Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/975 E. 2023/749 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/975 Esas
KARAR NO : 2023/749

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 02/11/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/07/2023
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; 2020 yılı Ağustos ayı içerisinde … uyruklu davacı … ve … tarafından Gayrimenkul Hizmetleri alanında faaliyet göstermek üzere İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … sicil no’su ile 200.000 TL sermayeli, % 50 hisseli, iki ortaklı “… Danışmanlık Tic. Ltd. Şti”nin kurulduğunu, şirket müdürlüğü görevini de ortaklardan … ‘in üstlendiğini, şirket kurulduğu günden bu yana müdürlük görevinin ortaklardan … tarafından ifa edildiğini, bugüne kadar müvekkilinin şirketin iş ve işleyişi, gelir – gider durumu, şirket bilançosu hakkında hiçbir şekilde bilgilendirilmediğini, keza yine bugüne kadar herhangi bir genel kurul toplantısına da davet edilmediğini, daha doğrusu şirkette mevzuat gereği yapılması gereken olağan genel kurul toplantılarının dahi yapılıp yapılmadığının müvekkili tarafından bilinmediğini, yine bugüne kadar davacıya ortak olarak herhangi bir kar payı dağıtımının da yapılmadığını, davacının , İran uyruklu olması ve Türkiye’deki işleyişi ve mevzuatı bu anlamda tam olarak bilmemesi nedeniyle konuya ilişkin iyi niyetinin ve güven duygusunun suistimal edildiği açık olduğunu, bu süreçte haricen öğrenilebildiği kadarıyla şirket müdürü … tarafından şirketin bir takım malvarlığının değerlerinin müvekkiline fikri dahi sorulmadan, bilgisi dışında satılarak paraya çevrildiğini, yine buradan elde edilen gelirden şirket hesabına değil de şirket müdürünün şahsi hesabına aktarıldığını, söz konusu araç satış bedellerinin şirket hesabına aktarılmadığı gibi bu bedellerin şirkete dair bir masraf içinde kullanılmadığını, konuya ilişkin halihazırdaki durumun müvekkili tarafından tam olarak bilinmediğini, yapılacak inceleme sonrası açıklığa kavuşacak olmakla birlikte şirket malvarlığında bulunan … ve … plakalı otomobillerin satılarak paraya çevrildiği ve fakat satış bedellerinin şirket hesaplarına aktarılmadığı duyum ve bilgisine ulaşıldığını, davacının tüm ısrarlı taleplerine ve yasal hakkı da olmasına rağmen şirket kayıt ve belgelerini inceleme, keza olağanüstü genel kurul toplantısı yapılması isteğine diğer ortak ve aynı zamanda münferiden şirket müdürü olan … tarafından olumlu yanıt verilmemesi ve hatta buna engel olunmaya çalışılması üzerine bu kez de kendisine Bakırköy …. Noterliği’nin 06.10.2022 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesinin keşide edildiğini, bahse konu ihtarnamede …’e tebliğ edilmiş olmasına rağmen konuya ilişkin bu kez de olumlu herhangi bir yanıt alınamamış ve adı geçen ortak ve müdür, Kadıköy ….Noterliği’nin 14.10.2022 tarih ve … yevmiye no’lu cevabı ihtarnamesini keşide ederek yaptıklarını esasen ikrar da etmiş ve fakat kendisini haklı çıkarma çabası içerisine girdiklerini, ancak adı geçen şirket ortağının konuya ilişkin tavır ve tutumunun keza şirket müdürü olarak yaptıkları mevzuat karşısında herhangi bir hukuki anlam ifade etmediği gibi gerçeği de yansıtmadığını, davacının şirket ortağı olarak kuruluş aşamasında şirkete sermaye olarak 100.000,00 TL koyduğunu, bunu da nakdi şekilde ödediğini, davacının ödenmemiş herhangi bir sermaye borcunun bulunmadığını, en nihayetinde mevcut durum karşısında konuya ilişkin yasal yollara başvuruda bulunmak zorunda kalınacağını şirket müdürü olan … ‘e bildirildiğinde davacının tehdit edilmeye başlanıldığını, bunun akabinde şikayetçi olunduğunu, konuya ilişkin Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının … Sor. sayılı dosyası ile … hakkında soruşturma dosyası açıldığını, ve ayrıca Küçükçekmece … Aile Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında davacı yararına 6284 sayılı Kanun çerçevesinde koruma tedbir kararının alındığını davacının tüm iyiniyetli çaba ve gayretlerine rağmen ortaklığın devamının artık hukuken de fiilinde mümkün görünmediğini, her şeyden önce, ortaklar arasında kuruluş aşamasında var olan güven duygusu ve işbirliğinin halihazırda ortadan kalktığını, ortaklığın devamındaki hukuki yararın da haliyle sona erdiğini, diğer şirket ortağı ve aynı zamanda müdürünün şirketin yönetim işlerinde – hesaplarında tabiri caiz ise şirkete ihanet etmiş olması, kendi kişisel menfaatleri uğruna şirketin mallarını ve müdürlük görevini kötüye kullanması, şirket yönetimini ele geçirerek kendisini alacaklı gösterme çabası içerisine girmesi, davacının ortaklıktan kaynaklanan haklarının keza bilgi alma ve inceleme haklarının ihlal edilmesi, kar payı dağıtımının yapılmaması, şirketin anasözleşme ve kanuna uygun olarak genel kurullarının yapılmamış olması, ortaklar arasında süregelen huzursuzluk ve uyuşmazlıklar nedeniyle husumet bulunması gibi birtakım nedenlerle mevcut ortaklık ilişkisinin derinden sarsıldığını ve ortaklığın devamına ve amacını gerçekleştirmesine imkân kalmadığını, bu şartlar altında şirketin varlığını sürdürebilmesinin mümkün olmadığından son çare olarak şirketin feshi için işbu davanın açılması gereksiniminin doğduğunu, yukarıda açıklanan tüm sebeplerle, bu süreçte ve mevcut şartlarda şirketin halihazırdaki şirket müdürü tarafından temsil ve idaresi de doğru ve etik olmayacağından dava sonuçlanıncaya kadar şirkete yönetim kayyumu atanmasını da talep ettiklerini, tedbiren şirkete yönetim kayyumu atanmasını, yapılacak yargılama neticesinde davalarının kabulü ile TTK M. 636/3 gereği şirketin feshine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalının, 05.08.2020 tarihinde 200.000 TL sermayeli ve % 50 hisseli 2 ortaklı, ortaklarının yabancı uyruklu kişilerden oluşan aile şirketi olduğunu, şirketin faaliyet alanının emlak ve gayrimenkul alanında faaliyet gösterdiğini, şirket faaliyetleri ve işleyişe yönelik işlemlerin ortaklardan %50 hisse sahibi … tarafından şirket müdürü sıfatı ile yürütüldüğünü, davacının, diğer ortak ile aile bireyi olmaları nedeni ile kişisel problemlerini şirketin faaliyet ve işleyişini engelleyecek, şirketin faaliyet merkezinin kapısının anahtarlarını değiştirerek ortak/şirket müdürü …’i şirketin merkezine almama, şirkete ait mal varlığını kırmak sureti ile zarar verme gibi tavır içerisine girdiğini, esas olan şirketin faaliyetinin devamının olduğunu, kanun koyucunun şirket ortaklarına tanımış olduğu şirketin feshini talep hakkının “son çare” olarak kullanılması gerektiğini, davacı ortağın, şirketin devamını sağlayabilecek başka hukuki yollara başvurma hakkı varken fesih davası açmasının objektif iyi niyet kuralına aykırılık teşkil ettiğinden davacı ortağın talebinin usule aykırı olup reddinin gerektiğini, davacı ortak …, esas sermaye payının devrini talep etme ve şirketten çıkma haklarını kullanmadan doğrudan haklı nedenle şirketin feshini talep etmesi, hakkını kötüye kullandığını ve kötü niyetli olduğunu açıkça gösterdiğini, ilk önce fesih hakkının kullanılmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığından şirketin feshine karar verilmesinin usule ve yasaya açıkça aykırılık teşkil edeceğini, davacının mahkemeyi yanıltıcı beyanlarda bulunarak davalı şirketin feshine karar verilmesini talep ettiğini, davacının yalnızca davalı şirketin diğer ortağı olan …’i zarara uğratma gayesi ile hareket ettiğini, zira kuruluş sermeyesinin hali hazırda bu tarihe kadar ödenmediğini, hal böyleyken huzurdaki davanın kabulünün mümkün olmamakla birlikte, davanın reddinin gerektiğini, Sayın mahkemenin aksi kanaatte olması halinde hukukumuzda geçerli olan şirketin devamlılığını ilkesi üstün tutularak diğer davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya diğer bir çözüm yoluna karar verilmesinin gerektirdiğini, davalı şirketin 05.08.2020 tarihinde tescil edildiğini, olağan genel kurulun her yıl hesap döneminin sona ermesinden itibaren 3 ay içinde yapılacağının kararlaştırıldığını, genel kurul toplantılarının kuruluş ilanında da yer aldığı üzere usulüne uygun şekilde yapıldığını, ikinci hesap dönemi bitmediğinden henüz yapılmadığını, Öyle ki; Şirket ilk genel kurulunun Beyoğlu ….Noterliği’nin 20.10.2021 tarihli … sayı ile tasdikli … tarihli … sayılı genel kurulu kararı ile yapıldığını ve şirketin adresinin değiştirildiğini, işbu durum davacının da delil olarak dayandığı genel kurul davet ve gündem belgeleri ile ortaya konulacağını davacının çelişkili iddialarının huzurda görülmekte olan haklı nedenle şirketin feshi davasında esas alınmasının mümkün olmadığını, davacının sermayeyi ödediğini iddia etmekte olduğunu, ancak bu yönde bir banka dekontu ve veya başkaca yazılı bir belgeyi dosyaya ibraz etmediğini, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Sor. No’lu savcılık dosyası incelendiği takdirde görüleceği üzere, davacının esas sermaye payını ödemediğini ve hatta müvekkili şirkete maddi olarak başkaca zararlar verdiğini, ayrıca şirketin kuruluşunda karın tespiti ve dağıtımında belirlenecek tutarın, esas sermaye payı itibari değerine, yerine getirilen ek ödeme yükümlülüğünün tutarı eklenmek suretiyle ulaşılacağının kararlaştırıldığını, ancak davacının payına düşen 100.000-TL tutarındaki esas sermaye payını ödememesine rağmen, kar payı alamadığını iddia etmesinin kötü niyetli bir tutum olduğunu, Şirket müdürü ve ortağı …’in iran vatandaşı olması sebebiyle şahsi olarak satın olmuş olduğu iki araç şirket adına tescil ettirildiğini, bu halde araçların satışı halinde satış bedellerinin de şirket müdürünün kişisel hesabına yatırılması hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacının şirket adına kayıtlı … VE … plakalı iki aracın şirketin malvarlığında bulunduğunu ve bilgisi olmadan satıldığını iddia ettiğini, şirket adına kayıtlı araçların, davalı şirket ortağı …. e ait olduğunu, … beyin, aile şirketine ve davalı ortağı eniştesine duymuş olduğu güven duygusu ile şahsına ait araçları Türk plakası alabilmek adına şirket adına tescil ettirdiğini, gerçekte bu malların şirkete ait bir mal varlığı olmadığını, zira, şirketin gerçekte Covit zamanında kurulmuş fiili faaliyeti çok az yeni bir şirket olup, bu mal varlığına sahip olmasının fiilen ve hukuken mümkün olmadığını, davacının iddiasını değiştirmesine ve genişletmesine muvafakatlarının bulunmadığını, davacı, şirket müdürüne ait aracın satışına ilişkin iddiasını genişleterek, 20.12.2022 tarihli beyan dilekçesi ile satışı gerçekleştirilen aracın davacının eşi … ‘in banka hesabından para çekilerek alındığını iddia ettiğini, ancak bu tarihe kadar bu iddiasını ne davacı tarafından çekilen ihtarname de nede dava dilekçesinde hiç dile getirmediklerini, oysa , tanık beyanları ile de ispatlanacağı üzere bu araçların şirketin diğer ortağı tarafından bizzat ve veya talimatı ile onun adına hareketle bedelleri ödenerek satın alındığını, bu nedenle, davacı … iddialarının değiştirilmesine kesinlikle muvafakatleri olmadığına, Davacı, usulüne uygun şekilde atanmış şirket müdürünün (diğer ortak …’ın ) imza yetkisini tek başına kullanmasını istememesi sebebiyle ihtar çektiğini, olağanüstü genel kurul yapılması talebinde bulunduklarını, mesnetsiz iddiaların yer aldığı ihtarnamenin tamamen kötü niyetli şekilde keşide edildiğini, davacının keşide etmiş olduğu ihtarnameye karşı davalı şirketin olumlu cevap vermediğini, buna rağmen davacının Asliye Ticaret Mahkemesine genel kurulun yapılabilmesi için başvurmamasının kötü niyetli olduğunu açıkça gösterdiğini, davalı şirketin diğer ortağı ve şirket müdürünün, davacının esas sermaye payını ödememesi sebebiyle davacıya ihtarname keşide ettiğini, ancak, davacının, hiçbir şekilde ödeme yapmadığı gibi davalı şirkete ve şirket müdürüne zarar verme gayesiyle hareket etmeye devam ettiğini, davacının müvekkili şirkete zarar verdiğini, şirketin mal varlığını kırdığını, şirket tarafından kiralanmış aracı sakladığını, şirket merkezinin anahtarlarını değiştirerek şirket merkezine girişi engellediğini, kameraları söktüğünü, oysa, davalı müvekkili şirketin, ticari hayatına devam eden, ülke ekonomisine faydalı ve şirket çalışanlarına istihdam sağlayacak faydalı bir şirket olduğunu, davalı şirket şirket ana sözleşmesinde yer alan amaçları rahatlıkla gerçekleştirebilecek durumda olduğunu, davalı şirketin feshine karar verilmesi halinde şirketin menfaatinin zedeleneceğinin ortada olduğunu, bu kapsamda, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesi taleplerinin bulunduğunu beyanla yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak sebeplerle; davanın usul ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talebinden ibarettir.
DELİLLER:
Bakırköy …. Noterliği’nin 06/10/2022 tarih, … yevmiyeli ihtarnamesi, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, gelir tabloları ile bilançoları, … plakalı araç ve … plakalı araçlara ilişkin tescil kayıtları, Küçükçekmece Cumhuriyet başsavcılığı hazırlık bürosunun… sayılı soruşturma dosyası, Küçükçekmece … Aile Mahkemesi’Nin … değişik iş sayılı dosyası, davalı şirketin ticaret sicili kayıtları.16/05/2023 tarihli bilirkişi raporu
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava TTK 636.maddesi kapsamında şirketin feshi ve şirkete yönetim kayyımı atanması isteminden ibarettir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Sermaye koyma borcunda temerrüde düşülmesinin sonuçları TTK md. 482-483’te düzenlenmiştir. TTK md. 482’de temerrüdün genel sonuçları, TTK md. 483’te ise ıskat usulü düzenlenmiştir.
Pay sahibinin belirlenen vadede sermaye borcunu ifa etmeyip temerrüde düşmesi halinde Şirket yönetim kurulu mütemerrit pay sahibini, kısmi ödemelerden doğan haklardan mahrum etmeye ve şirketten çıkarmaya yetkilidir. (TTK 482/2)
TTK’nın 482/1 (6762 sayılı TTK 407/1) maddesine göre sermaye koyma borcunu süresinde yerine getirmeyen ortak ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşeceğinden ve şirket sermaye borcunun temerrüt faizi ile birlikte ödenmesini talep edebileceğinden, temerrüt faizinin ödenmemesi halinde sermaye koyma borcunun yerine getirildiğinden bahsedilemeyecektir.
TTK’nın 482 ve 483. maddelerine göre (6762 sayılı TTK’nun 407 – 408 ) sermaye borcundan dolayı temerrüt hali tahakkuk etmişse yönetim kurulu isterse, bu borcun ifası ile birlikte tahakkuk eden faizini, tazminat veya cezai şartın birlikte ödenmesini talep eder, isterse ortağı “ıskat” etme yolunu tercih eder. Bu konudaki takdir hakkı şirket yönetim kuruluna ait olup, davacı şirket yönetim kurulu da ıskat usulünü seçmiş olup, bunun TMK’nın 2. maddesine aykırılığından bahsedilemeyecektir. Yine, ortakların şirketteki sermaye koyma borcu bakımından, kural olarak ortaklık devam ettiği sürece sermaye koyma borcu zaman aşımına uğramaz.
Her ortak kendi taahhüt ettiği, sermaye payı borcundan ve kendi temerrüdünden dolayı sorumludur.
TTK.’nın 128/7. Maddesine göre Şirket, her ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmesini isteyebileceği ve dava edebileceği gibi, yerine getirmede gecikme sebebiyle uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. TTK.’nın 128/7. maddesine göre eğer sermeye olarak şirkete para taahhüt edildiyse, temerrüde düşüldüyse TTK’nın 128/7. maddesi gereğince tazminat hakkına helal gelmemek şartıyla, aksine şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede hüküm yoksa, şirketin tescili anından itibaren temerrüt faizi de ödenir. Eğer şirkete sermaye olarka alacaklar devredildiyse, bu alacaklar da TTK.’nın 130/2 maddesi gereği bir aylık süre sonunda tahsil edilmediyse, şirketin tazminat hakkı saklı kalmak kaydı ile alacağı devretmiş olan ortak bu süresinin bitiminden itibaren temerrüt faizini de ödemekle yükümlüdür.
Toplanan tüm deliller, ve dosya kapsamı incelendiğinde, somut olayda; davalı şirkete ait ticari sicil kayıtlarının incelenmesinde, davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı olduğu, şirketin 05.08.2020 tarihinde tescil edildiği, şirket merkez adresinin Bahçeşehir ….kıs.Mh., … Sk., … Sit., No… Başakşehir adresine kayıt ve tescilli olduğu, şirket sermayesinin 100.000,00 TL’sı ( %50) …’ e 100.000,00 TL.sı ise (%50) … ’ya ait olmak üzere toplam 200.000,00 TL, amaç ve konusunun gayrimenkul ile ilgili olduğu, şirket ortaklarının … ve … isimli kişilerden oluştuğu, … isimli davalı şirket ortağının müdürler kurulu başkanı olarak münferiden temsile yetkili olduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporuyla tespit edildiği üzere; davalı şirketin kuruluşta taahhüt ettikleri sermaye tutarı 2 ortak arasında % 50 – % 50 olmak üzere 200.000 TL sermaye ile kurulmuştur. Ticari defter kayıtlarına göre taahhüt edilen 200.000 TL tutarındaki sermayenin 2022 mali verilerine göre 97.500 TL tutarında ödenmemiş sermayesinin bulunduğu, bu ödenmemiş tutarın davacı … tarafından ödenmediği, davacı tarafından ödemesi gereken 100.000,00 TL’lik sermaye tutarının yalnızca 2.500,00 TL’lik sermaye tutarının ödendiği mahkememiz dosyasından aldırılan bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olup, davacının sermaye koyma borcunu yerine getirmediği, davacının şirketin feshine yönelik talebinin değerlendirilmesinde, şirketin feshinin mahkemece yapılacak son çare olduğu, davalının şirketin devamı noktasında savunma yaptığı, somut davada şirketin feshi koşulları hukuki olarak oluşmamış olup, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm mahkememizce uygun görülmemiş, şirketin feshi bakımından bilirkişi incelemesinde tek başına feshin yeterli olmadığına ilişkin görüş bildirilmiş olup, toplanan tüm delillerler ve şirketin mali yapısı dikkate alındığında, davacının şirketten çıkarılarak payının ödenmesinin şirketi zarara uğratacağı, araç satışı ile ilgili zararların şirket zararı olarak talep edilebileceği ve şirkete ödenmesi gerektiği (TTK. 553/1) de dikkate alındığında, sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen davacının kar payı talep etmesinin haklı koşullarının oluşmaması, nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (İstanbul BAM 3. HD 2022/1555 E., 2023/1167 K., İstanbul BAM 13. HD 2022/236 E., 2022/427 K.)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL harç peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama ve harç giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342.maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır