Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/247 E. 2022/335 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/247 Esas
KARAR NO : 2022/335

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/12/2013
KARAR TARİHİ : 30/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait İstanbul ili, ….. ilçesi, ….. Mahallesi; ….. mevkinde bulunan ….. ada ….. nolu parselin 1/12 oranındaki hissenin 06/06/2012 tarihinde ….. yevmiye sayılı işlem ile ¨255.000,00 bedelle diğer davalı …’a satıldığını, müvekkili … ile …… ‘ın davalı şirkette %50 şer oranında ortak olduklarını, Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… esas sayılı ve Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… esas sayılı dava dosyalarında şirketin yetersiz ve kötü niyetli bir biçimde yönetildiği, içinin boşaltılmaya çalışıldığı ve amacın müvekkilden mal kaçırmak olduğunun ortaya konduğu, satış işleminde muvazaa bulunduğunu, dava konusu taşınmazın şirketin tek mal varlığı olduğunu belirterek satışa konu işlemin muvazaa nedeni ile iptaline ve hissenin davalı şirket adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle ; davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin taşınmazın bedelini ödeyerek satın aldığını bildirmiş, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ….. Hukuk Dairesi’nin ……. esas, …. karar sayılı ilamı ile “Limited şirket müdürlerinin temsil yetkisinin kapsamı, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 542. maddesi yollaması ile aynı Yasa’nın 321. maddesinde belirlenmiştir. Bu maddede, temsile yetkili olanların şirketin maksat ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz oldukları belirtilmiştir. Davalı şirketin anasözleşmesinin “Maksat” başlığını taşıyan 3. maddesinde, şirketin konusu ile ilgili taşınmaz mal alımı ve satımı yapılabileceği belirtilmiştir. Açıklanan yasa hükümlerine ve şirket ana sözleşmesine göre, kural olarak şirketi temsile yetkili müdürün şirkete ait bir malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunabileceğinin kabulü gerekir. Ancak bu malvarlığının, şirketin sahip olduğu tek malvarlığı olduğunun ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunduğunun belirlenmesi halinde bu kez, anılan devir yönündeki taahhüdün geçerli olabilmesi için ortaklar kurulundan karar alınması gerekmektedir. Esasen açıklanan husus mahkemece kabul edilmiş ise de bu çerçevede hüküm kurmaya yeterli derecede araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Zira, davalı şirket adına başka bir malvarlığı bulunup bulunmadığı araştırılmadığı gibi dava konusu taşınmazın, şirketin varlığını sürdürmesi için hayati önemi haiz olup olmadığı yönünde de denetime elverişli bir inceleme yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin tüm malvarlığının araştırılması ve gerekirse bir bilirkişi heyeti oluşturularak şirket kayıtları üzerinde de inceleme yaptırılması suretiyle dava konusu taşınmazın, davacı şirketin sahip olduğu tek malvarlığı olup olmadığının ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunup bulunmadığının denetime açık olacak bir biçimde tespit ettirilmesi ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denilerek bozma kararı verildiği, usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada bozma ilamında belirtilen hususların incelenmesi için bilirkişiden rapor alındığı, bilirkişi 11/01/2019 havale tarihli raporunda; dava konusu taşınmazın ticari defter kayıtlarına göre ve tapu sicil kayıtlarına göre davalı şirketin tek taşınmazı olduğunun tespit edildiği, iş adreslerine ilişkin yapılan tetkikler neticesinde davalı şirketin 19.06.2009 tarih ve 7336 sayılı TTSG’de iş adresi değişikliği ilan etmiş ve adresini; “……. Mahallesi, …. Cd. N…… Güngören/İSTANBUL” şeklinde ilan edildiğini, bu adresin dava konusu taşınmaza ilişkin adres ile aynı olduğu, TTSG kayıtlarında davalı şirketin adresi dava konusu taşınmazla aynı olduğu için Davalı şirketin 19.06.2009 tarihinden itibaren faaliyetlerini bu şirkette sürdüğünün kabul edildiği, davalı şirketin şu anda faal durumda olmadığı bilgisinin verildiği ve 2012 mizan kayıtlarından da durumun anlaşıldığı, hemen hemen tüp hesaplar kapatıldığı, faaliyetlerine devam etmediği için yerinde inceleme şansının da bulunmadığı, davalı şirketin ticari defter kayıtlarında herhangi bir makine teçhizat ekipman yer almadığı, İTO ve TTSG kayıtlarına göre de davalı şirketin ana faaliyet konusu üretime ilişkin değil alım-satıma ilişkin olduğunun tespit edildiği, bu nedenle tesise herhangi bir makine teçhizat parkuru kurma gibi bir durum söz konusu olmadığı, şirketin varlığının sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunması noktasında herhangi bir makine parkuru söz konusu olması durumunda başka bir yere naklinin çok daha maliyetli olacağı, ancak davalı şirket TTSG kaydında adres değişikliğini ilan ettikten sonra gerçekten bu adreste faaliyetlerini sürdürmeye başladı ve başka yere kira ödemediyse önemli bir giderden tasarruf etmiş olacağı, kira gideri şirketler için önemli bir sabit gider olup, özellikle kârlılıkları düşük şirketlerin sabit gider niteliğinde kira giderine katlanması kârlılık başabaş noktalarını yukarıya çekmekte, bir başka ifadeyle kâra geçmek için daha fazla satış yapması gerekmekte olduğu, özellikle finansal sıkıntı dönemlerinde şirketleri daha olumsuz etkilediğini, bu noktada şirketin mali durumuna ilişkin ticari defterlerinde yapmış oldukları analiz neticesinde şirketin sermayesini kaybettiği, net dönem zararı kaydettiğinin görülmekte olduğu, bu nedenle dükkanın satılması neticesinde katlanılacak olan kira gideri şirket açısından önem arz ettiği, davalı şirket borçlarını ödeme konusunda sıkıntıya düşmüş olsa bile şirketin 2012 mizan kayıtlarına göre 2012 yılı başında mali ve ticari borçlarını ödeyecek kasa ve banka mevcudu olduğunun görüldüğü, şirketin devamlılığı için öncelikle aktiflerinde daha likit varlıklarla bu ödemeleri yapmaları gerektiği, davalı şirketin likit varlıklarının borçları ödeyebilecek tutarda olduğu düşünüldüğünde taşınmazın satışı borç ödemeleriyle de ilişkilendirilemeyeceği, sonuç olarak; şirketin tek taşınmazı dava konusu olan taşınmaz olduğu, şirket üretim şirketi olmadığından herhangi bir makine teçhizat parkuru kurulumunun söz konusu olmadığı, bu nedenle başka bir ofise taşınma işlemi çok zor olmayacağı, şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunmasında dikkate alınması gereken bir diğer nokta şirketin kârlılığının düşük olmasından dolayı önemli bir sabit gider olan kira giderine katlanması şirketi daha da zor duruma sokacağı, bir başka ifadeyle zaten zarar eden bir şirketin başka bir taşınmaza geçip kira ödemesi gerçekleştirme şirketi finansal anlamda daha da sıkıntıya sokabileceği, nitekim taşınmazın satışından sonra şirket faaliyetlerine devam etmemiş, 2012 yılı mizanında hemen hemen tüm hesapları kapattığı, ayrıca 2012 yılı başında ticari ve mali borçlarını ödeyecek kasa ve banka mevcudu olduğu için taşınmazın satışı borç ödemesiyle de ilişkilendirilemeyeceğini bildirmiştir.
Dava, davacının da ortağı olduğu, davalı Limited şirkete ait tek malvarlığı olan taşınmazın diğer davalıya muvazalı olarak satıldığı iddiasıyla taşınmazın tapu kaydının iptali ile şirket adına tescili istemine ilişkindir.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere Limited şirket müdürlerinin temsil yetkisinin kapsamı, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 542. maddesi yollaması ile aynı Yasa’nın 321. maddesinde belirlenmiştir. Bu maddede, temsile yetkili olanların şirketin maksat ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz oldukları belirtilmiştir. Davalı şirketin anasözleşmesinin “Maksat” başlığını taşıyan 3. maddesinde, şirketin konusu ile ilgili taşınmaz mal alımı ve satımı yapılabileceği belirtilmiştir. Açıklanan yasa hükümlerine ve şirket anasözleşmesine göre, kural olarak şirketi temsile yetkili müdürün şirkete ait bir malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunabileceğinin kabulü gerekir. Ancak bu malvarlığının, şirketin sahip olduğu tek malvarlığı olduğunun ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunduğunun belirlenmesi halinde bu kez, anılan devir yönündeki taahhüdün geçerli olabilmesi için ortaklar kurulundan karar alınması gerekmektedir. Yaptırılan bilirkişi incelemesinde dava konusu taşınmazın, şirketin ticari defter ve kayıtları ile tapu sicil kayıtlarıyla tek taşınmaz olduğu tespit edilmiş ise de, İTO ve TTSG kayıtlarına göre davalı şirketin ana faaliyet konusunun üretime ilişkin olmayıp, alım satıma ilişkin olduğu, bu nedenle tesiste herhangi bir makina teçhizat parkuru kurma gibi bir durum söz konusu olmadığı ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme haiz bulunmadığı, nitekim davalı şirketin 07/05/2018 tarihinde farklı bir adreste kurulduğu, 19/06/2009 tarihinde adres nakli yaparak dava konusu olan taşınmaza taşındığı, şirketin faaliyet alanının alım satım olduğu, daha önce de başka bir adreste faaliyetini devam ettirdiği, bu durumunda açıkça dava konusu taşınmazın davalı şirketin faaliyeti bakımından hayati öneme sahip olmadığını gösterdiği, ayrıca dava konusu taşınmazın bulunduğu bina da kat irtifakının kurulmayıp iskan ve kat mülkiyetinin olmadığı, davalı şirketin tarla niteliğindeki taşınmazın 1/12 payı olan 30,07 m²’sine sahip bulunduğu, davalı tarafından devri yapılan payında taşınmazın 1/12’sine tekabül ettiği, davalı şirketin iskan ve kat irtifakı bulunmayan dava konusu taşınmazda faaliyetini sürdürmesinin hayati öneme haiz bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ….. Hukuk Dairesi’nin …… esas, ….. karar sayılı ilamında, dosya içerisinde bilgilerden ve bilirkişi raporundan, şirket merkezinin davaya konu taşınmazın bulunduğu adreste olduğu, davalı şirketin tek faaliyetinin dava konusu taşınmazda züccaciye vb. malları satmaktan ibaret olduğu, dava konusu taşınmazın şirketin tek taşınmazı olduğu ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemde bir malvarlığı olduğu, nitekim taşınmazın satımından sonra şirketin faaliyetlerine devam edemediği ve fiilen tasfiye sürecine girdiği halde Mahkemece teknik bilirkişi raporunun aksi yönde değerlendirme yapılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Kabule göre de, HMK’nın 266. maddesinde mahkemece, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, dava konusu uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektiren yönünün de bulunduğu gözetilerek bozma ilamı doğrultusunda mali müşavirden teknik bilirkişi raporu alınmıştır. Raporda dava konusu taşınmazın şirketin tek taşınmazı olduğu ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme haiz bulunduğu, kârlılığının düşük olmasından dolayı, önemli bir sabit gider olan kira giderine katlanmasının şirketi daha da zor duruma sokacağı, nitekim taşınmazın satışından sonra şirketin faaliyetlerine devam etmediği, 2012 yılı mizanında hemen hemen tüm hesaplarını kapattığı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, fakat hükme esas alınmamıştır. HMK 282 hükmü gereğince, hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir, raporu yeter derecede kanaat verici bulmazsa HMK 281. maddesi gereğince bilirkişiden ek rapor alabilir veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Mahkemece bir hususun teknik bilirkişi incelemesini gerektirdiği düşüncesiyle bilirkişiye gidildikten sonra bundan dönülerek uyuşmazlığın hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümü yoluna gidilmesi doğru olmamış, kararın bu yön bakımından da bozulması gerektiğine hükmedilmiş ise de, öncelikle HMK 266.maddesinde düzenlendiği üzere çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgi gerektiren hallerde bilirkişi görüşü alınacağı hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı düzenlenmiş olup, davaya konu olayda, davalı limited şirkete ait olan tek malvarlığı olan taşınmazın diğer davalıya muvazalı olarak satıldığı iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasında, davalı şirketin faaliyet konusu, şirketin başka bir mal varlığı bulunup bulunmadığı ve taşınmazın şirketin varlığı için önemi hususunda mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış ise de, raporu teknik kısımlar dışında irdeleyip değerlendirmek ve davalı şirket için taşınmaz satışının hayati öneme sahip olup olmadığı hususunu değerlendirmek, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi gereken hususlar olup, teknik olarak mali müşavirin bu konuda bildirmiş olduğu görüşün mahkemeyi bağlamadığı, nitekim teknik olarakta rapora itibar edilip, yalnız hukuki değerlendirmenin mahkememizce yapıldığı önceki kararda belirtilmiş olduğundan bu hususta yapılan bozmaya katılmamaktayım.
Bozma ilamındaki karşı oy da belirtildiği üzere “sermaye şirketi olan limited şirketlerde faaliyet aşamasında gerçekleştirilecek önemli miktarda malvarlığı (şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme haiz) üzerindeki işlemlere ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Nitekim, limited şirketlerde olağan-olağanüstü iş ayrımı bulunmadığı gibi, genel kurulun yetkileri arasında da önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemler sayılmamıştır. Önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlere ilişkin tek düzenleme tasfiye halindeki limited şirketlerde tasfiye usulü ve organların yetkileri için anonim şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağına yönelik yollamadır (TTK m. 643). Ayrıca somut olayda dava dışı şirketin ana sözleşmesinde faaliyetleri arasında taşınmaz mal alım satımının bulunduğu, davalıya satılan dava konusu taşınmazda züccaciye alanında ev ürünleri mutfak eşyaları gibi ürünleri alıp sattığı, özellikle kendi üretimi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında satılan taşınmazın önemli miktarda malvarlığı-şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme haiz malvarlığı – olup olmadığının belirlenmesinde, özellikle şirket ana sözleşmesinde faaliyetleri arasında taşınmaz alım satımının bulunması göz önüne alındığında, tapu iptali istendiğini değerlendirmek gerekir. Dava dışı şirketin faaliyet alanı arasında taşınmaz alım satımı bulunduğu gibi, fiilen yaptığı iş başkalarınca üretilen züccaciye ürünlerini alıp satmaktadır. Bizzat dava konusu yerde yaptığı üretim ve üretim için fabrikası bulunmamaktadır. Bu nedenle züccaciye malzemesi alım satımını başka yerde yapması da mümkündür. Tüm bu nedenlerle dava konusu satış işlemi, şirketin faaliyetleri arasında taşınmaz alım-satımının bulunması nedeniyle karşısında şirketin tasfiyesi sonucunu doğuracak şirket için hayati öneme haiz bir işlem olarak kabul edilemez. Bunun yanında şirketin azalan faaliyetide işyerinin satışından değil, daha çok ortaklar arasındaki sorunlardan kaynaklandığı belirtilmiş olup, önceki gerekçeli kararımızda bahsedildiği üzere dava konusu taşınmazın, şirketin ticari defter ve kayıtları ile tapu sicil kayıtlarıyla tek taşınmaz olduğu tespit edilmiş ise de, İTO kayıtlarında davalı şirketin faaliyet konusunun “Şirket züccaciye alanında ev ürünleri mutfak eşyaları cam ve camdan mamul ev eşyaları züccaciye ürünleri ev dekorasyon ürünleri kristal avize aydınlatma malzemeleri alımı satımı ithal ve ihracı bu ürünlerin pazarlanması… Şirket maliki bulunduğu menkul gayrimenkul ile menkul ve tesisleri kiraya verebilir üçüncü kişilerden makine ve tesisleri kiralayabilir. Şirket borç alma sözleşmeleri yapabilir kefalette bulunabilir kefalet alabilir başkalarına ait menkul ve gayri menkuller üzerinde kendi lehine ve ipotek tesis edebilir ve rehin ve ipotek verebilir. Konusu ile ilgili taşınır taşınmaz mallar alabilir satabilir kiralayabilir kiraya verebilir taşınır taşınmaz mallar üzerinde aynı haklar tesis edebilir ipotek alabilir verebilir ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işler” olduğu tespit edilmiş olup, İTO ve TTSG kayıtlarına göre davalı şirketin ana faaliyet konusunun üretime ilişkin olmayıp, alım satıma ilişkin olduğu, bu nedenle tesiste herhangi bir makina teçhizat parkuru kurma gibi bir durum söz konusu olmadığı, dolayısıyla davalı şirketin alım satım faaliyetini başka bir adreste devam ettirme imkanının bulunduğu, nitekim davalı şirketin ilk kuruluşunda, 07/05/2018 tarihinde farklı bir adreste kurulduğu, 19/06/2009 tarihinde adres nakli yaparak dava konusu olan taşınmaza taşındığı, şirketin faaliyet alanının alım satım olduğu, daha önce de başka bir adreste faaliyetini devam ettirdiği, bu durumunda açıkça dava konusu taşınmazın davalı şirketin faaliyeti bakımından hayati öneme sahip olmadığını gösterdiği, ayrıca dava konusu taşınmazın bulunduğu bina da kat irtifakının kurulmayıp iskan ve kat mülkiyetinin olmadığı, davalı şirketin tarla niteliğindeki taşınmazın 1/12 payı olan 30,07 m²’sine sahip bulunduğu, davalı tarafından devri yapılan payında taşınmazın 1/12’sine tekabül ettiği, davalı şirketin iskan ve kat irtifakı bulunmayan dava konusu taşınmazda faaliyetini sürdürmesinin hayati öneme haiz bulunmadığı anlaşıldığından Yargıtay ……… Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmayarak önceki kararımızda direnilmesine, bu nedenle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Mahkememizin önceki kararında direnilmesine,
Davanın reddine,
Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 4.354,80 TL harcın mahsubuyla bakiye 4.274,1‬0 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 26.300,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalı … tarafça yapılan posta / tebligat gideri (ayrıntısı uyapta kayıtlı) olan 180,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
Davalı … tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalı …’a iadesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 15 günlük süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ve davalı … vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/03/2022

Katip …

Hakim …