Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1014 E. 2023/178 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1014 Esas
KARAR NO : 2023/178

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2022
KARAR TARİHİ : 21/02/2023
KARAR YAZILMA TARİHİ : 01/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkil şirket arasında … Fuarı’nın (“Fuar”) gerçekleştirileceği üzerine anlaşıldığını ve fuar tarihi … tarihleri arası olarak belirlendiğini, buna karşı 02/09/2021 tarihinde müvekkil şirkete fuarın pandemi tedbirleri nedeni ile Mayıs 2022 ‘ye ertelendiğinin bildirildiğini, her ne kadar davalının Fuar’ın ertelenme gerekçesinin pandemi olduğu ileri sürülmüş ise de yine davalı tarafından … tarihlerinde gıda fuarı ile … Eylül tarihleri arasında … fuarı ve yine pandemi koşullarında düzenlenen … gibi sektörel fuarlar, pandemi nedeni ile erteleme gerekçesinin dayanaktan yoksun olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, davalının Fuar’ı ertelemesinin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, zira fuarlara uygulanacak pandemi tedbirlerine ilişkin karar mercii sıfatını haiz olan T.O.B.B. ‘nin bu yönde bir kararı veya tavsiyesi bulunmadığını, müvekkilinin sözleşme gereğince üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, sözleşmeye müvekkil tarafından sözleşme gereğince davalıya ödenen 32.580,35 -TL ‘nin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkile verilmesine, borca aykırılık ve temerrüt hukuksal nedenlerine dayalı olarak müvekkilin uğramış oldğunu 1.000,00-TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkile verilmesine, davalı adına kayıtlı taşınır, taşınmaz, hak ve alacaklar üzerine borca yetecek miktarda ihtiyati haciz tesisine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil şirket; … bünyesinde yurt içi ve yurt dışında, dünya çapınca çeşitli fuarlar düzenleyen organizatör şirket olduğunu, davalı şirket ise tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında … tarihleri arasında düzenlenecek … Fuarı (…) için “Fuar Katılım Sözleşmesi” akdedildiğini, COVİD-19 salgını nedeniyle fuar, haklı sebeplerle ileri bir tarihe ertelendiğini, yapılan sözleşmede yer alan hükümler gereğince müvekkil şirketin, fuarı haklı gerekçelerle erteleme hakkına sahiptir. Yapılan erteleme ile, katılımcıların hakları aynen korunacak olması, aynı şartlarda fuarın gerçekleştirilecek olması nedeniyle fuar katılım bedelinin iade edilemeyeceği hususu da kararlaştırıldığını, yargıtayın müstakar kararları da bu yönde olduğunu, Davacı, … ile yapılan protokolün çerçeve sözleşme olduğunu, bu nedenle katılım sözleşmelerinin ilgili maddelerinin geçersiz olduğunu iddia ettiğini, davacı … huzurdaki davası haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öncelikle dosyanın yetkili mahkeme olan Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, haksız, kötü niyetli ve hukuki mesnetten yoksun huzurdaki davanın reddine, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Denizli Asliye Ticaret mahkemesi’nin … Esas … karar sayılı 14/09/2022 tarihli kararı ile dava dosyanın yetkisizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Dava, Taraflar arasındaki sözleşme gereği davalının borcunu ifa etmemesi ve borca aykırı davranışı sebebiyle davacı tarafından ödenen bedelin iadesi ve borca aykırılıktan kaynaklan tazminat taleplerine ilişkindir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve … Esas, … Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihlal edilebileceği açıktır.
Bu kapsamda taraflar arasında akdedilen Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı, fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini beyan etmiş olup bu hususta davacı tarafın bir itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar kapsamında davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini ve yerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde bir değişikliğe gittiği, üstelik bu hakkın sözleşme ile yine pandemi koşulları dahilinde sağlandığı hususu da göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde ve yerinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve ahde vefa ilkesinin geçerliliğini koruduğu ve bu ilkenin istisnası olarak somut olayda ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 573,47 TL harcın mahsubuyla fazla yatan 393,57 -TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-AAÜT gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı 21/02/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır