Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/498 E. 2023/672 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/498 Esas
KARAR NO : 2023/672

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/05/2022
KARAR TARİHİ : 12/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında münakit Fuar Katılımcı Sözleşmesiyle, … tarihinde … Fuar Merkezinde … fuarına katılım konusunda, alan metrekare bedeli 101,10 USD-4- KDV bedelle anlaşma yapıldığını, Müvekkilinin sözleşme kapsamında 64 metrekare fuar alanı için; (64 x39101,10 )-6.470,40 USD 4*KDV karşılığı 41.702,85 TL’yi, o tarihteki USD kuruna göre $7.666 USD’yi davalı borçluya ekte sunmuş olduğumuz ödeme belgeleriyle ödediğini, Davalı Sözleşmenin 21. Madesinde düzenlenen “Düzenleyici, söz konusu fuarın açılmasını sağlamakla yükümlüdür” hükmü uyarınca fuarı düzenlemek konusunda taahhüt altına girdiğini, Fuarın yapılma tarihi olarak belirlenen … tarihlerinde Covid-19 salgını nedeniyle fuarın yapılamayacağı, fuarın … tarihleri arasında gerçekleştirileceği bildirildiğini, Müvekkilinin de pandemi nedeniyle bu teklifi müspet bularak sözleşmeye olan bağlılığını sürdürdüğünü, Ancak fuarın açılış tarihine yaklaşık 10gün kala, … tarihinde fuarın Covid-19 salgını nedeniyle …. ye ertelendiği yönünde açıklama yapılmış ise de … Fuar Merkezinde … fuarının mayıs ayında da yapılmayacağı öğrenildiğini, Davalı borçlu şirket, fuarın … tarihleri arasında yapılmama gerekçesi olarak pandemiyi öne sürmüş ise de davalı tarafından … tarihlerinde gıda fuarı, …. tarihleri arasında ise … Fuarı ve yine aynı dönemde … gibi sektörel fuarlar düzenlemiş olmakla sözleşme konusu … fuarının pandemi bahane edilerek yapılmama gerekçesinin dayanaktan yoksun olduğu izahtan vareste olduğunu, Ayrıca fuarların pandemi nedeniyle ertelenmesinde karar mercii olan … da fuarın ertelenmesi yönünde bir kararı veya tavsiyesi söz konusu olmadığını, Böylece davalı katılım bedelini tahsil etmiş olduğu ve sözleşmeye göre de düzenlemeyi taahhüt etmiş olduğu fuarı yapmaktan haksız olarak kaçındığı gibi fuar katılım bedelini hiçbir haklı bir neden olmaksızın iade etmeyerek haksız ve sebepsiz şekilde zenginleştiğini, … fuarına katılım müvekkilin faaliyeti açısından ticari önemi haizken davalı taraf süreç boyunca çeşitli bahanelerle fuar yapmak vaadiyle müvekkilimi oyaladığını, Müvekkilinin de her seferinde fuar yapılacağı inancıyla sergilenecek koleksiyonlar ve fuar standları hazırladığını, özetle ödediği fuar ücreti dışında da maddi zararları ve kar kaybı oluştuğunu, Davalı tarafın sonu gelmez keyfi tutumu üzerine Beyoğlu …. Noterliğinden keşide edilen … tarih ve …. sayılı ihtarname ile davacı sözlemeden döndüğünü bildirerek ödemiş olduğu katılım bedelinin karşılığı olan 7.666 USD ‘nin iadesini talep ettiğini, Davalının ihtarnamede belirtilen süre içinde ödeme yapmaması üzerine alacağın tahsili amacıyla Bakırköy …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatmış ise de davalı taraf icra müdürlüğüne sunduğu dilekçede;“Alacaklı olduğunu iddia eden tarafa müvekkilinin herhangi bir borcu yoktur” diyerek davacının ödemiş olduğu fuar katılım bedelinin varlığını dahi inkar etmek suretiyle kötüniyetli olarak takibe itiraz ettiğini, Taraflar arasında münakit sözleşme, taraflara karşılıklı borç yükleyen sözleşme olup müvekkilinin üzerine düşen katılım bedelini ödeme edimini süresinde ve eksiksiz ifa etmiş olduğu halde davalı Covid -19 pandemisini bahane ederek fuar düzenlemeyi sürekli ertelemiş ve edimini sözleşmeye uygun olarak yerine getirmeye yanaşmadığını, Belirtmek isteriz ki yapılacağı bildirilen … tarihlerinde pandemi fuarın yapılmasına engel teşkil etmediği bir yana, bu olgunun ifa imkansızlığı olarak nitelendirilmesi halinde dahi davalı borçlu almış olduğu katılım bedelini TBK m. 136 uyarınca iade etmekten kaçınamayacağını, Hal böyleyken ödenen paranın iadesi için başlatmış oldukları icra takibine itiraz edildiği gibi konu dava şartı arabuluculuk kapsamında müzakere edildiği halde iade konusunda anlaşma sağlanamadığını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket; … Holding bünyesinde yurt içi ve yurt dışında, dünya çapınca çeşitli fuarlar düzenleyen organizatör şirket olduğunu, Davalı şirket ise tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir şirkettir. Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında … tarihleri arasında düzenlenecek … Tekstili Fuarı (…) için “Fuar Katılım Sözleşmesi” akdedildiğini, COVİD-19 salgını nedeniyle fuar, haklı sebeplerle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Yapılan sözleşmede yer alan hükümler gereğince müvekkil şirketin, fuarı haklı gerekçelerle erteleme hakkına sahip olduğunu, Yapılan erteleme ile, katılımcıların hakları aynen korunacak olması, aynı şartlarda fuarın gerçekleştirilecek olması nedeniyle fuar katılım bedelinin iade edilemeyeceği hususu da kararlaştırıldığını, Yargıtayın müstakar kararları da bu yönde olduğunu, Davacı, … ile yapılan protokolün çerçeve sözleşme olduğunu, bu nedenle katılım sözleşmelerinin ilgili maddelerinin geçersiz olduğunu iddia ettiğini, ayrıca davacı tarafından ödemelerin yapıldığına ilişkin iddialarına açıkça itiraz ediyoruz. bu kapsamda ilgili banka kayıtlarının celbi gerektiğini, Davacı yanın huzurdaki davası haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy …. İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası, Beyoğlu …. Noterliği … tarih, …. sayılı ihtarnamesi, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında akdedilen fuar katılım sözleşmesi gereği ödenilen fuar katılım bedelinin sözleşmeden dönülmesi nedeniyle iadesi istemine yönelik başlatılan …. İcra Dairesinin … sayılı icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 112.758,42 TL (7.666 USD) asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren %15,75 reeskont avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve … Esas, … Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.Yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğu ve taraflarca öngörülemeyeceği açıktır. O halde genel olarak salgın hastalık sürecinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtilen olağanüstü durum olarak kabul edilmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen borçludan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi olarak kabul edilmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında … için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça 7.666 USD olan sözleşme bedeli davalıya ödenmiş olduğu ve Bakırköy …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Tüm dosya incelendiğinde fuarın iptal edilmeyip, ertelendiği ve davacının fuarın düzenlendiği yeni tarihte katılım sağlamadığı, yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar kapsamında davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini ve yerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde bir değişikliğe gittiği, üstelik bu hakkın sözleşme ile olağan koşullar dahilinde sağlandığı ve ertelemenin ise salgın hastalığa dayalı olduğu hususu da göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve bir ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. (Emsal İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi Dosya No: … Esas Karar No: …)

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartlar oluşmadığından reddine,
3-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 1.361,85 TL harcın mahsubuyla bakiye ‭1.181,95‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-AAÜT gereğince hesap edilen 17.913,76 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.560,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/06/2023

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)