Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/239 E. 2022/777 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/239
KARAR NO : 2022/777

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/03/2022
KARAR TARİHİ : 13/09/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin tekstil alanında yaptığı çalışmaları tanıtabilmek adına davalı şirket tarafından düzenlenen ……. Ev Tekstili Fuarı’na katılmaya karar verdiğini ve taraflar arasında katılımcı sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmeye göre müvekkili şirketin davalı şirket tarafından 20-24 Eylül 2021 tarihlerinde düzenlenecek olan ev tekstili fuarına katılmak için 53.392,43 TL ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkili şirketin sözleşme kapsamında kiralanan alanlar için ödemesi gereken 53.392,43 TL’lik ücretin 2.669,00 TL’sini 27/05/2021 tarihinde nakit olarak, kalan miktarı ise 16.907,81 TL’lik çekler ile 30/06/2021, 30/07/2021 ve 30/08/2021 tarihlerinde ödediğini, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirerek kiralanan yerlerin kira ücretini vaktinde ve tam olarak ödediğini 20-24 Eylül 2021 tarihleri arasında gerçekleşecek olan fuarda sergilenmesi için yüksek bütçeli koleksiyonlar ve fuar stantları hazırlandığını seyahat ve konaklama için rezervasyonlar yaptırıldığını, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan sorumlulukları yerine getirmesine karşın söz konusu fuarın düzenleyicisi olan davalı şirketin fuara yalnızca 10 gün kala yaptığı duyuru ile 20-24 Eylül 2021 tarihleri arasında yapılması gereken …….. Fuarı’nın 2022 Mayıs ayına ertelendiğini duyurduğunu, davalı şirketin fuarın pandemi koşulları nedeniyle ertelendiğini ve kararlaştırılan tarihten önce fuarın yapılamayacağını ifade ettiğini, davalı şirketin hukuki bir dayanak olmaksızın fuar tarihine çok az bir süre kala pandemiyi öne sürerek fuarı iptal etmesi ve fuarın kararlaştırılan tarihte yapılmaması nedeniyle müvekkili şirkette yüksek miktarda maddi zarar ve kâr kaybı meydana geldiğini, bunun üzerine daha fazla kaybın önüne geçebilmek adına müvekkili şirketin davalı şirkete 04.10.2021 tarihinde Denizli ……. Noterliği’nin ……. yevmiye no’lu ihtarnamesi ile taraflar arasında yapılan fuar katılım sözleşmesinden dönüldüğünü beyan ettiğini ve fuarın gerçekleştirilmesi için ödenen 6.610-USD (53.392,43 TL) bedelin 3 iş günü içerisinde geri ödenmesini aksi halde her türlü hukuki işleme başvuracağını ihtar ettiğini, müvekkili şirketin 4 Ekim 2021 tarihinde gönderdiği ihtarnameye ek olarak yine Denizli ……. Noterliği’nin ……. yevmiye no’lu 01.11.2021 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeden dönülmesi hususunda davalı şirketin muvafakat göstermesine gerek olunmadığını ve sözleşme kapsamında ödenen 6.610-USD (53.392,43 TL) bedelin derhal geri ödenmesini aksi halde her türlü hukuki yola başvurulacağını bir kez daha ihtar ettiğini, davalı şirketin, müvekkili tarafından gönderilen ihtarnamelere 05.11.2021 tarihinde Beyoğlu …… Noterliği’nin ……… yevmiye no’lu ihtarnamesi ile cevap verdiğini, ayrıca davalı şirket tarafından düzenlenecek olan ve Mayıs 2022 tarihine ertelenen fuarın tekrar ertlenerek 1-5 Kasım 2022 tarihinde gerçekleştirileceğini beyan ettiğini, müvekkili şirketin alacağının tahsilini sağlayabilmek adına davalı şirkete karşı icra takibi yoluna başvurduğunu belirterek fazlaya ilişkin sair ve dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile Bakırköy …….. İcra Müdürlüğü’nün …….. E. sayılı dosyasındaki icra takibine haksız ve yersiz olarak yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, davalının mal kaçırma ihtimali göz önüne alınarak davalı adına kayıtlı tüm taşınır ile taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ve faiz gibi diğer ferilerin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin pandemi nedeniyle devlet tarafından alınan kararlar ve yayınlanan genelgeler nedeni ile fuarı ertelemek zorunda kaldığını, belirlenen tarihte yurt dışından misafirlerin pandemi nedeniyle katılamayacak olmaları nedeniyle fuar katılımcıları tarafından ertlenmesinin talep edildiğini, 11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde görülen Covid-19 vakaları ile birlikte başlayan süreçte sokağa çıkma yasakları nedeniyle ülke genelinde tüm toplantı, gösteri, konser vb. organizasyonların yasaklanmasıyla …….. Fuarının da müvekkili şirket tarafından yapılamadığını bu sebeple fuarın 20-24 Eylül 2021 tarihine ertelendiğini, hizmetin ertelenmesinde müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını, söz konusu fuarın Covid-19 kaynaklı nedenlerle yapılamamasının müvekkili şirketi de telafisi oldukça zor zararlara uğrattığını, ayrıca davacı tarafından aynı dönem başka fuarların yapıldığı ancak …….. fuarının yapılmadığı yönündeki değerlendirmenin yerinde olmadığını, müvekkili şirketin fuarın tarihini değiştirme hakkı bulunmadığını, fuar tarihinin değiştirilmesinin katılımcılara sözleşmeyi fesih ve ödenen bedelin iadesi hakkı vermediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, faizin ödeme tarihinden itibaren istenilmesinin mümkün olmadığını, davacının dava konusu sözleşmeden dönme iradesini ortaya koyuncaya kadar sözleşme ile bağlı olduğunu, müvekkili şirketin mal kaçırma yahut hakkın elde edilmesinin güçleşmesi durumunun olmadığını, ihtiyati haciz talep edebilmek için söz konusu iddiaların açık ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koyulması gerektiğini, ayrıca davanın esasını çözer nitelikte tedbir kararı verilmesinin de mümkün olmadığını belirterek hukuka aykırı ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun huzurdaki davanın reddine, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, Fuar Katılım Sözleşmesinden kaynaklı davalı aleyhine girişilen icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı icra dosyasına yapmış olduğu itirazında müvekkilinin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, bu nedenle takibe, borca, ödeme emrine, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Bakırköy …….. İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 53.392,43 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre;
Taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlığın çözümü konusunda öncelikle aşağıdaki tanım ve açıklamalara yer vermek gerekmiştir.
Bilindiği gibi hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve …… Esas, ……. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında 20-24 Eylül 2021 tarihinde gerçekleşecek ……. Ev Tekstili Fuarı için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça, 53.392,43 TL olan sözleşme bedeli davalıya ödenmiş ise de, davacı tarafça 04/10/2021 tarihinde Denizli ……. Noteliği’nin …… yevmiye no’lu ihtarı ile davalıya pandemi nedeniyle fuar düzenleme edimini zamanında yerine getirmediği, yüklendiği edimin imkansız hale geldiğinden bahisle sözleşmenin feshedildiği ve yatırılan bedelin tarafına iade edilmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtaren bildirildiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda taraflar arasında akdedilen Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı, fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini ve davacının sebepsiz olarak fuarın düzenlendiği yeni tarihte katılım sağlamadığını beyan etmiş olup bu hususta davacı tarafın bir itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar kapsamında davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde bir değişikliğe gittiği, üstelik bu hakkın sözleşme ile olağan koşullar dahilinde sağlandığı ve ertelemenin ise salgın hastalığa dayalı olduğu hususu da göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve bir ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 662,61 TL harcın mahsubuyla bakiye 581,91 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/09/2022

Katip ……
e-imzalıdır

Hakim ……..
e-imzalıdır