hususun Denizli … Noterliği 04.10.2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı tarafa bildirildiği ve ek olarak tarafına ödenen bedelin tarafına iadesi talep edildiğini, ancak ihtarname sonrası ödenen bedelin ihtarnamede belirtilen sürede ödenmemiş ve bu nedenle iş bu alacağın temini için davalı taraf aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe girişildiğini, borçlu davalının haksız ve kötü niyetli itirazıyla iş bu takibin durduğunu,… (…) ile … ( …) arasında yapılan anlaşma ile ortak paydaları olan ev tekstili konusunda yılın belirli zamanlarında yapılmak üzere fuar düzenlenilmesi kararlaştırıldığını, dernekler ile … Anonim Şirketi arasında (…) arasında … tarihinde Protokol isimli sözleşme akdedildiğini, akabinde … ve … arasında … tarihinde Birleşme Protokolü imzalandığını ve protokole bağlı olarak … kendini feshederek … ‘ye devrolmuş ve … ‘nin adı … ( …) olarak değiştirildiğini, böylece bu tarihten itibaren … , … tarihli fuar düzenlemesi konusundaki Protokol’ün tarafı haline geldiğini, 2005 yılından bu yana adı geçen protokolün uygulanması sürecinde değişiklikler olduğunu ve bu nedenle de ek protokoller düzenlendiğini, bu bağlamda imzalanan en son protokolün … tarihli … nolu ek protokolde olduğunu, yapılan anlaşmaya göre adı geçen protokolde dahil olmak üzere tüm ek protokollerin ana protokolün eki ve ayrılmaz parçası olduğunu, bahsi geçen ana protokolün yanı sıra, … ayrıca katılımcılarla fuar katılım sözleşmeleri imzaladığı, ancak protokol hükümlerinde de açıkça yazıldığı gibi iş bu katılım sözleşmesinin ana protokol ve ek protokole aykırı olamayacağı gibi fuarın yapılmasını engeller herhangi bir mücbir sebep yok iken fuarın yapılması … tarafından engellenir ya da ertelenirse, … katılımcıların fuara katılamamaktan kaynaklanan maddi ve manevi zararlarını tazmin edeceği, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile davanın kabulüne, davalı borçlu tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan İtirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlu tarafından haksız ve dayanaksız olarak yapılmış bulunan itiraz sebebiyle asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafın şirket olması nedeniyle basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiği kuralından hareketle, Fuar Katılım Sözleşmesi ve bunun özelinde 2. Madde hükmü cari olup davacı katılımcının, fuar tarihinin değiştirilmesi halinde katılımcının sözleşmeden dönme ve bedelin iadesini talep etme hakkı söz konusu olmadığı, bundan bahisle somut olayda; davacı yan , tacir sıfatıyla fuar katılım sözleşmesini incelemiş, hüküm ve sonuçlarını öngörerek ve kabul ederek sözleşmeyi akdettiği, bu şekilde olmasa bile TTK uyarınca basiretli tacir olmak vasfıyla hüküm ve sonuçları öngörerek sözleşmenin akdedildiğinin varsayıldığını, müvekkil şirketin tüm dünyayı kasıp kavuran Covid 19 pandemisi nedeniyle devlet tarafından alınan kararlara ve yayınlanan genelgelere uyarak davaya konu fuarı ertelemek zorunda kaldığı, özellikle fuarın uluslararası bir fuar olması, yapılması planlanan tarihte yurt dışından gelecek potansiyel müşteri katılımcıların pandemi nedeniyle katılamayacaklarına ve bu sebeple fuarın ertelenmesine yönelik talepleri olması ve fuardan elde edilecek faydanın düşük olması dikkate alarak fuar tarihini ertelediğini, haksız , kötü niyetli ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, asıl alacağın %207sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin iptali nedeniyle ödenen bedelin iadesi ve uğranılan zararın tahsili taleplerinin sübut ve miktarına ilişkindir.
İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 41.051,24 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren 1.601,28 – TL işlemiş faizi ile toplam 42.652, 52-TL birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve … Esas, … Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında … için fuar katılım sözleşmesi yapıldığı, 41.051,24-TL sözleşme bedeli davalıya ödenmiş olduğu ve İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Tüm dosya incelendiğinde fuarın iptal edilmeyip, ertelendiği ve davacının fuarın düzenlendiği yeni tarihte katılım sağlamadığı, yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar kapsamında davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini ve yerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde bir değişikliğe gittiği, ertelemenin salgın hastalığa dayalı olduğu hususu göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve bir ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. (Emsal İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi Dosya No: 2017/682 Esas Karar No: 2017/760)

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 728,40 TL harcın mahsubuyla fazla yatan 458,55‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuk ücreti olan 3.120,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar e-duruşma ile bağlanan davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/07/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu belge , 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu gereği elektronik imza ile imzalanmıştır.