Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/124 E. 2023/720 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/124 Esas
KARAR NO : 2023/720

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/02/2022
KARAR TARİHİ : 19/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında … Fuar Merkezi’nde… tarihlerinde gerçekleştirilecek … Fuarına katılım için “Fuar Katılım Sözleşmesi” akdedildiğini ve akabinde fuar katılım bedeli olan 62.759-TL davalıya 02/01/2020 tarihinde ödendiğini, dört ay sonra gerçekleşmesi planlanan fuar Covid-19 pandemi sebebiyle … tarihine ertelendiğini ve müvekkili tarafından … tarihinde gerçekleştirileceği bildirilen ve bu kez kesin olduğu özellikle belirtilen fuar için temizlik, stand bağlantı ve teknik hizmetleri için toplamda masraf yapıldığı halde davalı tarafından 03/09/2021 tarihinde (fuar tarihine yalnızca 17 gün kala) gönderilen bildirim ile fuarın … tarihine ertelendiğinin duyurulduğunu, gönderilen erteleme yazısında fuarın pandemi sebebiyle ertelendiği belirtilmiş ise de, Tekstil fuarının hemen öncesindeki … fuarı ve hemen sonrasında 29/09/2021 – 02/10/2021 tarih aralığındaki … Fuarı hiçbir sorun kısıtlama olmaksızın planlandığı şekilde gerçekleştirildiğini, dolayısıyla davalının pandemiyi yalnızca bahane ederek aldığı erteleme kararının hiçbir dayanağı olmadığını, taraflar arasında akdedilen “Fuar Katılım Sözleşmesi” ile her ne kadar katılımcıya fesih hakkı tanınmamış ve ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahip olabileceği düzenlenmiş ise de; müvekkilinin … yılı … ayında 62.759-TL ödeyerek katılmayı planladığı fuarın … yılı … ayında çelişkili, dayanaktan yoksun ve usule aykırı şekilde belirsiz tarihe ertelenmesi dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, fuar katılım bedelinin ödendiği 02/01/2020 tarihinde USD 5,95-TL iken; bugün itibariyle 1 USD’nin 13,59-TL üzerinden işlem gördüğünü, geçen 2 yıllık süreç içinde davalının fuar katılım bedelini nezdinde tutarak bu parayı kullandığı dikkate alınarak müvekkilin zararının oldukça fazla olduğundan müvekkili tarafından İstanbul …. Noterliği’nin 04/10/2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmeden döndüğü ve ödenen fuar katılım bedelinin iadesi talep edilmişse de davalı … herhangi bir ödeme yapılmadığını ifade ederek, fazlaya ilişkin tüm talep ve alacak haklarının saklı kalması kaydı ile davalının usule aykırı şekilde fuarın belirsiz tarihe ertelemesi sebebiyle müvekkilinin sözleşmeden haklı sebeple döndüğünün tespitine davalıya 02/01/2020 tarihinde ödenen 62.759-TL’nin şimdilik 10.000-TL’sinin ödeme tarihinden itibaren işletilecek faizi ile tarafımıza iadesine, müvekkilin fuarın gerçekleşeceği inancıyla yaptığı masraflar dahil uğradığı zararın şimdilik 1.000-TL’sinin ticari faizi ile davalıdan tazmini ile yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin pandemi nedeniyle devlet tarafından alınan kararlar ve yayınlanan genelgeler nedeni ile fuarı ertelemek zorunda kaldığı ve belirlenen tarihte yurt dışından misafirlerin pandemi nedeniyle katılamayacak olmaları nedeniyle fuar katılımcıları tarafından ertelenmesinin talep edildiğinden, … Fuarının da yapılamama sebebi ile … tarihine ertelendiği halde Bu tarihte de ülkemizde ve tüm dünyada pandeminin etkilerinin devam etmesi, Amerika, Avrupa ülkeleri ve diğer bazı ülkelerin Türkiye’yi kırmızı listeye alması yani Türkiye’ye seyahat kısıtlaması getirmesi, yine pandemi kaynaklı seyahat prosedürlerinin zorlaşması, aşı zorunluluğunun getirilmesi, karantina süreçleri, bu dönemde bilet fiyatlarının fahiş oranda artması gibi sebeplerden dolayı yurt dışından gelecek birçok katılımcının fuara katılamayacağını bildirmesi üzerine bu durum fuar katılacak şirketlere bildirildiği ve buna mukabil birçok şirketten, tekstil sektörünün yurt dışına hitap etmesi ve dolayısıyla fuara yurt dışından misafirlerin katılmasının çok önemli olduğu, fuarların yapılış amacın yurt dışından müşteri kazanmak, yurt dışı pazarına açılmak olduğundan yurt dışından misafirlerin gelmemesi halinde fuarın yapılmasının bir anlamı olmayacağı belirtilmiş ve bu nedenle fuarın katılımcısı olan şirketler ve sektör temsilcileri tarafından fuarın ertelenmesi talep edildiği, davacı tarafın, dava dilekçesinde, sözde kar kaybı ve maddi zarara uğradığını iddia etttiğini, tazminat talep edilebilmesi için müvekkili şirketin kusurlu olması gerektiğini, bir başka ifade ile taraflardan birinin kusurlu olması, kusurlu olan tarafın tazminat yükümlüsü olması sonucunu beraberinde getirdiğini, kusurun ispatı ise, tazminat talebinde bulunan taraf üzerinde olduğunu, davacı …, müvekkili şirketten tazminat talep edebilmesi için müvekkil şirketin, fuarların ertelenmesinde kusurlu olduğunu ispat etmesi gerektiğini, fuarın ertelenmesinde müvekkil şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, fuarın mücbir sebep nedeniyle ertelendiğini, bu nedenle; söz konusu icra takibi ile talep edilen tazminat alacak kalemi açıkça hukuka aykırı olduğunu, öncelikle davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili 17/12/2022 tarihli ıslah dilekçesinde; 10.000-TL’lik taleplerini 52.759-TL arttırdıklarını, davalıya 02/01/2020 tarihinde ödenen 62.759-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkiline iadesine, müvekkilinin fuarın gerçekleşeceği inancıyla yaptığı masraflar dahil uğradığı zararın 1000-TL’sinin ticari faizi ile davalıdan tazminine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Faturalar, ticari defterler ve belgeler, muavin defter kayıtları, bilirkişi incelemesi, tüm dosya kapsamında toplanan deliller.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında akdedilen fuar katılım sözleşmesinin davacı tarafından haklı sebeple dönüldüğü iddiası ile sözleşmeden kaynaklı ödenen bedelin iadesi ve zararların tazmini istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan mali müşavir ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi tarafından incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi heyeti 06/10/2022 tarihli raporunda; Taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesinin; davalıya, istediği kadar fuar yerini ve tarihini değiştirme konusunda açık bir yetki vermediği, bir kez bu değişik hakkı kullanıldıktan sonra fuarın mücbir sebep nedeniyle yine yapılamaması nedeniyle davacının fesih bildiriminin ve ödediği ücretin iadesi talebinin haklı olduğu, davacı tarafından 04/10/2021 tarihli ihtarnameye sözleşme feshedilerek ödenen bedelin iadesi istendiğinden, davalının temerrüdünün 06.10.2021 tarihi itibariyle oluştuğun, dolayısıyla davalıya 02/01/2020 tarihinde ödenen 62.759-TL’ye anılan temerrüt tarihinden itibarin ticari faizin işletilmesi gerektiği, ancak davacının 10.000-TL talep ettiği, sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilindiği gibi hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve … Esas, … Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.Yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğu ve taraflarca öngörülemeyeceği açıktır. O halde genel olarak salgın hastalık sürecinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtilen olağanüstü durum olarak kabul edilmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen borçludan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi olarak kabul edilmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında … için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça sözleşme bedeli davalıya ödenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Tüm dosya incelendiğinde fuarın iptal edilmeyip, ertelendiği ve davacının fuarın düzenlendiği yeni tarihte katılım sağlamadığı, yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar kapsamında davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini ve yerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde ve yerinde bir değişikliğe gittiği, üstelik bu hakkın sözleşme ile olağan koşullar dahilinde sağlandığı ve ertelemenin ise salgın hastalığa dayalı olduğu hususu da göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde ve yerinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve bir ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. (Emsal İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi Dosya No: 2017/682 Esas Karar No: 2017/760)

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafça yatırılan 187,86 TL peşin harç 900,99 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.088,85 TL harçtan mahsubuyla bakiye 908,95 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-AAÜT gereğince hesap edilen 10.041,44 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır