Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/858 E. 2022/654 K. 24.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/858
KARAR NO : 2022/654

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2021
KARAR TARİHİ : 24/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile müvekkili şirket arasında 29.01.2020 tarihinde Fuar Katılım Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden 67.016,25 TL’nin davalı şirkete ödendiğini, ancak fuar düzenleme ediminin davalı şirket tarafından gerçekleştirilmediğini, 14 ayı aşkın bir süre edimin gerçekleşmesi için beklendiğini, Kadıköy …. Noterliği’nin 23.03.2021 tarih ….. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile Fuar Katılım Sözleşmesinin feshi ve bu sözleşmeye istinaden ödenen 67.016,25 TL bedelin 30 gün içinde müvekkili şirkete iadesini içeren ihtar gönderildiğini, ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini, talep edilen bedelin de müvekkiline ödenmediğini, bunun üzerine Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı dosyası ile icra takibine girişilmişse de davalı şirketin bu takibe itiraz ettiğini belirterek itirazının iptaline, haksız ve kötüniyetli bir şekilde, müvekkili şirketin likit alacağına itiraz eden davalının en az %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine ve her türlü mahkeme masrafı ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Fuarın 22-26 Eylül 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmek üzere planlandığını, müvekkili şirket tarafından gerekli başvuruların yapıldığını ve fuarın bu tarihte gerçekleştirilmesi için gerekli tüm hazırlıkların tamamlandığını, ancak Covid 19 Pandemisinin ortaya çıkması ile Ticaret Bakanlığı tarafından alınan karar ile ülke genelinde yapılacak olan tüm fuarların 16 Mart 2020 tarihinden 01 Eylül 2020 tarihine kadar durdurulduğunu, müvekkilinin tüm fuar firmaları gibi bu tarihler arasında gerçekleştirecek olduğu fuarlarını ertelemek zorunda kaldığını, fuarın belirsiz bir tarihe ertelenmediğini, bu durumun sözlemeyi iptal talebi ve fuara katılım sağlamayacağı bilgisi üzerine müvekkili şirket tarafından davacıya bildirildiğini, sözleşmeyi imzalayan katılımcıların sözleşmenin imzalanmasından sonra ilgili fuara katılmayı reddetmeleri halinde dahi katılımcıların sözleşmeden doğan maddi manevi sorumluluklarının devam edeceğinden haberdar edildiğini, ancak davacının tüm bunlara rağmen bu tarihler arası gerçekleştirilen fuara katılım sağlamadığını, davacının tüm iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek davacının hukuki dayanaktan yoksun olan davasının reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında imzalanan fuar katılım sözleşmesinin feshinden kaynaklanan bedel iadesinin tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 67.016,25 TL asıl alacak, 925,38 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 67.941,63 TL alacak için ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlığın çözümü konusunda öncelikle aşağıdaki tanım ve açıklamalara yer vermek gerekmiştir.
Bilindiği gibi hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve …. Esas, ….. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında 22-26 Eylül 2020 tarihinde gerçekleşecek …… Fuarı için 29/01/2020 tarihli fuar katılım sözleşmesi yapılmış ve sözleşme gereği davacı tarafça, 67.016,25 TL olan sözleşme bedeli davalıya ödenmiş ise de, davacı tarafça 23/01/2021 tarihinde Kadıköy ….. Noteliği’nin…. yevmiye no’lu ihtarı ile davalıya pandemi nedeniyle fuar düzenleme edimini zamanında yerine getirmediği, yüklendiği edimin imkansız hale geldiğinden bahisle ifa imkansızlığı nedeniyle sözleşmenin davacı tarafından imkansız hale geldiğinden dolayı sözleşmenin feshedildiği ve yatırılan bedelin de 30 gün içinde tarafına iade edilmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtaren bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça covid-19 pandemisi kapsamında fuarın 8-12 Eylül 2021 tarihine ertelendiği belirtilmiş sözleşmenin, sözleşmede belirtilen tarihlerde ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerden dolayı imkansızlaştığı görülmüştür.
Bu kapsamda taraflar arasında akdedilen 29/01/2020 tarihli Fuar Katılım Sözleşmesi 2. Maddesi; “Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, ünvanı vb hususlarda, düzenleyicinin, sektörün talebi ve ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir, katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder, katılımcı, ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebllir ve katılımcıyı fuardan çıkarabilir. Düzenleyici, fuar katılım bedelini fesih/ çıkarma/ fuar iptali bildiriminden itibaren 30 (Otuz) gün içinde katılımcıya iade eder. Sözleşmenin bu şekilde feshi, fuardan çıkarma ve fuarın kısmen veya tamamen iptali durumunda katılımcı, fuar katılım bedelinden başka, masraf, gecikme faizi ya da zarar ziyan adıyla bir talepte bulunma hakkına sahip olmadığını önceden beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı, fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini ve davacının sebepsiz olarak fuarın düzenlendiği yeni tarihte katılım sağlamadığını beyan etmiş olup bu hususta davacı tarafın bir itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda detaylı olarak açıklanan hususlar kapsamında davalının, sözleşmenin ikinci fıkrası ile fuarın tarihlerini değiştirme hakkının korunduğu ve sözleşmenin irade serbestisi içinde imzalandığı ve bunun aksine dair bir iddianın bulunmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir sözleşme ile davalıya tanınan bu imkanı, bir tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunan ve sözleşmenin tarafı olan davacının tanıdığı ve bu imkan dahilinde davalının fuar tarihinde bir değişikliğe gittiği, üstelik bu hakkın sözleşme ile normal şartlar altında sağlandığı ve ertelemenin ise salgın hastalığa dayalı olduğu hususu da göz önüne alındığında söz konusu fuarın tarihinde yapılan değişiklik ile ifa imkansızlığı durumunun yaşanmadığı ve hatta fuarın 8-12 Eylül 2021 tarihinde yapıldığı görülmekle, tüm açıklamalar ve dosya kapsamına göre davalının davacı ile iradi serbesti kapsamında imzalanan sözleşme ile tarafına tanınan hakka dayalı olarak sözleşme gereği yüklendiği edimi yerine getirdiği ve davacının iddia ettiği şekilde bir ifa imkansızlığının bulunmadığı dolayısı ile taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde sona ermediği ve davacının davalıya yaptığı ödemelerin sözleşme kapsamında olduğu anlaşılmış olup sona ermeyen sözleşmeden kaynaklı ödemenin geri istenemeyeceği kabul ve kanaati ile davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 820,57 TL harcın mahsubuyla bakiye 739,87 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesap edilen 9.632,41 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır