Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/199 E. 2023/67 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/199 Esas
KARAR NO : 2023/67

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 28/02/2022
KARAR TARİHİ : 24/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02.02.2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Cevap dilekçesinde Özetle; Davacı müvekkilin Kasko Sigorta Poliçesi ile sigorta etmiş olduğu … plakalı araca
09.02.2020 tarihinde davalıların işleteni ve sigortacısı olduğu … plakalı aracın
çarpması sonucu ağır şekilde hasar almış olduğunu,
kaza mahallinde tutulan Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit tutanağı, Araştırma Raporun, Fotoğraflar ve diğer belgelere göre; … (davalının işleteni bulunduğu) plakalı aracın 8/8 kusurlu olduğunu, müvekkil şirket tarafından sigortalı olan …. plakalı aracı ekspertiz yaptırdığını ve yapılan ekspertiz raporuna göre 80.000,00-TL hasar tespit edildiğini, müvekkil şirketin kasko tazminatını sigortalısına ödemiş olması sebebiyle sigortalısına
halef” olduğunu,
… plakalı araç maliki davalının aracının 8/8 kusurlu olması nedeniyle,
diğer davalının mezkûr aracın Trafik Sigortasını düzenlemiş olması nedeniyle poliçe
teminatları ile sınırlı olarak kaza ve hasarda sorumlu olduklarını, Yukarıda izah edilen nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkil
şirketin sigortalısına ödemiş olduğu tazminat tutarından sigortalı aracın “pert” olması
nedeniyle sovtaj bedeli düşüldükten sonra rücuen kalan 22.000,00 TL tutarın yasal faiziyle
birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar
verilmesini talep ve beyan etmiştir

Davalı Sigorta … Sigorta A.ş. Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Müvekkil şirketçe sigortalı olan … plakalı aracın dava konusu kazada kusursuz olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe teminatları ile sigortalısının kusuru
oranında olabileceğini, Müvekkil şirketçe sigortalı olan … plakalı aracın dava konusu kazada kusursuz
olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe teminatları ile sigortalısının kusuru
oranında olabileceğini, abul anlamına gelmemek kaydıyla, kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne sevkini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla talep edilebilecek faizin dava tarihinden itibaren geçerli
alacak yasal faiz olabileceğini, yukarıda izah edilen nedenlerle; haksız ve hukuksuz davanın usulden ve esastan reddini, talep ve beyan etmiştir.
Davalı … Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Dava konusu kazanın meydana geldiği esnada şahsına kayıtlı olan aracın …
tarafından kullanılmakta olduğunu, Dava konusu kazanın; sürücü … ’un olay günü saat 13:00 sularında araç içerisinde arkadaşı ile küçük çocuğu olduğu halde sol şeritte seyir halinde iken viyadük girişinde hızını düşürmek suretiyle aracını yavaşlatması üzerine davacı taraf
sigortalısının oğlunun kullandığı aracın hızını yeterince düşürmemesi ve takip mesafesini ayarlamaması sonucu kendi aracına arkadan şiddetle çarpmış olduğunu, tüm kusurun davacı
tarafından sigortalı aracın sürücüsünde olduğunu,
Davacı taraf sigortalısı aracın önden hasar aldığını bundan dolayı hava yastıklarının açıldığını, kendi aracında bagaj kapağı hariç ciddi bir hasar meydana gelmediği, kazanın …. otoyolunun sol şeridinde meydana gelmiş olması sebebiyle tarafların tutanak tutmasının mümkün olmadığını, araçların sağa çekilip trafiğin açıldığını, tutanak tutmak istediklerini ancak çeşitli sebeplerden tutanak tutulamadığını, kendi yokluklarında trafik ekibi çağırılarak tek taraflı olarak tutanak tutulduğun, daha sonradan karşılıklı olarak tutanak tutulmasına karşı tarafın yanaşmadığını, Karşı tarafın böyle davranmaktan maksatlarının “kendi yokluklarında tutanak düzenleterek,
kaskodan zararlarını karşılamak ve kendi aracının zararının da onlardan talep edilmesini engellemek” olduğunu, Davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu belgelerde taraflarının kusurlu olduğuna ilişkin hiçbir tespitin bulunmadığını, tutanağın ise sadece karşı taraf beyanına göre kusur tespiti yapılmaksızın düzenlenmiş olduğunu,
Mezkûr kaza öncesinde her iki aracında sol şeritte 2-3 km kadar peş peşe seyrettiğini, orta şeritten sol şeride geçme gibi bir durumun asla söz konusu olmadığını, kendilerine isnat edilen hiçbir kusur iddiası kabul etmediklerini, kaza sonrası fotoğrafları incelendiğinde araçların hasar alan kısımları ile son konumları dikkate alındığında davacı tarafın iddialarının tutarsızlığının görüleceğini, Kazanın saat 13:00 sularında gerçekleştiğini, fotoğrafların 14:00 sularında çekildiğini, ancak tek taraflı tutanağın 16:30’da tutulmuş olduğunu, bunun içinde kendilerinin kaza mahallinden uzaklaşmalarının beklendiğini, Yukarıda izah edilen nedenlerle; hasar bedelinin afakî olduğunu, perte çıkarma işleminin hukuken geçerli olmadığını, haksız ve hukuksuz davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Bilirkişi 01/11/2022 tarihli raporunda; Davaya konu 09.02.2020 tarihinde meydana gelen kazanın davacı sigorta şirketince tanzim edilen … poliçe numaralı kasko sigortası vadesinde ve teminat kapsamında meydana geldiği, Davacı sigorta şirketi tarafından hasar dosyası kapsamında 23.03.2020 tarihinde 79.809,34 TL
hasar tazminat ödemesi yapıldığı, TTK 1472- (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer.
Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sigortalının halefiyet hakkı doğabilmesi için öncelikler,
Geçerli bir sigorta poliçesi mevcut olması, Buna istinaden ödeme yapılmış olması, Yapılan ödemenin poliçe teminat kapsamında olması ve Sigortalının zarar sorumlusuna karşı dava hakkının bulunması gerekmektedir. Oluşan hasarın; Davalının kusuruyla oluşmadığı, heyetimiz tarafından raporumuzun teknik
bölümünde tespit edildiğinden kusur yönünden davacı sigorta şirketinin TTK 1472 halefiyet prensibi
koşullarının oluşmadığı, davacı sigorta şirketinin ödediği hasar tazminatını rücuen talep etme hakkı
olmayacağı kanaatine varılmaktadır. Takdir sayın mahkemenindir.
DELİLLER : Trafik kazası tespit tutanağı, kaza fotoğrafları, alkol raporu, ekspertiz raporu, dekontlar, kasko poliçesi, trafik sigortası, bilirkişi incelemesi, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın rücuen tazmini istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2018/2531 K. 2018/11280 T. 19.06.2018)
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı davalarda, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının halefiyete dayalı açtığı davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir.
Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekmekle, davacının sigortalısının … isimli gerçek kişi olduğu, dava dışı sigortalının tacir olduğu gösterir bir delil davacı tarafça sunulmadığı, sigortalı aracın binek otomobil vasfında olduğu ve davacının burada, dava dışı sigortalısının haklarına halef olması sebebiyle gerçek kişi vasfında olduğu anlaşılmakla mahkememizin görev hususunda yapılan değerlendirmede; dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları mutlak ticari dava sayılır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır hükmüne karşılık eldeki davanın bu kapsamda mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve yine halefiyete dayalı olarak açılan davada, davacının sigortalısının tacir olmadığı, davalının, kasko sigortacısı olduğu bu haliyle açılan davada mahkememizin görevli olmayıp, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM (yukarıda açıklanan nedenlerle);
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli Mahkemenin Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi OLDUĞUNA,
3-HMK 20. Maddesi gereğince süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde iki hafta içinde mahkememize müracaat ile dosyanın görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili davalı betül çizgici vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/01/2023
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır