Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/973 E. 2023/578 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/973 Esas
KARAR NO : 2023/578

DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 01/11/2022
KARAR TARİHİ : 23/05/2023
KARAR YAZILMA TARİHİ : 29/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete %50 hissesi ile 03/09/2004 tarihinde ortak oldukları ve 05.02.2010 tarihinde de hissesini … ‘a devrettiğini, ancak bu devir sonrası müvekkilin günümüze kadar ödeme alamadığını, davalı şirketi yöneten …’ın müvekkilleri ve diğer kardeş hissedarların intikal ile kazandığı gayrimenkuller aracılığı elde ettiği gelirler ile kurduğu davalı şirkete ait hisseleri diğer davalı üçüncü kişilere muvazaalı olarak devrettiği yapılan hisse devri işlemleri geçersiz olduğu hisse devirlerinin muvazaa sebebiyle iptaline ve kuruluş ana sözleşmesindeki %50 oranında müvekkilin hissedar sayılmalarına, aksi takdirde fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile hisselerine düşen bedelin şirketin güncel mali değeri üzerinden hesaplanarak dava tarihinden itibaren faizi ile tazminine ve tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkil dava … hissesini Büyükçekmece … Noterliği’nin 25/01/2010 tarih, … yevmiye numaralı devir senediyle satın aldığı ve diğer davalı şirkete ortak olduğu, bu şirketin hissesinin devrine ilişkin şirket ortakları arasında da 25/01/2010 tarihli ortaklar kurulu kararının da mevcut olduğu, buna ilişkin karar örneğini sundukları, müvekkil davacının hissesini Büyükçekmece … Noterliği’nin 25/01/2010 tarih, … yevmiye numaralı devir senediyle satın almış olduğundan resmi senede karşı davacının davasının öncelikle zaman aşımı yönünden reddine, davacının hisse devir sözleşmesine yönelik olarak yaptığı muvazaa iddiasının esastan reddine yargılama gider ve masrafların davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde müvekkil davalı şirkette hiç bir zaman ortak olmadığını ve davacının payını da almadığını, davacı yanın diğer hissedarlarla birlikte şirketin kurulumu ve sermaye edimi için bankalardan kredi çektiği karşılığında ipotek verdiği ve kendisine ödeme taahhüdünde bulunulduğuna ilişkin iddiaların hiç bir müvekkil ile alakalı olmadığını, müvekkilin davacı tarafa bu konuda herhangi bir taahhütte bulunmadığı gibi davacıdan da herhangi bir hisse satın almadığı, şirketin tüm işlerini müvekkilin yönettiği yönündeki iddiaların da doğru ve somut iddialar olmadığını, davacı şirketten hisselerini satmak suretiyle 2010 tarihinde ayrılmış ve bu tarihe kadar da herhangi bir iddiada bulunmadığı bu sebeple bu iddiaların tümünün zaman aşımına uğradığını beyan ettikleri, müvekkilin şirkette hissedar olmadığından davacının müvekkile husumet yöneltilemeyeceği de sabit olup öncelikle pasif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine, yine davacının iddiaları zaman aşımına uğradığından davanın zaman aşımı yönünden reddine, davacının hisse devir sözleşmesine yönelik olarak yaptığı muvazaa iddiasının esastan reddine, yargılama gider ve masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ticaret Ltd. Şti. Vekili cevap dilekçesinde; şirketin adına kayıtlı taşınmazın davacı ve kardeşleri tarafından ortak alındığı şirketin kurulumu ve sermaye edimi için bankalardan kredi ve ipotek alındığı ve bunun karşılığında davacı yana taahhütte bulunulduğu hususlarında şirketi bağlayan herhangi bir sözleşme mevcut olmadığı, davacının iddialarının soyut olduğu şirketten ayrıldığı tarih itibariyle bugüne kadar şirkete herhangi bir başvurusu bulunmadığından bu iddiaların zaman aşımına uğradığının sabit olduğu, davacının iddialarının zaman aşımına uğradığından davanın zamanaşımı yönünden reddine, davacının hisse devir sözleşmesine yönelik olarak yaptığı muvazaa iddiasının esastan reddine, yargılama gider ve masraflarının davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının, davalı …. San. Tic. Ltd Şti ye ait hisselerini davalı …’a verdiği vekaletname ile diğer davalı …’ a devir etmesi sonucu hisse devrinin muvazaa nedeniyle iptaline, olmadığı takdirde şirketin güncel değeri üzerinden hisse devir bedeli taleplerinin sübut ve miktarı noktasında toplanmış olduğu görüldü.
Mahkemenin sıfat yokluğunu kendiliğinden (resen) gözetmesi gerekir. Çünkü sıfat yokluğu, bir defi değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (resen) gözetir.
Az yukarıda değinildiği gibi taraf sıfatı, usul hukukuna değil maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (defi değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hâllerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (resen) gözetilir (Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 234- 237).
Bu aşamada muvazaa ve kesin hükümsüzlük davalarının özelliklerine de değinmek gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 19. Maddesinde; “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz” şeklindeki hükmü ile genel muvazaa düzenlenmiştir.
Türk Hukuku’nda doktrin ve uygulama açısından geniş bir yere sahip olan bu kurum, çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Bir tanım yapmak gerekirse muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan görünüşte yaptıkları hukuki işlemin hiç hüküm doğurmaması ya da görünüşteki işlemin arkasına gizleyip gerçek iradelerine uygun olarak gerçekleştirdikleri işlemin hükümlerini doğurması yönünde anlaşmalarıdır (OĞUZMAN M. Kemal / ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’na Göre Güncellenmiş 9. Bası, İstanbul 2011, s. 136; TEKİNAY S. Sulhi / AKMAN Sermet / BURCUOĞLU Haluk / ALTOP Atilla, Borçlar Hukuku, Cilt I, İstanbul 1985, s. 547-548). Uygulamada ise 1953 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadıklarını bildikleri halde, tarafların kastettikleri durumdan başka bir ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermeleri hali olarak tanımlanmıştır (YİBK., 07.10.1953 tarih, 8/7 sayılı).
Muvazaa mutlak muvazaa ve nisbi muvazaa olarak ikiye ayrılmakta olup muvazaalı bir hukuki işlemden sözedilebilmesi, tarafların iradeleri ile beyanları arasında bilerek yaratılmış bir uygunsuzluk, muvazaa anlaşması ve üçüncü kişileri aldatma (muvazaa) kastı unsurlarını taşımasına bağlanmaktadır. Ayrıca muvazaaya dayalı davalar, işlemin tarafları veya menfaati bulunan üçüncü kişiler tarafından açılabilir.
Davacı taraf, dava dilekçesi ve mahkememizce HMK 31 gereğince verilen süre içerisinde sunmuş olduğu beyan dilekçesinde, davalı … Ltd Şti de bulunan hisselerini, davalı …’ a, diğer davalı …’ in muvazaalı işlemleri sebebiyle devrettiği iddiası ile, hisse devrinin iptali ve davacının hissedar sayılmasına, aksi takdir de hisse devir bedelinin güncel değerinin belirlenerek faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş olup, davacının muvazaa iddialarını ispat edemediği, muvazaa iddialarına dair ispat vasıtası getirmediği görülmüş olup, eldeki davayı hisse paylarını devralana karşı açması gerektiğinden bahisle davalılar … San. Tic. Ltd. Şti ve davalı … yönüyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, hisseleri devralan davalı … yönüyle, hisse devrinin 05/02/2010’da yapıldığı ve talebin TBK 147/4 gereği zamanaşıma uğradığı görülmekle davalı … yönüyle, davanın TBK 147/4 gereğince zamanaşımı nedeniyle reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı … San. Tic. Ltd. Şti ve davalı … yönüyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle Reddine,
Davalı … yönüyle, davanın, TBK 147/4 gereğince zamanaşımı nedeniyle Reddine,

3-Alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafça yatırılan 85,39 TL harçtan mahsubuyla bakiye 94,51-TL harcın davacıdan tahsil edilerek hazineye irad kaydına,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2. maddesi uyarınca hesap edilen 5.000,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı e- duruşma ile bağlanan davalılar vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.
23/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu belge , 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu gereği elektronik imza ile imzalanmıştır.