Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/985 E. 2022/497 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/985 Esas
KARAR NO : 2022/497

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 30/11/2021
KARAR TARİHİ : 11/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından iki adet fatura karşılığı işlem yapıldığını, fatura alacağının 11.800,00 TL, 30/10/2020 tarihli fatura ve 30/09/2020 tarihli fatura alacağının 23.600,00 TL olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin yaptığı iş karşılığı ödemesini yapmadığını, alacağının tahsili amacıyla davalı tarafa karşı Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra dairesinin ve mahkemenin yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, icra takibi ve faturalara ilişkin olarak herhangi bir hizmet alınmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, davacının, fatura alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 23.600,00 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İcra dairesinin ve mahkememizin yetkisine itiraz edilmiş ise de, yaptırılan defter incelemesinde, davalı tarafça defterler sunulmamış, ancak BA ve BS incelemesi kapsamında taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu anlaşılmakla yetki itirazlarının TBK 89. ve HMK 10.maddeleri gereğince reddi gerekmiştir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi 31/03/2022 havale tarihli raporunda; davacının ticari defterlerinde davalı aleyhine tanzim edilen 30/09/2020 tarihli 11.800,00 TL ve 30/10/2020 tarihli 11/800,00 TL tutarlı faturaların kayıtlı olduğunu, fatura bedellerine ilişkin herhangi bir ödeme kaydının bulunmadığını, davacı tarafça 2 adet faturanın BS bildirimi ile beyan edilmiş olduğunu, davalı tarafça da iki adet faturanın BA formu ile bildiriminin yapılmış olduğunu, bu faturaların iadesine ilişkin BS formunda davalının davacı aleyhine reklamasyon faturasının bulunmadığını, fatfura içeriklerinin ……. içerik bedeli olup, ……. i yaşam, makyaj, moda ve güzellik alanında yayınlanan bir dergi olduğunu, fiziki ve internet sitesinde yayınlanan bu dergide davalı ürünlerinin reklam tanıtım hizmeti olarak tarif edilebileceğini, davacının 2 adet fatura kapsamında talep edebileceği alacak tutarının 23.600,00 TL olduğunu bildirmiştir.
Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde, davacı hakkında müvekkiline karşı işlendiğini belirttiği hırsızlık fiilinden dolayı davacının yargılandığı Bakırköy …… Asliye Ceza Mahkemesi’nin ….. esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ve bu doğrultuda ön inceleme duruşmasında dosyanın sonucunun beklenmesine ve akıbetinin sorulmasına karar verilmiş ise de celbedilen ceza dosyası içeriği ve yaptırılan bilirkişi incelemesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının müşteki olduğu, davacının sanık olarak yer aldığı Bakırköy ….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ….. esas sayılı dosyasında, ……. tarafından davacı …’ın işyerlerine girerek işyerlerinde bulunan hediye ürünlerin alınmak suretiyle hırsızlık suçunu işlediğinden bahisle yargılama yapıldığı, davanın derdest olduğu, yaptırılan bilirkişi incelemesinde, takibe konu faturaların reklam/tanıtım hizmet bedeline ilişkin olduğu dikkate alınarak bu ara karardan dönülmüş ve dosyanın bekletici mesele yapılması gerek görülmemiştir.
Davacı, faturaya dayalı alacağının tahsili talebiyle başlatmış olduğu takibe yapılan itiraz üzerine eldeki davayı açmış olup, 6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Davacı, fatura alacağı olduğundan bahisle iddiada bulunmuş olup, faturaya konu malın teslim edildiği/hizmetin verildiğine ilişkin ispat yükü davacı üzerindedir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar.
Sonuç olarak, incelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları içeriğine göre; davacı tarafça takibe konu edilen 2 adet faturanın davalı defterleri ibraz edilmediğinden defterde kayıtlı olup olmadığı tespit edilememiş ve buna ilişkin imzalı irsaliyeli fatura sunulmadığı anlaşılmış ise de, davacı ve davalı tarafça fatura adedi ve miktarı ile uyumlu olarak KDV hariç 20.000,00 TL(KDV dahil 23.600,00 TL) bedel yönünden BS ve BA bildirimlerinin yapıldığı, tarafların BA ve BS bildirimlerinin miktar ve adet olarak davacının düzenlediği faturayla uyumlu olduğu anlaşıldığından, davacının davasının kabulüne karar verilmiştir.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kabulü ile 23.600,00 TL asıl alacak yönünden davalının Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına,
Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 4.720‬,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 1.612,11 TL harçtan davacı tarafça yatırılan ‭403,03‬ TL harcın mahsubuyla bakiye 1.209,08 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 403,03‬ TL peşin harç olmak üzere toplam 462,33‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça posta / tebligat / bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 1.350,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
AAÜT gereğince hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/05/2022

Katip …

Hakim …